28 Mayıs 2009 Perşembe

Barça, Barça, Barça!


Londra, Paris ve Roma ... Üç başkentten çıkan üç şampiyonluk. Dün yazdığım gibi akşam maçı arkadaşlarla seyretmek üzere meyhanede yerimizi aldık. Güzel sohbet, muhabbet derken kadrolar ekranda belirdi. Guardiola defans kurgusuna Yaya Toure eklentisi yapıp, sağ beke Puyol'u koymuş ve orta sahaya Busquets'i yerleştirmişti. Keita eksik alanlarda bir diğer adayken Sylvinho hem tecrübesi, hem de göze batmayan garanti pas mantığıyla gayet yerinde bir seçim olarak karşımıza çıktı. United'da ise Ferguson Fletcher'ın yokluğunda Giggs kozunu sahaya sürmeyi tercih etti. Tabi bu tercih Anderson'la birlikte sahaya sürülünce ters tepti, çünkü geriden topu taşıyıp ileride top saklayabilecek bir adam yoktu. Scholes hem tecrübesi, hem de bu özelliğiyle maçın gidişatına etki edebilirdi.

Maça United iyi başladı aslında, ilk 5 dakikada ciddi anlamda hücum girişimleri geldi, ama Iniesta (neden bu sezon böyle farkedildi anlamış da değilim gerçi, geçen senede böyle oynuyordu bu adam, ondan önceki sene de) yeteneğine yakışır bir pasla Eto'o'yu buluşturunca, Kamerunlu zor da olsa golü yapıverdi. Tabi burda Iniesta'ya refakatçi ortasaha ve son topta kötü bir şekilde müdahale etmeye çalışan Vidiç'in payı çok, ama yine de dar alanlarda en iyi adamlardan biri Eto'o ve bitirişi de güzel yaptı.
Golden sonra Carrick ve Anderson direk oyundan koptular, Park da kaybolunca Iniesta, Xavi yavaş yavaş ezmeye başladı United ortasahasını. Orta saha Barcelonaın top yapmasını bozamayınca iş ufak ufak La Liga maçlarına dönmeye başladı. Topun peşinde koşturan United'lılar ve topu koşturan Barcelonalılar halinde geçildi neredeyse devreye kadar. Bu da elbette ingilizlerin orta sahasının tamamen kopmasına sebep oldu ki zaten sonrasında maç boyu hiçbirşey üretemediler. United bu dönemde neredeyse 3 pas üstüste yapamadı. Burda Barcelona tarafında Xavi ve Iniesta takımın trafiğini kontrol ederlerken, diğer tarafta Vidiç ve Rio ileriye uzun toplarla taşınmaya çalışıyorlardı. Eh böyle bir sistemle nereye kadar gidebilirsiniz. Bir de üzerine Ronaldo'nun böyle maçlarda kendini daha çok gösterme isteği ve verimsizliği de eklenince United açısından pozisyon üretme şansı sadece korner, frikik gibi duran top organizasyonlarına kalıyordu. O pozisyonlar da hiç gelmedi.
Tabi ilk yarı böylesine farklı bir oyundan sonra ikinci yarı United'ın kendine güvenerek çıkmasını beklemiyorduk, zaten olmadı da. Aynı senaryo devam etti, ortasahaları yine döküldü, Xavi, Iniesta ve Messi United defans bloğu ve ortasahasına inanılmaz pres yaptılar. Ferguson'un açık alanda kora kor oyun tercihi oyuncuları tarafından sabote edilince fazla da yapacak birşey kalmadı. Sonrasında muhabbetten arta kalanlar Xavi'nin nefis frikiği, Puyol'un Madrid'e attığı kafa golünün aynısını neredeyse United'a atacağı ve maçın adamı Xavi'nin 1.69 luk Messi'ye attığı enfes pas ve sonrasında Messi'nin enfes kafa vuruşu, ki Vidiç ve Rio gibi bir tandemin de Messi'den kafa golü yemesi de futbolun kötü cilvesidir. Bir de tabi Ronaldo'nun çaresizlikten sinire kesip Puyol'a tekme atma girişimleri ve Scholes'un Busquets'e attığı tekme var, ki bu da finalin ayıp yüzüydü.

Barcelona ve "pep" için rüya gibi geçen sezon, neredeyse tüm dünya tarafından kabul görmüş, avrupanın en iyi takımı ünvanıyla son buldu. Burda bu takımı yöneten adama da ayrı bir paragraf açmak lazım. B takımdan geldiğinde burun kıvıranlar, ilk maçında mağlubiyet sonrası bu iş yürümez diye ahkam kesenler, Henry'nin maç sonunda kupayla Guardiola'ya koşmasından bir ders çıkarmalılar. Doğru adamları, doğru yerde oynatmak ve herkese hakettiği kadar değer vermek aslında "pep"in yaptığı şey, bu da ona 38 yaşında 3 kupa kazanarak kariyerine muhteşem bir başlangıç yapma şansı verdi. 13 yaşında geldiği takımda oyunculukla sayısız başarılara imza atıp, sonrasında kariyerinin ilk yılında 3 kupa kazanmak inanılmaz bir başarı. Bundan önce bu başarıyı gerçekleştiren beş isim var (Miguel Munoz, Trapattoni, Cruyff, Ancelotti ve Rijkaard) artık "pep" de bu isimlerin arasına katıldı.
Maçın adamı Xavi seçildi, takımı yönlendirmesi, ortasahada Iniesta'yla beraber yaptıkları pres ve verdiği akıl dolu paslarla bunu fazlasıyla haketmişti.
Şampiyonlar Ligi kupasını bundan önce üstüste 2 kez kazanan olmamıştı, bu şeref United'a da yar olmadı. Maç sonu Guardiola'nın kupayı Maldini'ye ithaf etmesi de oldukça şık ve anlamlıydı. Seneye final Madrid'de... Perez neler düşünür acaba. Real Madrid'in erkenden veda ettiği bir turnuvada olur da Barcelona final oynarsa neler olur, hayali bile güzel.
Bir seneyi daha kapattık. Postu da Koeman'ın sözüyle bitirelim."Bu sezonun en iyi futbol oynayan takımı kupayı aldı, bu dünya futbolu açısından sevindirici bir gelişme"

Hiç yorum yok: