17 Ağustos 2008 Pazar

Olimpiyatlar Basketbol Günlüğü - 4

Sonuçlar:

Yunanistan 102 - Angola 61
Rusya 80 - Avustralya 95
Hırvatistan 73 - Litvanya 86
İran 82 - Arjantin 97
Çin 59 - Almanya 55
İspanya 82 - Amerika 119

Bu maçlardan Hırvatistan-Litvanya ve İspanya-Amerika'yı izleyebildim. Çin-Almanya maçında ne internetten ne de kablotv/digiturk'ten yayın yoktu. Rusya-Avustralya maçının ise ilk yarısını yine elektrik kesintisi yüzünden izleyemedim. Teşekkürler AYEDAŞ. Maçlara geçelim:

Belirttiğim gibi izleyemediğim ilk yarıda, Avustralya Rusya'yı en kibar tabirle sürklase etmiş. Bunu nasıl yaptıklarını haliyle yorumlayamayacağım. Ancak ikinci yarı Rusya'nın elenmemek için hırslı başlayacağını ve geri dönüş yapacağını düşünüyordum. Bu konuda yanılmadım, Ruslar ikinci yarıya çok hızlı bir giriş yaptılar: 9-0. Çaldıkları toplar bu serinin en büyük nedeniydi. Kirilenko ve Savrasenko hem sayıları hem asistleriyle başroldeydiler. Mola almak zorunda kalan Avustralya, Bogut'un üçlüğüyle biraz rahatladı. Ama Avustralya takımı çok durağan oynuyordu. Bu noktada oyuna giren Andersen takımına canlılık ve hareket getirdi. Kısa süre içinde bir hücum ribaundu, iki sayı, bir top çalma ve bir asist üreten Andersen momentumun yeniden taraf değiştirmesini sağladı. Rusya'da Holden kaçırdığı dış şutlarla takımının yapmaya çalıştığı ataklarda adeta fren görevi gördü ve son çeyreğe 14 sayılık Avustralya üstünlüğüyle girildi. Son 10 dakikada Brutton adeta tek başına takımını galibiyete taşıdı. Belki kendisi çok sayı atmadı ancak 4 veya 5 hücumda takım arkadaşlarını mükemmel zamanlamayla topla buluşturdu. Khryapa Holden ve Fridzon'un çabalarıyla Rusya farkı 12'ye kadar indirse de, defansta çabucak top çalmak için yaptıkları girişimler faulle sonuçlandı ve serbest atışları değerlendiren Avustralya maçı kazandı. Bu atışların çoğunu kullanan isim yine Bruton'du. Rusya bu sonuçla olimpiyatlara veda etti ve bana göre en büyük hayalkırıklığı oldu. A grubu bence B grubuna göre Rusya'nın oyun stiline ve dişine daha uygun rakiplerden oluşuyor. Buna rağmen Rusya İran hariç hiçbir takımı yenemedi...

Hırvatistan, Litvanya maçına sakatlığı sebebiyle turnuvayı kapayan Marko Popovic'ten yoksun çıktı. Maç başlamadan önce Hırvatlar'ın hücum gücünün düşeceğini düşünmemizden doğal birşey yoktu. Nitekim ilk çeyrekte Hırvatistan hücum ribaundlarında çok etkili olmasına rağmen, boş dış atışlardan sonuç alamadı, üstüste birçok hücum farkı açma şanslarını tepti. Bu isabetsiz dış şutların sorumluları çoğunlukla Ukic ve Tomas'tı. İlk çeyrekte oyunda olduğu süre boyunca Davor Kus, Jasikevicius'a çok iyi savunma uyguladı ve bu sebeple Litvanya organize olamadı. Kus oyundan çıktığı anda Jasikevicius ilk üçlüğünü Hırvatlar'ın potasına gönderdi. Litvanya'da kenardan gelen Kleiza her maçta olduğu gibi sayılarıyla takımına katkı yaptı ayrıca bu maçta yanına Lukauskis de katıldı. Hırvatistan'da ise Rozic oyuna dahil oldu ve 10 saniye içinde 6 sayı birden buldu. Önce bir basket faul yarattı, hemen ardından da topu çalıp rakip potaya üçlüğü gönderdi. Jasikevicius ikinci çeyrekte kendini buldu ve takımını oynatmaya başladı, çeyreğin sonlarına doğru da ortaya Lavrinovic çıktı ve Litvanya'nın skor üretimini sırtladı. İkinci yarının başında Jasikevicius 3. faulünü alıp kenara geldi ancak onun eksikliğinde Lukauskis tek başına adeta şov yapmaya başladı ve takımını öne taşıdı. Lukauskis sadece dış şutlarla değil aynı zamanda potaya drivelarıyla da son derece etkiliydi. Çeyreğin sonlarına doğru Hırvatistan'da liderlik vasfını ortaya koyan Planinic, takımının son çeyreğe 4 sayı önde girmesini sağladı. Son çeyrekte ise Jasikevicius önderliğinde mükemmel top dolaştıran bir Litvanya vardı. Kleiza'nın üçlükleriyle ve Jasaitis'in potaya çok iyi penetre etmesiyle 11-0'lık bir seri yakaladılar. Hırvatlar ise hücumda organize olamadılar, çeyreğin çoğunda kötü şut seçimleri ile isabetsiz atışlar yaptılar. Tabii ki galibiyete giden bu çeyrekte, Litvanya defansının da hakkını yemeyelim. Maçta dikkatimi en çok çeken nokta ise Litvanya için bir önceki maçın yıldızı olan Kaukenas'ın ikinci yarı hiç oynamaması oldu. Gördüğüm kadarıyla bir sakatlık da yaşamadı. Ayrıca Hırvatistan'da da kaptan Prkacin 2 dakika kadar oyunda kaldı sadece.

Günün son maçında ise İspanya ile Amerika karşı karşıya geldiler. Çoğu otoriteye göre bu turnuvada Amerika takımını yenebilecek tek takım olan İspanya adeta duvara tosladı... Reyes'in iyi oyunu ile skoru çeyreğin yarısına kadar ortada götüren İspanya, Amerika'nın kenardan gelen enerjik oyuncuları karşısında çaresiz kaldı. Bütün Amerika maçlarında olduğu gibi, oyuna giren Wade, Paul gibi oyuncuların hızları ve top çalma kabiliyetleri İspanya'ya da fazla geldi. Ayrıca Carmelo'nun NBA'de mükemmelleştirdiği orta mesafe şutunun burada üçlüğe denk gelmesi, İspanya için büyük talihsizlik oldu. Amerika, Paul-Deron-Wade-Carmelo-Bosh beşiyle rakibine üstünlük kurdu. İspanya bu beşe içeriden bulacağı sayılarla karşılık vermek zorundaydı ama kısalara gelen baskı sebebiyle, Gasol pek topla buluşamadı ve sıfır sayıda kaldı. İkinci çeyrek Lebron ve Prince'in sırayla birbirlerine asistleriyle başladı ancak İspanya kendini bulan Gasol ve Reyes ile oyundan kopmadı. Ardından Lebron sahneye çıktı bir üçlük attı, üstüne de bir tane Kobe için yarattı ve o dakikadan sonra fark bir daha 12'nin altına düşmedi. İlk yarının dikkat çekici bir noktası da Chris Paul'ün hızına ayak uyduramayan İspanya'nın onu devamlı faulle durdurması oldu. Paul 8 sayısının hepsini serbest atış çizgisinden buldu. Bir başka kayda değer olay ise, NBA takımlarının yakından ilgilendiği 17 yaşındaki Ricky Rubio'nun Fernandez'e yaptırdığı alley-oop idi. Açıkçası ikinci yarı hakkında anlatacak pek birşey yoktu, takımlar adeta maçın bitmesini beklemeye koyuldular ve karşılaşmanın sonuna kadar çok hızlı kullanılan hücumlar izledik. Konu hızlı hücum olunca da, farkın Amerika lehine açılmış olduğunu tahmin etmeniz zor değildir.

Bir de Almanya'ya değinelim. Yukarıda belirttiğim gibi maçı izleyemedim yayın olmadığı için. Ancak bu, Almanya'nın yarattığı hayalkırıklığını söylememe engel değil. Takıma Kaman eklenince açıkçası benim beklentilerim çok yüksekti Almanya'dan ancak hem İspanya hem de Yunanistan karşısında ezildiler. Sadece grubun en güçsüz takımı olan Angola'yı yenebildiler. Rusya'dan sonra beklentilere yanıt veremeyen ikinci takım oldular...

Hiç yorum yok: