30 Haziran 2008 Pazartesi

Siempre Con Nosotros



Ramos, dün gece Puerta'yı unutmadı maçtan sonra. ''Her zaman bizimlesin'' yazıyormuş t-shirtte. Turnuvada mükemmeldi Ramos, yaptığı bu jestle iyice kazındı turnuvaya.

Richard Jefferson Bucks'ta

New jersey'in elinde kalan yetenekli adamlar gün geçtikçe azalıyor. Geçen sene Vince " the prince " Carter'ı elinden çıkartmaya çalışan ama bunda kayda değer bir teklif alamayan Nets yönetimi bir diğer yıldızını elden çıkardı. Milwaukee Bucks, Richard Jefferson'ı kadroya katıp New Jersey Nets'e Yi Jianlian ve Bobby Simmons'ı yollamış.

Peki ne pahasına? NBA'de takaslar genelde her iki takımın gereksinimlerine göre yapılır malum, kimi takımı yapılandırmak, kimi ücret statüsünü düzenlemek, kimi uyumsuz oyuncudan kurtulmak adına bazen fedakarlıklar sergileyebilir ki burada düz mantıkla Nets oldukça kötü bir takas yapmış gibi gözüküyor. Nets'in bu işten karı nedir asıl soru işareti burası?

Richard Jefferson'ın 3 yıllık orta şekerli! ( 42 milyon Dolarlık ) bir kontratı var hakeder etmez o ayrı, ama bundan kurtulmak için 2 senelik 20 milyon kontratlı Bobby Simmons'ı almak tam bir çıkmaz sokak olabilir Nets adına, kabul uzun vadeli FA pazarı ve patlama yapma ihtimali yüksek Yi Jianlian için yapılıyor bu takas, bir de tabi çin pazarı muazzam bir pazar Nets bundan da faydalanmaya çalışacaktır.

Nets'in bu takastaki asıl amacı ise konuşulanlara göre 2010 yazında LeBron James boşa çıkıp FA olacağı için o zamana kadar Salary Cap'ını boşaltmak, Bobby Simmons'ın sözleşmesi 2010'da sona eriyor bu da cap'ın fazlasıyla boşalması demek. Bu kısa vadede zayıf ama uzun vadeli düşünülen hamlelerini Nets'in LeBron için yaptığına dair birçok kişi tarafından söylemler yapılıyor. Geçen seneki Kidd takasından dolayı bu seneki draftta ilk turlarda iki seçim hakkı ve bir sonraki sene draftında gene ilk turda iki seçim yapma hakları var ve gözükene göre 2010 için lig tecrübesi edinmiş genç oyuncular ve FA'den LeBron James'i kaparak yepyeni bir takım kurmak amacındalar.

Takım başkanı Rod Thorn ve GM Kiki Vandeweghe hayatlarının en büyük kumarlarından birini oynuyorlar. Bakalım ne derece başarılı olacaklar.

NBA Draft 2008


Round 1

1 Chicago - Derrick Rose
2 Miami - Michael Beasley
3 Minnesota - O.J. Mayo
4 Seattle - Russell Westbrook
5 Memphis - Kevin Love
6 New York - Danilo Gallinar
7 LA Clippers - Eric Gordon
8 Milwaukee - Joe Alexander
9 Charlotte - D.J. Augustin
10 New Jersey - Brook Lopez
11 Indiana - Jerryd Bayless
12 Sacramento - Jason Thompson
13 Portland - Brandon Rush
14 Golden State - Anthony Randolph
15 Phoenix - Robin Lopez
16 Philadelphia - Marreese Speights
17 Toronto - Roy Hibbert
18 Washington - JaVale McGee
19 Cleveland - J.J. Hickson
20 Charlotte - Alexis Ajinca
21 New Jersey - Ryan Anderson
22 Orlando - Courtney Lee
23 Utah - Kosta Koufos
24 Seattle - Serge Ibaka
25 Houston - Nicolas Batum
26 San Antonio - George Hill
27 New Orleans - Darrell Arthur
28 Memphis - Donte Greene
29 Detroit - D.J. White
30 Boston - J.R. Giddens

Round 2

1 Minnesota - Nikola Pekovic
6 Portland - Omer Asik
30 Boston - Semih Erden


NBA'de sezonun en beklenen günlerinden biri draft günüdür. Her takım geleceğini şekillendireceği kararları burda verirler. Geçmişte Portland'ın Michael Jordan'ı pas geçip Sam Bowie'yi seçmesi buna en güzel örnek olabilir. Bu senenin draftı da gene kritik bir kararla açıldı. Lotary şanslısı Chicago kimi seçecek? Sene içinde Michael Beasley iyi oyunuyla hep birinci sıra için adı geçen isimdi ama Derrick Rose'un sezon içinde devamlı artan grafiği takım yöneticilerinin fikrini değiştirdi ve neredeyse tüm Chicago şehrinin ortak kararıyla Bulls onu ilk sıradan seçti. Heat tabi ilk ikinin diğer adını Beasley'i kaptı. Listenin kalanı üst tarafta, 2. tur seçmelerini eklemedim. Avrupalı oyunculardan en yüksek sırayı İtalya'dan Danilo Gallinari aldı. Knicks kendisini 6.sıradan seçti. Umarım Knicks'in hengamesi içinde kaybolup gitmez. Bizim oyuncularımız da draft'ta kendine yer buldu. Portland'ın 2.tur 6.sıradan Ömer Aşığı seçerken ( ki sonrasında Bulls'a gönderildi), Semih Erden'de son şampiyon Boston'un kadrosuna katıldı.
Açıkcası Semih'ten pek umutlu değilim gidip gitmeme konusunda, ama böyle bir yapılanma içine girmiş Bulls'ta Ömer mutlaka şansını kullanmalı, sonuçta böylesine aç ve genç bir takım her zaman insanın karşısına çıkmıyor.

En iyi 11

Casillas ( Van Der Sar)

Sergio Ramos – Puyol - Marchena (Pepe) - Zhirkov ( Gio)

Bastian Schweinsteiger- Xavi – Senna - Arda

Villa - Semih

Aceto yazmış en iyi 11’i, bizde kendi 11’mizi taşıyalım buraya.

Van Der Sar ve Casillas arasında kaldım kadroyu düşünüce ama objektif bakamadım ve Casillas’a teslim ettim kaleyi. Alternatif olarak Van Der Sar gelir ki ilk 2 maçta Hollanda’nın en iyi ismi oldu. Kırılma anlarında hep sahneye o çıktı, ismini yazmasak olmazdı. Rusya karşısında dayanamadı doğal olarak. Hollanda'nın güzel futbolunda büyük payı vardı, skor avantajını hep takımında tuttu.

Defansı şampiyon takımdan oluşturduk. Ramos ve Puyol lk akla gelen isimler hak ediyorlar. Ramos geçit vermedi zaten ve top İspanya'da olduğu zaman sürekli gitti-işini yaptı yerine döndü. Dengesiz girişlerinden vazgeçtiği anda büyük isimlerin yanına ismini yazdıracak. Puyol’un yanına Pepe’yi düşünmüştüm ama bozmayalım şampiyon takımın defansını. Giovanni van Brockhorst’un ilk 2 maçtaki performansı unutulmamalı. Fakat ilk 11’de yer Zhirkov’un. Son İspanya maçında Ramos karşısında tamamen silinse bile ama tüm Rusya silindi o gün ,görmezden geliyoruz. Bekler çok sağlam çalışır bu kadroda.

Orta saha için Xavi ve Senna hakkında bir şey söylemiyorum,söylenecek söz bırakmadılar. Schweinsteiger oynadığı maçlarda Almanya’ya Podolski ile beraber güç, enerji katan adamların başında geliyordu. Güzel oyununun yanında birbirinin kopyası attığı 2 golle kapıyor bu turnuvayı. Bu üçlünün yanına Arda’yı koydum. Bizim takım için farkı yaratan adamdı Arda. Oynadığı zaman kazandık hep. Hırvatistan maçında zorlandı ama o maçta da iyi oynadığımız anlarda Arda’nın damgası vardı.

İleri ikilide Villa kral kontejanından geldi. Kritik gollerin adamı Semih'i buraya koymazsak ayıp olurdu bu turnuva için. Bizim takım için zor zamanlarda çıktı sahneye, hep golünü attı.

Iniesta,Modric,Silva,Sneijder gibi adamlarda renk kattılar bu turnuvaya ortaya çıkacak kadrolarda isimlerine yer verilecektir.

Şampiyon İspanya # 2

44 yıl aradan sonra İspanya kupayı tekrar kaldırdı. Her turnuvada grupların en iyisi olan fakat ilerleyen turlarda kupaya veda etmesine alışık olduğumuz İspanya şanssızlığı kırdı 2008’de. İnanılmaz bir oyun ortaya koydular yine finalde. Halı saha maçlarındaki rahatlıkla girdiler sürekli Almanya ceza sahasına. Maçın 1-0’da kalması şans oldu Almanya adına. İlk 10 dakika Almanya bastırdı ama daha sonra İspanya yeter artık bu kadar izin verdik dedi ve kontrolü son düdüğe kadar bırakmadı, sildi sahadan Almanya’yı. İlk 45 dakikada Torres efsane bir performans ortaya koydu. Tek başına inanılmaz derecede yıprattı tüm Alman savunmasını. Yine araya atılan bir topta gitti,topun dibine girdi ve golünü yaptı. O performansı 90 dakika sürdürebilse yıllar sonra hatırlanacak bir oyun bırakacaktı geride ama bizim için bu bile yetti.

Aragones, 2.yarıda Almanya’nın biraz bastırdığı dakikalarda yerinde oyuncu değişiklikleriyle Almanların ipini tamamen çekti. Her türlü gol pozisyonuna girdi İspanyollar, cömertçe fantazi yaparak harcadılar bu pozisyonları. Ballack’ın final uğursuzluğu yine devam ediyor, büyük bir kupa kaldıramayacak bu gidişle. Senna-Xavi ikilisi bu maça olduğu gibi turnuvaya da damgalarını vurdular. Hak ettikleri bir kupaydı bu. Dünyanın en iyi orta sahasına sahipler, neresinden bakarsak bakalım. Barcelona’dan pek haz etmesem de Xavi-Iniesta ve Puyol’un yeri ayrıdır, hayranlıkla izlerim bu 3 adamı her zaman. Fabregas-Xabi Alonso gibi adamlar yedek kaldı bu orta sahada. Maç sonunda Aragones’in havalara atılması, Ramos’un Puerta’yı anması oldukça güzel anlardı.Aragones ülkemize Avrupa Şampiyonu teknik adam olarak geliyor, İspanya ise Dünya kupası elemelerinde Avrupa Şampiyonu olarak rakibimiz olacak Bir turnuvayı daha geride bıraktık ve finalde turnuvanın geri kalanına yakışır bir son maç oldu..

29 Haziran 2008 Pazar

Şampiyon İspanya








Finale Doğru : İspanya - Almanya


Turnuvanın son maçına geldik artık, aslında bu maç bizim için farklı heyecanlar taşıyabilirdi ama olmadı. İspanya ilk maçların ardından hep favorim diye bahsettiğim takım oldu, Almanya’nın ise çeyrek finalden çıkmasını beklemiyordum Portekiz karşısında. Fakat onlar hem Portekiz’i hem bizi eleyip isimlerini finale yazdırdılar. Maç öncesinde İspanya’da Villa kesin yokken Almanya’da ise Ballack’ın oynayıp-oynayamayacağı belli değil. İspanya’da Villa’nın olmaması takımı Rusya maçındaki gibi oynatmaya götürecektir Aragones’i. Fabregas’la orta sahayı 5’leyip topa istediği gibi hakim olacaktır İspanyollar. Rüya gibi bir orta sahaya sahipler ve bunu çok iyi kullanıyorlar. Formda oldukları zaman topu ancak onlar istediği zaman alabiliyor rakipler ayaklarından. 32 yaşındaki genç (!! )Senna’nın da süper bir turnuva geçirmesi rakip atakların başlamadan bitmesine sebep oluyor. Saha içinde en ilgi çekici karşılaşma Ramos vs. Podolski-Lahm arasında olacaktır. O kanatta olacak mücadelelerde gecenin en ilginç-güzel-sert hareketlerini göreceğimize inanıyorum. Podolski, 4 gole sahip Villa’nın yokluğunda krallık şansını ele geçirdi, 3 golü var bu turnuvada.

İspanyollar uzun zamandır hasretler kupaya ve şanssızlıklarını bitirmeye uğraşacaklar-Almanlar ise 96’da altın golle Çekler karşısında kupaya uzanmışlardı. Akşam televizyon karşına geçerken İspanya safında yer alacağız, bu güzel ve zevkli geçen turnuvaya yakışan bir final olmasını bekliyorum maçın.

27 Haziran 2008 Cuma

Firma savaşları

Her turnuva öncesi bu teoriler ortaya atılır. Takımların kullandıkları ürünlerin sağlayıcısı olan firmaların kupanın gidişatında rol aldığı iddia edilir. Tabi marka ve reklam paylarının milyar dolarlarla ölçüldüğü günümüzde elbette bu tip teoriler her zaman ortaya çıkacak orası ayrı tabi ki sonuçta bu tip iddialar hep dipsiz kuyu olarak kalacak. Ben bu tip paranoyalar yerine markalar bazında bu turnuvaya bir göz atalım istedim. Daha önceki turnuvalarda olduğu gibi bu turnuva'da da markalar savaşı ön plandaydı. Euro 2008'e katılan 16 takımın genel olarak marka bazında birbirine yakın dağılımı sözkonusu 5 takım Nike (Türkiye, Rusya, Portekiz, Hollanda, Hırvatistan), 5 takım Puma (İtalya, Avusturya, İsviçre, Çek Cum, Polonya) ve 5 takım Adidas(Fransa, Almanya, İspanya, Romanya, Yunanistan) giyiyor. Umbro'nun giydirdiği İngiltere,İrlanda Cum, Norveç ve İsveç gibi takımlardan bir tek İsveç şampiyona'ya katılabildi.





Bir garip istatistik var Nike için, bugüne kadar Nike giyen takımlar 1960'dan beri oynanan avrupa şampiyonasını daha hiç kazanamamış. Buna en çok yaklaştıkları zaman Portekiz'in 2004'deki finali olmuş ki bizim gibi herşeyden nem kapan bir millet için üretici firma değiştirme sebebidir bu çok açık ve net, tüm paranoyak bünyeleri bu istatistikler ışığında, milli takım sorumlularını göreve çağırmaya, mail atmaya davet ediyorum. Devam edelim garipliklere turnuvanın güzel top oynayan, seyir zevki veren takımları da genelde hep Nike giyen takımlar oldu( Türkiye, Hırvatistan, Hollanda ve Rusya ). Oynadıkları maçlarda hep yüksek tempolu ve göze hoş gelen mücadeleler verdiler ama firma laneti tam burda devreye girdi ( paranoyaa ).

Nike bu turnuvada çeyrek finale tam beş takım çıkarmış. Bu tabi oranlara bakarsak gayet umut vericiydi Nike adına ama gene olmadı. Adidas iki takımla ( Almanya - İspanya ) çeyrek finale çıkabildi. Ama finalin adına bakıldığında bu iki Adidas giyen takım kupa için mücadele edecek. Oynanacak topunda Adidas Europass olduğu düşünülürse tabi durum firmalar bazında Adidas'ın gövde gösterisi haline geliyor.

70'lik

26 Haziran 2008 Perşembe

Yarı Final : İspanya 3 - 0 Rusya

Rusya, İspanya’yı ilk maçtaki kadar zorlayamadan turnuvaya veda etti. Hollanda ve İsveç maçında gördüğümüz Rusya’dan eser yoktu bu maçta. Uzaktan çektikleri şutlar harici pozisyon bulamadılar. Arshavin ve Pavlyuchenko ikilisi maç boyunca İspanyolların arasında kaybolunca Rusya rakip savunmayı zorlayamadı bile. Villa’nın sakatlanıp çıkması Rusya karşısında çok fazla bir şey kaybettirmedi İspanyollara. Fabregas’ın girmesiyle orta sahada büyük etkinlik kurdular. Maç çok heyecanlı olmasa bile Xavi-Fabregas-Iniesta-Senna ve Silva’nın paslaşmalarını izlemek bile büyük zevkti. Torres’in saç baş yoldurması sonucunda Güiza’yı oyuna soktu Aragones. Xavi-Xabi Alonso değişikliği de aynı dakika içinde geldi ama bana göre erken kullandı haklarını. Fakat Güiza’nın skoru hemen 2-0 yapması yanlış mı doğru mu diye düşünmeye izin vermedi. Güiza hakkında sene içinde yazmıştık bloga, krallık yolunda golleri sıralarken bu patlamayı beklemiyordum. Fener forması giyeceği konuşuluyor. Tsl’de çok rahat iş yapacak bir adam bana göre.

Puyol-Ramos ikilisi de öndeki tayfaya ayak uydurup mükemmel top oynadılar. Ramos, ‘’0’’ hatayla bir sağ bekin nasıl oynaması gerektiğini tüm dünyaya gösterdi bu maçta. Hayran bıraktırdı kendisine. Çok sevdiğim bir isim arada dengesiz hareketleri olmasa parmakla gösterilecek adamlardan birisidir Ramos. Favori olarak gördüğüm İspanya finale çıktı buradan kupayı Almanlara kaptıracaklarını sanmıyorum ben. Bir maç kaldı artık bu güzel şölenin bitmesine. Geride bıraktığımız maçlara yakışır bir final olsun.

Villa finalde yokmuş diye yazıyor siteler. O mükemmel orta sahayı 90 dakika daha sahada izleyeceğiz Villa'nın sakatlığı sayesinde Aragones Güiza-Torres ikilisini beraber çıkartmaz ise sahaya.

Huzur içinde yat


Ölümünün 1. yıldönümünde bu takımın taraftarı seni yine unutmadı. Bu ülkeye takımdaşlığı, cesareti, inancı aşıladığın için, avrupa da başımızın dik durmasına yol açtığın için, insanlığın için, güleryüzün için her zaman sana borçluyuz.


Galatasaray'a ilk geldiği zamanda tesislerin yapılanması için dönemin başkanı Ali Uras'la verdiği mücadele bile aklımda , ilk TSYD maçları sonrasında umutsuzluklar, ligin elden kayıp gidişi sonrasında biz kazanacağız demeciyle takıma duyduğu güven sonrasında 14 yıl aranın ardından gelen şampiyonlukla Galatasaray'ın futbol kültüründe bir devrime imza attı. Yetiştirdiği Mustafa Denizli gibi isimlerle Avrupalı Galatasaray imajının ortaya çıkmasında, en büyük faktördü. 12 eylül'ün sarsıcı darbesinden çıkıp kültürel ve ekonomik olarak harap olmuş, PKK ile yeni tanışmış, mutsuz ve umutsuz bir ülke de futbol üzerinden de olsa "eğer istersen avrupa'da başarabilirsin" diye beyinlerde kıvılcım çaktığı için, yüzlerde gülümseme yarattığı için ve her zaman içimizden biri olduğu için bu güleryüzlü adam kalbimizin başköşesinde olacak.
.
Huzur içinde yat Jupp Derwall

08/09 Sezonu Formaları # 2





Yarı Final : TÜRKİYE 2 - 3 Almanya

Olmadı. Bu sefer son dakikada biz yıkıldık. Mükemmel oynadık tek kelimeyle dün sahadaki oyunun başka açıklaması yok. Bu takımda 9 eksik vardı dün. 9 eksikle, sahadaki aslanlar Alman kalesini bombardımana tuttu ama olmadı, bunun karşılığında Almanya’nın kaleyi bulan 3 şutu golle sonuçlandı. Maçta 3 pozisyonu bile yoktur Almanların ama bakınca 3 gol attılar. 1-1 bitecekken maç,gelen hata tüm maçın seyrini,kaderini alt-üst etti. Yarı finalde elendik, damgamızı her açıdan turnuvaya vurarak elendik. O takım için emek döken, bize inanılmaz bir 20 gün yaşatan herkese helal olsun. Maçın acısını üstümüzden atınca Milli takımmızla ilgili birşeyler karalarız.

25 Haziran 2008 Çarşamba

Allah utandırmasın

TÜRKİYE
1- Rüştü
20- Sabri
4- Gökhan Zan
6- Mehmet Topal
3- Hakan Balta
22- Hamit
7- Aurelio
19- Ayhan
16- Uğur
18- Kazım
9- Semih

ALMANYA
1- Lehmann
3- Friedrich
6- Rolfes
17- Mertesacker
21 Metzelder
16- Lahm
15- Hitzlsperger
13- Ballack
7- Schweinsteiger
20- Podolski
11- Klose

Allah utandırmasın

Finale doğru

" Yürekleriyle oynuyorlar "
.
Neredeyse tüm Avrupa medyası bizim takımdan bu şekilde bahsediyor. Haksız da değiller, biz kötü seçimlerimizi, göz doldurmayan oyunumuzu biraz şansımızın yardımıyla da olsa yüreğimizle kapatan bir takımız. Bugün ülke tarihinin en büyük maçlarından birine çıkıyoruz ve tam bir turnuva takımına, bu tip maçların en deneyimli takımına karşı oynayacağız. Kadromuz yerle bir durumda, sakatlık ve cezalılardan dolayı sadece 14 kişi maç kadrosunda yer alacak. Yani olası bir vakit geçirme vs durumunda 3. oyuncu değişikliği hakkımızı kullanırsak kaleci Tolga turnuvadaki ilk maçında orta saha oyuncusu olarak mücadele edecek, şayet olursa da turnuvada yeni bir ilke imza atarız. Rakibimiz Almanya'da ise dert, sıkıntı falan yok herşey güllük gülistanlık, 23 oyuncu da fit ve oynamaya hazır durumda maçı bekliyorlar. Löw son basın toplantısında klasik Alman mantığıyla da olsa oldukça temkinli bir şekilde konuştu. Maçı çok ciddiye aldıkları belli oluyor. Tabi takımının gücünü de biliyor o da ayrı, açık konuşmak gerekirse bugüne kadar yarattığımız mucizevi hamlelerden daha iyisine ihtiyacımız olacak, malum Almanya bu tip turnuvaların deyim yerindeyse en kaşar takımı ve işimiz hiç kolay değil.
.
Hani kompleks olarak algılamayın ama haziran'ın 25'inde orda olmamız ayrı bir güzellik bizim açımızdan, birçok ülkenin desteği şu anda bizimle birlikte, İngiltere de birçok yazar madem biz yokuz o zaman oyunuyla, yaptıklarıyla ilgi çeken Türkiye'yi tutalım modundaydı turnuva başında, şu an bu destek ise artarak devam ediyor. Böylesine muhteşem geri dönüş ve aldığımız sonuçlarla birçok yerde insanların desteği bizimle birlikte. Sonuçta bu yaşanan bir peri masalı gibi ve birçok ülkede insanlar buna gıptayla bakıyorlar. Amerika'nın büyük kanallarından ESPN'deki Soccer programında 20 dakika bizim takım konuşuldu. Bu tip hikayeleri çok seven amerika'lılar bizi öve öve bitiremediler. Varmı daha ötesi ?



Bugün bu çocuklar için aslında baskının tavan yaptığı bir gün olacak. Malum Almanya'da yaşayan 4.5 milyon Türk var ( bizim elediğimiz Hırvatistan'ın 5 milyon olduğunu hatırlatalım ) ve bu maç diğer maçlardan bu yönüyle çok daha farklı. Bu maçı Almanya'da yaşayan tüm gurbetçilerimiz ayrı bir heyecanla seyredecek, 40 yıllık ezilmişliğin, horgörülmenin bir rövanşı olacak bir nebze bu maç, bunca zaman maçla hiç alakası olmayan insanların bile kalbi 90 dakika boyunca galibiyet için çarpacak. Bunca zaman klüplerimizin, milli takımımızın her daim evi gördükleri, cezalı olduğumuz her durumda ilk opsiyon olan, desteğini hiç esirgemeyen, hatta yeri geldiğinde Münih olimpiyat stadında 50 bin kişiyle takımı destekleyen bu insanlar bugün ekstradan bir sevinci hakediyorlar, maç sonunda üzülmezler umarım. Malum şayet aksi bir sonuç olur da yenilirsek biz kendi içimizde üzüntümüzü yaşayabilirken, orda kutlamalarla başbaşa kalmak da var.

Gary Lineker "Futbol 22 kişinin topun peşinde koştuğu ve sonunda Almanların kazandığı bir oyundur" demişti zamanında, bugün umuyorum ki diğer maçlarda yıktığımız ezberlere bir yenisini ekleriz. Hatta abartıp bu lafı kendimize de malederiz. Bugün işimiz gerçekten zor ama yenilsek de turnuva tarihine adımızı altın harflerle kazıyan bu çocuklara teşekkür etmek boynumuzun borcu olmalı.

Rigobert Song Trabzonspor'da

Gitti, gönderilecek, anlaşılamadı, aldığın parayı azalt derken Song en sonunda Galatasaray’la yollarını ayırdı. Gerets döneminde Galatasaray’ın en güvendiğim ismi her zaman Song olmuştu. Cihan ve Orhan gibi iki tane savunma yapmayı beceremeyen bekle oynayan Galatasaray defansında her maç 3 kişilik oynuyor yeri geldiğinde Tomas’ın bile açıklarını kapatıyordu. Vestel Manisa maçında attığı gol sonrası yaptığı sevinçle iyice taht kurmuştu taraftarın gönlünde. Gittiği kesinleşince üzülüyor insan. Keşke Türkiye dışında bir yere gitseydi biz onu Türkiye’de başka forma altında görmeseydik. Çok önemli bir isimdi Galatasaray taraftarı için her şey için teşekkürler Kamerun Aslanı. Gelecek isimin onun yerini tutması çok kolay olmayacak.

Trabzonspor’da bu sene transferde sürekli aktif halde. Egemen-Giray ve Ceyhun’dan sonra Song’u kadrolarına katarak oldukça güçlü bir stoper hattı oluşturdular. Giray ve Song ikilisinin beraber oynarlarsa oldukça yararlı olacaklarını düşünüyorum. Ersun Yanal eğer bu kadar transfer yaptırdığı takımı yine 10.haftadan sonra aşağı doğru indirirse ne yapacak yeni sezon için merak ettiğim konulardan bir diğeri olarak duruyor aklımın bir köşesinde.

24 Haziran 2008 Salı

Allahın adını verdim elin kolun bir rahat dursun

Çıkacağınız bu şerefli yolda, yetmiş milyon tek yüreğiz...
İnancın; zafere ve ülkemin güzel insanlarına
sevgi çığlıkları attırması için bir kere daha...
Siz asilliğinizi, atalarımızın asil kanından almış Türk Gençleri'siniz;
her maçta, her sahada yenmeye çıkan sizsiniz..
Rakip kim olursa olsun,
Ülkemi coşturan yine sizsiniz...
Şehit kokar ülkemin taşı toprağı
Al kanla boyadık biz bu bayrağı
Yetmiş milyon tek yürekte birleşmiş
Gönlümüzde kuruldu onbir aslan otağı
Kırmızı beyazdır rengimiz Türk oğlu Türk'üz hepimiz
Sevgi dostluk var olsun
Türkiyem şad olsun
Bu maçta da, her maç gibi kazanmaya and olsun
"Ne mutlu Türk'üm diyene"

Bülent Uygun

Bu ne şimdi Bülent Uygun ha bu ne arkadaş?
Her hareketi vıcık vıcık yapmacıklık kokuyor ne menem insanmış bu adam kardeşim. Lig boyunca sattım, satmadım / şampiyonuz, şampiyon değiliz diye diye yedin bitirdin bizi, gözlerde devamlı yaşlar falan filan, eh lig bitti, transfer yok tabi eh gündemde de değil böyle garip garip şiircikler ortaya çıkıyor. Daha önce Yunanistan maçında söylenen besteyi şiir gibi yazıp da altına imzayı atmıştı, bunları nerelerden derledi, toparladı kimbilir. Bu sıcak havalarda hiç çekilmiyorsun valla be Bülent

Hoop yandan ..

Finale çıkalım ahdım var, bende böyle oynayacam. Öyle bir günde oynamayacaksak ne zaman oynayacağız allasen oturmaya mı geldik?

Gomes Spurs'da

Juande Ramos Spurs'un kredi kartı limitsiz sanırım. Modric'i 23 milyon Euro'ya transfer ettikten sonra kaleye de PSV'nin neredeyse bayrak adam kıvamına gelen oyuncusu Gomes'i transfer ettiler. Ödenecek meblağ da 12 milyon Euro.

Akıl oyunları Part 1524


Real Madrid ve MUFC arasında Ronaldo transferi konusunda karşılıklı ataklar bitmek bilmiyor. Marca ve AS her gün istisnasız olarak " Bırakın çocuğu arkadaşım, sevenleri ayırmayın" yayını yaparken Real'de Ronaldonun düşüncesinin değişmemesi için çabalıyor. Konuyla ilgili son atak dedikodusu Manchester'dan geldi. Ferguson Ronaldo'yu vermeyi kabul edeceklerini ama karşılığında Sneijder ve 80 milyon istediklerini söylemiş. Tabi bu doğruysa ateşten gömlek an itibariyle Calderon'un sırtında demektir. United tok satıcı olmanın avantajını kullanarak alışveriş için gözü dönmüş Calderon'un zaafını kullanıyor ve onu " madem bu kadar istiyorsun bu şekilde al " diyerek köşeye sıkıştırıyor . Bu gerçekleşirse kim daha kazançlı olur derseniz bence United kazançlı çıkar.

Samir Nasri Arsenal'de

Haftalardır bilinen ama resmileşmeyen transfer bugün gerçekleşti ve sonunda Nasri Arsenal'e imzayı attı. Bonservis bedeli olarak 20 milyon Euro ödenmiş, Marsilya için iyi bir rakam tabi, Arsene Wenger'de listesinin bir numarasını almaktan mutludur artık. Bu sene içinde alışma sürecini de gözönüne alarak Nasri'nin ilk senesinde 15-18 maç arası oynamasını bekliyorum. Adebayor'un " Milan'a satın arkadaşım beni bak bozuşmayalım " dediği şu dönemde birde sağlam forvet bulurlarsa Arsenal geleneksel şubat sonu mart başı biten şampiyonluk iddiasını sezon sonuna kadar sürdürür. Yoksa Bendtner'le sezon bitmez.

Amerikan Milli takım üyeleri belli oldu.

Amerika'nın 2008 Pekin Olimpiyatları'nda altın madalya için mücadele edecek basketbol milli takımının 12 kişilik kadrosu belli oldu.
Coach Mike Krzyzewski ( soyadı zorluğu dolayısıyla Coach K ) yönetiminde olacak takımın kadrosu şu isimlerden oluşuyor;
.
Carlos Boozer (Utah Jazz), Kobe Bryant (Los Angeles Lakers),Carmelo Anthony (Denver Nuggets), Chris Bosh (Toronto Raptors),Dwight Howard (Orlando Magic), Jason Kidd (Dallas Mavericks),Tayshaun Prince (Detroit Pistons), LeBron James (Cleveland Cavaliers) ,Chris Paul (New Orleans Hornets), Michael Redd (Milwaukee Bucks),Deron Williams (Utah Jazz), Dwyane Wade (Miami Heat).

Coach K Duke'da müthiş işler başarmış efsane bir isim ki daha önceden Lakers için adı geçiyordu. Tabi Phil Jackson gelene kadar, yardımcılıklarını Jim Boeheim (Syracuse Üni.), Mike D'Antoni (New York Knicks) ve Nate Mc Millan (Portland Trail Blazers) yapacak.

Yeni Dream Team hazırlık maçları kapsamında 31 Temmuz'da Türkiye'yle ve 1 gün sonra da Litvanya ile karşılaşacak. Sonrasında ise 3 Ağustos Rusya, 5 Ağustos Avustralya maçları var. Bu davetleri Amerika organize ediyor ve bizimle oynamaları da tabi ülke basketbolu açısından sevindirici bir haber, umarım iyi bir mücadele olur.
Her zaman benim gözümde Overrated olarak kalacak Carmelo Anthony " uluslararası maç deneyimimi güçlendirecek bir turnuva olacak o yüzden heyecanlıyım" gibi saçma sapan bir açıklama yaparken, "Flash" Dwyane Wade " Diğer takımların saygısını tekrar kazanacağız, bunu istiyoruz ve bunu yapacak yetenekteyiz" diye konuşmuş.

Takım oldukça güzel seçilmiş. Özellikle Jason Kidd'in takım üzerinde gizli liderlik yapacağı düşünülürse LeBron ve Kobe liderliğinde bu takım çok iyi işlere imza atacaktır. Daha önceki turnuvada sertliğe cevap veremedikleri için ve savunma konusunu önemsemedikleri için tüm dünyaya kötü bir imaj bırakmışlardı, sanırım onlar da bunun farkında olarak takıma show yönü düşük ama sağlam görev adamları almışlar. Keza bu yüzden de T-Mac, A.I gibi isimler kadroda yok, bu sefer bireysel oyunlarla sayı için zorlamak yerine takımı da oynatan süperstarları eklemişler kadrolarına. Bu takımın 2007 de Amerika Kıta Şampiyonası'nda namağlup şampiyonluğa ulaşarak olimpiyatlara katılma hakkı elde ettiğini belirtmek lazım. Bu kez işi gerçekten sıkı tutuyorlar. Ekstra olarak sadece Amare sakatlığından dolayı dinlenmek istediğini belirtmiş ve affını istemişti onu da not olarak düşelim.

Kalan maçların hakemleri


Yarı final maçlarını ve final maçını yönetecek hakemler açıklandı.
.
Bizim Almanya ile olan maçımızı İsviçre Futbol Federasyonu'ndan Massimo Busacca yönetecek. Busacca'nın yardımcılıklarını ise Matthias Arnet ve Stephane Cuhat yapacak.
.
Rusya - İspanya mücadelesini ise Belçika Futbol Federasyonu'ndan Frank De Bleeckere yaparken, yardımcılıklarını Peter Hermans ve Alex Verstraeten ikilisi yapacak.
.
Final mücadelesinde ise İtalya futbol federasyonu'ndan Roberto Rosetti görev yapacak. Yardımcılıklarına da Alessandro Griselli ve Paolo Calcagno atandı.

23 Haziran 2008 Pazartesi

Pay for your shoes



Bu sezon David Stern'ün başını en çok ağrıtan isimlerden biri yukardaki resmin sahibi olan hakem Tim Donaghy. Malum olduğu üzere NBA'deki bahis skandalları ortaya çıktığından beri David Stern uykusuz geceler geçiriyor. Şike skandallarına adı karışan Donaghy kendi yönettiği birçok maça bahis yaptığını itiraf edip, önemli kazançlar elde ettiğini belirtince ortalık feci karıştı. Donaghy hakemlikten men edilirken, kendisi hakkında kamu davası açıldı. Hapis cezası durumu hızlı bir şekilde belli olacak diye beklenirken NBA yönetimi bu durum üzerine oluşan masrafları ve Donaghy'nin elde ettiği geliri geri istedi. Bu da yaklaşık 1.4 milyon dolar tutuyor. NBA yönetimi ve Donaghy NY federal mahkemede anlaşmaya çalışacaklar.

Celtics Fenway park'ta


Boston'un baseball takımı Red Sox'ın evi olan Fenway park geçen hafta NBA şampiyonu olan Celtics'i konuk etti. Amerikada şehir takımları her zaman birbirini kollar ve destekler, Red sox'ta şehrin NBA takımı olan Celtics'i davet ederek onları onurlandırdı ve bir kutlamada orada yaptılar. Sadece özel ve önemli günlerde ( ST Patrick day gibi ) giydikleri yeşil formalarıyla tabi ki ..

Maçı da takımım Cardinals kazandı. Dip not olarak onu da belirtelim.

Euro 2008 : Yarı Final


Geride 4 takım ve 3 maç kaldı artık. Biz bu 4 takımın içindeyiz ve turnuvanın en çok konuşulan takımıyız. Şu an Fatih Terim’in elinde 14 adam var sadece. Servet-Nihat-Arda-Tuncay-Emre Aşık. En kritik eksikler bizim için. Özellikle Servet dönemezse, stoperde Gökhan’ın yanında kim oynayacak merak ediyorum. Topal veya Hakan Balta alternatifleri var. Avrupa Şampiyonası yarı finalinde alışık olmadıkları mevkilerde, hem de çok kritik bir yerde oynayacaklar. Almanya favori doğal olarak üstüne bu kadar eksikte eklenince inanılmaz bir şansa sahip gözüküyorlar. Fakat rakip Türkiye ise bu maçın son düdüğü çalmadan hiçbir şeyin belli olmayacağını gösterdi bizim çocuklar. Çarşamba günü tarihi günlerimizden birisini daha yaşayacağız bakalım. İspanya-Rusya eşleşmesinde ise favorim İspanya. Güzel bir turnuvayı geride bırakıyoruz yavaş yavaş.

Çeyrek Final : İspanya 4 - 2 İtalya



Maç penaltılara kalınca klasik İspanya şanssızlığı tutacak ve elenecekler diye düşündüm ama Iker izin vermedi, takımını yarı finale taşıdı. Maçta top oynamaya çalışan taraf İspanya oldu hep. İtalyanlar hem topu Toni’ye aktaramadı, aktarmaya çalıştıklarında da Puyol sildi sahadan Toni’yi, top aldırmadı. İtalyanlar grup maçlarında görmediğimiz savunmalarını yaptılar. 2 kırmızı formanın çevresinde 7-8 beyaz formalı adam en ufak boş alan bırakmıyordu. İspanya’da bunu görünce bol bol top yaptı. Fandel’in ilk yarıda anlamadığım 2 tane kararı vardı 1 tanesinde İspanyolların penaltısı güme gitti, diğerinde ise Grosso bile faulü yaptığını kabullenip hareket dışarıda diye gösterirken Fandel devam dedi. En çok Grosso şaşırmıştır o karara herhalde.

İkinci yarıda Aragones’ten anlamadığım bir Cazorla hamlesi geldi. Fabregas kararı doğruydu oyuna girmesiyle oldukça iyi dağıttı topları Cesc ama Cazorla, 119.dakikada olan pozisyon ve penaltı hariç pek bir iş yapmadı. Atv’de genç oyuncu,heyecanlıdır diye lanse edilen 32 yaşındaki ruhu genç insan Senna’da sahanın her yerindeydi bugün. Ne kadar koşmuş bakamadım ama İspanya için çok önemli işlere imza atıyor. İlk maçların ardından favorimi İspanya olarak belirlemiştim ve yarı finalde ilk maçta geçtikleri Rusya ile oynuyorlar. Arshavin yoktu ilk maçta ona rağmen etkili pozisyonlar yakalamıştı Rusya. Arshavin faktörü bakalım İspanya’yı geçemeye yetecek mi Ruslar için.

22 Haziran 2008 Pazar

Çeyrek Final : Rusya 3 - 1 Hollanda



Rusya,Hollanda’yı dağıtarak yarı finale çıktı. Hollanda’nın Van Der Sar faktörü ile bu kadar rahat galibiyetler aldığını düşünüyordum. Van Der Sar her zaman maçın kritik anlarında sahneye çıkarak skorun Hollanda lehine dönmesine yardım etti ilk 2 maçta. Skor avantajını sağladıktan sonra dağıtıyordu Hollanda rakiplerini, futbol ziyafeti o zaman başlıyordu. Bu maçta da yine çok iyiydi kaledeki dev ama dayanamadı belli bir süre sonra. Çeyrek finallerden bahsederken Hiddink, acı bir sürpriz yapar mı acaba diye yazmıştık. Maçı alması değil, maçın farka gitmemesi sürpriz oldu. Hiddink, için benim yazabileceğim bir şey yok adamın kariyerinde her şey yazıyor zaten. Rusya, maçın başından sonuna kadar dağıttı Hollanda’yı. Zhirkov, 120 dakika boyunca dağıttı Hollanda’nın sağ tarafını. Arshavin’in de o taraftan gelmesi mahvetti Hollanda’nın o kanadını. Hollanda tarafında ise ayakta kalmaya çalışan tek adam Sneijder’di. Sürekli kaleyi denedi, Hollanda’da golü düşünen tek adam oldu. Geri kalan 10 adam hiçbir şey yapamadı, Rusya inanılmaz kilitledi Hollanda’nın pas kanallarını. Van Basten’in 3 oyuncu değişikliği hakkını erken kullanması oldukça şaşırtıcıydı.

Aslında maç uzatmaya gitmezdi,gitmemeliydi fakat Rusya aynen İsveç maçında olduğu gibi skoru yakaladıktan sonra fırsatları cömertçe harcadı. Halı sahada olmayacak rahatlıkta altı pasta fantezi yapmaları çok ilginç. Sonunda hak ettiğini aldı Rusya uzatmalarda. Arshavin’in takıma girmesi çok büyük bir güç kazandırmış Rusya’ya. Topu ayağına aldığında karşısında kim varsa geçti ve direk kaleye gitti. Arshavin-Zhirkov ve Pavlyuchenko bu turnuvada piyasanın kralını yaptılar. Süper kapışma olur bu adamlar için. İlk 3 yarı final maçında grup 1.cileri elendi. Yarın İspanya bu seriyi bozacak mı bakalım ?