27 Eylül 2010 Pazartesi

Galatasaray 3 - 1 İBB



Kötü oyuna rağmen alınan 9 puanın ardından 4'te 4 yapmak için tüm şartlar hazırdı Ali Sami Yen'de. Genelde şansımızın tuttuğu İbb, Arda dışında önemli bir eksik olmaması, düşünün Kewell bile yabancı kontejanına takıldı. Genelde 6-7 eksik ve 3-4 yabancıya alışık bir takım taraftarı için ilginç bir durum. As kadroya çok yakın bir şekilde maça çıktı Galatasaray. Akılları kurcalayan ise daha önceki maçlarda oynanan kötü oyundu. Serkan Kurtuluş-Milan Baros ikilisi sayesinde harika bir 20 dakika izledik. Milan Baros'un yok artık dedirten 3.golü de geldikten sonra rahat maç izleme keyfine kavuştuk uzun bir zaman diliminden sonra.

Sabırsızlıkla ilk 11'e girmesini beklediğimiz Cana'yı bu sefer istediğimiz yerde gördük. Ayhan'la beraber başladılar maça. Baros'a yaptığı asist, top ayağında olan arkadaşlarını sürekli eliyle uyarması ve aldığı topları tekte olumlu kullanmasıyla tamamdır dememize rağmen gördüğü sarı kartın ardından yavaş yavaş düşmeye başladı oyundan. 2.yarıda ceza sahası içinde uzaklaştıramadığı topun ardından da Rijkaard tarafından oyundan alındı. Tam anlamıyla beklediğimiz performans olmasa bile yanında Cana oynayan Ayhan'ın yükselen performansı bize bazı işaretler verdi. Her türlü Mustafa Sarp'tan daha iyi olduğunu bize gösterdi. Zaten Sarp girdikten sonra oynadığımız oyun çok açık ve net ortada.


6'da 6 yapma şansımız var önümüzdeki 2 haftada. Fakat Karabük çok sağlam ilerliyor Emenike-Cernat önderliğinde ve Baros'un haftaya olmayacağı söyleniyor. Takım yine ilerde Kewell'dan medet umacak bu günleri tekrar tekrar yaşamamıza rağmen tek önlem M.Batdal ve doğal olarak her Galatasaray'lı futbolcunun yaşayacağı sakatlık döneminde şu an.

19 Eylül 2010 Pazar

Carvalho'dan Derslik Hata


Real Madrid, dün Real Socieadad deplasmanındaydı. Alınan 2-1'lik galibiyetle maç fazlasıyla lider girdi Pazar gününe. Maçı izleyemedim ama gollerine bakarken Carvalho'nun yenilen golde kafasının hangi diyarlarda olduğunu çok merak ettim. Halı sahada falan sandı herhalde kendisini. Şu golü alıp genç oyunculara böyle bir dengesizlik yaparsanız formayı bir daha göremezsiniz demek lazım. Ofsayt nasıl bozulur, soyunma odasında linç edilmenin yolları nedir derslerini vermiş. Carvalho tecrübesinde bir oyuncunun böyle büyük bir hatayı yapması akıl alır gibi değil, büyük topçu Raul Tamudo'da cezasız bırakmadı doğal olarak. Goller için tıklayın, Di Maria'nın enfes vuruşunu da kaçırmamış olursunuz..

Bucaspor 0 - 1 Galatasaray

Ligin ilk iki maçında alınan 2 yenilgi, Avrupa'ya atılan havlu derken Galatasaray'ın ayağa kalkması için maç kazanıp öz güvenini yükseltmesi, daha önemlisi bir seri yakalaması lazımdı. Özellikle Fenerbahçe-Beşiktaş maçının olduğu bir haftada yapılacak puan kaybı durumu iyice çıkmaza sokabilirdi. Alınan galibiyet ile 3 maçlık bir seri yakalamış oldu Galatasaray, belkide bu 3 maçta adam akıllı top oynadığı süre toplasan 45 dakika etmemesine rağmen. Kalenin artık Ufuk'un olduğu resmen belli, Rijkaard'ın sağ bekte Ali Turan ısrarından vazgeçip Serkan Kurtuluş'u oynatması da güzel ama sadece bu kadar güzellikler. Oyun anlamında ortada hala bir şey yok,hala Galatasaray'ımın maçları sıkıntı veriyor. Bu takım acaba bir tane atar mı diye düşünüyoruz maç boyu.Tabi kötü oyunun önemli unsurlarından birisi olarak zeminin içler açısı bir halde olmasını göz önüne alıyoruz fakat bu sayede her hafta bir bahanemiz oluyor kötü oyuna. Yeni transferler, alışma süreci, zemin kötü vs. diye. İnsan en azından bir 5 dakikalık patlama bekliyor takımından iğrenç zemine rağmen, hani bizim çocuklar bir şeye çabalıyorlar ama bu zemin izin vermiyor diyelim.

Ayhan'ı çok severim ve kadronun önemli isimlerinden birisi olarak görürüm hep. Kötü oynasa bile sorumluluk almaktan kaçmaz hiçbir zaman, aklında rakibin arkasına saklanırım bu sayede topla buluşmam-sıfır hata ile biter maç düşüncesi yoktur. Pas hatası yapsa da, bazen etrafında 2 kez dönüp ondan sonra pas atsa da gider o topu ileri taşımak için ister stoperinden her seferinde. Bu sene tamamen fizik gücü düşmüş, topu aldığı zaman istediklerini yapamayan - omuz omuza mücadele içinde hemen yıkılan bir Ayhan var. Buna rağmen fiziğinin elverdiği sürece savaşıyor. Bugün golü atarak kendini ve takımını kurtardı ama oynadığı oyun yine kötüydü, ağır kaldığı- aklıyla düşündüklerini ayağına yansıtamadığı için pas hataları yaptı maç boyunca. Fakat hiçbir zaman sorumluluktan kaçmadı. İlk 11 değil ama rotasyonun bir parçası olsa fizik olarak bu kadar yıpratmamış oluruz Ayhan'ı. O bölgedeki yıllardır süren eksikliği bu senede düzeltmeyenlere selam olsun. Cana'yı kadroda bir türlü göremiyoruz. Arda'nın dönüşü ile de ilk 11'e giremezse Cana devre arasında alsın bavulunu gitsin.

14 Eylül 2010 Salı

Şampiyonlar Ligi Zamanı

Bayern Muenchen v Inter Milan UEFA Champions FaEvO4jPGWLl

Avrupa futbolunun en önemli organizasyonu dönüyor. Geçen sene Jose Mourinho’nun Inter’i şampiyon olmuştu. Şimdi o Inter’in başında Liverpool ile Şampiyonlar Liginde bir kupa kazanıp –efsanevi İstanbul finali- bir de final oynayan Rafael Benitez var. Yıllardır Şampiyonlar Liginde başarılı olamayan Inter, bu sezona Şampiyon sıfatı ile çıkacak. Bu yüzden Benitez’den beklentiler de yüksektir. İtalyan takımını ve taraftarı yarı finalden azı memnun eder mi?

Bu sezon da bu ligde görmeye alışık olmadığımız takımlar var yine. Zilina, Hapoel Tel Aviv ve Sporting Braga ilk kez Şampiyonlar Liginde gruplarda mücadele edecekler. Tottenham da yıllardır koyduğu Şampiyonlar Ligi hedefine sonuna ulaştı. Auxerre de Fransa’dan gelen sürpriz bir takım oldu. 2008’de ilk kez katılan Cluj, ilk iki maçta önce Roma’yı İtalya’da yenmişti ve sonra içeride Chelsea ile berabere kalmıştı. Daha sonra puan alamayıp sonuncu olmuşlardı. Bu sezon tekrar Şampiyonlar Liginde onlar da ve gruplarında Roma da var. Son yıllarda çıkışta olan son Hollanda şampiyonu Twente ve onlarla benzer bir sezon yaşayıp 4 takımın hegomanyasını kıran Bursaspor da ilk kez gruplarda. Son olarak Danimarka’dan Kobenhavn ve Sırbistan’dan Partizan daha çok Avrupa Liginden aşina olduğumuz takımlar ama geçmiş yıllarda birer kez Şampiyonlar Liginde grup tecrübeleri de var.

Barcelona v FC Rubin Kazan UEFA Champions O9UpWaII-Yel

Geçen sezon Barcelona’dan iki maçta 4 puan alan Rubin Kazan yine Barcelona’nın grubunda. Obafemi Martins, Carlos Eduardo ve Salvatore Bochetti’li kadrolarıyla hala güçlüler. Fenerbahçe’nin elenmesiyle Şampiyonlar Liginde kalan tek Türk takımı ise Bursaspor. Manchester United, Valencia ve Glasgow Rangers’lı grup ballı kaymak gibi olmasa da Şampiyonlar Liginde daha da kolay grup çekmek bayağı zor. Ertuğrul Sağlam’ın motivasyon gücüne ve taktik bilgisine inanıyorum ama Beşiktaş’la yaşadığı ve maalesef Şampiyonlar Ligi tarihine geçtiği bir maç da var ortada. Maalesef 4. olmuştuk Liverpool, Porto ve Marsilya’nın arkasında. Ama hoca artık daha tecrübeli. Özellikle Bursa’da puan almalılar. Avrupa Ligine kalmaları çok sürpriz olmamalı. Bu gece Valencia ile Bursa’da oynayacakları maç hem güven olarak hem de içeride 3 puan vermeyerek avantaj sağlama açısından çok önemli bir test maçı olacak.

ertugrulsaglam_sl5

Bu sezon İngiltere 4 takımla en çok takım gönderen ülke. Pek fire vermiyorlar zaten. Big four’dan sadece Liverpool katılamadı, onun yerine ise ilk kez katılan Tottenham var. İspanya 3 temsilci ile Şampiyonlar Liginde. Real Madrid ve Barcelona tabii ki bu sezon da iddialılar. Diğer takım ise Bursaspor’un rakibi Valencia. İtalya’da Milano’lular Şampiyonlar Ligindeler artı Roma var. Juventus ise rezalet sezonda Avrupa Ligine bile zor katıldı. Türkiye’de zaman zaman liglerine burun kıvrılan Almanya ve Fransa da 3’er temsilci gönderiyorlar. Fransız takımları Lyon, Marsilya ve Auxerre liglerine iyi başlayamadılar ama Şampiyonlar Ligi farklı olabilir. Almanya’dan ise geleneksel olarak geçen sezonun finalisti Bayern Münih var. Schalke ve Werder Bremen ise en azından gruptan çıkmaya çalışacaklar. Portekiz, Rusya ve Hollanda ise 2’şer takım göndererek kalan diğer ülkelerden ayrılıyorlar. Portekiz’de sürpriz olarak ligin gediklisi Porto bu sefer yok. Benfica ve Braga temsil edecek onları. Hollanda’da ise Twente ve Milan ile Real Madrid’i rakip çeken Ajax var. Porto gibi ligin gediklilerinden diyebileceğimiz CSKA Moskova’da bu sezon yok. Onun yerine ise Spartak Moskova gelmiş. Diğer Rusya ekibi ise artık herkesin yakından tanıdığı Rubin Kazan.

Biz ise Türkiye’de tek temsilcimiz Bursaspor’un önemli maçında alacağı sonucu merakla bekliyoruz. Star TV, 21.45.

13 Eylül 2010 Pazartesi

Seni Sevenleri Bir Kere Üzdün


19 yıl oldu Taçsız Kral aramızdan ayrılalı. Unutulmadı,unutulmayacak.

Nur içinde yat Kral, seni sevenleri bir kere üzdün.

12 Eylül 2010 Pazar

Cumartesi Gününden Kalanlar



- Günün en büyük sürprizi İspanya'dan geldi. Barcelona, kendi evinde açık ara favori çıktığı Hercules maçında şok bir mağlubiyet aldı. Ligin yeni takımı Hercules Nelson Valdez'in attığı 2 golle Barcelona'yı mağlup etti. Maçın sonunda Pique ile Hercules kalecisi Calatayud'un çarışması neyse ki göründüğü kadar kötü sonuçlar ortaya çıkarmadı. Pique'nin Dünya Kupasında alışkanlık haline getirdiği maçlarda kan akıtma alışkanlığı devam ediyor.

- İspanya'da ilk hafta Mallorca deplasmanından kaçırdığı sayısız gol pozisyonu sebebiyle 1 puanla dönebilen Real, kendi seyircisi önündeki ilk maçında Osasuna'yı 1-0 ile geçti. Gol Ricardo Carvalho'dan geldi. Yine kaçan tonla pozisyon var Real adına. Bu pozisyonların bir çoğunda gol pasını veren oyuncu Mesut Özil oldu. Higuain, oldukça formsuz başladı sezona, formda bir Higuain şu 2 maçta en kötü 4 gol yazdırmıştı kendi adına. 2.maçlarını bugün oynayan Atletico ve Valencia 2 de 2 yaparak 6 puana ulaştılar. Valencia'da Mehmet Topal ilk 18'de yoktu.


- Milan, ilk hafta aldığı net galibiyetten sonra Ibra ve Robinho transferleri ile iyice havaya girer demiştik ama Cesena çok fazla havalanmalarına izin vermedi. 2-0 kazandı Cesena maçı. Ibrahimovic'de Milan forması giydiği ilk maçında penaltı kaçırarak oldukça kötü bir başlangıç yapmış oldu. Roma, Cagliari'ye 5-1 mağlup olurken, Benitez'in Inter'i ilk maçını kazandı Udinese karşısında.

- Gündüz oynanan Manu-Everton mücadelesi özellikle sonuyla izlenmeyi hak ediyor. Fulham maçından sonra 2.kez son dakikada kendi elindeki maçı verdi United. Fulham maçında durum 2-1'ken kaçan penaltı vardı bu seferde ellerinden kaçırdıkları maçın 90.dakikasına 3-1 önde girmişlerdi. Scholes'un Berbatov'a asistini ayrı bir yere yazmak gerekir bu maçta.

- Fenerbahçe, Kayseri deplasmanında hak ettiği bir mağlubiyet aldı. Uzun zamandır Fenerbahçe'yi bir lig maçında bu kadar etkisiz, rakibi tehdit edemeyen bir görüntüde izlediğimi hatırlamıyorum. Yobo'nun çıkıp stopere Selçuk'un girmesiyle saldırı moduna geçti Kayserispor ve 2 golle galibiyete ulaştı. Stoperde Selçuk Şahin görsem bende şansımı denerdim o madenden bir şeyler çıkarmak için. Aykut Kocaman'ın yanında yedek bir stoper oturtmaması oldukça tartışılacak bir tercih olacaktı alınan skordan sonra tartışılacak bir yanı da kalmadı, büyük hata yaptığı görüldü.

Finaldeyiz..



Kerem Tunçeri,Kazandık,Kerem Tunçeri,Kazandık,Kerem Tunçeri .... M.Murathanoğlu ve İhsan Bayülken'in Kerem'in basketinden sonra söyledikler akıllarımıza kazındı çıkmaz artık. İnanılmazı başardılar, turnuvayı genelde 12 dev Adam'ın maçları başta olmak üzere izliyoruz, bu gece diğerlerinden çok ayrıydı. Belki Sırbıstan maçının gazıyla daha anlayamadık ama Dünya Şampiyonluğu için oynayacak 12 Dev adam bu gece.Emeği geçen herkese helal olsun, hakları cidden ödenmez. Bu gece finalde Abd karşısına çıkacak 12 Dev adam sonuç ne olursa olsun madalyanın sahibi olacaklar, ellerimiz patlayana kadar onları alkışlamak ise bizim en büyük görevimiz olacak.

7 Eylül 2010 Salı

İtalya'da Oyuncu Maaşları





İtalya Serie A'da oynayan oyunculara bu sene ödenecek olan ücretleri açıklamış La Gazetta Della Sport. Toplamda 802 milyon euro ödeme yapacak İtalyan takımları oyuncularını, bonuslarla beraber 1 milyara kadar çıkıyor bu ücret. Ligin en fazla kazanan üç isimi ise 9 milyon euro ile Zlatan Ibrahimovic, 8 milyon ile Eto'o ve 7,5 milyon ile Ronaldinho. En fazla ödeme yapan takımlar ise Milan-Inter ve Juventus şeklinde sıralanıyor. Her sene çıkan bu listelerde bazı oyuncuların aldıkları paraları görüp, bizim ülkemizi düşününce şaşırabiliyor insan.

3 Eylül 2010 Cuma

Beklenen Forvet Mi?

fat600_7ALCL

Adebayor, Robinho, Makukula, Rodrigo, Robbie Keane derken Fatih Tekke transferin son gününde Beşiktaş’ta. Tabii özellikle Adebayor bana göre abartılı bir beklentiydi, Robinho’da ise futbol dışı spekülasyonlar çıktı. Bunlar bir tarafa son gün Sky Sports’un iddiasına göre Keane’in bonservisi için 8M£’lara kadar çıkıldı. Makukula, Tekke transferinden sonra Manisaspor’a imza attı. Rodrigo’yu da zaten menajerler önermiş.

Yukarıdaki isimlere göre Fatih Tekke’nin şüphesiz en önemli artısı TC vatandaşlığı. Tabii ki bir ayrıcalık değil ama malum, yabancı sınırlaması. Ayrıca iyi bir golcü olduğunu da biliyoruz. Kafayla ve ayakla bitirici bir oyuncu. Yaşı ve Rusya’da yedek geçirdiği yıllar şu anda eksisi. Zenit’te Advocat’la sorunlar yaşadı, Spaletti döneminde de gönderildi zaten. Gökdeniz’in yanına Kazan’a gitti. O dönemini hiç takip edemedim ama işler pek istendiği gibi gitmemiş olacak ki Kazan’da çabuk vazgeçti Tekke’den, aldığından azına gönderdi.

643

İmza töreninde ‘Ben Trabzonsporluyum’ demesi daha önceden yaptığı ‘Türkiye’ye dönersem Trabzonspor’da oynarım’ cümlesini gölgeleyemedi. Beşiktaş camiası ise böyle şeyleri fazla önemsemez, önemli olan sahada ne yaptığı. Hatta ‘Doğuştan x takımlıyım’ omurgasızlığına bir çok takım taraftarının da tercih edeceğine eminim.

Dün Adnan Polat’ın açıklamalarından öğrendiğimiz üzere Tekke aslında önce Galatasaray’a gelmiş. Maddi olarak anlaşamayınca menajerleri Beşiktaş’a önermiş gibi görünüyor. Beşiktaş’ta kimseyi alamayınca göz boyamak ya da o bölgeye oyuncu ihtiyacı için yapılmış bir transfer gibi görünüyor. Yıldırım Demirören Schuster’in onayladığı 3 santrafordan birini alacağını söylemişti. Tekke’nin onlardan biri olduğunu sanmıyorum. Zaten sakatlıktan çıktığını ve 2 hafta süreye ihtiyacı olduğunu söylemiş. Bu açılardan biraz sıkıntılı bir transfer gibi görünüyor. Tekke transferinin sevabı, günahı bu. İyi giderse çok iyi gider, kötü giderse çok kötü gider. Onu da zaman gösterecek.

Adnan Polat'ın Açıklamaları

Adnan Polat'ın Ntvspor'da yaptığı açıklamalar bazı yerleri hariç oldukça tatmin etti beni. İlk başlarda çok rahat gözükmese bile konuştukça açıldı Başkan ve herkesin merak ettiği konulara cevap verdi. Programda gözüken en büyük eksi ise Güntekin Onay ve Rıdvan Dilmen'in A.Polat'ın cevapları sırasında sorulması gereken soruları sormamaları oldu aşağıda değiniriz bu eksik sorulara. A.Polat'ın açıklamalarına Ntvspor.net'ten ulaşabiliyoruz. Ben program sırasında not aldığım olumlu gördüğüm ve bunun dışında kafama takılan bazı yerler oldu ;

- Ntvspor.net'te Ahmet Çakar-Hıncal Uluç ile ilgili konular konulmamış ama Başkan'ın anlattıklarına bakılırsa ortada çok büyük iftiralar var. Kısaca konu başlıklarını özetlemek gerekirse yaşı küçük kızlar, bir oda dolusu kız, uyuşturucu partisi ve kasetlerden bahsedildi. A.Polat bu konuda gerekli cevapları verdi bana kalırsa. Nasıl bir ortam varmış futbol dünyasında anlamak cidden çok zor şu konuşulanları duydukça. Sağlam hayal gücü lazım bu senaryoları oluşturmak için.

- A.Polat'ın en önemli itirafı ise 2 senedir başarısız olunduğunu kabul etmesi ve 1.sorumlu benim demesiydi yayında. Karpaty maçını şansa bağlayıp, 60 metreden gelen top Hakan'ın omzuna çarpıp gol yarattı demesi ise Facebook açıklaması ile beraber en talihsiz sözleriydi Başkan'ın. Peki senin attığın golde stoper kayıp düşmeseydi diye sormak lazım. Mevcut kadro ile Karpaty'yi eleyebileceği düşünülmüş ve Avrupa'ya bu yüzden havlu attık Ağustos ayında.

- Arda-Atletico konusunda ise aklıma takılan olay ; A.Polat Arda ile kendisinden habersiz görüşüldüğünü söylüyor ve ortada böyle bir durum var ise Uefa'ya şikayet etmeliyiz diyor. Rıdvan ve Güntekin'in bu sırada sorması gereken ama soramadığı soru ise Emana-Annan konusunda Galatasaray'da böyle davranmadı mı, oyuncular size gelmek istediklerini söyledi ama Rosenborg teklif yok açıklaması yaptı olmalıydı ama bu soruyu duyamadık.

- Transferler konusunda Dünya Kupasını bekledik dedi ama beklenen soru yine gelmedi. Zaten Dünya Kupası'nda parlayan bir ismi almak için + 4-5 milyon fazladan vermek gerekir hadi onu geçtim alınan oyuncuların hiçbirisinin Dünya Kupası'nda olmaması ilginç.

- Transferlerin hepsinde Rijkaard'ın onayının olduğu söylendi. Sadece Serdar Özkan ve Musa için ya tutarsa tarzı düşünülmüş. Musa içinde M.Topal örneğini verdi, zamanında onuda almıştık diyerek. Cana konusunda Gerets'in aranıp,fikrinin sorulması benim hoşuma gitti. Misimovic'in 3 tercih arasında ilk sırada olduğu söylendi insan bir sorar diğer iki alternatif kimdi diye. Ibrıcıc ve Emana'dır herhalde o alternatifler ama Başkan'ın ağzından duysaydık keşke. Başkan'ın Misimovic'ten bahsettiği dakikalarda Bosnalı yıldızdan çok aşırı bir beklentisi olduğunu gördük.

- Fatih Tekke konusunda ise yanlış yapılmış. Fatih'in menajeri ile görüşüldüğünü ama şartların uymadığını söyledi Başkan. Rijkaard'ın forvet istememesinden dolayı üstünde durulmamış olabilir ama çok uç şartlarda gelmedi Fatih Tekke Beşiktaş'a. 750 bin euro takımına, 750 bin ise kendisine verileceği açıklandı Beşiktaş tarafından. Geçen sene forvetsizlikten bu kadar çekmişken, Fatih gibi bir alternatifi kaçırmanın acısını çekmeyiz umarım.

Cevad Prekazi # 2


Başkan Adnan Polat bu gece Ntvspor'da Güntekin Onay ve Rıdvan Dilmen'in konuğu oldu. Rıdvan ve Güntekin'in zaman zaman soramadığı sorular haricinde güzel bir program oldu. Gece ilerleyen saatlerde program hakkında yazı gelecek. Dünkü Prekazi meselesinden başlayalım biz. Dün gece yazdığım postta Prekazi'ye karşı büyük bir ayıba imza atıldığını ve Polat'ın doğru bir açıklama yapmazsa gözümdeki değerinin düşeceğinden bahsettim.

Adnan Polat'ın söylediği ; oyuncunun Rijkaard tarafından kasetleri izlendikten sonra onaylandığı ama 4 senede 30 maça çıkmasından dolayı şüphe olduğu yönündeydi. Oyuncu 2 menajeri ve Prekazi ile İstanbul'a geliyor. A.Polat'ta, Prekazi'de oyuncunun bonservisinin elinde olduğunu söylüyor. Görüşme sırasında 4 senede 30 maç çıkma olayına net bir cevap alınamıyor. Menajerler kulüp idaresi- ile ilgili sorunlar diyerek geçiştirmeye çalışmış. Pazarlıklar sırasında ise 1 milyon istenmiş oyuncunun bonservisine ama söylenenler oyuncunun bonservissiz olduğu yönünde. Menajerler açıktan para istemiş benim anladığım kadarıyla, hatta A.Polat'ta parayı kime vereceğiz diye sorduğu zaman menajer bize demiş. Daha sonra fiyatta birden artınca transferden vazgeçilmiş. Açıkçası bonservissiz bir oyuncunun menajerine böyle bir para verilmemesi doğru bir hamle. Oyuncu kötü çıksa komisyon ! adıyla bel altı vurulabilirdi.

Burada Prekazi'nin kırgınlığı büyük olasılık menajerlerin kendisini doldurmasından, pazarlık aşamasından haberi olmamasından geliyor. Bu kırgınlığın aşılacağını düşünüyorum, kimsenin Prekazi'yi üzme hakkı yok gereksiz yere. Fakat ortada çok ilginç bir durum var, madem transfer görüşmesi yapıldı, oturuldu konuşuldu bu görüşme neden resmi siteden yalanlandı ?

2 Eylül 2010 Perşembe

Cevad Prekazi


Galatasaray'da transfer gündemi son 2 gün çok hareketliydi. Gelenler konuşuluyor zaten ama atlanmaması gereken bir ayıp var ortada bu karmaşa içerisinde. Ofk Belgrad maçında Ntv'de yorumculuk yapan Cevad Prekazi hepimizi büyülemişti. O gün maç sırasında Adnan Polat'a Partizan oyuncusu Jovanovic'i önermişti. Misimovic ve Insua gelmeden önce İstanbul'a ilk ayak basanda Prekazi ile beraber Jovanovic olmuştu. Nedense jet hızıyla yalanlandı bu transfer resmi siteden. Olanları şimdi okuyoruz. Prekazi'nin Lig Tv'ye yaptığı açıklamalar akıl alır gibi değil. Yarın akşam Ntvspor'a çıkacak olan A.Polat bu konu hakkında açıklamayı düzgün bir şekilde yapmazsa gözümdeki tüm değeri kaybolacak. Canlı izleme şerefine nail olmasak bile bizden büyük abilerimizin efsanesi olduğu kadar bizimde efsanemiz Prekazi.

Transferleri yapamayınca taraftarın gözünü boyamak için Prekazi'nin arkasına saklanıp, tepki çekmemek için yapılacak bir transferdi bana göre Jovanovic. Neyse işin o tarafını geçelim atlayın gelin diyorsun ama bir anda şartlar değişince arayıp haber vermiyorsun bile. Aramadığın adam senin takımının en büyük efsanelerinden, işim Partizan, aşkım Galatasaray diyen birisi. Bu isim sırf sevdiğinden dolayı böyle bir istekte bulunulmamasına rağmen adam öneriyor, tamamdır diyorsun ayağına kadar İstanbul'a geliyor ama karşılığında rezil bir muamele görüyor. Lig Tv'ye söylediklerinden yanlış yazılmış bir durum yoksa daha büyük bir isimle anlaşmışlardır buna sinirlenmem diyebiliyor her şeye rağmen. Ne Prekazi'yi Partizan'a hatta Jovanovic'e karşı mahcup duruma düşürmeye hakkı var bu işi yapanların, ne bir futbolcuya iyidir, kötüdür fark etmez bu tarz bir muamale yapmaya hakkı var. +2 kontejanı için faydalanırsın gerekirse, hem bir futbolcunun kariyeriyle oynamış olmazsın hem Prekazi'yi ayıp etmiş olmazsın.

1 Eylül 2010 Çarşamba

Zlatan Ibrahimovic Milan'da


Zlatan Ibrahimovic istatistiksel olarak olmasa bile form olarak hayal kırıklığı yaşayarak, yaşatarak geçirdiği bir sezondan sonra Kral olduğu ülkeye İtalya'ya geri döndü. Fakat bu dönüşünde gittiği takım Inter'ın ezeli rakibi Milan. Zlatan'ın özel bir hayranı olarak Barca'da çok başarılı olacağını düşünüyordum ama Zlatan'ın bu zamana kadar oynadığı oyun yapısı ile Barca'nın oyunu arasındaki büyük fark- kariyerinin neredeyse büyük bölümünde her zaman tek, kurtarıcı adam rolünde olması bu düşüncemin önündeki engellerdi. Zlatan'ın bu iki sorunu aştıktan sonra önünde başarılı olmaması için hiçbir sebep yoktu dışarıdan bakıldığı zaman. İspanya Ligi'ne de harika bir başlangıç yapmıştı. Barca'nın ligde oynadığı ilk 8 maçta 7 kez gol sevinci yaşamıştı ve uyum sorununu atlatmış gözüktü İsveçli yıldız. Üstüne El Clasico'da oyuna sonradan girip galibiyet golünü de atıp hakkında Eto'o gönderildi bu alındı tarzı kendisini sevmeyenler tarafından yapılanlara bir nevi cevap veriyordu. Bu döneme kadar hakkında kötü konuşulmayan Zlatan'ın formu yavaş yavaş düşmeye başladı. 8 maçta 1 gole imza attı.

O dönemde en önemli şey ise saha içinde yıldız-çekinilecek oyuncu olmaktan çıkıp Barca'nın makina düzeninde ileri uçta duran sıradan oyuncu rolüne bürünmesiydi. Zlatan'ın karakterine, her zaman önde olmak isteyen birisine uymayan bir roldü zaten bu. Messi'nin o dönem yakaladığı insanüstü performans bu konuların çok fazla deşilmesine engel oluyordu. Zlatan'ın Barca kariyerindeki dönüm noktası ve bana göre ciddi ciddi tartışılmaya başlandığı maç ise La Romerada'da oynadıkları Real Zaragoza maçı oldu. Gözü kapalı atacağı pozisyonlarda inanılmaz kötü vuruşlar yaparak pozisyonları harcıyordu. 3-0'dan sonra tüm takım Galatasaray'da Hakan Şükür gol atsın diye yapılan uğraşın bir benzerine girdi Zlatan'da atsın diye ama bir anda maç 3-2'ye geldi. Anında sahneye çıkan Messi penaltı kazandırdı takımına ve topu İsveçli oyuncuya bıraktı. O günden sonra bir daha olumlu bir performans ortaya koyamadı Ibrahimovic. Gidecek-Kalacak haberleri çıkmaya başladı, sezon sonunda aslında geçen senede kendisinden önce Barca'da düşünülen ama transferi gerçekleştirilemeyen Villa'nın alınması- üstüne gitmek için Pep Guardiola ile ilgili başta menajerinin sonra kendisinin konuşması ve sorunların ortaya çıkması Milan biletini eline beklediğinden rahat almasını sağladı.


Blogda süren Zlatan serisini devam ettirecek malzemeler verecektir bize kafası rahatken. Yanında Pato-Ronaldinho vardı transferi gerçekleştiğinde. Son olarak bu üçlünün yanına bu sene ülkemizde transfer fenomeni olan Robinho eklemesi geldi. Inter'in geçen seneki üçlemesi Milan cephesinde devreleri yaktı ve uzun zaman sonra böyle sağlam iki transfer geldi aynı hafta içinde takıma. Kağıt üstünde veya Pes 2011'de çok sağlam bir ileri uç hattına sahip oldu Milan. Peki bu isimler saha içerisinde birlikteliği yakalayabilecek mi ? Pato'yu burada bir kenara almak lazım. Geri kalan 3 isimde topla oynamaya bayılan, top ayaklarındayken sonuna kadar zorlayan isimler. Topu paylaşabilecekler mi, yoksa Milan'a saha içerisinde 3 top mu lazım olacak bunu izleyip göreceğiz. Şimdiden Milan orta sahası ve defans hattında bu büyük isimlerin arkasını toparlamakla görevli olan isimlere sabır diliyorum.