29 Kasım 2010 Pazartesi

Ali Sami Yen’de Son Derbi

20101128.193645_IST436_1468436

Beşiktaş, dün Ali Sami Yen’de son yılların en zayıf Galatasaray’larından biriyle oynadı. Uzun zamandır kazanamadığı Ali Sami Yen’e de galibiyetle veda etmiş oldu. Bu açıdan tabii ki büyük bir onur ama sonuç kimseyi yanıltmamalı.

Maçta neler oldu?

Yönetimsel sorunları bir tarafa, saha içinde de sakatlık sorunları bulunan Galatasaray, çok önemli iki oyuncusundan eksik çıktı sahaya: Arda Turan ve Milan Baros. Kendi hatası ile ya da yönetimsel zaafiyet nedeniyle kadro dışı kalan Misimovic de kadroda yoktu. Hagi, takımı devreyi geride kapatınca Baros’u devre arasında ısındırarak test etmiş ama sağlıklı görmemiş olacaklar ki apar topar Mehmet Batdal’da karar kıldılar. Kadroda Sabri ve hatta Neill varken Ali Turan’ın sağ bek oynaması bana garip geliyor. Neill’den stoperde zaafiyet olmaması için vazgeçilemeyebilir. Fakat Sabri geride Barış Özbek sağ merkezde oynayabilirdi. Ama Sabri’nin hücuma kattığı enerjiyi Barış katabilir miydi? Sonuç olarak devre arasında Holosko’nun arkasında kalarak yaptırdığı penaltıyla maça nerdeyse Beşiktaş’ın önde başlamasını sağlayan Ali Turan yerini Mehmet Batdal’a bıraktı. Bu değişiklik beke Sabri’yi gönderdi. Önüne de Pino geldi. Bu değişiklikle bekteki zaafiyeti gideren Gheorge Hagi, bu sefer Pino’dan aldığı faydayı minimuma indirdi. İlk yarıda zaman zaman deplase olup gol atabilmek için etkisiz noktalarda topu alan Pino, buna rağmen Galatasaray’ın ilk yarıda bulduğu her pozisyonun içindeydi. Ama ikinci yarı geriye gelmesiyle bu değişti. Değişiklik bir artı bir eksi getirdi.

İlk yarıda attığı golün etkisyle topun kontrolünü kaybeden Beşiktaş, tamamiyle defansif bir görüntü verdi. Böyle bir görüntüden Nobre’nin etkili olması zaten beklenemezken, sahada nerdeyse hiç bir şey yapmadan dolaştı o da. Ama ikinci yarıda Beşiktaş’lı oyuncular Nobre’nin kafasına top göndermeyi hatırlayınca o da 2 sefer ağlara kavuşturdu topu, birini hakem vermedi. Burada Nobre ikinci yarıda oynadığı iyi oyunla takdir toplasa da ilk yarıda Beşiktaş hücumu hayal kırıklığıydı. Bobo ve Quaresma gibi hücum hattının iki önemli kontağı kapalı olan Beşiktaş için bu deplasman derbisinde alınan galibiyet önemli. Ama oyun olarak ortaya konan futbol tatmin edici değildi. Sezon başında görülen ışık kararıyor ama tek sorumlusu Schuster değil.

Fatih Tekke olayı

Geldiğinde “iyi giderse çok iyi kötü giderse çok kötü gider” dediğimde Fatih Tekke’nin Schuster’le kavga edeceğini düşünerek söylememiştim. İşin enteresan tarafı Fatih Tekke, oynadığı maçlarda Schuster’in yumuşatılmış haliyle “Ne biçim oynuyorsun” tarzı ile ifade ettiği söylenen memnuniyetsizliği yaratacak kadar kötü oynamadı. Schuster’in Fatih Tekke’ye soğuk bakması hem kendi istediği bir oyuncu varsa onun alınmamasından hem de forvet oyuncusuna ihtiyacı olduğında gelen Fatih Tekke’yi o zaman da sakatlığı nedeniyle oynatamamasından dolayı olabilir. O zamanki yazıda belirttiğim gibi Fatih Tekke muhtemelen yönetime verdiği listede yoktu. Ama cinfikirli yöneticiler ve Fatih Tekke’nin menejeri hem yerli statüsünden dolayı hem de transferin son saatleri olması nedeniyle “bulunsun” gibi bir düşünceyle aldılar ama Schuster alıştıkları teknik adamlardan değil demek ki. Bu sorundan Tekke de Schuster de en az sorumlu olan kişiler.

Maçtan Notlar

Mutlaka söylemek gereken 2 şey var. Birincisi Galatasaray yarı sahasında orta sahaya yakın bir hava topu mücadelesinde Nobre’nin sanıyorum eli Neill’in yüzüne çaptı. Hakem Cüneyt Çakır dolayısıyla faulü verdi. Belki kasıtlı olduğunu düşündüğü için Nobre’ye kart göstermek istediğinden de Neill’in de “no,no” diyerek, olayın kaza olduğunu, karta gerek olmadığını söylemeye çalışması kararı değiştirmese de futbol sahalarında pek karşılaşmadığımız ama hoşumuza giden hareketlerden biri olarak kayıtlara geçmiş oldu.

AA_0453_28112010200608467_R_SPO_20101128000000_IST456

Diğer bahsetmek gereken isim ise şüphesiz ki Cenk Gönen. Rüştü’nün Beşiktaş’ta geçirdiği senelerde faydası olduysa biri Old Trafford deplasmanında kazanan Türk takımları arasına Beşiktaş’ı da sokanlar arasında en büyük pay sahibi olması, diğeri de Cenk. Maç sonunda Nietzche’den alıntı yapan, saha içinde refleksleri çok güçlü, konsantrasyonunu kaybetmeyen bir kaleci. Artı olarak yaşından çok olgun. Beşiktaş’ın kalesinin uzun yıllar sağlam olacağını gösteriyor bu adam.

Guti’nin formasını bir “autoshow”da şaka yollu isteyen Arda’ya ulaştırma çabası da maçla ilgili sanırım en ilginç not. Galatasaray taraftarının yönetim istifa sesi ama Adnan Polat’ın maç sonu röportajında “istifa” kelimesini ağzına bile almaması Galatasaray’ın bir müddet daha kaos halinde olacağını gösterir gibiydi.

Hiç yorum yok: