27 Eylül 2009 Pazar

Kaleyi Küçültmek



Görüntü Perşembe günü oynanan Orebro-Goteborg karşılaşmasından. Mahalle maçlarında kaleyi küçültmek tehlikeli bir durumdu. Karşı takım fark ederse oyun dururdu en başta o kalenin küçüldüğünün fark edilmesi tam sizin takım gole giderken bile fark edilebilir, pozisyon biterdi. Fark edildikten sonra asıl şenlik başlardı işte. İki kale tekrar adımlanır, yoldan geçenler bozmuş vs. gibi bahaneler ortaya çıkar, küçültene bir güzel sövülür, gergin bir maç ise olay mahalleler arası çatışmaya dönerdi ama o kale tekrar bir şekilde küçülürdü düzeltildikten sonra. Goteborg kalecisi Kim Christensen bir anda çocukluk günlerine, büyüdüğü mahallede yaptığı maçlara geri dönmüş. Bizim buralarda büyümüş olma ihtimali olabilir Christensen'in. Hakem, küçültülen kaleyi eski boyutlarına getirip karşı kaleyi kontrole gidiyor daha sonra. Maç ise 0-0'lık beraberlikle sonuçlanmış.

http://www.youtube.com/watch?v=GdbBt154AEE

23 Eylül 2009 Çarşamba

Zlatan # 7



Racing filelerine de golünü gönderdi Zlatan dün gece. Oynadığı 4 lig maçında 4 gol attı, daha boş geçtiği rakip yok La Liga'da. Bugün attığı golden çok dikkat edilmesi gereken Pique'ye yaptığı asistti. Çok ilginç kareler bırakmış o asist. Golün tekrarını izlerken fark ettim bende. Racing savunması 5 kişi Zlatan'ın etrafını sermişken o beklenmeyen bir pasla golle buluşturdu Pique'yi. Etrafında o kadar rakip-baskı varken o pası çıkarmak Zlatan'ın işi olabilirdi zaten. Racing savunmasının topun olduğu yere hep beraber saldırmaları ayrı bir olay tabi.

Golü izlemek için; tıklayın...

Ibra-kadabra'nın hastası olduğumuzu defalarca vurgulamıştık, blog arşivinden Zlatan'la ilgili geçmiş postların linkleri aşağıda. Daha yazmışımdır belki, gün geçmiyor bu adam değişik işlere imza atmasın saha içinde. Severek izliyoruz. )

Zlatan # 1
Zlatan # 2
Zlatan # 3
Zlatan # 4
Zlatan # 5
Zlatan # 6

22 Eylül 2009 Salı

Shabani Nonda

Maç hakkında yazacak fazla bir şeyim yok açıkçası. 8.dakikada 10 kişi kalacak ve muhtemelen 1-0 geride oynayacak bir Kasımpaşa karşısında galibiyeti 88.dakikada kopardık. Geride kalan 82 dakika antrenman havasında geçebilirdi. İlker Meral'in çalışmaları maç içinde tek bariz hatayla sınırlı kalmadı zaten.

Başlıktaki adamdan bahsedelim biraz. 3 gol atarak galibiyeti getirdi Nonda, doğal olarak açık ara maçın kahramanı oldu. Sercan transferinde Nonda'nın ismi takasta geçince Sercan'ı istememe rağmen pek mutlu olmayacaktım transfer gerçekleşseydi. Kadroda bulunması gereken bir adam olduğunu düşünüyordum Nonda'nın. Yedek kalınca sorun çıkartmayan, futbol zekası oynadığı mevki açısından üst düzey olan bir adam Nonda. Bugün attığı 3 golle harika bir istatistik yakaladı Nonda. Kısaca bakalım Nonda'nın bu seneki istatistiklerine ;

Nonda bu sene Galatasaray formasıyla 7 maça çıkmış. İlk önce Uefa Avrupa Ligi performansından başlayalım. Aslında çıktığı maç sayısını 6 maç olarak baz alabiliriz, çünkü Nonda Tobol'u İstanbul'da 2-0 yendiğimiz maçta 90.dakika oyuna girmiş. Netanya'yı deplasmanda 4-1 yendiğimiz maçın son 12 dakikası görev vermiş Rijkaard Nonda'ya. Bu maçtan sonra Nonda açılmaya başlıyor. Maccabi Netanya'yı 6-0 yendiğimiz maçta 90 dakika görev alıp 3 gole imza attı. Daha sonra Tallin deplasmanında 73 dakika sahada kalıp takımın tek golüne imza atan isim oluyordu.


Ligde şu an gol krallığının zirvesinde oturuyor. 6 maçın 3 tanesinde forma şansı bulabildi. Hiç ilk 11 çıkamadı ligde. İlk Gaziantepsor maçının 68.dakikasında oyuna girip,golünü attı. 4.hafta bugün olduğu gibi zor geçen bir maç olan Ankaraspor maçında 2.yarı oyuna girdiği Kewell'la beraber maçı değiştiren isim oldu. 60.dakikada oyuna girip takımın 3.golünde adını yazdırdı. Bugün Kasımpaşa maçında 45.dakika görev alarak 3 gole imza attı Shabani.(3x10cm) Ligde görev aldığı 97 dakikada 5 gole imza attı Galatasaray adına.

Toplamda 7 maç 283 dakika 9 gol.

Baros'un arkasında bekleyen,sezon başından beri bu istatistiklerle, bu verimlilikle oynayan ve yedek kalmayı sorun etmeyen alternatif forvet. Daha ne istenir diyelim, formunu devam ettirir umarım. Bu yazıdan Baros'dan memnun olmadığım anlamı çıkmasın sadece alternatifi olan adamın harika formundan bahsetmek istedim, yoksa Baros'tan da aşırı derece memnunum.

Bu kadar istatistikten bahsetmişken son olarak Kaptan Arda Turan'a parantez açalım. Kaptan ligde 8. toplamda 15.asistini yaptı bugün Nonda'nın 2.golünde.

İstatistik bilgileri için transfermarkt.de'den faydalandım bu arada.

6'da 6 ile devam etmek güzel, İlker Meral yüzünden rahat izleyeceğimiz maçta stres yaptık ama galibiyete daha fazla sevindik sayesinde. Galatasaray açısından en faydalı işi bu oldu İlker Meral'in. Maçta ilginç olaylarda vardı. Keita'nın aldığı darbeden sonra gözünün dönmesi, Rijkaard ve Arda'nın sakinleştirme çabaları, ilk başta bahsettiğimiz gibi Ali Güneş'in 2 kırmızı kart görmesinin gerekmesi, Nonda-Keita işbirliği vs. gibi.

20 Eylül 2009 Pazar

Ruud Geri döndü


Real Madrid, Xerez'i ağırladı kendi seyircisi önünde. Maçın 57.saniyesi bittiğinde Ronaldo tribünlere koşup golünü kutluyordu. Bundan sonra peş peşe goller gelmesini bekliyorduk ama Real 75.dakikaya kadar izleyenleri yanılttı. Durarak, çok kasmayarak top oynadılar. Xerez'de gücü yettiğince Marcelo'nun kanadından atak yapmaya çalıştı. Beklenenden çok daha iyi mücadele ettiler.

Oyuna sonradan giren 3 isim oyunun kaderini ve skorunu değiştirdiler. Bu isimler Granero-Guti ve çok uzun bir aradan sonra sahalara geri dönen Ruud Van Nistelrooy'du. Granero 1 asist, Guti 1 gol 1 asist ve Ruud 1 gol 1 asist ile oynadılar yer aldıkları kısa süre içerisinde. Ruud, oynadığı sürede Benzema'ya gerekli mesajı verdi aslında. Benzema böyle devam ederse formayı kapıp, ilk 11'de yer bulabilir. Ruud'la beraber sahalara dönen bir diğer isim ise 90 dakika oynayan Sergio Ramos oldu.


Xabi Alonso'nun sakatlığından dolayı ilk 11 oynayan Gago ise bekleneni yine veremedi. Higuain ile beraber transfer edildiklerinde aslında bütün beklentiler Gago üzerineydi. Aradan geçen süreyi göz önüne alırsak kendini geliştiren, beklentileri fazlasıyla karşılayan ve yıldız olma yolunda emin adımlarla yürüyen Higuain'di. Gago ise aynen geldiği gibi,kendini geliştirme yönünde bir adım sarf etmedi. Xabi Alonso-Granero-Lass-sakatlıktan dönen Diarra ve Guti'li rotasyonda son tercih olma yolunda ilerliyor.

Barcelona 5 - 2 Atletico Madrid


Barca - Atletico maçlarının gollü geçeceği çok belli artık maç öncesi,geçmiş maçları referans alanlar gol izlemek umuduyla oturuyorlar tv başına. Bu iki takım sağolsunlar yine yanıltmadılar izleyenleri. Bugün yine harika bir başlangıç yaptı Barca maça. 1.dakika Henry'nin direkten dönen şutu tehlikeye dikkat çekmişti, 2.dakika Ibra affetmedi. 3.maç 3 gol. Hala istediği pozisyonlara giremiyor, tam olarak alışamamış Barca'nın hücum stiline ama takım için oynamaya çalışıyor. Bu formuyla giderse 4-5 hafta sonra çok tehlikeli olacak. Messi'nin ilk golü öncesi Xavi'nin pasına ve Messi'nin kaleciye attığı vücut çalımına dikkat. O pozisyonda o çalımı atmayı düşünmek Messi'ye ait olabilecek bir düşünceydi. Atletico, ciddi tehlikeler yarattı Barca kalesinde ama maçın gidiş-hattı belliydi. Attığı sürece, kalesinde gol görecek bir Atletico vardı. 4-1 biten ilk yarının aradın 2.yarı yavaşladı Barca.

5-2 biten maç sonrası Resino'nun yeri iyice sallantıya girdi. Ligde 3 maç 1 puan,Şl'de Apoel beraberliği.Bakalım Atletico'yu nasıl günler bekliyor. Nakamura ve Tamudo'dan yoksun Espanyol, Deportivo deplasmanından 3 puanı aldı. İlk iki haftada aldıkları mağlubiyetlerden sonra ilaç olmuştur bu deplasman galibiyeti.

Yarın Real Madrid kendi seyircisi önünde Xerez'i ağırlayacak. Sergio Ramos kadroda uzun bir aradan sonra.

16 Eylül 2009 Çarşamba

Pep Team


Marca'nın internet sitesi boş durmuyor. Daha önce Real Madrid için hazırladıkları sayfayı bu sefer Barcelona için hazırlamışlar. İdeal 11'le ilgili tüm bilgiler sağ tarafta çıkıyor,siz kadroyu seçtikten sonra. Boy-yaş-kilo ortalaması,takım değeri gibi. Altyapı kökenli oyuncuların fazlalığı dikkat çekiyor Barca'da Real'in kadrosunu göz önüne alınca.

Guti



Real Madrid, Şampiyonlar Ligi'nin ilk maçında Zurich'i 2-5 ile geçti. Ronaldo(2),Raul,Higuain ve Guti'den geldi goller. Ronaldo'nun ilk frikik golü çok güzel ama 90+larda gelen Guti'nin golü çok ayrı. Kendine güvenini,tekniğini ve zekasını konuşturmuş Guti.

Youtube linki

La Liga'da 2.Hafta


Erişim sorunu sebebiyle La Liga'nın 2.haftasıyla ilgili yazamamıştım. İspanya'da 2.hafta geride kalırken Barcelona ve Real Madrid kazanmaya devam ettiler.

- Getafe karşısına Messi'yi yedek oturtarak başlamıştı Guaridola. İlk yarı Albin ve Soldado'nun direkten dönen topları Barca'yı oldukça tedirgin etse bile ikinci yarı Messi'nin oyuna girmesinden sonra Barcelona maçı kendi lehine çevirmeyi başardı. Ibrahimovic 2.haftayı boş geçmedi, 1 gol 1 asist ile maçı tamamladı. Barca için en sevindirici haber Iniesta'nın sahalara geri dönmesi oldu.

- Real Madrid, Espanyol'a konuk oldu. Espanyol'un yeni stadı El Prat'ta oynanan ilk lig maçıydı bu maç. Real Madrid, Granero-Guti ve Ronaldo'nun golleriyle 3-0'lık galibiyeti elde ederken Kaka'da yaptığı 2 asistle maçın yıldızı oldu. Granero'nun gelmesine sevinmiştim ve rotasyonda oldukça faydalı bir isim olacağını düşünüyordum. Oldukça faydalı başladı sezona. Espanyol ise oynadığı kötü oyunla beni şaşırtmaya devam ediyor.

- Geçen hafta hezimete uğrayan iki takım Atletico Madrid ve Santander Vicente Calderon'da karşı karşıya geldiler. Atletico Madrid'in kazanmasını bekliyordum bu maçı. İlk golü buldular, Santander eşitliği sağladı ve ilk yarı bu şekilde bitti. 2.yarı Santander'in 10 kişi kalmasına rağmen Atletico Madrid skoru lehine çevirmeyi başaramadı. Dün Apoel önünde alınan 0-0'lık sonuç sonrası A.Resino için çanlar çalmaya başlayabilir.

- Valencia, bu sene Barca-Real ikilisini takip ederim diyor ilk 2 hafta gösterdiği performansla. Valladolid'i deplasmanda 4-2 ile geçtiler. Villa-Silva ve Mata üçlüsü sene boyunca yapmaya çalışacakları gibi takımı taşımışlar. Manu'dan ismini duyduğumuz Manucho'da Valladolid'in 2.golüne imza atmış.

- Villareal-Mallorca maçının özetine denk gelirseniz kaçırmayın. Euro2008'de İsviçre maçında yaşadığımız yağmurlu havanın bir benzeri yaşanmış bu maçta. Topun oldukça zor hareket ettiği zeminde ilginç pozisyonlar ortaya çıkmış. 1-1'lik beraberlikle bitti bu maç.

- Sevilla, kendi sahasında Zaragoza'yı 4-1'lik skorla geçti. Athletic Bilbao, sezona 2de2 yaparak başlayan takımlardan oldu Xerez'i deplasmanda 1-0 yenerek.

Espanyol 0 - 3 Real Madrid
Getafe 0 - 2 Barcelona
Valladolid 2 - 4 Valencia
Villareal 1 - 1 Mallorca
Xerez 0 - 1 Bilbao
Sevilla 4 - 1 Zaragoza
Deportivo 1 - 0 Malaga
Sporting 1 - 0 Almeria
Atletico 1 - 1 Racing
Tenerife 2 - 1 Osasuna

Erişim Sorunu


2 gündür bloglara girmeye çalışıyorum ama bir türlü başaramıyordum bunu. Dns adreslerini değiştirmek, host dosyasına blogger.com'u eklemek gibi başarısız denemelerimden sonra en son ultrasurf programını indirip erişebildim kendi bloguma ve takip ettiğim bloglara. Erişim problemi sırf bana özgün birşey değilmiş eksisozlukte gördüğüm kadarıyla. Ultrasurf tarzı programlar kullanmak pek adetim değildir. Bu erişim problemini yaşayıp, sorunu başka yollardan aşmış olanlar varsa yorum kısmına işin çözümünü yazarlarsa sevinirim.

Bloglar olmayınca girdiğim belli başlı 2-3 site hariç nette vakit geçirmek zor gelmeye başlamıştı.

13 Eylül 2009 Pazar

10 Eylül 2009 Perşembe

Milan Baros x 4


Hafta sonuna 4 gol atmış ve moralli bir şekilde geliyor Çek golcü. Rakip zayıf San Marino olsa bile 4 gol atması güzel haber Baros'un. Çek Cumhuriyeti, San Marino'yu 7-0 ile geçti bugün. 3.gruptalar play-off vizesini almaya çalışacaklar kalan 2 maçta. Polonya ve Kuzey İrlanda maçları sonucu kaderleri belli olacak.

Bosna Hersek 1 - 1 Türkiye


5.dakika gelen golle süper başladığımızı sandık ama devamı gelmedi bu başlangıcın. Bosna play-off maçlarına gitti artık. Beklediğimiz 4 maç 12 puandı,gerçekleştiremedik. Puan durumuna baktığımız zaman takımın yanında yazan rakamlar bu kadronun kalitesine yakışmıyor. Her ne kadar tecrübesizler desek bile Bosna bitirecektir Estonya maçında işi. 2006 Almanya'dan sonra 2010'da olamamak insanı cidden çok üzüyor. Elimizde bulunan başta Arda-Sercan-G.Gönül gibi isimlerin o vitrinde yer alamayacağını bilmek işin başka bir acı tarafı.

Bu maçın sonucundan sonra bu iyi,bu kötü demek faydasız. Takımda bir şeyler eksikti bu gözüküyordu saha içinde. Estonya maçını tüm hırsıyla kopartmaya çalışan ruh yoktu sahada. Duygularının saha içinde oynadığı oyuna oldukça fazla etkisi olan bir takım için büyük eksiklik oluyor doğal olarak bu. Hakemde sağolsun bazı kararlarıyla saç-baş yoldurttu.

2010'da Brezilya-Fildişi Sahili ikilisini destekleriz artık.

8 Eylül 2009 Salı

Tarihi Nasıl Kaçırdık ? : Adana Demir - Livorno

Her şey şehir efsanesi gibi başlamıştı, Adana Demirspor Livorno'yu konuk edecekti ve biz de tarihi bir olaya tanıklık edecektik. Ne yazık ki şanslı olan 15.000 biletli seyirci dışında 70 Milyon nüfuslu ülkede bunu izleyebilen hiç kimse olmadı. Cuma günü bu ülkede tarihi bir maç oynandı ama futbolun her şeyiyle yankılandığı, her alanda konuşulduğu topraklarda bizim gibi futbolun peşinde bıkmadan usanmadan koşanların elinde hiç bir bilgi yok. Konuşacak bir şeye, yapılacak farklı yorumlara sahip değiliz. Dünya çapında ses getirmesi gereken, Türk futbol tarihinde bir ilk olan, modern futbolu rafa kaldırıp 1950'lerin, 1960'ların ruhunu yaşatan bu tarihi maçı kamuoyumuzun, Türk basınının ve medya kuruluşlarının işgüzarlığı ve ilgisizliği sayesinde izleyemedik. Elimizde DHA'nın 4-5 dakikalık görüntüleri ve kendi yayın kuruluşlarındaki birbirinin kopyası haberleri, NTV Spor'un bir kaç haberi ve çekimiyle Anadolu'dan Futbol'un yazarı Hüseyin'in yazıları var bilgi olarak. Cuma gecesi Türk futbolu için nasıl tarihi ve unutulmaz bir gece olduysa Türk spor yayıncılığı için de aynı oranda tarihi ve utanç dolu bir gece oldu bizce.

Öncelikle DHA ve NTV'nin hakkını verelim, canlı yayın yapmamış olsalar bile ileride bahsedeceğimiz gibi siyasi yönü olan böyle bir müsabakadan bizi haberdar etmek için verdikleri çaba da önemliydi. Özellikle NTV'nin canlı bağlantıları ve Bağış Erten'in oraya gitmesi tatmin ediciydi. Yenilsen De Yensen De'yi sunarken konsept olarak bu maçı temel almaları da zaten işi önemsediklerini gösteriyor. DHA da elindeki görüntüleri diğer yayın organlarıyla paylaştı, kendine bağlı olan bir kaç gazetede haber yaptı bunu. Çaba harcayanların emeklerine ve çabalarına saygımız sonsuz elbette ancak futbol tarihimizde bir ilki yaşadığımız bu festival gibi olayla ilgili tüm verileri 10 dakikada izleyip-okuyup bitiriyoruz. Bu kadar kısa sürmemeliydi bir tarihe tanıklık etmek.

Şimdi Livorno'nun Türkiye'ye gelişinin belli olmasından sonra aşama aşama yaşanan olaylara ve bir tarihin gözümüzün önünden nasıl kaçıp gittiğine bakalım.

O olaya tam anlamıyla girmeden önce şuna değinelim : İlk paragrafın sonunca "bizce" diye kişisel bir ifade kullanmış olabiliriz ancak bunu açmak gerekir. Düşüncemiz bu olsa da kişisel olarak değil, ülke genelinde de hayati önemi olan bir olaydı bu sonuçta. Türkiye'nin 3. kademe ligi olan TFF 2. Lig takımı Adana Demirspor, Avrupa'nın 3 dev liginden biri olan İtalya Serie A'dan bir takımı Türkiye'ye getiriyor. Bu olay sadece Adana Demirsporlular'ı değil, en büyük rakipleri Adanasporlular'ı ve stada giremeyen tüm Adanalılar'ı, Anadolu'da futbolun peşinden koşan tüm tribün emekçilerini, karşılaşan iki ekibin ortak noktası olan solcuları ve solcuların da siyasi arenada en büyük rakibi olan sağcıları da ilgilendiriyor. Maça ilginin ne kadar fazla olduğunu anlamak için İzmir'den Yalı'nın, İstanbul'dan Çarşı'nın, Ankara'dan Alkaralar'ın ve çeşitli yerlerden bir çok taraftar grubu üyelerinin tribünde yer aldığını hatırlatalım. Futbolu kıyısından köşesinden tutan herkes kendini bir de siyasete adayanlar için zaten bulunmaz bir nimetti bu maç.

Artık yayın konusuna geçebiliriz tamamen. Bu maçın oynanacağı kesinleştiği zaman ilk olarak Adana Demirspor ve NTV Spor arasında ufak bir görüşme oluyor. Anlaşmaya varılamıyor ilk aşamada. Tabii bu 2 yönü var, Adana Demirspor ve NTV olarak ayrı ayrı bakmak gerekiyor. Aslında ikisi de farklı açılardan aynı yola çıkıyor ama açıklamalardaki ufak farklılıklar ilginç tezatlara da sebep oluyor. Öncelikle NTV'ye sorduğumuzda NTV tarafından canlı yayın konusunda bir niyet olduğu, görüşmenin yapıldığı ancak anlaşmanın sağlanamayıp sonuçsuz kaldığı söyleniyor. Bu gelişmelerin ardından Adana Demirspor başkanı aynı zamanda bir Adanasporlu da olan Güntekin Onay'ı arıyor ve bu maçın yayını konusunda bir ricada bulunuyor. Araya başkaları da sokuluyor ancak NTV ikinci aşamada pek de niyetli olmuyor yayın konusunda. Kısacası "bakarız" deniyor ve geçiştiriliyor olay. Detaylı görüşüp de anlaşılamama gibi bir durum yok ortada ama devamında da konuşulan bir şey yok. Öylece askıda kalıyor kulüp ile NTV arasındaki görüşme. Olumlu sonuç alınamamasındaki sebebin mali konular mı yoksa maçın siyasi durumu mu olduğu konusunda bir kanaate varamıyoruz yani. NTV'nin bu maçı kimseye kaptırmayacağını düşünürken yayın konusunda ciddi sayılabilecek bir gelişmenin olmayışı bile düşündürücü. Burada ilginç bir nokta da NTV'nin maçı yayınlamamasına rağmen bu işe en çok özen gösteren kanal olması ve diğer kuruluşların önünde yer alması, garip bir tezat oluşuyor bu açıdan bakınca.

TRT cephesinde ise olaylar başka bir boyut alıyor. NTV cephesindeki gibi basit bir ilgisizlik hikayesi değil olay. İlk başta ücretsiz yayınlayalım diyor TRT. Bu işin en tepesindeki kurum olduklarını söyleyip kulüple ücretsiz yayınlanması için anlaşmak istiyorlar, bir nevi ültimatom yolluyorlar kulübe. Ya parasız yayınlarız ya da yayın yapmayız diye. En azından sembolik bir ücret ödenmesi ve az da olsa bu güzel girişim için destek olunması isteniyor kulüp tarafından, TRT para vermemekte direniyor. Kulüp devreye AKP Adana Milletvekillerinden birini sokmak istiyor. Telefon görüşmesi yapılıyor ve TRT'den yayının yapılıp kulübe makul bir ücret ödenmesi yolundaki istekler iletiliyor. Bilin bakalım bir vekil bu tarihi maç için seçildiği ilin takımına nasıl destek oluyor ?.. Herhangi bir girişimde bulunmayıp kendisini vekil seçen ili böyle mükafatlandırıyor. Devletin elindeki kanala bir milletvekili olarak açıp rica etse ve bu maç TRT3'ten yayınlansa herkes tatmin olurdu. Ancak milletvekili bunu yapmadı, TRT yönetimi de bu güzel girişime finansal olarak destek sağlamayınca canlı yayın konusundaki son umut da uçup gidiyor. Tüm bu olumsuz görüşmelerin ve sonuçsuz çabaların ardından TRT maçın siyasi yönünü sebep gösterip yayınlanmama gerekçesini böyle açıklıyor kulübe. Mali konuların önüne perde çekilip ana sebep buymuş gibi gösteriliyor bir bakıma. Gerçi ana sebep olduysa o daha da vahim ya neyse, siyaset olayına girmeyelim, bizim tek derdimiz futbol. Her fırsatta Anadolu takımlarının gelişmesini savunanların, kendi normal reytinglerini fazlasıyla aşacağı neredeyse garanti olan böyle bir tarihi organizasyonu bedavaya getirme çabalarını da Türk futbolundaki kısır döngünün cevabını arayanlar için verilmiş en güzel cevap olarak addediyoruz.

Kaçırdığımız tarihi fırsatın verdiği üzüntü ve buna bağlı hayal kırıklığının etkisiyle elimizin uzandığı her yere uzanmaya çalıştık bize göre medya ayıbı olan bu olayın detaylarını öğrenebilmek için. Bunca bilgiye ulaştıktan sonra üzerine daha fazla yorum yapmak, işin siyasal boyutlarına karışmak pek bizim işimiz değil. Yukarıdaki olaylar çerçevesinde kaçan fırsat konusunda herkes gibi bizim de düşüncelerimiz var fakat bizim aklımız fikrimiz futbol. Bu yüzden kimseyi yönlendirmeden ulaşabildiğimiz bilgileri sizlerle paylaşmak istedik. Gönül isterdi ki stadın kapasitesi doğrultusunda 15 binle sınırlı kalan bu tarihe tanıklık eden birey sayısı çok daha fazla olsun ama olamadı maalesef. Muhtemelen önümüzdeki sezon bir fırsatımız daha olacak bu şölen için. Bu sefer yer İtalya olacak. Bizim medya kuruluşlarımız akıllanır mı bilmiyoruz ama İtalyan TV kuruluşlarının tutumunu da merakla bekliyoruz. Bu tip olaylara son derece alışık olan ve bir çok takıntıyı aşıp demokratikleşmeyi başarmış olan İtalya'da yayın sıkıntısı olmayacağını düşünüyoruz aslında. Olmadı İtalya yollarına düşebiliriz şu heyecan ve merakla...

TV yayını konusunda canlı yayın olmasa bile izleyiciye maç sunulamaz mıydı diye düşünüyoruz. 90 dakika kaydedilir ve maç sırasındaki tatsız durumlar ve siyasi olaylar kırpılıp 60-70 dakikalık çok geniş bir özet şeklinde yayınlanabilirdi.

NOT : Bu yazı ile ilgili eleştirilerinizi ve itirazlarını violafranchi@gmail.com veya tanjuern@hotmail.com adresine iletmenizi rica ediyoruz. Destek olan ve şu an bu yazıyı okuduğunuz tüm blog sahiplerini destek olmalarına rağmen olası bir tatsız duruma karşı korumak için sorumluluğu fikrin oluşmasını sağlayan bu iki arkadaşımız üstleniyor.

NOT 2 : Yazı konusunda Blog İdman Yurdu ve Futbloglar gibi blogları toplayan oluşumların herhangi bir desteği yoktur. Tamamen kişisel olarak haberleşilerek böyle bir tepki düşünülmüştür.

NOT 3 : Yazı içerisinde de defalarca belirtildiği gibi amaç asla siyasi değildir, herkesin tek tepkisi bu tarihi ve eğlenceli maçı canlı canlı tüm detaylarıyla izleyememiş olmaktır..

# 8 Kaka



Marca yine harika bir sayfa hazırlamış Kaka için. Kaka'nın saha içi yeteneklerini, görüntülerle birleştirip aktarmışlar. Harika bir iş çıkartıyorlar hazırladıkları bu tarz sayfalarla. Bizim ülkemizin gazeteleri veya spor siteleri bu tarz bir çalışma yapacaklar mı çok merak ediyor insan. Marca, buna benzer bir sayfayı daha önce Messi ve Aguero için hazırlamışlardı. Hazırlanan sayfaya ulaşmak için ; tıkla...

6 Eylül 2009 Pazar

Para ve eziyet

Erman Toroğlu'nun bugünkü yazısının başlığı dün gece yapılan maç yayınını tek kelimeyle özetliyor. Pozisyonun gelişimini izleyemediğimiz anlar oldu, sahanın yarısını kaplayan dizi tanıtımları-reklamlar yüzünden. Arda topu alıyor, alt tarafta Arda yerine Adanalı denen dandik dizinin oyuncuları sana bakıyor. İşin kötü diğer yanı bunun tecrübesini Beşiktaş-Fenerbahçe Süper Kupa maçı sırası bize bolca yaşatan Fox Tv'nin Bosna Hersek maçını yayınlayacak olması.

Arjantin 1 - 3 Brezilya



Beklediğimiz güzellikte bir maç olmadı Arjantin-Brezilya maçı. Nedense her zaman Brezilya tarafında alırım safımı bu rekabette. Maç beklendiği gibi geçmese bile maçın içinde insanı ayağa kaldıran güzellikler eksik değildi. Datolo'nun golü tam maça heyecan getirebilir derken, sahneye Kaka ve Fabiano ikilisi çıktı. Kaka'nın pası ve Fabiano'nun o açıdan yaptığı harika aşırtma, ders diye gösterilir. Maçın geneline baktığımız zaman, Brezilya hücum yapmadan 3 gol attı. Duran topların başına geçmekten başka maç içinde kayıp olan Elano'nun asisti ve Arjantin defansının bırakın,vursun bakalım ne olacak diye Luisao'yu izlemeleri ilk golü getirdi. İkinci golün başlangıcı yine bir duran top. Ceza sahası içinde kalan topu Kaka çevirdi olmadı,tekrar vurdu Brezilya olmadı en son Fabiano tamamladı. Bu sıra Arjantin defansı yine izlemekle meşguldü. Brezilya'nın iki kanat oyuncusu Elano ve Robinho'nun kaçak güreşmeleri, arkada oynayan beklerin Maicon ve Andre Santos'un çok fazla çıkamamaları yükü tamamen Kaka'nın üstüne bindirdi. Duran toplar olmasa kolay gol bulabilecek bir görüntüsü yoktu Brezilya'nın ilk yarı.

Aguero'nun ilk 11'de başlamasını bekliyordum ama baba Maradona yanında oturtarak başlamayı seçti. Maradona, maç boyunca dikildi ayakta, hiç umudum yok görüntüsü verdi maç içinde donuk bakışlarıyla. Lucio ve Luisao'nun harika performansı arasında kaybolan Messi-Tevez ikilisine Maxi ve Datolo'da eşlik edince top sadece Arjantin'in ayağında gözüktü,Veron topu sağdan aldı sola açtı ama tehlike yaratamadılar. İkinci yarı Aguero hatta Milito'nun girişi biraz daha canlandırdı Arjantin hücum hattını. Lucio ve Luisao o dakikalardan sonra zorlanmaya başladılar. Veron'un eski günlerine yakın performansı Arjantin için maçın en olumlu yanı. Riquelme'nin olmadığı bir Arjantin'i izlemek açıkcası bana zevk vermiyor. Messi-Aguero gibi isimler güzel ama Riquelme'nin saha içi duruşu bile çok farklı bu yeni nesil yıldızlardan bana göre. Analım buradan kendisini.


İki Tsl oyuncusunu Brezilya Milli Takımının ilk 11'inde izlemek ayrı bir zevkti. Oyuna sonradan giren depresif insan Adriano'nun Oscar'lık hareketi ise maçın sonlarına doğru tebessüm getirdi yüzüme.

Brezilya bu skorla 2010'a adını yazdırdı. Arjantin'in durumunu takip edeceğiz bundan sonra. Bu performansıyla 2010'da çok farklı bir Brezilya göreceğiz. Her turnuva öncesi olduğu gibi en büyük favori olacaklar benim için.

Türkiye 4 - 2 Estonya


Olayı son ana bırakmayı hep başarıyoruz. Ya sonlarda patlıyoruz ya sonlarda seviçten çıldırıyoruz. Grupta yine olayı son maçlara bıraktık, yine gerilim yaşayacağız ama şimdi ipler bizim elimizde değil. Euro 2008 öncesi Norveç+Bosna maçlarını kazanırsak kesin olarak şampiyonaya katılacağımızı biliyorduk. Bu sefer ipler başkalarının elinde. Bosna maçını kazansak bile üstüne Bosna'nın puan kaybetmesini bekleyeceğiz. Bu senaryodan bakalım nasıl çıkacağız. Şimdi Estonya deplasmanında son vuruş beceriksizliğimiz yüzünden kaybedilen 2 puan cebimizde olsaydı..

Arda Turan ve Emre. Bu iki adamın aynı anda formda olduğu bir maçı ilk kez izledik herhalde. Fakat bu seyir zevki sadece ilk yarı sürdü. Arda Turan,hakkında yazılması gerekenleri bu sene sergilediği performansla herkes fazlasıyla yazıyor zaten. İnanılmaz bir gelişim geçiriyor Arda. Tek eksik yanı olan şutlarını da yavaş yavaş geliştiriyor. Bir diğer önemli isim ise ne kadar Tsl'de antipatik olursa olsun Emre. Fenerbahçe'nin bu sene en önemli bana göre en iyi ismi. Kafası rakipte veya hakemde değil topta olduğu zaman bu takımın ileriye çıkma,oyun kurma sorunu kalmaz. Bu performanslarını -özellikle Emre- maç boyuna yaydığı zaman Tuncay-Hamit-Sercan(Semih) gibi isimlerle harika bir hücum takımı ortaya çıkacak. Fakat bir türlü bizim oyuncularımız aynı anda sahaya çıkamıyorlar veya sahada birisi gezinirken birisi iş yapmaya çalışıyor.


Yediğimiz ilk gol Arda'dan başlayan-Hamit'le devam eden bir hatalar zinciri sonrası geldi. İkinci golde vurdurmamak lazımdı hadi bunu mazur görsek bile Estonya'nın 2-3 kez ara paslarla Volkan'la neredeyse başa baş kalması Bosna maçı öncesi güzel sinyaller değil. Hücum hattı her ne kadar umut saçıyorsa, gerisi bir o kadar alarm veriyor. Emre-Hamit ikilisinin top rakipteyken topun arkasına geçmesi gerekiyor ama özellikle Hamit bugün hiç oralı olmadı. Sakatlık etkisinden diyelim. Bosna maçının başlangıcında Hamit'i sağ tarafa kaydırıp-her ne kadar o bölgeye hapsetmek gibi olsa- Emre'nin yanına M.Sarp veya Nuri-Ceyhun'dan birisiyle başlamak daha olumlu olabilir.

Bu sefer golü yersek zor olabilir diyeceğim düz mantık. Ama gol yemeden kendimize geldiğimiz bir maç yok. Maç sonu Rıdvan Dilmen eski maçlardan bahsederken neredeyse tüm maçlarda ilk golü yiyen taraf biziz. Yunanistan-Norveç-Euro 2008 maçları-Bosna-Belçika-Estonya. İşin acısı ilk golü attığımız önemli maçları-İspanya-Almanya- kazanmayı başaramadık. O yüzden bizim Milliler hakkında maç öncesi yazılanlar genelde tutmuyor.

Fatih Terim'in başında olduğu bir takımdan her zaman umutluyum. Bosna-Belçika-Ermenistan'dan 9 puan alacağımıza inanıyorum. Gerisi rakiplerimizin Bosna maçları performansına bağlı...

5 Eylül 2009 Cumartesi

Demirspor - Livorno




:) İlk resimde öndeki üç kişi Livorno taraftarı.

Nike & Arda Turan

Anneni düşün.
Babanı düşün.
Birlikte büyüdüğün mahalle arkadaşlarını düşün.
Seninle gurur duyan tüm yakınları düşün.
Vatanını özleyen tüm uzakları düşün.
Maç saati, gördüğü ilk kahvenin önünde kontağı kapatacak taksiciyi düşün.
Milli takımı ilk kez çıplak gözle görecek Kayserili çocuğu düşün.
Kupayı düşün.
Rakibi düşün.
Verkacı, ortayı, ara pası, çalımı düşün.
Ve sonra kimsenin aklına gelmeyeni düşün.

Dwight Yorke


United'ın en iyi kadrolarının olduğu dönemlerin golcülerinden Yorke 37 yaşında futbolu bıraktı. Scholes, Keane, Beckham, Giggs gibi isimlerle beraber United efsanesinde üstüne düşeni fazlasıyla yaptı ki 1999 yılındaki üçlemenin en önemli adamlarındandır. Andy Cole ile birlikte adlarını beraberce söylemeden edemediğimiz güzel golcülerdendi. Kariyerini 1 şampiyonlar ligi ve 3 Premier Lig şampiyonluğuyla taçlandırdı.




Andy Cole, again Yorke, again Cole and Yorkeee score, fantastic goal for Manchester United...

4 Eylül 2009 Cuma

Livorno ve kebap keyfi




Maç günü geldi çattı. Televizyon yayını konusunda hala bir gelişme yok ve sanırım da olmayacak. Livorno takım olarak tam kadro gelmiş Lucarelli falan hepsi bu maça verdikleri değeri göstermişler. Karşılama hoşbeşinden sonra tüm misafirleri tabi ki kebap ziyafetiyle tanıştırmışlar ki ikinci resimde metrelik kebaba nasıl dalındığını net görebilirsiniz.
Adanalı tribüncüler de tabi ki karşılamada yerlerini almışlar. İtalyadan 15 civarı taraftar da takımlarıyla birlikte Adana'ya gelmiş, gece sonunda yetkili kişiler italyan taraftarları otele götürmek istemişler ama onlar Demirsporun taraftar grubu şimşeklerle birlikte kalmak istediklerini ve gerekirse parkta falan da sabahlayabileceklerini söylemişler ki birbirinin dilinden bihaber iki grup için de her zaman hatırlanacak nefis bir deneyim olmuştur kesin.
Bir tarafta Ankaralı İ.Melih'in yaptığı kanun içi ama ahlak yoksunu hareketler, diğer tarafta ise kurun kaleleri geliyoruz romantizminde bir organizasyon.
Adana'dan maça giden vs varsa gördüklerini, bildiklerini paylaşırsa sevinirim.

2 Eylül 2009 Çarşamba

FlorenTeam

Marca'nın hazırladığı bir sayfa. Real Madrid'in kadrosu içinde bulunan 23 oyuncudan aklınıza yatan ideal 11'i sahaya taşıdıktan sonra sağ tarafta bulunan sütunda yerleştirdiğiniz takımın değeri, yaş-boy-kilo ortalamasını öğrenebiliyorsunuz. Kadroya bakınca harika bir kadro oluştuğu gözüküyor. Fakat bu kadronun bile eksikleri olabiliyor. Özellikle Ronaldo'dan başka kanat oyuncusunun takım içinde bulunmaması direk göze çarpıyor. Robben'in kadronun içinde kalması bu yüzden çok önemliydi.

Buyrun şu adresten uğraşabilirsiniz ;

1 Eylül 2009 Salı

Frank Rijkaard


TFF'nin dergisi Tam Saha'dan Bağış Erten Frank Rijkaard'la nefis bir röportaj yapmış. Sorular nefis, cevaplar sorulardan da güzel. Röportaj içinde bana göre en güzel kesim ise 2 aydır burada olmasına rağmen direk olarak teşhisin doğruluğunu göstermesi açısından aşağıdaki kısım. "Sercan nasıl oyuncu, hoca beğeniyor mu, alsın mı Galatasaray" diye sözde soru soranlara ibret olsun diye okutulmalı bu röportaj tekrar tekrar.

"Türk futbolunda her şeyden biraz var. Ama hiçbir şey tam yok. Bu işi hem zorlaştırıyor hem de komplike hale getiriyor."

Röportajın tamamı için burayı tıklayabilirsiniz.

Demirspor - Livorno


Demirspor'a nedense hep sempatim olmuştur yıllar yılı, belki de bu sempati ülkedeki birçok yerin aksine bir kimliği sahiplenip, halkın takımı mottosuyla yoluna devam ettiği için. Sezon açılışında bu sene gerçekten çok farklı bir organizasyon yaparak, futbol sevdalılarının belki de en çok sempati duyduğu takımların başında gelen Livorno'yu konuk edecekler. Malum her tribüncü kişinin misafir etmek isteyeceği bir takım Livorno.

Maç 4 Eylül Cuma günü saat 20.00'da ve umarım herhangi bir kanal bu maçın yayın hakkını alır ve tv'den bize bu keyfi yaşatır. Bu organizasyonda emeği geçen herkesin ellerine sağlık diyorum. Keşke yakın olsa da biz de akıp gelebilsek 5 Ocak stadına.

Bu arada sanırım İtalya'dan da 50 kişilik bir taraftar grubu gelecekmiş karşılaşma için, kebap şalgam suyu ölümüne misafirperverlikle çok farklı anılarla Adanadan ayrılacaklardır şüphesiz. Üstteki resim'de karşılama hazırlıklarından.

Bu da konuyla alakalı Radikal'de çıkan yazı. Tıkla

İspanya'da ilk hafta


- La Liga, Usain Bolt'un başlama vuruşuyla açıldı cumartesi akşamı. İlk maç Real Madrid-Deportivo arasında oldu. Yıldızlar sahadaydı ama beklenen oyunu sergileyemediler. Deportivo oldukça zorladı Real'i maç boyunca. Ronaldo aynı Zlatan'ın yaptığı gibi kendisini kanıtlama peşinde şimdilik. Kaka ise basit ama her zaman olduğu gibi faydalı oynadı. Garay-Albiol ikilisinin performansı önemli. Pepe gelince mecbur birisi kesilecek. İsim olarak Albiol öne çıkıyor ama performansları belirleyecek Pepe'nin partnerini. Lass'ın ceza sahası dışından şutu kurtardı Real'i. 10 numarayı almış Lass,10 numara oyun oynadı maç boyunca.

- Barcelona,120 dakikalık Shaktar maçının ardından Sporting ile oynadı bugün. Messi-Iniesta-Henry sahada yoklardı. Aynı Ronaldo'nun yaşadığı kendini kanıtlama sendromunu Zlatan'da yaşıyor. Sisteme ayak uyduramadığı belli ama kolay değil tek adamlıktan çıkıp,takım oyununa uyum sağlaması. Hala Barca hücumları sırasında nerede duracağını tam kestiremeyen bir görüntüsü var. Attı bugün golünü,rahatlamıştır birazcık. Geri kalan 2 gol kornerden geldi Barca adına. Jose Mourinho'da Nou Camp'ta yerini almıştı bu maç. Shaktar'ı yıkan golün sahibi Pedro, ilk 11 çıktığı maçta güzel oyunuyla bana daha fazla dikkat edin mesajını verdi bu arada.

- Cumartesi gününün 2.maçı ligin iki yeni takımı Zaragoza-Tenerife arasında oynandı. Zaragoza'nın ileri ucunu taşıyacak adamlar belli. Pennant-Arizmendi ve Uche. Fakat arkadan gerekli desteği görecekler mi, ilk maç için soru işareti yarattılar. 1-0 kazanmayı bildiler ama maçı. Tenerife'de kazanabilirdi, biraz daha becerikli olabilselerdi. Tenerife'de Kome çok göze çarptı ilk maç, yaptıkları ve yapamadıklarıyla. İyi mi, kötü mü anlayamadığımız adamlardan birisi olabilir.

- Getafe, harika bir başlangıç yaptı sezona. Granero'yu Real'e geri gönderip yerine Parejo ve Codina'yı aldılar Real Madrid'den. Real'in arka bahçesi olarak çalışıyorlar ligde diyebiliriz. Transferin son günü yine Real'den Miguel Torres'i kattılar kadrolarına. İyi bir savunma adamıdır Torres, Real 2 sene sonra tekrar alabilir. Racing deplasmanını çok kolay geçtiler yine Real'den bildiğimiz Soldado önderliğinde. Soldado'nun 3 golü ve gelen 4-1'lik skor ilk haftayı lider kapattırdı.



-Valencia-Sevilla maçı beklentileri karşılamadı ilk hafta. Valencia, Mata ve P.Hernandez ile 2-0 kazandı. Kanoute ilk yarının sonu atılmasa zor gelirdi goller. Pablo'nun golü ilginç oldu zaten.

- İlk haftanın en büyük hayal kırıklığı Atletico Madrid oldu. Malaga, 3-0 gibi net bir skorla gönderdi deplasman fakiri Atletico'yu evine. Espanyol'dan bu sene büyük umutlar besliyorum ama ilk hafta San Mames'ten çıkamadılar. Maçı yayınlayacağını yazıp, söyleyen Ntv'de maçı yayınlamayarak büyük ayıp etti. Pazar akşam üstünü o maça göre ayarlamıştık. İnternetten link bulmak sorun değil ama Justin premium olayı ve Türk Telekom'un harika bağlantısı ile ne izlediğimizi anlayamıyoruz.

Toplu Sonuçlar ;

Real Madrid 3 - 2 Deportivo
Zaragoza 1 - 0 Tenerife
Barcelona 3 - 0 Sporting
Valencia 2 - 0 Sevilla
R.Santander 1 - 4 Getafe
Mallorca 2 - 0 Xerez
Osasuna 1 - 1 Villareal
Almeria 0 - 0 Valladolid
Malaga 3 - 0 Atletico
Athletic 1- 0 Espanyol

Aranan Adam : Ayhan Akman


- Sezonun başından beri istediğimizi yansıtamayan Galatasaray'ı ilk kez gördük bugün. Böyle maçlar yaşanacak sezon içerisinde. Önemli olan böyle oynadığımız maçları kazanmayı bilmek ve sebebini bulmak. Bugün, bizim en büyük kabuslarımızdan birisi olan uzun top olayının geri dönmesinin sebebi Ayhan'ın eksikliği oldu. M.Sarp ve Topal'ın uyumsuzlukları, ileriye top taşımak için en büyük düşüncelerinin topu beklere açmak olduğu oyuna Elano'da ayak uydurunca bol bol uzun top izledik. Keita'nın topla buluştuğu dakikaları saymazsak. Sarp ve Topal tamamen aynı özelliklere sahip isimler. Oyunun hücum yönünde Ayhan kadar verimli değiller. Ellerinde Neeskens-Rijkaard gibi iki fırsat varken kendilerini geliştirmek istesinler gerisi gelir. Ayhan'ın topla ileri çıkma, adam eksiltme, ileri uçta bulunan isimlerle sağladığı pas alış-verişi oldukça yararlı oluyor doğal olarak. Ayhan, Galatasaray kadrosunda belki Arda ile beraber alternatifi üretilemeyecek en önemli isim benim gözümde. Geçen sezon sözleşme yenilediği zaman yine bahsetmiştim Ayhan'dan.

- İlk 15 dakika içinde Ömer Aysan, 4 kez bomboş bir koridorda topla buluştu. Hakan, 2.yarı toparlansa bile sergilediği bu performans açık ara Galatasaray forması ile en kötü performansıydı. Toparlanır Hakan ama bugün oynadığı maç yakışmadı kendisine. Servet- oyuna girdikten sonra Aydın sahanın iyilerinden oldular. Keita'dan bahsetmeye gerek yok, top ciddi anlamda ayağına yapışıyor. İlk kontrolü düzgün yaptıktan sonra karşısında bulunan savunma oyuncusunun topu alma olasılığı çok düşük oluyor. Kaptan'ın asisti Kewell'ın golü gözlerin önüne Olympiakos maçını getirdi direk.

- Rijkaard, yaptığı değişiklikler ve bu isimlerin skora yaptığı direk etki ile oldukça fazla olan kredisini arttırmaya devam ediyor. İsimlerinden dolayı oldukça tartışılmazdılar, üstüne koyarak ilerliyorlar. Bizim ülkede önemlidir bu tarz olaylar. Uzun bir aradan sonra 4 maçta 12 puanla lige başladık. Milli maç arasından sonra Beşiktaş derbisi ile ligde en zorlu maçımıza çıkacağız. Milli maçlardan sonra, maçın ertelenmesi gerekir mi haberleriyle zaman geçiririz biraz.