6 Ağustos 2008 Çarşamba

Seimone Augustus - Galatasaray


Son birkaç yıldır Fenerbahçe, Türkiye Bayanlar Basketbol Ligi'ni domine ediyor. Bunda en büyük sahibi tabii ki yabancılarıydı. Özellikle de Cappie Pondexter. Şunu kabul etmek lazım ki, Cappie ligimiz için biraz fazla kaçıyordu. Resmen tek başına bir güç dengesizliği yaratıyordu. Ancak bu sene Fenerbahçe onu elinde tutamayıp, CSKA Moskova'ya kaptırdı. Bunun üzerine 3 sene önce kadrolarında yer alan Nicole Powell ile anlaştılar. O da geldiğinde Fenerbahçe'nin şampiyon olmasında çok önemli bir faktör olmuştu ancak kendisini Cappie ile kıyaslayamayız. Nitekim Cappie çok daha dominant bir oyuncu.

İşte bu noktada Galatasaray'ın geçtiğimiz haftalarda yaptığı transferi gündeme geliyor. Cappie ile kıyaslayabileceğimiz, hangisinin daha iyi olduğunu tartışabileceğimiz bir yetenek: Seimone Augustus. Burada iki oyuncuyu karşılaştırmayacağım, sadece yaklaşık 10 maçını izlediğim Augustus ile ilgili biraz bilgi vermek istiyorum. Öncelikle bu kız WNBA'in gördüğü en büyük skorerlerden, onu izlediğinizde skor bulma içgüdüsünü hemen farkediyorsunuz. Zaten bunu WNBA tarihindeki 2. en erken 2000 sayıya ulaşan oyuncu olmasıyla kanıtladı. Bu rakama sadece 93 maçta ulaştı, rekor ise 90 maçla Cynthia Cooper'a ait. Üstelik bunu Minnesota Lynx gibi bir takımda adeta tek başına yaptı desek yeridir. Lynx takımı ligin güçsüz sayılabilecek takımlarından. Bu seneye kadar yanında yardımcı olarak adledebileceğimiz kimse yoktu Augustus'un, yani rakipler tamamen onun üzerine yoğunlaşmışken bile Augustus bu kadar sayı buldu. Üstelik de bir şutör guard'a göre çok iyi yüzdelerle...

Biraz özelliklerine değinecek olursak, öncelikle bu kız herşeyini babasına borçluymuş. Niye mi? Çünkü babasının antreman stilleri biraz aykırı olsa da inanılmaz yararlı olmuş. İlk olarak Augustus'un sağ elini arkasına bağlayarak antreman yaptırıp, sol elini geliştirmesini sağlamış. Ayrıca gözlerine bant bağlayıp, topu sektirirken topa bakmasını engellemiş. Şutunun hassaslık kazanması için de, bowling eldiveni ile şut attırmış, böylece Augustus parmaklarıyla topa son dokunuşu vermeyi öğrenmiş. Belki de sadece bu sayede, kendisinin orta mesafe şutu mükemmele yakın, WNBA'de en iyiler arasında. Ama onu asıl özel yapan şey tek başına şutu değil, aynı zamanda basketball iq'sunun çok yüksek olması. Rakipleri onu yakın savunduğunda boşluğu görüp potaya rahatlıkla ulaşabiliyor veya boştaki takım arkadaşını zamanında topla buluşturuyor. Yine babası bu karar mekanizmasının mimarıymış, nitekim kızını küçüklüğünde devamlı erkeklerle basketbol oynattırmış. Augustus: "Erkekler daha çabuk, daha güçlü ve daha iyi zıplıyorlar bu yüzden daha dikkatli düşünmeniz gerekiyor" diyor ve babasının kendisi üzerindeki etkisini bir kez daha belirtiyor. Yalnız bu kadar çok pozitif özelliğini saydıktan sonra dikkatimi çeken bir eksi yanını da söylemeden geçemeyeceğim, Augustus'un defansı vasatın altında. Fiziksel olarak gerekli özelliklere sahip olsa da, ne birebir, ne de yardım savunmasında yeterli olduğunu söyleyemeyeceğim.
Kısacası TBBL'ini 10 sene önce domine eden Galatasaray, bu sene çok büyük bir atak yaptı ve yaptığı transferlerle şampiyonluk için favori haline geldi. McWilliams-Franklin hakkında çok bir bilgim olmadığı için pek birşey yazamayacağım, zaten sadece 1 maçını izledim. Ama kendisinin verimli bir uzun olduğunu okudum.

Umarız Cappie ve Augustus gibi yetenekler ligimize gelmeye devam eder ve bizler de zevkli, çekişmeli bir lig izleriz.

Hiç yorum yok: