2 Eylül 2008 Salı

Efes Cup

Özür dilerim bazı sorunlarla boğuştuğum için Efes Cup maçlarımızı izlememe rağmen, vaktinde yazamadım. O yüzden daha bir özet şeklinde geçeceğim.

Sonuçlar:

Portekiz 64 – Bosna Hersek 83
Türkiye 82 – İngiltere 58
İngiltere 100 – Bosna Hersek 98
Türkiye 75 – Portekiz 68
Portekiz 79 – İngiltere 80
Türkiye 76 – Bosna Hersek 70

Önce İngiltere maçıyla başlayalım ve en baştan belirtelim ki, rakibimiz Luol Deng ve Ben Gordon gibi iki önemli oyuncusundan yoksundu. Buna rağmen aşırı derecede zorlandık. Özellikle de savunmada. Maçta dikkatimi çeken şeylerden biri dış şuta bağımlı oyunumuz oldu. Çok fazla zorlama üçlük denedik. Üçüncü çeyreğin başında üstüste 3 isabet bularak maçı kopardık ama bunlar bana doğru hücum tercihleri değildi. İçeriden sayı üretememizin bana göre en büyük nedeni Ermal’in ve Mehmet’in kadroda olmayışı. Ermal içerde birebir sayı üretimiyle etkili olan bir uzunumuz. Mehmet’in dış şut tehdidine karşı ise, rakip uzunun içeriyi boşaltması kısalarımıza penetre şansı veriyordu. Kadrodaki tek içeriden sayı üretimiyle bizi rahatlatacak olan oyuncu Oğuz Savaş, onu da Tanjeviç maçların ilk çeyreklerinde kullanmayı pek düşünmüyor. Hücumda boyalı alandan sayı bulamadığımız gibi, defansta da bu konuda İngiltere'ye karşı çaresiz kaldık. İngiltere güçlü ve atletik forvetleriyle pota altından çok sayı üretti. Özellikle Mensah-Bonsu ve Larkai ile etkili oldular. Guardlarının şut sokmaktaki sıkıntısı ise aşikardı. Alan savunmasına ne zaman geçeceğiz diye tam 1.5 çeyrek boyunca düşünüp durdum. Neyse ki devreye 3 dakika kala Tanjeviç inadını bıraktı. Dış şutlarda başarılı olamayan İngiltere karşısında fark bir anda 8 sayıya çıktı. Üçüncü çeyreğe ise yukarda belirttiğim gibi Ender ve Engin’in isabetli dış şutlarıyla başladık ve fark 2 dakika içinde 16’ya çıktı. İngiltere mola alsa da, alan savunmasına karşı hücum etmekte çok zorlandılar ve maçı kopardık. Hido maçın kahramanıydı Türkiye adına, sayı üretmekte zorlandığımız anlarda sahneye çıktı, ayrıca asistleriyle de etkiliydi. Kerem de kritik anlarda üçlükleriyle katkı yaptı. Ayrıca ben Sinan’ı oldukça beğendim. Oğuz ise iddiasız bir maça dönüşen mücadelede farkın açılmasını sağlasa da, özellikle defanstaki performansı elemeler için umut verdi. Bir ek not: Maçta Ersan’ın topu çalıp hızlı hücumu sayıyla bitirdiği bir pozisyon oldu. Ersan’ın hala top hakimiyetini, dribblingini yeterince geliştirmediğini gözlemledim.
İkinci maçımızda, Portekiz’i ağırladık. Geçen maçın kahramanı Hido, ilk çeyrekte takımımızı sırtladı. Onun eline top değmediğinde çok kısır bir takım görüntüsüne bürünüyorduk. Portekiz takımı da tıpkı İngiltere gibi içeri çok rahat penetre ediyordu. İkinci çeyrekte de hücum ribaundlarında etkili olarak oyuna ağırlığını koymaya çalıştılar. Bizde ise üstüste mükemmel asistleriyle takımı yöneten Hidayet’e, ısınan Ersan yardım etti. Hatta ısınmak ve yardım kelimeleri bile yeterli değildi onun için. Neredeyse attığı her şut isabetli oldu ve takımın en skoreri haline geldi. Ayrıca hücum ribaundlarında da çok aktif olan Ersan 3 pozisyonda girmeyen topu tamamlayarak sayı buldu. İlk yarıyı 8 farkla önde kapamamızın nedeni Ersan’ın 15, Hido’nun da 12 sayısıydı. İkinci yarıda dış atışlara dönmemimizi fırsat bilen Portekiz boyalı alandan sayılar buldu ve farkı kapadı. Tam korkmaya başladığımız anda, takımımız tek hücumda 9 pas ile mükemmel bir organizasyon yaptı ve bomboş kalan Kerem üçlüğü gönderdi. Ondan sonraki hücumda da Ender aldığı topu hemen kaldırarak el üstünden bir üçlük buldu. Fark yine açıldı. Son çeyrekte de savunmamızı sertleştirdik, hücumda zorlansak da Portekiz’in yakınlaşmasına izin vermedik. Son çeyrekte yanılmıyorsam yalnızca 9 sayı atabildiler. Bu çeyrekte Milliler’in sergilediği savunmayı elemelerde de görmek istiyoruz.
Şampiyonun belirleneceği son maç ise Bosna Hersek ile idi. Maçın başında Sinan yaptığı savunma ve çaldığı toplarla etkiliydi. Fatih de erkenden aldığı 3 faule rağmen müthiş bloklarıyla takımımızı defansta ayakta tuttu. Ancak buna rağmen pota altından oynamakta ısrar eden Bosna Hersek, bu bölgede bize üstünlük kurdu. Hido maça çok kötü başladığı için hücumda bocaladık. Ancak Fatih’in yerine oyuna giren Oğuz, Kerem ve Ender’in müthiş asistlerini değerlendirerek üstüste 9 sayı üretti ve takımın bütün skor yükünü üstlendi. Hidayet yeniden oyuna girdiğinde ise inanılmaz uzun bir beşle sahada yer aldık: Ender-Hido-Ersan-Kerem Gönlüm-Oğuz. Kerem bu bölümde bloklarıyla Boşnak uzunlara geçit vermedi. Ancak geri koşmakta zorlandığımızı söylememiz lazım. Rakip takım defansta aldığı her ribaund sonrası hızlı hücuma çıktı ve onları durduramadık. Üçüncü çeyrekte savunma dozajımızı arttırdık ve Bosna Hersek’e içeriden sayı imkanı vermedik. Bunun üzerine çok kötü seçimiş dış şutlara yöneldiler. Biz ise Hido’nun takıma yön vermesi, Ersan’ın hücum ribaundları ve Engin’in güzel asistleri ile farkı 18’e kadar çıkardık. Bajramovic hem içerden hem dışardan birebir oynayarak bulduğu sayılarla takımını skorda yakın tutmaya çalıştı ancak kendisine yardım edecek kimse yoktu. Bosna Hersek son çeyrekte alan savunmasına geçti, biz de iyi top dolaştırmak yerine el üstünden şutlarla cevap vermeye çalıştık. Başarılı olamadığımızı söylememe gerek yok zannedersem. Nitekim hızlı hücumlarla beraber, iki tane de dış isabet bulan Bosna Hersek farkı 6 sayıya kadar indirdi. Tabii fark 18’den 6’ya kadar inerken Tanjeviç napıyordu diye soranlar olacaktır. O da sizin bizim gibi kenardan izliyordu. Molalarını harcamak konusunda bir hayli cimriydi anlayacağınız. Moladan dönüşte Ersan’ın üstüste bulduğu dış atışlarla farkı yeniden açmayı 10’un üzerine çıkarmayı başardık. Ancak maçın sonlarına doğru top kayıplarımız nedeniyle fark yine 6’ya inmişti. Bir hızlı hücumda Bremer topu kaybedince, Kerem Gönlüm bomboş bir smaç buldu ve 4’e inmesi gereken fark 8’e çıktı ve maçı kazanmayı garantiledik. Ancak son bir dakika içinde Milli takımımız bir basket faul imkanı verip üstüne de top kaybı yapınca, heyecanlandık. Bu fırsatı da değerlendiremeyen Bosna Hersek turnuvayı ikinci olarak kapattı. Gerçi zaten 14 sayı farkla yenmeleri gerekiyordu şampiyon olabilmeleri için. Hidayet de MVP ödülünü kaptı. Darısı NBA'deki MVP ödülüne diyelim (Hayal etmek güzel şeydir).
Şunu belirtmem lazım ki, hücumda pota altında Oğuz haricinde silahımız olmasa da, yetenekli oyuncularımız ile bu sorunu bir şekilde aşabiliyoruz. Tabii zaman zaman kolaya kaçıp zorlama üçlükler denediğimiz de oluyor, bu konuda Tanjeviç takımı uyarmalı. Ancak Milli takımımızın asıl problemi bence savunması, içeride Ömer yokken gerçekten vasatın altında. Fatih oynayınca direncimiz elbette artıyor ve Fatih muhteşem bloklarıyla takıma enerji de katıyor. Fakat savunmada yapılmayacak hataları da beraberinde getiriyor bu blok aşkı. Ek olarak, Fatih’in oyunun hücum yönünde hemen hemen hiç etkili olmadığını biliyoruz. Zaten bu nedenlerle Tanjeviç ona yeterince şans vermiyor. Savunmamızdaki gedikler nedeniyle elemelerde zaman zaman alan savunması yapıp, rakiplerin dış şutlarda isabet bulmamasını ummamız gerekebilir. Özellikle de atletik oyunculara sahip Fransa karşısında.

Hiç yorum yok: