11 Ağustos 2008 Pazartesi

Olimpiyatlar Basketbol Günlüğü

Sonuçlar:

Rusya 71 - İran 49
Almanya 95 - Angola 66
İspanya 81 - Yunanistan 66
Litvanya 79 - Arjantin 75
Avustralya 82 - Hırvatistan 97
Amerika 101 - Çin 70


Bu maçlardan Rusya-İran, İspanya-Yunanistan ve Litvanya-Arjantin mücadelelerini izleyebildim.

Rusya ile İran arasındaki denge farkı maçın başından itibaren kendini gösterdi. İran ilk periyod boyunca potasında 24 sayı görürken, top kayıpları sebebiyle sadece 5 sayı atabildi. İkinci periyodda hem hücumu hem savunmayı geliştirmelerine rağmen, bu onları maça ortak etmeye yetmedi. Ancak ikinci yarı için soyunma odasına ümitli gitmelerin sağladı. Üçüncü çeyreğe isabetli şutlarla hızlı başlayan İran, Rusya'nın da maçın bittiğini düşünmesini fırsat bilerek farkı 8'e kadar düşürdü. Son çeyrekte işin ciddiyetini anlayan Rusya hem savunma dozajını arttırdı hem de iyi paslaşmalarıyla kolay basketler buldu. İran'ın verecek yanıtı yoktu. Orta mesafe şutlarını çok isabetli sokan JR Holden bana göre maçın adamıydı.


İspanya Yunanistan karşılaşmasının daha yakın ve zevkli geçmesini beklediğim için hayalkırıklığına uğradım. Maç 3. çeyreğin ortasında koptu. Yunanistan, Papadopoulos'un eksikliğini fazlasıyla hissetti hücumda. Çünkü her zaman takım oyununa dayalı başarılar elde etmiş olsalar da, içeride bir skorer oyuncunun eksikliği mutlaka hissediliyor. Hele takımınızda skorer olarak adledebileceğiniz başka bir isim yoksa (Spanoulis'i bir nebze dışarda tutabiliriz). Maç boyunca Yunanlı oyuncuların ellerinde patlayan toplar ve kötü atışlara tanık olduk. Ayrıca Yunanistan'ın o bildiğimiz ünlü savunmasından da eser yoktu. Fernandez ise oyunuyla, Portland Trailblazers'ın kendisini seçmekle ne kadar doğru bir karar verdiğini adeta kanıtladı.

Geldik günün en zevkli, çekişmeli ve adrenalin dolu maçına. Litvanya'nın Arjantini mağlup ettiği müsabakanın ilk çeyreği izleyenlere açıkçası pek umut vermiyordu. Çünkü bu kadar potansiyelli iki takımın hücumda boş atışları kaçırmalarına, anlaşılmayacak top kayıpları yapmalarına eminim herkes benim gibi şaşırmıştır. Arjantin'in özellikle ilk çeyrek olmak üzere, maç boyunca hücumda organize olmakta zorlandığını gözlemledim, bunu 2006 Dünya Şampiyonası'nda asist kralı olan Pepe Sanchez'in yokluğuna bağlıyorum. Bu düzensizlik ve Ginobili'nin formsuzluğu sırasında ortaya çıkan Delfino ikinci çeyreği Arjantin'in skor yükünü sırtladı. Litvanya'da ilk yarının yıldızı ise Javtokas idi, Jasikevicius ile oynadığı ikili oyunları Arjantin bir türlü durduramadı. Ayrıca Lavrinovic ve Petravicius ile beraber Arjantin uzunlarına boyalı alanı dar etti. Üçüncü çeyrekte aklımda en çok kalan şey Nocioni'nin kaçan boş üçlükleri ve ilk yarıda çok iyi oynayan Javtokas'ın kenarda unutulmasıydı. Son çeyreğin başlarında Litvanya Kleiza'nın sayılarıyla farkı açtı. Maçın bitimine 4 dakika kala fark 12'ye kadar çıkmıştı. Bu noktadan sonra Arjantin'in geri dönmek için yaptığı mücadeleyi izledik. Ginobili'nin biraz kıpırdanması ve Nocioni'nin de ona katılıp ilk üçlük isabetini bulmasıyla ortaya 11-0'lık bir seri çıktı ve skor 1 dakika kala 75-75'e geldi. Litvanya hücumdan boş döndü, Arjantin'e maçta öne geçme şansı geldi ancak bunu Ginobili ile kullanamadılar. Litvanya son hücumda Kleiza ile bomboş bir üçlük şansı buldu ve bunu değerlendirdiler. Maçın bitmesine 2 saniye kaldığı için rakip yerleşmeden çabucak oyunu başlatmak isteyen Scola, topu dışarı atınca, kazanan belli oldu. Maç öncesi kazanacağı tahmin edilen Arjantin hakkında son tespitim ise Herrmann ve Pepe Sanchez'in olmamalarının takımın dar bir kadro ile mücadele etmesine sebep olması. Nitekim maçı sadece 6 oyuncu ile oynadılar.

Ayrıca maçı yorumlayan sayın Ömer Üründül'ü de biraz eleştirmeden geçemeyeceğim. Şimdi Ömer Bey, "Arjantin içeriyi fazla zorluyor, atamıyorlar, dışardan şut denemeleri lazım" ne demektir? Size göre 6 metreden yapılan atışlar 2-3 metreden yapılan atışlara göre daha mı kolay yoksa? Ya da Arjantin'in bütün maç boyu dış şutlarının girmediğini mi görmediniz? Tabii önce voleybol, ardından futbol, üstüne de basketbol yorumlayınca bu tür şeylere olabiliyor.


Amerika-Çin maçını izlemedim ancak Dwyane Wade'in 7/7 saha içi isabeti dikkat çekici. Wade anlaşılan hazırlık maçlarındaki formunu aynen olimpiyatlara taşımış. Kayda değer bir diğer nokta ise Kidd'in aldığı 13 dakika. Kendisinin griple boğuştuğu söyleniyordu. Aceba o yüzden mi dakikaları kısıtlı kaldı yoksa bu takım artık Paul ve Deron Williams'a mı emanet edildi? Bu sorunun cevabını Angola maçında da tam olarak alamayabiliriz. Ama Yunanistan karşısına çıktıklarında bence görüntü netleşecektir.

Kaman'ı kadrosuna katan Almanya ise Angola'yı farklı geçmiş. Kaman maçın en skorer oyuncusu olmuş 24 sayı ile, Nowitzki de ona 23 sayı ile eşlik etmiş.

Hırvatistan da ikinci çeyrekten itibaren maçı kontorlünde götürüp, 15 sayı farkla kazanmış. Box score'da dikkatimi çeken tek istatistik Hırvatistan'ın 12/16 üçlük isabeti oldu. Gerçekten muazzam bir oran. Yakından tanıdığımız Prkacin ve Banic 16'şar sayı ile maçın en skorer iki ismi olmuşlar.

Hiç yorum yok: