30 Haziran 2009 Salı

Shaq


Shaq Cleveland'a takasından sonra Twitter'da bir video paylaşmış ki nefis olmuş. Akon'un şarkısına güzel bir klip çekmiş. LeBron için gelsin "i'm here for you, dont worry cause i got you"

Seviyorum bu adamı yahu.

Yaratıcı


Çocukluktan, gençliğe ilk geçiş evrelerimizin efsane ismi Michael Jackson da koyu Beşiktaşlıymış. Kimine iğreti gelebilir ama ben yaratıcı buldum oldukça.

Huzur içinde yatsın. Thriller albümüyle ve klibiyle kalbimde hep ayrı bir yeri olacak. Bu ölümle çocukluğumuz bitti ve büyüdük geyiklerine girmeden bitirelim.

Alp Yalman


Eski başkanlardan Alp Yalman çok enteresan bir insandır. Onun dönemini yaşamış bir çok kişi bilir, çıldırtıcı sakinliğiyle tanınır, o sakinliğinin altında lafları birbiri ardına patlatırdı. Dünde Lincolnnnn Lincolnn için sırf sözde değil özde bir laf geçirmiş ki birçok taraftarın kendisiyle aynı şeyleri düşündüğü aslında çok açık.

“Bana Lincoln’den bahsetmeyin. Lincoln benim için evvela adam değil! Adam olmadığı için de futbolcu mu, değil mi diye bakmıyorum”

Kısa kısa NBA


Kadife elli şeker pivot Yao Ming sol bacağındaki süren kırık nedeniyle önümüzdeki sezon sahalarda olamayacakmış. Rockets doktoru Tom Clanton sakatlığının ciddiyeti için önümüzdeki sezon kesin yok belki daha da uzun sürecek, kariyeri bile tehlikede bu sakatlıktan dolayı demiş. Daha önce 8-12 hafta kadar sürecek deniyordu. Ama geçen sene ameliyat edilen ayağından olması bu sakatlığın ciddiyetini daha da arttırmışa benziyor. Geçmiş olsun diyelim, NBA'deki en özel pivotlardan birinin bu şekilde devamlı sakatlıklarla mücadelesini görmek üzücü.



Hikayeyi biliyorsunuz zaten, uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Badalona'nın 6.6 milyon dolar bonservis istiyor, NBA'de ise bonservis için 500.000 sınırı var. Tabi rakam büyük olunca Rubio'da o parayı Hidayet gibi cebinden karşılayamıyor. Daha önce büyük takımlarda oynamak istediğini defalarca belirterek draft gecesi Timberwolves'a yar oldu. Tabi hemen ardından da takas teklifleri yağmaya başladı takıma. İçlerinde en ciddisi Knicks ve Houston gözüküyor ama Wolves teklifleri reddetmiş, gerekirse 1-2 sene bekleyebileceğini de belirtmiş. Bu arada avrupada oynayabileceği takımlar içinde bir türk takımı da varmış dedikodulara göre ki ben Efes olmasını umut ediyorum. Neyse dedikodular şekillenir ilerleyen zamanlarda.

Golden State'in istenmeyen adamı artık Atlanta Hawks'da. Elden çıkartılmak istenen bir adama talip olununca pazarlık gücü de oldukça artıyor tabi ki. Hawks Jamal Crawford'a karşılık olarak neredeyse garbage time'larda bile yer vermediği Speedy Claxton ve Acie Law'ı Golden State'e yolladı. Güzel bir hamle Hawks adına. Rick Sund'ı tebrik etmek lazım.
NBA'in en büyük draft hatalarından biri olan Darko Miliçiç ise Q-Rich karşılığında Knicks'in yolunu tutmuş. Şu adamın Carmelo, Bosh, Dywane Wade gibi adamların önünde seçildiğini düşünüyorum da NBA'in kaderini değiştirdiler resmen..
Geçen haftanın en can alıcı takası ise benim açımdan tartışmasız Vince "the Prince" Carter'ın Orlando Magic'e geçmesidir. Fatura vs lerle uğraşırken Can'ın telefonda söylemesiyle acaip sevindim bu habere. Rafer Alston, Tony Battie ve Courtney Lee'ye karşılık Vince Carter yanında Ryan Anderson'la birlikte Magic'e geçmiş. Takımlar açısından bakacak olursak Nets için uzun vadeli ve 40 milyon dolar boşluk yaratacak bir anlaşma bu. Rafer Alston ve Tony Battie kontratlarının son sezonlarındalar. Rod Thorn'un bu akıllı hamlesiyle 2010'da 2 yıldızı kadrolarına katabilecek teklifleri rahatlıkla verebilecekler, yanına ekstradan Courtney Lee aldılar ki bence tıpkı Harris gibi o da Nets'de parlayacaktır. Bu arada 2010 sezonu için Bobby Simmons'ın sözleşmesinin de biteceğini ve Yi Jianlian'ın opsiyonunun ellerinde olacağını da hatırlatmak lazım. Nets'de herşey 2010 üzerine kurulu gidiyor. Magic açısından ise takıma en başta gerçek bir süperstar geldi ki Vince Carter eğer sahada oynamak isterse NBA'in tartışmasız en iyi 3-5 adamından biridir, ekstradan Gorti'nin de Knicks flörtü dolayısıyla Ryan Anderson yedek uzun olarak iyi bir opsiyon sayılabilir. Orlando gibi şuta dayalı yaşayan bir takımda kendi şutunu yaratabilen, Howard'ın zorlandığı ve dış savunmaların şuta rahat izin vermediği maçlarda tek başına takımı ayakta tutabilecek bir güç. Her iki takımın da istediklerini aldığı ama Nets'in önümüzdeki sezon maaş ve salary cap dengesi dolayısıyla bir adım daha önde olduğu bir takas olmuş. Hidayet'in durumu da bu takastan sonra ne olacak orası da muamma. Gönlüm aslında LaMarcus, Roy'lu Portland'dan yana, keşke oraya gidip de şu kendisini ucuza kapatmaya çalışan Otis Smith'e kapağın büyüğünden taksa ama bekleyip göreceğiz artık.


Draft malum geçen hafta yapıldı. Diğerleriyle arasında bariz siklet farkı olan Griffin'i tabi ki Clippers kaçırmadı. Gerçi Kaman ve Randolph varken alacağı süre soru işareti olsa da iyi bir hamleyle eşşek kadar kontratlı Randolph'tan kurtulunması Clippers'ı güzel günlere taşıyabilir.

Sonunda

Geçen hafta başından beri devam eden ev taşıma merasimi sonunda bitti. Doğalgazıydı, elektriğiydi, kayıt taşımasıydı,ADSL'iydi, nakliyesiydi oydu buydu derken anladım ki ne büyük dertmiş be arkadaş, ordan oraya koşturup duruyor insan. Koli görmekten bile tiksindim yemin ederim.

25 Haziran 2009 Perşembe

Şakacı Aziz

Birkaç gündür gazetelerde şaka yollu bir konuşmanın geçtiği yazılar var. Arda Turan'ı Aziz Yıldırım istemiş, para peşin kırmızı meşin demiş, Adnan Polat satmayız demiş gülüşmüşler vsvs. Bu muhabbet Fenerbahçe resmi yayın organı kıvamındaki Fanatik tarafından bol bol suistimal edilmeye çalışılsa da istenilen kafa karıştırma eylemi tam olarak gerçekleştirilemedi. Aslında şaka konuşmanın altında şu yatıyor; Fenerbahçe parasını verip her oyuncuyu alabilir, böyle bir güce sahiptir falan filan. Hiç değilse Fanatiğin iki gündür dayatması bu şekilde, tabi ki birkaç kör göz taraftar da hemen sahiplenmiş olayı. "Emreyi aldık sıra Arda da" şeklindeki çakma dayatmanın gerçekleşebileceğini umuyor olabilirler. Kredi kartı reklamı vardı tekrar bir hatırlatmak lazım.

Mehmet Topuz 9 milyon Euro
Özer Hurmacı 5 milyon Euro

taraftar ruhuna sahip bir oyuncuya sahip olmak ise paha biçilemez. Olmayan oyunculardan, olamayacakları karakterler yaratma çabasına devam. Belki tutar bir tanesi birgün.

The Majesty



Keşke hiç bırakmasaydı yahu.

NBA'de takaslar

NBA'de nefis takaslar yaşanıyor, ev taşıma hadisesi yüzünden net ortamına şu sıralar fazlaca giremesek de yine de değinmeden geçmek olmaz.

Geçen sezonlarda yaşanan Pau Gasol'un Lakers'a neredeyse bedavaya verilmesi, bu senede Spurs cephesinde yaşandı. (Tamam, Gasol kadar beleş değil ama yakın). Spurs bu sezon neredeyse oynatmayacağı Kurt Thomas, Bowen ve Oberto'yu Bucks'a vererek karşılığında Jefferson'ı kadrolarına kattılar. Verdikleri adamlar 38,36 ve 34 yaşında ve karşılığında 29 yaşında bir RJeff iyi bir takastır.Pek fazla sakatlık problemi yaşamayan ve NBA'deki kalburüstü skorer oyunculardan biri olan RJeff Spurs'un önceki sezonlarda fazlaca eksikliğini yaşadığı ekstra sayı katkısını bu oyuncudan fazlasıyla elde edebilecek. Geçen sezon Bucks'ta ne organizasyonla ne seyirciyle kanı uyuşmadı. Spurs onun açısından da gerçekten çok farklı olacak.

Bucks açısından da neden sadece ekonomik malum olduğu üzere. Free-Agent piyasasında aktif bir rol kapabilmek adına RJeff'in kontratından kurtulup, üstüne Bowen'ı da salıverirlerse oldukça rahatlayacaklar. Ayrıca Oberto'yu da Amir Johnson karşılığında Pistons'a verdiler. Muhtemelen onlar da oyuncuyu bırakacaklardır. Free Agent piyasası böyle olunca tabi ki ekonomik hamleler matematik denkleminde devam edecek.


Geçen sezonun ortasında konuşulmaya başlanan takas söylentisi nihayet gerçek oldu ve LeBron'un senelerdir istediği kalın bir uzun nihayet Cleveland'da. Shaq'a karşılık Cleveland Big Ben Wallace ve Sasha Pavlovic'i Suns'a yolladı, ayrıca drafttaki 46.sıra hakkını da Suns'a teslim etti. Takımlar açısından bakacak olursak bu takastan Cleveland'ın fazlasıyla karlı çıktığı zaten ortada. Yaşı biraz geçkin de olsa dinlendirilerek kullanılacak bir Shaq hala NBA'in en dominant pivotu konumunda. Sezon içi maçlarda zaten Cleveland'ın Shaq'a çok ihtiyaç duymayacağını varsayarsak Play-off'larda asıl amaç için sahada olacaktır şüphesiz. Bundan sonra yapılacak en önemli şey katkı verebilecek iki isimle benchi güçlendirmek. Bunu da gerçekleştirebilirlerse sezonun en güçlü şampiyon adayı Cleveland olacaktır. Shaq'ın 20 milyon dolarlık kontratını karşılama isteği Cleveland organizasyonunun hem LeBron'u tutma isteği, hem de şampiyonluk yaşama ihtimalini yükseltmek adına cesur ve olumlu bir hareket.

Phoneix açısından ise açıkcası durum pek de iç açıcı değil. Steve Kerr basketboldaki isabetli şutlarını maalesef yöneticiyken sergileyemiyor. Yani şu takasa bakınca sadece Pavlovic'ten elde edilebilecek olası bir 3.5 milyon dolarlık bir kar var ekonomik olarak. 2010'da Ben Wallace'ın da Shaq'ın da kontratı bitiyor zaten. Anlam vermek güç. Takım sahiplerine Kerr'ü acilen takas etmeleri konusunda fikir vermek lazım. Yazık oluyor Suns'a

Bir diğer önemli takas haberi ise Wolves ve Wizards arasında gerçekleşti. Wolves Mike Miller ve Randy Foye karşılığında Wizards'tan Darius Songaila, Etan Thomas ve Olksiy Pecherov'u kadrosuna katarken, ayrıca draft'taki 5.sırasını da aldı. Wolves açısından oldukça faydalı bir hamle olarak düşünüyorum ben, özellikle yeni yapılanmalarında draft'tan elde edecekleri yetenekli bir guard'la takım çehresini oldukça değiştirebilirler. Zaten yetenekli bir uzun kadrosuna yaptıkları bu ekler oldukça iyi. Bir de şutör guard bulurlarsa Wolves açısından işler çok keyifli olacaktır.

Wizards açısından bakacak olursak draft'ta eksik alanlarına adam bulmaları zor. Aldıkları Miller ve Foye'la hem üçlük konusunda korkulacak bir takım oldular, hem de Butler, Jamison ve Arenas'ın üzerine yıkılan skor yükünü biraz daha paylaştıracaklar. Tek sorun Foye ve Arenas'ın sakatlık risklerinin yüksek olması. Yahoo Fantasy'de neredeyse bir sezon ha döndü ha dönecek diye Foye'u beklediğimi hatırlarım da bunun reelde gerçekleşmesi Wizards'ı oldukça üzebilir.

Bu büyük takaslar dışında Jamal Crawford artık Atlantalı. Karşılığında Speedy Claxton ve Acie Law Golden State Warriors'a geçti.

Portland Trail Blazers ise Omri Casspi'yi Sacremento Kings'in elinden kapabilmek adına Dallas Mavericks'e 22.sıra seçimi karşılığında 24. sıra ve 56. sıra draft hakkını verdi. Dallas ayrıca Blazers'dan, 2010 draftı 2. tur seçim hakkınıda aldı. Ne Casspi'ymiş yahu ?

Şimdilik gelişmeler böyle. Bu gece de Draft yapılacak ve Griffin, Thabeet, Harden ve Rubio'yu kimler kapacak bakalım.

24 Haziran 2009 Çarşamba

Umut Vakfı - Milliyet elele hep beraber göreve


Arda Turan D&G'nin yaz kreasyonundan bir tshirt giydiğinde ülkece başlatılan "uuu ne ayıp" kampanyalarında başı çeken Umut vakfı nezdinde Dr. Esengül Ayyıldız'dan ve boş işlerin gazetesi Milliyet'i Ronaldo'yu da kınamaları için göreve çağırıyorum. Bu ülkedeki gençlere kötü örnek olmak o kadar kolay değil, yedirmezler bu ülke gençliğini sana Cristiano.

Kendilerinin Arda'ya yaptıkları gibi Ronaldo'yada üzerinde silah bulunan bir t-shirt yerine, iki insanın öpüştüğü bir t-shirti giymesi için öneride bulunmalarınıda önemle rica ederim.

T-shirt'ün fiyatını da merak edenlere söyleyelim 105 dolar.

23 Haziran 2009 Salı

Tobol ??


Resim güzel bloglarımızdan Ultras Movement'tan alınma. Şu öndeki bıyıklı amcaya takıldım o yüzden taşıdım buraya, adam bizim Hilmi amca yahu bildiğin, sanırsın Malkara -Lüleburgaz maçı var maçı izlemeye gidiyor. Otobüste, tiplerde trakyalı gibi zaten. Gelsin Samiyen'e gerekirse yerimi veririm, altına minder koyar misafirperverlik gösteririm.
Saygılar Hilmi amca.

22 Haziran 2009 Pazartesi

Ceza mı ödül mü ?


Efes Pilsen- Fenerbahçe Ülker maçından sonra çıkan olayların faturası kesilmiş. F.Bahçe Ülker 5 maç seyircisiz ve 40 bin TL, Murat Özaydınlı ise 30 gün hak mahrumiyeti ve 4 bin TL. Sahaya girip sporculara saldırmanın, soyunma odalarına kadar kovalayıp oralarda tartaklamanın, bilimum pet şişe vs nin sahaya yağmasının, yöneticinin televizyon ekranında Turgay efendi akıllı olsun demesinin cezası sadece buymuş. Ceza deniyor ama aslında ödül niyetinedir bu çıkan karar.

Açıklaması şudur; "Bizim çapımız hakkaniyete yetmedi. Kamuoyunu da kandırmak adına etliye sütlüye karışmayacak bir karar çıkarttık. Elimizden gelen bu kusura bakmayın."

Aç bir bira Turgay bey, bu kararın üzerine iyi gider.

Galatasaray Sezonu Açtı

Galatasaray Futbol Takımı bugün itibariyle sezonu açtı. Rijkaard ve ekibi futbolcularla ilk kez bir araya gelip, antreman üstlerini sırtlarına geçirdiler. Problem çocuk Lincoln her zaman olduğu gibi yine gelmeyerek çoğu insanı şaşırtmadı. Gönderilmesini merakla bekleyenlerdenim. Adam akıllı bir talibi çıktığı an, yol verilsin gittiği yeni takımında yapsın kaprislerini. Bu kadar sevildiği başka bir yer bulması imkansız ama bu sevgiyi hep problemlerinin çözümünü konuşmak hakkında harcattı.

Sezonu açtığımız ilk gün H.Üstünel bir transferi daha bitirmiş. Gökhan Zan artık Galatasaray'lı. Bedelsiz gelmesi bir avantaj tabi. Mutlaka yabancı bir stoper alınacaktır takıma. Zan'ın gelmesi hem yerli-tecrübeli oluşu nedeniyle olumlu karşılanabilir. Onun haricinde hiç beğenmediğim bir savunma oyuncusudur, camdan yapılmış olması ise bir diğer eksisi. Zaten sakatlıkların yanı sıra sağlık ekibiyle boğuşan takıma yeni bir isim daha kattık. Transferinin çok fazla tepki almamasının sebebi Servet'in gelişinde gösterilen tepkilerin daha sonra ters tepmesidir, bir Servet performansı gösterebileceğine inanılması. Ferdi Elmas'ın da sözleşmesi fesh edilmiş karşılıklı. Zaten 1-2 kupa maçı hariç oynamamıştı, neden geldiğini anlamamıştım transfer edildiği zaman. Avrupa Ligi ön elemesinde rakibimizde belli oldu. İsimini ilk kez duyduğumuz bir takımla oynayacağız, hazırlık maçı havasında. Rakibimiz Kazakistan temsilcisi Tobol oldu. Bir sürpriz falan beklemiyoruz doğal olarak. Sezon açıldı, maçlar başlasın artık.

Bende 5 günlük bir tatile çıkıyorum sezonun açılmasıyla beraber, buralar Nuri abiye(chackie) ye emanet :)

Muhtemel rakipler


Uefa kupası 2.ön eleme turundan (yazması bile can sıkıcı valla) başlayacak olan Galatasaray'ın kura çekimi bugün yapılacak. Muhtemel rakipler ise şöyle;
.
Suduva Marijampole Litvanya
FBK Kaunas Litvanya
Metalurgs Liepaja Letonya
Skonto Riga Letonya
Naftan Novopolotsk Belarus
Slavija Sarajevo Bosna-Hersek
FK Sarajevo Bosna-Hersek
Újpest TE Macaristan
Dacia Kişinev Moldova
Iskra-Stal Ribnita Moldova
KR Reykjavik İzlanda
FC Vaduz Liechtenstein
Milano Kumanovo MakedonyaKarabağ
Agdam Azerbaycan
Flora Tallinn Estonya
KS Flamurtari Vlorë Arnavutluk
Tobol Kustanai Kazakistan
Gandzasar Kapan Ermenistan
Bangor City Galler
Crusaders Belfast Kuzey İrlanda
HB Torshavn Faroe Adaları
Differdange 03 Lüksemburg
OFK Petrovac Karadağ
Santa Coloma Andorra
Sliema Wanderers Malta
Juvenes Dogana San Marino
.
Bu takımların değerlendirmelerini falan bırakın, aşağılamak maksadıyla falan söylemiyorum ama, kim olduklarına dair bile fikrim yok. İlk maçlar 16 Temmuz, ikinci maçlar ise 23 Temmuz da oynanacak.

21 Haziran 2009 Pazar

Mezuniyet


Resim Marmara Üniversitesi 2008-2009 yılı mezunlarının töreninden. Neşe dolu bir gün geçirmiş yeni mezun arkadaşlar. Günün sonunda üniversite rektörü oldukça manidar bir konuşma yaptı. Kendilerinin de bilmediği bir sebepten dolayı Fenerbahçe yönetimi tarafından Şükrü Saraçoğlu'nun kullanımına izin verilmemiş. Marmara üniversitesinin çalışan ve öğrencilerinin %70-80'inin karşıda ikamet eden kişiler olduğunu düşünürsek bu siteme hak vermemek elde değil. Bırak da insanlar neşe içinde, eziyet çekmeden hayatlarının en güzel, en hatırlanacak günlerinden birini trafik işkencesi, geri dönmek sıkıntısı yaşamadan stadında kutlayıversin. Neden böyle birşey yapılmış anlamıyorum gerçekten.

Neyse resim de çok güzel olmuş. Tüm mezunlara iş hayatında başarılar dilerim. İşleri zor olacak.

Konyalı Portlandlılar

İçimizdeki hain Can yada namı diğer Sabonis, sadece NBA üzerine yazı yazmak adına yepyeni bir blog açtı. Adını da vakti zamanında NBA Stüdyo'da yollanan bir protesto mailinden almış ki seyredenler falan bilir, ufak çaplı bir beyin sarsıntısı yaratan bir konudur. Hoş da olmuş. Uzun soluklu keyifli bir blog olması temennimiz. NBA konusunda ciddi anlamda bilgi sahibi ve keyifli yazıları vardır ve takip edilesidir. Bizi ufaktan satışa getirip, burayı çokça boşlayıp yazmasa da (hani verdiğin sözler, hani yazıların nerde :o) yeni bloguna elbette destek vereceğiz. Şu güzel resmi de şu konuda harcadım ya sevildiğini bil Can efendi. Şaka bir yana umarım güzel işlere imza atarsın.

Kendisinin bloguna şurdan ulaşabilirsiniz.

Cantona - F.Alonso

Two people in everyone


Reebok reklam kampanyasından resimler. Fotoğraflar lovelamps'tan. Henry'li olanda var ama resimlerini bulamadım.

-os, sağolsun yorum kısmına geri kalan isimlerin resimlerine ulaşabileceğimiz adresi vermiş. Merak edenler varsa ; http://www.what2areyou.com/ adresine girip ''Personalities'' kısmından diğer isimlere ulaşabilir.

Seimone Augustus

Geçtiğimiz sezon gönüllerimizi fethederek Minnesota Lynx'e giden Augustus, Phoenix maçının ikinci yarısında ön çapraz bağlarından sakatlanarak sezonu kapattı. Altı maçta 21.0 ortalamayla oynayan oyuncu için bu tabi ki çok çok kötü bir haber. Işıl gibi o da sakatlığı yüzünden 4-6 ay arası basket oynayamayacak. Futbol takımında yaşanan sakatlık sıkıntıları, bayan basketçilerimize de yansımış gözüküyor. Geçmiş olsun diyelim.

Galatasaray Lisesi sanal gezisi


Panaromik Türkiye fotoğraflarında gerçekten çok iyi işler çıkaran www.360tr.com'un en yeni çalışması tamamlanmış . Bugün görünce paylaşmadan edemedim. Galatasaray Lisesi'ni 2.750 özel VR pano ile çekerek sanal geziyi gösterime sunmuşlar. Tek kelimeyle muazzam olmuş. Emek sarfeden herkesin ellerine sağlık.

Liseyi gezmek için şurayı tıklamanız yeterli.

20 Haziran 2009 Cumartesi

Valdes 2014'e kadar Barca'da

Barcelona'nın en zayıf halkası kim ? sorusunun cevabı benim için her zaman Victor Valdes olmuştur. Gerçi La Liga'da desteklediğim takımın en büyük rakibinin kalecisinin Valdes olması çok fazla üzen bir olay değil doğal olarak beni. Bu adamın önünde oynayanlar işlerini o kadar iyi yapıyorlar ki Valdes'de madalyaları, ödülleri topluyor aradan. Zamora ödülünü bu senede aldı mesela. Garibim Iker'de rakip forvetlerle savaşsın önünde doğru düzgün defans hattı olmadan. Guardiola'nın hem sözleşme yenileme sürecinin uzaması hem performansından tam olarak memnun olmadığı için bu sene kaleci transferine yöneleceği konuşulanlar arasındaydı. İlk aday olarak Fiorentina'nın kalecisi Frey'in adı geçiyordu. Fakat Valdes'le bugün yeni sözleşmeye imza atılmış. Sözleşmenin bitiş tarihi 2014. Belki bir kaleci alır Guardiola ama Valdes'in 2.kaleciliğe itileceğini sanmıyorum Barca'da. Bu adama Barca kalesinin ısrarlı bir şekilde emanet edilmesinin sebebi Casillas faktörü değildir, bizim göremediğimiz başka yetenekleri de olmalı. Hayırlı olsun Barca'ya demek kalıyor bize.

19 Haziran 2009 Cuma

Vuvuzela

Allahınız, kitabınız yok mu olm sizin? Nedir bu zulüm çabası?
Ban the vuvuzela.. İnsanlık içinde, sizin içinde büyük bir adım. Destekliyoruz.

http://banthevuvuzela.blogspot.com/

Perez-Transfer Dedikoduları-Savunma...


- Bu aralar her yerde gündem Real Madrid. Perez, adaylığını açıkladıktan sonra zaten bekliyorduk böyle bir olayı. Tabi 10 günde Kaka+CR7 transferini bitirmesi beklenmedik bir olaydı. Perez'in transferler dışında yapacağı bir diğer işin takımda bulunan Hollandalı isimleri göndermek olacağı konuşuluyor. Huntelaar-Vaart-Sneijder-Drenthe-Ruud ve bu isimlerin yanı sıra Heinze+Saviola+Diarra gibi isimlerinde kadroda düşünülmediği haklarında çıkan haberlerden belli oluyor.

- Saviola'yı öldürseler gitmez gibi bir görüntüsü var. Bonservissiz geldiği için ciddi bir yıllık ödemeye sahip olduğu söyleniyor. 2 senedir yatarak para kazanan bir adamın zorlu lig maratonuna, sahaya çıkıp topa vurma gibi yorucu işlere kalkışacağını sanmıyorum. Hayat Arjantinliye güzel.

- Bu isimler arasında gitmelerine anlam veremeyeceğim 2 isim var. Robben ve Diarra. Diarra, geçen sezonu sakat geçirdi ama Perez'in transfer politikası savunma yönü olan bir adamı kadroya katmamaktan ileri geldiği için sağlıklı bir Diarra'nın gönderilmek istenmesinin sebebini bilmiyorum. Kaka-Ronaldo hatta son açıklamalara göre Villa'lı bir hücum hattının arkası yine 1.Perez dönemi gibi boş kalacak gözüküyor. Orta sahada gerekli sertliği sağlayacak adamlardan birisi Diarra. Gago'dan çok daha iyi oynayacağını düşünüyorum açıkcası. Zaten Gago beklenen gelişmeyi bir türlü gösteremedi Real'de. Higuain'le beraber geldiğinde esas potansiyel olarak bakılan isim Gago olmuştu. Bu bölge için adı geçen isimler Xabi Alonso ve Fabregas.


- Savunmaya bakarsak alınan tek isim geçen sezon anlaşılan Garay. Metzelder-Pepe-Garay'dan başka stoperi yok takımın. Zaten ''Alman tankı'' Metzelder'in durumu ortada. Belini çevirene kadar rakip forvetle Caisllas'ın işleri bitmiş, Real atağa çıkmış oluyor. Heinze ve Ramos ikilisi stoper oynayabilme özelliklerine sahipler gerçi ama riskli oluyor bu iki adamdan birisinin göbekte oynaması. Stoper için şu an ortada çok az da olsa dolaşan tek isim Valencia'lı Raul Albiol. Başka bir isim daha piyasaya çıkmadı. Marcelo ve Heinze ile defansın solunun idare edilebileceğini de hiç sanmıyorum açıkçası.

- Geçen sezonun Real adına Higuain'le beraber en iyisi olan Robben'in gönderilecekler arasında adının geçmesi çok büyük bir hata. Sakatlık riski yüksek bir adam olabilir ama sağlıklı bir Robben ile Ribery arasında tercih yapmak çok kolay bir iş değil benim için. Ribery alınacak ayağına Robben'in gönderilmesi mantıksız geliyor. Aşağı-yukarı aynı meziyetlerde olan isimlerden birisi için 50-60 milyon harcamanın anlamı yok diğeri senin kadronun elemanı zaten.

- Casillas'ın gelecek sezon için kabuslar gördüğünü tahmin ediyorum gidiş hattan dolayı. Rakip forvetler Casillas'ın durumuna göre kariyer gecelerini yaşayabilirler zaman zaman. Perez'in bunu düşünerek hareket etmesini bekliyordum 2.seferinde ama o yine ne kadar ileri uç elemanı varsa kafayı onlara takmış durumda. Daha transfer dönemi uzun, Perez'in hamleleri hakkında daha çok yazarız ama Başkan biraz savunma diyorum.

11 Haziran 2009 Perşembe

Tüm zamanların transfer rekortmenleri


Madem ki Ronaldo bu transferle Zidane'a ait rekoru kırdı, biz de listeyi güncelleyelim.

1- Cristiano Ronaldo (Manchester United- Real Madrid) - 94 milyon Euro
2- Zinedine Zidane (Juventus- Real Madrid) - 75 Milyon Euro
3- Kaka Leite (Milan- Real Madrid) - 65 Milyon Euro
4- Luis Figo (Barcelona- Real Madrid) - 61 Milyon Euro
5- Hernan Crespo (Parma- Lazio) - 56 Milyon Euro
6- Gaizka Mendieta (Valencia- Lazio) - 48 Milyon Euro
7- Rio Ferdinand (Leeds- Manchester United) - 47 Milyon Euro
8- Andrei Shevchenko (Milan- Chelsea) - 46 Milyon Euro
9- J.Sebastian Veron (Lazio- Manchester United) - 46 Milyon Euro
10-Ronaldo ( İnter Milan- Real Madrid) - 45 Milyon Euro

Elde var 2


Florentino Perez gene iş başında. Daha önce Calderon'un uzun zaman uğraşıp sonuç alamadığı iki yıldızı geldikten sonraki bir ay içinde Real Madrid'e kazandırdı. Önceki günlerde Kaka'yla başlayan transfer fırtınası, gün itibariyle Ronaldo ile tavan yapmış demektir. Futbol piyasaları ciddi anlamda çalkantı yaşayacaktır kesin, bu transferle Zidane'ın rekoru da tarihe gömüldü tabi. Real Madrid'de yeni hedefler David Villa ve Ribery olacak. Tabi Perez bu tip transferlerde diğer klübü asla karşısında almıyor, öncelikli olarak klübü onay verirse bu transferler gerçekleşir diye hareket ediyor, daha önce Calderon'un yapmaya, yaratmaya çalıştığı baskının tersine, düşman kazanmamak adına bu dostane hamleleri de sonuç veriyor. Villa için Valencia'dan, Ribery için de Bayern'den onay beklediklerini açıkladı. Bu iki transfer de gerçekleşirse önceki Perez dönemi gibi bol yıldızlı, az savunmalı bir takım izleyebiliriz. Tabi bu takımı Pellegrini nasıl idare edecek o da ayrı bir merak konusu.

9 Haziran 2009 Salı

Kaka Resmen Real'de


Transfer zaten bitmişti. Sorun ne zaman açıklanacağıydı artık. Perez, ilk bombasını bu gece resmi olarak duyurdu sitesinden. Kaka, artık Real Madrid formasını giyecek. Real Madrid camiası resmi sitelerinde bu anı görmek için uzun süredir bekliyorlardı. Özellikle eski başkan Ramon Calderon şu an bilgisayar karşısında gözyaşlarına boğulmuştur. Perez'in listesinde Ronaldo-Villa-Silva-Ribery var şimdi. Bu listede öncelik vermesini istediğim isimler ise Villa-Silva ikilisi. Gerçi işi ucuza kapatmak istiyor gibi Perez. O yüzden Chelsea'nin sadece Villa'ya önerdiği para ile Villa-Silva+Albiol'u almak istiyor, yedirmezler 3 adamı o kadar kolay. Takas falan halledecektir ama Perez. Bekliyoruz yeni bombaları.

7 Haziran 2009 Pazar

Topuz sorunsalı



Resim tabi ki bobiler'den. Photoshop aceleci olsa da konu güzel olmuş. Eline sağlık yapan arkadaşın.

Bir tarafta oyuncu köle değil, ezikler, Beşiktaş'ta oynamak istiyor diye demogoji telaşı, diğer tarafta gelip paşa paşa bizde oynayacak bonservisi için anlaşma sağladık diyerek marketten pazar alışverişi yapma mantığı güdenler, bir diğer tarafta da daha çok parayı nasıl indirebilirim diye ortalığı ufak ufak alevlendirenler, karenin diğer köşesinde ise Beşiktaşlı doğdum diye yol yapan bir oyuncu. Pembe dizi kıvamında bir transfer parodisi izliyoruz hep beraber. Olan büyük klüplerin isimlerine, usüle, terbiyeye oluyormuş ne gam...

Gelişmeleri gülümseyerek izliyoruz.

Frank Rijkaard



Galatasaray yönetimi geçen sene olduğu gibi bu sene de ters köşe yapmayı sürdürdü. Basında çıkan 20 isimden belki de en az konuşulanı Florya'ya getirdi. Frank Rijkaard ben her ne kadar Barcelonadaki son yılından dolayı tepkili olsam da etkili bir teknik direktördür. Karizması, imajı ve geçmişiyle hem oyuncular üzerinde etkisi büyük olacak, hemde floryayı derleyip toplayacaktır. Teknik taktik ve beklentileri sonra konuşuruz ama hoşgeldin Frank demeyi ihmal etmeyelim. Avrupa da bu transfer olduğu günden beri konuşuluyorsa yönetim büyük iş yapmış demektir.

5 Haziran 2009 Cuma

Puyol

Barca'dan pek haz etmesem bile bu adam çok ayrıdır. Sevmediğim bir takımın bayrak adamı ama olaya futbol ve sahaya yansıttığı ruh bakımından bakınca hayranı olmamak elde değil bu adamın. Bayrak adam, Kaptan dediğimiz zaman aklımıza ilk gelen isimlerin başındadır her zaman Puyol. Barca'nın sitesine bakarken bu fotoya denk geldim. Harika bir fotoğraf olmuş.

3 Haziran 2009 Çarşamba

Final Serisi : Los Angeles Lakers - Orlando Magic


NBA'in tatile girmesine çok az bir süre kaldı, önümüzde tadını çıkarabileceğimiz en fazla 7 maç var. Bunların nasıl gelişmelere açık olduğuna dair biraz beyin fırtınası yapalım:

Öncelikle Lakers, Houston serisinden beri formsuz ancak gitgide toparlamaya başladılar. Ayrıca istim üstündeki Denver'ı 4-2 ile geçtikleri için moralman üst seviyedeler. Orlando ise önceki turların finale inanılmaz formda geliyor. Philadelphia ve Boston karşısında tanınmayacak durumda olan takım Cleveland karşısında kendini buldu. İki sezondur 4 kısalı sistemi normal sezonda başarıyla oynayan Orlando, belki de bu zaman dilimi içindeki en formda olduğu dönemden geçiyor. İçerde Dwight Howard boyalı alanı domine ederken, geri kalan 4 kişi rakip potayı adeta üçlük bombardımanına tutuyor. Bu sistemin mükemmel bir şekilde işlemesindeki önemli bir sebep de, Cleveland'ın bu yapıya karşı eşleşmede yaşadığı sorunlardı. Lakers bu yönden çok daha avantajlı. Kısaca eşleşmelere bakarak bunu değerlendirelim.

Fisher - Alston: Bu ikili için aslında denecek tek bir şey var, atalarımız iyi söylemiş: Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş. Playoff'ların genelindeki en formsuz, en güven vermeyen 2 guard finalde karşı karşıya geliyor. İşin ilginç yanı basketbolda "Oyun kurucun kadar konuşursun" diye klasik bir deyiş vardır. Finaldeki iki takıma baktığımda da dikkatimi çeken şey, bu pozisyonun iki tarafın da en zayıf halkası olduğu. Açıkçası bana göre denk bir eşleşme, Alston-Fisher ikilisinden hangisi bulduğu boş üçlükleri daha iyi değerlendirirse, o takımına daha çok katkı sağlayacak. İki tarafın da ufak da olsa kullanabileceği avantajlar var. Alston, Fisher'ın yaşlı ayaklarının yavaşlığına karşı penetre edip ekstra sayılar bulabilir. Ancak öte yandan Fisher'ın sahadaki en tecrübeli iki oyuncudan biri olduğunu söylememiz gerek. Bu tecrübesini önceki turlarda göremedik ancak final baskısının altında ezilmeyeceğini biliyoruz en azından.


Lee-Kobe eşleşmesinde aslında söylemeye gerek yok ama burada Lee'nin avantajlı olduğunu düşünmeyen yoktur zannedersem. Tabii işin şakasını bir yana bırakırsak, Lee ve dolayısıyla Orlando'nun (Dwight Howard faktörü ile), Kobe'yi, Danthay Jones-Denver ikilisinden daha iyi savunacağını düşünüyorum. Kobe bence, en azından Denver serisindeki gibi her maç 40'lı sayıları zorlayamayacaktır. Üstelik Lee'nin çaylak olması bile bu fikrimi değiştirmiyor. Kendisi sanki 3-4 yıllık tecrübesi varmış gibi oynuyor. Tabii ki hücumda bazen hataları oluyor ancak işin savunma tarafında gerek ayaklarının çabukluğu gerek öngörüsü ile rakiplerinin önünde kalabiliyor. Bu, benim Lee'nin Kobe'yi yavaşlatacağını düşündüğüm anlamına gelmiyor. Yanlızca Denver serisi ile karşılaştırırsak, Kobe'nin daha sakin bir seri geçireceğini düşünüyorum. Ancak bahsettiğimiz adam NBA'in en iyi skoreri sonuçta, en sakin halinin bile neler yapabildiğini söylememe gerek yok. Orlando hücumunu ele alacak olursak, Kobe'nin zorlanmayacağı aşikar. Fakat, eğer Hidayet belli bölümlerde coşarsa, değişiklik olsun diye kısa süreler Kobe'yi Hidayet'in başına verebilirler diye düşünüyorum. Sonuçta Ariza da dahil olmak üzere, Lakers'ın en iyi savunmacısı bence Kobe'dir.


Ariza ile Hedo'nun kıyasıya mücadelesine sahne olacak eşleşmede ise, Hedo'nun üstünlük kurmasını eminim hepimiz normal karşılarız. Ancak onu savunacak olan Ariza'nın son derece atletik ve çabuk bir savunmacı olduğunu unutmamak gerek. Hedo'nun boy avantajı olsa da Ariza bu avantajı ayak çabukluğu ve atletik yetenekleri ile minimuma indirebilecek kapasitede. Hedo'nun defansta yapması gereken ise çok basit; Ariza'nın mümkün olduğunca az boş üçlük bulmasını sağlamak... Tabii bu iş kağıt üstünde göründüğü kadar kolay değil. Hedo, Kobe'ye veya Gasol'e yardıma gittikten sonra Ariza'nın boş üçlükler bulacağını söylemek pek kahinliğe girmez. Ariza hücumda kendi pozisyonunu kolay kolay yaratan bir oyuncu değil, o yüzden Hedo'yu çok yoracağını sanmıyorum. Ancak Orlando'nun Howard'dan sonra ikinci en önemli olan adamı olan Hedo'yu, Ariza'nın ne kadar iyi durduracağı serinin kaderini belirleyen unsurlardan biri olacaktır.

Geldik serinin bana göre en önemli eşleşmesine; uzun forvetler. Magic'in Cavaliers'ı deyim yerindeyse dağıtmasını sağlayan pozisyon. Bunun nedeni tabii ki daha önce belirttiğim gibi, Cavs'in bir 3 numara gibi oynayan Lewis'e karşı hücumda sayı bulamamasıydı. Ancak Lakers'a şöyle bir bakacak olursak, içerden Lewis'in üstünden skor üretimine çok iyi katkı verebilecek bir opsiyon olan Gasol'e sahipler. Magic'in bu 4 kısalı oyun sistemini cezalandırmanın en iyi yolu için anahtar ellerinde. Ayrıca eğer bu yöntem işe yaramazsa, bir başka alternatifleri daha var: Lamar Odom. Belki de NBA'de, Lewis gibi kısa 4 numaralara karşı en iyi çözümlerden biri kendisi. Üstelik sadece bu tip oyuncuları savunmakla kalmıyor, onlara karşı hücumda da üstünlük kuruyor. Uzun kolları ve post hareketlerini kullanarak boyalı alandan sayılar bulabilen bir isim Odom. Kendisi kenardan gelecektir ancak yine en az 30 dakika civarlarında almasını beklemeliyiz bu seride. Son olarak yeniden Gasol'e dönelim. Kendisi, uluslararası düzeyde oynadığı maçları düşünecek olursak Lewis'ten çok daha tecrübeli, ayrıca geçen sene kariyerine bir de NBA finali eklediğini unutmamak lazım. Bu tecrübenin üstüne ufak tefek İspanyol hinliklerini de eklemeyi unutmayalım. Kısacası bana göre Lakers'ın, Orlando sistemini alt üst edebilecek opsiyonları var ve bunları sonuna kadar kullanacaklardır. Cleveland'ı yıkan 4 şutörlü sistem, belki de Magic'in Lakers'a karşı en zayıf halkası bile olabilir... Burada tek birşey, kafamda bazı soru işaretlerinin oluşmasına neden oluyor: Odom'un oyunda olduğu dakikalarda, Bynum'ın yine formsuz ve kötü olacağını düşünürsek, Howard uzun süreler boyunca Gasol ile eşleşecektir. Bu tip bir eşleşmede İspanyol oyuncunun ne kadar yıpranacağı ve Howard'ın bu dönemde takımına ne kadar `itici güç` vereceği çok önemli olacaktır bana kalırsa. Orlando dezavantajlı gibi gözükse de, Odom'un sahada olduğu dakikalarda Howard'dan çok iyi katkı alırsa, durumu kurtarabilir.


Sırada Lakers'ın kanayan yarasıyla, NBA'in en formda pivotunun eşleşmesi var. Kanayan yara derken tabii ki Bynum'dan bahsediyorum. Ocak ayında, sakatlanmadan önceki Bynum olsa, belki de Howard'ın arkasında sağlam durmasını beklediğimi bile yazabilirdim. Ancak özellikle şu son 1 aya baktığımızda, Bynum'ın Howard'ı geçtim Dalembert'i bile tutabileceğinden şüpheliyim. Gerçi Bynum'ın çok sağlam durumda olsa da, bu kadar formda bir Howard'ı ne kadar durdurabileceği tartışılır. Howard çabukluk olarak ligdeki çoğu uzun forvetten bile önde iken, Bynum'ın ayaklarının ona yetişmesi çok zor gözüküyor. Ancak cüsse bakımından ele aldığımızda, Bynum'ın en azından Howard'ın arkasında biraz direnebileceğini düşünüyorum. Bu direnç Howard'ı potanın içine bıraktığı toplar yerine, sevdiği ancak başarılı olamadığı hookshot'ları denemeye zorlayabilir. Cleveland serisinde bunları çok nadir yapıp, daha çok potanın dibinden kolay sayılar bularak beni oldukça şaşırtmıştı kendisi. Bynum'ın fiziksel olarak Howard'la biraz olsun bile savaşması, Magic'e darbe vuracaktır. Zaten Howard'ı durdurmak gibi birşeyin sözkonusu olmadığını hepimiz biliyoruz, ben yanlızca efektifliğinin düşmesinden bahsediyorum.

Lakers-Nuggets serisi hakkındaki yazımda Bynum'ın kendini toparlaması durumunda etkili olacağından bahsetmiştim ama bunu beklemediğimi de eklemiştim. Bu sefer ise Bynum'ın toparlanmasını beklemediğim gibi, bunu başarsa bile hücumda etkili olabileceği bir senaryo yazamıyorum. Karşısında yılın savunmacısı varken ve bu savunmacı NBA'in en güçlü oyuncusuyken. Bunların yanına Final heyecanını da koyunca, gerçekten Bynum'dan umutlu olmak ne derece mantıklı bilmiyorum.

Yedekler kısmına da listelerle girelim. Lakers: Odom-Brown-Walton-Farmar-Vujacic ve belki uzunların Howard'a karşı büyük faul problemine girdikleri dönemlerde; Powell. En çok dakika alacaklar tabii ki Odom ve Walton olacaktır. Odom için uzun forvet kıyaslamasında zaten yazılması gerekenleri yazdım. Kendisi kritik anlarda güvenilecek bir el olmasa, finallerde elleri titreyecek olsa bile bol bol dakika alacaktır. Walton'ı Hidayet'i savunurken göreceğimizi düşünüyorum. Ayrıca Walton'ın üçgen hücumunda yaptığı asistler ile de takımına katkıda bulunabileceğini biliyoruz. Bu iki oyuncunun haricinde gerçek anlamda "önemli" dakikalar alacak 3. bir oyuncu çıkacağını sanmıyorum. Fisher'ın form düzeyinin yerlerde sürünmeye devam etmesi halinde, Farmar-Brown ikilisinden biri kalan dakikaları ondan alacaktır. Ancak NBA finallerinde Magic'i şaşırtacak bir performans sergileyeceğini sanmıyorum bu ikilinin.


Magic'e bakacak olursak: Pietrus-Reddick-Johson-Gortat. En çok dakikayı Pietrus'un alacağını şimdiden söyleyebiliriz. Hücumda inanılmaz formda olduğunu Cleveland'a karşı yakaladığı 14 sayı ortalamasından anlayabilirsiniz. Üstelik bunu %50'den yukarıda bir yüzdeyle yaptı. Pietrus oyundayken, onu tutacak Lakerslı'nın özellikle köşelerden boş üçlük bulmasını engellemesi gerekiyor. Ayrıca kendisini savunmada çok önemli bir görev bekliyor: Kobe'yi yavaşlatmak. Magic ona bu konuda çok güveniyor ancak benim bu eşleşme hakkında şüphelerim var. İstikrarsızlık konusunda kitap yazmış olan Pietrus, özellikle savunmada yaptığı çok kolay faullerle hep dikkatimi çekmiştir. Kendisiyle eşit ayak hızındaki oyunculara karşı üstünlük kursa da, az da olsa yavaş kaldığı eşleşmelerde faul problemine girdiğine defalarca şahit oldum. Ayrıca Kobe'ye karşı en az 4-5 maçını izledim ve aklımda Pietrus'un hemen her seferinde, savunmada başarısız olduğu kaldı. Johnson da bütün playoff'lar boyunca yaptığı gibi, Alston'dan arta kalan dakikalarda tecrübesi ve savunmadaki çabasıyla takımına enerji verecektir. Reddick'i yukarıda yazmış olsam da pek dakika almasını beklemiyorum. Gortat'nın ise her maç en az 15 dakika alması gerektiğine inanıyorum. Bu 15 dakikanın 5'inde Howard ile beraber rakibe sertliklerini göstermeleri Magic'in yararına olacaktır. Ancak Stan Van Gundy bu konuda görünüşe göre benden farklı düşünüyor.

Stan Van Gundy demişken, koçlara da değinelim. Dürüst olmam gerekirse, Van Gundy'i çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Özellikle maçların sonlarında çizdiği ve çizemediği oyunlarla beni defalarca hayalkırıklığına uğrattı. En son aklımda kalan LeBron'un son saniye üçlüğü ile kaybettikleri, serinin ikinci maçı. Sadece 1 saniye kalmışken ve son şutu LeBron'dan başkasının kullanmayacağı bu kadar aşikar iken, topu kenardan oyuna sokan MoWill'e baskı yapmanın mantığını kesinlikle anlamıyorum. Ona savunma yapan oyuncunun da LeBron'u kovalaması gerektiğine inanıyorum. Bu sadece bir örnek, ayrıca tecrübesinin de yetersiz olduğunu düşünüyorum, hele karşısında bir tecrübe abidesi, Phil Jackson duruyorken. Ondan da çok az bahsedecek olursam, kendisinin takımın eksiklerine mükemmel bir şekilde yama yapmasına ve rakibin gediklerini çok iyi analiz etmesine gerçekten hayranımdır. Ancak sevmediğim bir yanı vardır. Takımı kötü giderken genellikle benim inanmadığım bir yöntem uygular; mola almaz. Oyuncularının kendi kendilerine ayağa kalkmalarını ister. Dürüst olmam gerekirse, ben bunu anlamakta zorlanırım. Bir takım sahada "imdat" diye bağırıyorsa, kenardan müdahalenin şart olduğuna inanırım. O ise bu müdahaleyi nadiren yapar. Fakat Denver serisinde 2 kere oyuna bu şekilde müdahale ettiğini gördüğümü ve şaşırdığımı da belirtmem lazım.

Kısacası Lakers'ın tecrübesi ve Orlando'yu güçlü kılan sistemi bozabilecek kadro yapısı ile favori olduğunu düşünüyorum. Hele (mümkün gözükmese de) Bynum'ın toparlanması halinde, iyice favori konumuna geçeceklerdir.

2 Haziran 2009 Salı

Perez rüzgarı başladı


Perez'in gelişiyle beraber transferler bekleniyordu zaten aylardır. İlk önce Pellegrini'yi getirdi takımın başına Perez. Sırf Riquelme'nin La Liga'dan gitmesine payı olduğu için biraz gıcığımdır Pellegrini'ye ama Villareal'de yaptıkları oldukça güzel işlerdi. Juande Ramos'un Barca maçına kadar olan mükemmel ötesi performansının karşısına duvar gibi çıktı Barca. Daha sonra üst üste gelen yenilgiler zaten koruması zor olan koltuğundan etti Ramos'u. Şimdi çıkan haberde Kaka'nın basın sözcüsünün Real Madrid ile görüşmelere başladığı şeklinde. Kaka-Ronaldo ikilisinden birisini takıma katacaktır Perez. Villa-Silva haberleri çıkacaktır çok kısa bir zaman içerisinde. Bu sefer ciddi bir şekilde talip olunursa alınabilir isimler olacak bu ikili. Valencia'nın Şampiyonlar Ligi'ne kalamaması bu isimleri almak isteyenleri oldukça sevindirmiştir. Benim bu transfer dönemi en büyük hayalim Ibrahimovic'in Real Madrid'e gelmesi ama Jose izin vermeyecektir aşık olduğu adamın takımdan ayrılmasına. Bu hafta yine sorunlu bir gol atmış Ibra. Alıştırdı artık iyice bu tarz gollerine.

Galacticos dönemi güzeldi, izlemesi zevkliydi ama sadece hücuma yönelik isimlere yönelince istenilen başarılar elde edilememişti. Bu sefer işin o kısmında hata yapmayacaktır Perez ve ekibi. Takımda başlayan Hollanda furyasının kısa egemenliği ise sona erecek gibi gözüküyor.