20 Ağustos 2008 Çarşamba

Philadelphia 76'ers


Yazıyı yazmak için takımın Andre Iguodala ile sözleşme yenilemesini bekledim, nitekim o olmadan 76'ers takımının gelecekteki başarısı hakkında karalayacak birşeyler bulamayabilirdim. 76'ers için o derecede önemli Iggy. En azından Brand gelene kadar, takımın herşeyiydi diyebiliriz. Şimdi Brand’in katılmasıyla bu takım sadece playoff’lara girmekle kalmayacak, aynı zamanda playoff’larda muhtemelen can yakacak. Neden mi?

Geçen sene 76’ers takımının en önemli eksikliği pota altından sayı bulmaktı. Hücumda istisnasız her top Iguodala’nın eline değmek zorundaydı ve bu ona aşırı bir stres ve baskı yüklüyordu. Hemen her maçın sonlarına doğru Iguodala yorgunluktan bitiyordu. Hatta 1-2 maçta gerçek anlamda yürümekte zorlandığını gördüm. Tabii ki kolay değil koca bir takımın yükünü taşımak. Neyse ki sezona çok kötü bir başlangıç yapan Andre Miller, 2 ay geç de olsa kendini buldu, Iggy’e de biraz dinlenme fırsatı doğdu. Ama tabii ki içeride topu verip 1’e 1 pozisyon üretmesini bekleyeceğiniz bir uzun herşeyi değiştirir. Geçen sene böyle bir adam yoktu takımda, hatta anlattığım tarzda adamı geçtim, 76’ers uzun forveti Reggie Evans’dı. Bildiğimiz, sevdiğimiz(!), hücum yönü 0’ın altında olan Evans. Zaten geçen sene Philly’nin en az verimli olduğu pozisyon uzun forvet iken, rakiplerinin en verimli olduğu pozisyon bilin bakalım hangisi? Evet doğru bildiniz: Uzun forvet. Peki ya bu yaz Philly’nin yaptığı en önemli hamle ne? Tabii ki Elton Brand’i takıma katmak. Elton Brand’in pozisyonu ne? Uzun forvet. Zaten sadece bu kadar basite indirgeyerek bu transfere tam not verebiliriz, kaldı ki Brand ligin en iyi uzun forvetlerinden biri. Hem içeriden kendine pozisyon yaratabilen, hem dış şutuyla gerek pick&roll’larda gerekse 1’e 1’lerde rakip potayı tehdit eden bir uzun. Boyu biraz kısa olsa da basketbol bilgisi ve uzun kollarının yardımıyla boyalı alanı karşı takıma dar edebiliyor. Geçtiğimiz sene sakatlığı sebebiyle ligin sadece son 8 maçında görev almış olabilir. Ancak onun oyunundan birşeylerini kaybettiğini iddia edebilmek için deli olmak lazım. Nitekim sakatlığının üstünden tam 1 yıl geçti. Üstelik kendisi ligin belki de en iyi çalışma etiğine sahip ismi. Karakter ve ego bakımından da saha içinde veya soyunma odasında takımın kimyasını bozacak biri değil. Kısacası belki de “mükemmel” bir uzun. Gerçi LA Clippers’a kalacağına dair işaretler verip sonra bir anda Philly’e imza atması çok tartışıldı. Ama bu olay onun saha içindeki karakteri ve egosu ile pek alakalı değil. Neyse konumuza dönecek olursak, Brand’in yanındaki diğer uzun Dalembert. O da hücumda pek etkili olmasa da, savunmada iyi denilebilecek bir uzun. Ayrıca şimdi yanında onu rahatlatacak bir Brand var. Uzun rotasyonundaki yedekler ise Reggie Evans ve Jason Smith’in sezonu kapaması nedeniyle (ön çapraz bağları yırtıldı) bu yazının girildiği saatlerde 1 yıllık imza atan Theo Ratliff. Brand’in yaklaşık 38, Dalembert’in de 32 civarı dakika alacağı düşünülürse, kalan 26 dakikalık uzun rotasyonunu Ratliff ve Evans rahatıkla idare edeceklerdir. Biraz da kısalara değinelim.


Önce Philly’nin kısalarının geçen seneki en büyük zaaflarını dile getirelim: Üçlükler. 76’ers, NBA’de geçen senenin en az üçlük kullanan, bunun yanında %31.7 ile en düşük isabet oranına sahip takımı. Bunun nedenleri çok açık: Andre Miller belki gerçek bir oyun kurucu, oyun zekası üst düzeyde ve orta mesafe şutu mükemmele yakın ama üçlük menziline sahip değil. Ayrıca benim beğenmediğim şutör guard Willie Green bir şutörden beklenmeyecek kadar kötü şut atıyor, özellikle de üçlüklerde %28 ile oynuyor. Üçlükler kısa forvet Young’ın da menzilinin dışında kalıyor. Geriye sadece Louis Williams ile Iggy kalıyor. Onların da ne kadar güvenilir üçlükçüler oldukları tartışılır. Bu zaafa iki ayrı yönden yaklaşılabilir. Birincisi, geçen sene içeride sayı tehdidi olmadığı için, 76’ers oyuncularının boş üçlük bulamadığı ve bu sene bunun değişebileceği savunulabilir. İkincisi ise Brand bu takıma katılmışken, kadroda en azından bir tane güvenilir set şutörünün bulunması gerektiği iddia edilebilir. Ben ikinci düşünceyi savunuyorum. Philadelphia yönetimi de bunu düşünmüş olacak ki Kareem Rush’ı kadrolarına dahil ettiler, ancak bana göre Kareem Rush bu konuda soru işaretleri oluşturuyor. Kim bilir belki de Philly GM’i Stefanski, sayesinde salary cap’te boşluk yaratmış olsa da, Korver’ı trade ettiği için pişmandır. Üçlük konusundan sıyrılıp biraz da Andre Iguodala’nın yeteneklerine değinelim. Bu adam geçen sene sadece Andre Miller’ın yardımı ile takımını playoff’lara soktu. Evvelki seneye oranla kafaca çok daha gelişmiş bir Iggy gördük sahada: Üçlü sıkıştırmaların içine dalmayan, ne zaman pas vermesi gerektiğini iyice öğrenmiş, boşluğu bulduğu her an potaya yönelen bir takım lideri... Üstelik bu sene herşeyi onun yapması da gerekmiyor, yorulduğunda ipleri teslim edeceği Brand de yanında olacak. Kısacası Iggy de artık boş kalmanın tadını çıkarabilecek, rakip takım defansta sadece onun üstüne konsantre olamayacak.


Toparlayacak olursak: Takımın ilk 5’i Miller-Iggy-Young-Brand-Dalembert olacak gibi gözüküyor. Eğer Rush’ı yeterli görürlerse Iggy’i kısa forvete çekip, Rush’ı şutör guard oynatabilirler. Sonuç olarak geçen sene bu takımın playoff’lara kaldığını ve şu anki kadronun geçen senekine göre kıyas bile kabul etmeyeceğini belirtelim. Hele bir de Louis Williams geçtiğimiz seneki gelişimini tekrar ederse, Young da beklendiği gibi olgunlaşırsa, doğu konferansı Philly’den korkmaya başlamalı diye düşünüyorum. Ancak belirttiğim gibi takımdaki halen en büyük eksiklik, içeri kapanan rakiplere karşı, savunmayı açacak dış şut tehditlerinin sınırlı olması. Her ne olursa olsun, Iggy-Brand ikilisi bu takımı playofflara rahatlıkla taşıyacaklardır. Orada da bu seneki gibi gevşemiş bir Pistons’a denk gelirlerse, tur atlamaları çok da sürpriz olmaz.

Hiç yorum yok: