Eve işten apar topar gelirsin, yemek falan muhabbetlerini bir an önce toparlar, evdeki ufak tefek işlerini halleder, koltuğuna kurulur açarsın biranı, çünkü CL yarıfinal maçı vardır ve işin güzel tarafı bu avrupada desteklediğin iki takımın maçıdır. Güzel bir heyecanla reklamın bitmesini bekler "uff nefis bir maç olacak " diye içinden geçirirsin. Maça bağlanıldığı andan itibaren ise acı gerçek suratına bir tokat gibi çarpar, maçın sunucu ve yorumcusunu hatırlarsın ve bir anda o bütün güzel ambians yerini " televizyonun sesini kıssam mı ama o zaman da tribünü duyamam, e kısmasam o zaman da Emre Tilev ve İlker Yasin'i dinlemek zorundayım " gibi bir kaosa bırakır. Dünkü maçla ilgili nereden başlayayım bilemediğim bir gaf dizisi vardı. Emre Tilev binbeşyüzkırkbeş kere " Hayaller Tiyatrosu " dedi Old Trafford'a. İlker Yasin daha da beterdi Henry oyuna girdiğinde sekiz sene Ajax'ta forma giydi Henry falan dedi, yetmedi Beckham'la Cantona'yı en çok para ettikleri dönemde sattı falan dedi, ya hadi Beck's tamam da Cantona ne alaka be İlker yani ne alaka? Tamam Avrupa futbolunu takip etmek senin açından biraz zor falan ama e bu kadar da büyük gaf da yapılmaz. Messi ile Ronaldo yılın oyuncusu seçimi için kapışacak diye bir şey uydurdu İlker Yasin, sanki tek bir tur karşılaşması belirliyormuşcasına bu ödülü yetmedi bir de bunu üç dört kez söyledi inandı bir de bu söylediğine garip bir durumdu açıkcası. Sonra Ronaldo için " Boğa gibi güçlü, şimşek gibi hızlı " gibi benzetmeleri vardı ki niye diye sordum durdum kendi kendime. Bir de unutmadan Röneldö telaffuzu var ki inanın ona hiç girmek bile istemiyorum. Tabi sinire kestiğim aralarda belki kaçırdıklarım da vardır hatırlatabilecekler yorum bıraksın diyecem ama o bile sinirimi bozabilir diye de korkmuyor değilim açıkcası.Bu gece de Chelsea - Pool maçı var bakalım neler yumurtlayacak merak içindeyim.

Tabi Barbosa 1-7 ile oynarsa Nash 4-16 gibi bir şut yüzdesi, 3 assist ve 5 turnoverla maçı tamamlarsa yetmez nasıl yetsin ki ona rağmen 5 sayıyla maçı kaybettiler, seride zaten geride olup da bir de üstüne böyle bir performansla oynarsa ancak Torontoyu falan yenme şansı olurdu Suns'ın ama Spurs'e böyle oynamak yetmez. Üstelik işin garibi Spurs dün kötü bir gecesindeydi ve .319 gibi bir şut yüzdesiyle hücum eden Spursü bile yenemiyorsa bir takım hiç kimsenin şampiyonluk vs gibi şeyler söyleme lüksü yok. 
Phily'nin yeni AI'sı Iguodala dün 21 sayıyla oynamasına rağmen takımını fark yemekten alıkoyamadı. Seride bir sonraki maç Phili nin sahasında olacak ve Phily bir mucize peşinde koşacak. O maçta yenilseler bile birçok insanın 4-0 biter dediği bir seride durumu buraya taşımak bile böylesine genç bir takım için hele ki Detroit gibi bir takıma karşı büyük bir başarı.











Denver seyircisi de bu kadar amaçsız, gamsız bir takıma daha fazla tahammül göstermeyeceklerini dünkü maçta pankartlarla dile getirdiler, çok da haklılar.
Bitti be canım gerçekten bitti sendeki inancın birazcığını bile takımın göstermedi, şöyle bir güzelliği üzdükleri için Denver'ı bende kınıyorum. Yazıklar olsun. 
Bu serinin en güzel tarafı sahada her türlü çirkefliği yapan Calderon ve öğrencisi Bosh'un artık Play-off'ları evinden seyredecek olması.
Doğunun Detroit - Phili'den sonra en kolay geçmesi beklenen diğer serisinde süprizler devam ediyor. Çoğu kişi bu seride Atlanta'nın belki bir maç alabileceğini düşünürken seri artık 2-2 olarak Boston'a taşınacak. Boston'u anlamak zor gerçekten takımın Play-off yolunda yorulmadan geçebileceği en rahat seride deplasmandaki iki maçı da kaybetmek pek de akıl karı gibi durmuyor. Dün gece Allen, Garnett, Pierce in ortalama oyunları diğer taraftaki Joe Johnson ve sugarkid Josh Smith'in muazzam oyununa karşı duramadı. Joe Johson 35 Josh ise 28 sayıyla oynadılar ki Play-off için Boston gibi savunma yapan bir takıma karşı süper istatistikler bunlar.
Seri 2-2 olarak Boston'a taşındı. Bundan sonrası için amaç Boston açısından 7. maça bırakmadan turu geçmek, genç Atlanta içinse NBA'in en büyük süprizlerinden birine imza atmaya çalışmak olacak. Bunu başarabilirlermi tabi zor ama yine de Atlanta gibi inatçı bir takımın bunu düşündürmesi bile güzel.


LeBron maç içinde Wizards taraftarlarının Overrated pankartlarına ve tezahüratına ( yuh nasıl overrated yahu ) 34 sayı 12 ribaund ve 7 assist gibi bir performansla cevap verdi ve maçı da (gene) tek başına Cavaliers'e taşıdı.
Dün itibariyle Dallas gösterdi ki bu takımdan bir halt olmaz. Evinde Hornets'e karşı seriyi beraberliğe taşımak için için bir maça çıkıp bu kadar mı kötü şut yüzdesiyle oynanır anlamak zor gerçekten. Jason Terry 6-16, Josh Howard 3-16, Jason Kidd 1-6, Devean George 2-7 ve genel takım toplamında .366 gibi berbat bir yüzde ile Play-off maçı kazanmak zaten imkansız. Dallas dün bu hücumla zaten az olan seriyi geçme şansını ateşe attı. Hornets ise kendi gibi oynadı West gene sayılarını attı, Chris Paul TD'a gene yaklaştı, zaten rakip böylesine kötü iken çok da fazla efor sarfetmelerine gerek kalmadı. Seri 3-1 olarak New Orleans'a taşındı.
Josh sanırım geçen hafta radyoda söylediklerini ve bu seride bu kadar kötü oynamasını düşünüyor. Yaz sezonu Mavericks ve onun açısından pek hoş geçmeyecek. 
Phily'nin AI 2'si Andre Iguodala bu maçta takımı adına hayalkırıklığı yaratan isim oldu. Sert savunma karşısında zorlama atışlar yapan Iguodala 4-16 gibi bir yüzdeyle oynadı ki zaten zor bir seride pek de telafisi olacak şeyler değil bunlar tabi.
Keyifler şimdilik yerinde Detroit'te, tabi saha avantajının olması önemli, ilk maçta verdikleri avantajı geri almanın ve eve dönmenin keyfi olduğu belli.
Müjdeler olsun Suns süpürülmekten kurtuldu. Serinin deplasmandaki ilk iki maçında basit hatalarla maçı verdikten sonra evindeki ilk maçı da kaybedince seri adına kimin tur atlayacağından çok Suns süpürülecek mi yoksa hiç değilse bir maç kazanacak mı tartışmaları başlamıştı. Merak edilen sorunun cevabı dün gece ortaya çıktı ve en başta da söylediğim gibi müjdeler olsun Suns artık bir maç kazandı. Tabi bu maçın şöyle bir özelliği var Spurs bu maçı kaybetmeyi ta en başından beri net olarak göze almış. Suns'ın dış şutörlerine bu kadar sayı imkanı verilmesi gerçekten enteresan. Bell 27 sayıyla, Diaw 20 sayıyla, Barbosa 15 sayıyla oynamış ki hakkaten Barbosa hariç istatistikler enfes. Pota altı canavarları Amare ve Shaq'a da bu enfes yüzdeler yüzünden çok da fazla iş düşmemiş keza onlar pek de iyi atmamışlar. Diğer tarafta da güzel üçlü pek sayı atmayınca fark da 19 olarak bitmiş.





Toronto evindeki ilk maçı farklı aldıktan sonra dün akşamki ikinci maçı da alıp seriye eşitlik getirme derdindeydi. Orlando ise deplasmanda bir maç alıp seriyi kısa tutma hesapları yapıyordu. Dün akşam maç başladığında Orlando kendi evinde olduğu gibi çeyreğe fırtına gibi başladı, sonrasında Toronto gene yakaladı rakibini maç son 3 dakikaya kadar başabaş gitti. Sonrasında Carlos Delfino'nun oyun dışı kalmasıyla Orlando şutörlerinin rahatlaması maçın sonunu getirdi. Tüm maç boyu berbat 3 sayılık atışlar kullanan Hedo ve Rashard Lewis üstüste iki üçlükle Toronto'nun ipini çektiler. Dün Howard'ın Orlando seyircisiyle mücadelesi de ilginçti, seyircinin Howard her serbest atış çizgisindeyken yaptığı Howard ve Airball tezahüratları gerçekten etkili oldu ve Howard 1-6 gibi bir yüzdeyle oynadı. Rashard Lewis sonunda Play-off'larda 105 milyon dolarlık kontratının hakkını vermeye başladı ( geç de olsa )
Maskot olmak böyle birşeyse bundan sonra hayatımı maskot olarak sürdüresim var. 
Şu takımda bir tek sana yazık onu bilir onu söylerim.
Hawks evinde NBA'in şampiyonluk adayı Boston'u 0-2 geride olduğu seride konuk etti. Atletik forward Josh Smith'in yıldız olduğu maçta evsahibi Hawks 9 sayıyla maçı kazanmasını bildi ve seride hiç değilse süpürülmeyeceğini gösterdi. Maç için Boston nasılsa bunları eleriz mantığıyla bu maçı vermeyi kabullenmiş gibiydi 2-0'ın rahatlığı fazlasıyla belli oldu Boston'da, ayrıca Ray Allen'ın berbat şut yüzdeside bu maçı vermelerinde etkili oldu. Atlanta için amaç bundan sonraki maçı da alıp seriye denge getirmek olacak tabi seriyi geçmeleri tatlı bir hayal o da ayrı hiç değilse ezilmeden devam ediyorlar.
Utah Jazz - Houston Rockets
Bir önceki maç deplasmanda iki kez yendiği Houston'a evinde kaybeden Utah bu sefer aynı hataya düşmedi ve seriyi 3-1 e getirmeyi başardı. Houston Yao'suz çıktığı bu seride zaten pek umutlu değildi ama serideki maçların hepsinde farkın 10 sayının altında olması da enteresan Houston hep sonunu getirip işi bağlayamıyor Yao'nun yerine mücadele eden Dikembe baba defansta yeterli olsa da hücum olarak oldukça yetersiz kalıyor ( tabi yaş 40+++ ) . Dün Utah'da ilk beş ve Kyle çift haneleri sayılara ulaşırken Dikembe baba ve Scola yani uzunlar Mehmet ve Boozer'ın karşısında pek etkili olamadılar. Gerçi Boozer'da 3-13 olarak oynamış uzunlar savaşı olmuş biraz dünkü maçta.