Sonuçlar:
İran 57 – Hırvatistan 91
Avustralya 106 – Litvanya 75
Angola 50 – İspanya 98
Yunanistan 91 – Çin 77
Amerika 106 – Almanya 57
Arjantin 91 – Rusya 79
Son gün iddiasız maçlar içinden ilgimi çeken Arjantin-Rusya ve Yunanistan-Çin maçlarını izledim. Gerçi Avustralya Litvanya’yı yenerse, Hırvatistan da İran’a kaybederse, Avustralya takımı Amerika ile eşleşmekten kurtuluyordu. Ama İran’ın kazanması çok uzak bir ihtimaldi. Ben de 4 gündür sabah 4 veya 6’da kalkıp akşama kadar maçları izlemekten yorulmuştum, kendime ufak bir tatil fırsatı yarattım.
Yunanistan maçın başında rakibe üstüste hücum ribaundları verdi. Bu hücum ribaundlarının baş mimarı Yao idi. Glyniadakis’e de 1 dakika içinde 2 faul aldırarak kenara gönderdi. Çin içeri kapanan Yunanistan karşısında dış şutlarda bir türlü isabeti bulamadı. Yao bile daha henüz ilk çeyrekte iki tane üçlük denedi. Yunanistan ise bu dönemde Spanoulis ile etkili oldu, Çinli guardlar onu savunmakta yetersiz kaldılar. Yunan guard ilk çeyrekte tam 11 sayı 3 asist ve 2 top çalmaya imza attı. Gerçekten mükemmeldi. Diamantidis de takımda top dağıtımını mükemmel şekilde yerine getirdi. Bu iki oyuncuya Fotsis de skor bulmakta yardımcı olunca fark açıldı. İkinci çeyrekte de aynı senaryoyu seyrettik fakat bu sefer Yunanistan’da etkili olan isimler Bourousis ve Zisis idi. Çin ise Yunanistan’ın iyi savunması karşısında zorlama atışlar kullanmak zorunda kaldı. İyi top çevirip boş pozisyonu yarattıklarında da isabet bulamadılar. Bu da zaten üçlük isabet oranına yansıdı: 0/14. İçeride Yao’yu rahatlatmak için dış şut sokmaları gerekli idi. Bunun farkındalardı ama herhalde hiçbir Çinli, ikinci yarıdaki gibi bir performans beklemiyordu. Önce Yao’nun içerdeki etkili oyunu ile farkı biraz düşürdüler ancak Spanoulis Çin’in yaklaşmasına izin vermedi. Yao’nun etkinliğini azaltmak için Yunanistan takımı içeri gömüldü. Bunun üzeirne Çin takımı üçlükleri yağdırmaya başladı Yunan potasına. Size şöyle anlatabilirim: Phoenix Suns’ın bile böylesine isabetli üçlük attığı zamanlar nadirdir. Önce top dolaştırarak boş atışları buldular. Ancak Yunanistan daha iyi savunma yapıp şutlara el göstermeye başladığında bile, kaldırıp el üstünden atmaktan çekinmedi Çinli oyuncular. İşin ilginci çok yüksek oranda isabette de bulundular. İkinci yarının başından, maç tekrardan kopana kadar Çin tam 9/12 üçlük isabeti ile oynadı. Bu üçlüklerin büyük çoğunluğunun asisti, takımını mükemmel organize eden Yue’dan geldi. Yanlız şunu belirtmekte fayda var, ilk yarıda Yao'yu rahatlatmak için üçlük atmaları gerektiğini söylemiştim. İkinci yarıda Çin bu kadar çok üçlük isabeti bulurken, Yao çeyrek finale dinç kalması için kenara alınmıştı. Yani Çin takımı bir anlamda bu kadar çok üçlük denemek zorunda kaldı. Son çeyrekte tamamen üçlüklere dayalı olsa da farkı 10’a kadar indiren Çin takımı soğuyunca ve mükemmel asistler yapan Papaloukas’ı durduramayınca fark 10’un aşağısına düşmedi. Maçı kazanan taraf da Yunanistan oldu.
Turnuvanın hayalkırıklığı yaratan takımlarından Rusya, Arjantin’e de mağlup olmaktan kurtulamadı. Arjantin’de Oberto bu maçta dinlendirildi. En azından benim bildiğim kadarıyla bir sakatlığı yoktu. Oberto’nun olmayışını fırsat bilen Rusya, üstüste hücum ribaundları ile başladı maça ancak buldukları boş şutlarda çemberi dövünce, arayı açamadılar. Özellikle Holden, turnuvanın genelinde olduğu gibi yine şutlarını değerlendirmekte zorlanıyordu. Arjantin’de Nocioni mükemmel bir başlangıç yaptı bulduğu üçlüklerle. Prigioni ve kendisini ikinci plana alan Manu, takımı iyi organize ettiler. Holden ve Kirilenko takımın yıldızları olarak sorumluluk almaya başladılar ancak dış şutlarda yine isabet bulamadılar. Kirilenko ikinci çeyrekte top kayıpları yaparak kötü oyununa devam etti. Bu noktada devreye giren Bykov üstüste 7 sayı atarak takımının maçtan kopmasına engel oldu. Üstünden yük kalkan Kirilenko sayılarıyla ve asistleriyle bir anda silkinince, Holden da kendine geldi ve fark 4 dakika içinde 15’ten 2’ye indi. İki gün önce “Hala açım ve yine altın madalya istiyorum” şeklinde bir açıklama yapan Nocioni bu maçı final sanmış olacak ki, inanılmaz bir hırslıydı. Bunun sonucu olarak maçtaki 19 sayısının 14’ünü ilk yarıya sığdırdı ve Scola ile beraber ilk yarının en skorer oyuncusu oldu. İkinci yarıda Holden ve Kirilenko iyi oyunlarını sürdürdüler ancak Arjantin’de Scola maçı kazanmak için adeta yemin etmişti. İkili oyunlarda bulduğu boş şutlarda isabeti ve potaya penetrelerinde maruz kaldığı faullerle, sayı üstüne sayı buldu. Ginobili ise pek ortalıkta gözükmedi, belli ki kendisini çeyrek final mücadelesine saklıyordu. Dördüncü çeyrek ilginç bir olayla başladı, Kirilenko’nun post-up oyunu sırasında kendisini yere atan Gonzalez teknik faul aldı. Momentumu arkasına alan Rusya, yine Holden ve Kirilenko ile farkı 1’e kadar indirdi. Ancak Scola yine sahneye çıktı ve ikili oyunlar sonucu sayılar buldu. Maçın büyük çoğunluğunda saklanan Manu da 2-3 dakikalık bir bölümde etkili olunca Arjantin yeniden farkı açtı. Bu kısa süre içinde Nocioni de defansta aldığı ribaundlarla takımına yardımcı oldu. Rusya ise işin kolayına kaçtı ve potaya gitmek yerine dış şutlarla skor bulmaya çalıştı ve son 7 dakika içinde yalnızca 4 sayı üretebildi... Bunda baş sorumlu Holden idi. Rusya turnuva boyunca olduğu gibi, yine geriye düştüğü bir maçta üstün çabalarla rakibini yakalayıp ardından yaptığı hatalarla maçı kaybetti. Bana kalırsa Holden’ın oyunun kritik dönemlerinde verdiği kararlar gerçekten sorgulanmalı.
19 Ağustos 2008 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder