30 Nisan 2008 Çarşamba

Yıpratan nağmeler

Eve işten apar topar gelirsin, yemek falan muhabbetlerini bir an önce toparlar, evdeki ufak tefek işlerini halleder, koltuğuna kurulur açarsın biranı, çünkü CL yarıfinal maçı vardır ve işin güzel tarafı bu avrupada desteklediğin iki takımın maçıdır. Güzel bir heyecanla reklamın bitmesini bekler "uff nefis bir maç olacak " diye içinden geçirirsin. Maça bağlanıldığı andan itibaren ise acı gerçek suratına bir tokat gibi çarpar, maçın sunucu ve yorumcusunu hatırlarsın ve bir anda o bütün güzel ambians yerini " televizyonun sesini kıssam mı ama o zaman da tribünü duyamam, e kısmasam o zaman da Emre Tilev ve İlker Yasin'i dinlemek zorundayım " gibi bir kaosa bırakır. Dünkü maçla ilgili nereden başlayayım bilemediğim bir gaf dizisi vardı. Emre Tilev binbeşyüzkırkbeş kere " Hayaller Tiyatrosu " dedi Old Trafford'a. İlker Yasin daha da beterdi Henry oyuna girdiğinde sekiz sene Ajax'ta forma giydi Henry falan dedi, yetmedi Beckham'la Cantona'yı en çok para ettikleri dönemde sattı falan dedi, ya hadi Beck's tamam da Cantona ne alaka be İlker yani ne alaka? Tamam Avrupa futbolunu takip etmek senin açından biraz zor falan ama e bu kadar da büyük gaf da yapılmaz. Messi ile Ronaldo yılın oyuncusu seçimi için kapışacak diye bir şey uydurdu İlker Yasin, sanki tek bir tur karşılaşması belirliyormuşcasına bu ödülü yetmedi bir de bunu üç dört kez söyledi inandı bir de bu söylediğine garip bir durumdu açıkcası. Sonra Ronaldo için " Boğa gibi güçlü, şimşek gibi hızlı " gibi benzetmeleri vardı ki niye diye sordum durdum kendi kendime. Bir de unutmadan Röneldö telaffuzu var ki inanın ona hiç girmek bile istemiyorum. Tabi sinire kestiğim aralarda belki kaçırdıklarım da vardır hatırlatabilecekler yorum bıraksın diyecem ama o bile sinirimi bozabilir diye de korkmuyor değilim açıkcası.

Bu gece de Chelsea - Pool maçı var bakalım neler yumurtlayacak merak içindeyim.

Hiç yorum yok: