29 Nisan 2008 Salı

Damat kontenjanından yazar olmak


Bugün iş yoğunluğundan gazetelere hiç bakma fırsatım olmadı şimdi eve geldim ve Ercan Saatçi denilen zat-ı cehalet timsali kişinin yazısını okudum. Bu nasıl bir ucuz şovenizm çabası, nasıl bir provakasyon, nasıl bir cehalettir anlamak artık mümkün değil gerçekten. Tamam spor yazarı olarak yazdıklarının zerre kıymeti yok, konu futbol olunca konuyla alakası taa en uzak noktadan ve köşe yazarlığı tamamen damat kontenjanından bunları biliyoruz, yazdıklarına da gülmeye alıştık artık, komik holiganımsı tanımlamalarla berbat yazılar yazıyor fazlasıyla berbat hemde. Ama şu son yaptığın nedir ki şimdi dün akşamki maçta açılan koreografi için yazdıkları Ercan Saatçi denilen şahıs adına bir utanç vesilesidir ( tabi öyle bir duygusu varsa ). Koreografideki saha zeminini temsil eden yeşil rengin sarı ve kırmızıyla bir arada ne işi olduğunu sorgulamış yazısında, bu kadarına da pes artık diyorum bu kadar ucuz bir çıkarımı ancak bu kadar ucuz bir adam söyleyebilirdi. Bu yazıdaki yakıştırma sanırım maçın sonucunun Ercan Saatçi denen cahil cühelanın bünyesinde yarattığı histeri krizinin etkileriyle oluştu. Bu ülke için kanını, canını veren şehitler için bile Galatasaylı şehitler, Fenerbahçeli şehitler ayrımını yapan bir adamdan aslında çok da fazla birşey beklememek lazım, bir insanın ar damarı böylesine çatlamışsa her türlü olaydan nem kapabilir her türlü safsatayla karşımıza çıkabilir.
.
Bu tribünde tüm sezon boyunca hepimiz Mehmetçiğiz pankartı boşuna asılmadı ey cahil tabi bunu anlamak, kabullenmek zor.

Hiç yorum yok: