Dakika : 63, Beşiktaş 2-1 önde. İnönü’de taraftarın havası semada. Fenerbahçe oyundan yavaş yavaş düşerken Matteo Ferrari, Diego Lugano’ya ceza sahası içinde tokadı basıyor. Kırmızı kartı görüyor. Daha önce iki sefer daha –ceza sahası- içinde Lugano’ya benzer penaltı girişimlerinde bulununca sonunda Cüneyt Çakır penaltıyı –haklı olarak- veriyor. Hücum oyuncuları da yorulan Beşiktaş için maç bitiyor…
20 Şubat 2011 Pazar
17 Şubat 2011 Perşembe
Kiev’in gör dediği
Türk takımlarının grupları geçtikten sonra ilk ciddi takım karşısında eridiği gibi bir teori ortaya atmıştım. Dinamo Kiev de teori için turnusol görevi görür demiştim.
Schuster Beşiktaş’ından umudun bittiği maç oldu. Geldiği zaman kendi oyuncularıyla çalışmak istedi ki bu çok doğaldır. Yabancı sınırı gibi bir kısıtlamaya da alışık olmadığından istediği kadroyu kuramadı. Bu maça sadece iki Türk oyuncu ile çıktı Beşiktaş (Hakan Arıkan ve İsmail Köybaşı). Marcio Nobre ve Marco Aurelio sadece kağıt üzerinde Türk oldukları için onları saymıyorum. Gerçi çok fazla Türk oyuncu alternatifi de yok. Schuster yerli oyuncuları tanımadığı için yerli oyuncu transferi yapamadı (Yönetimin getirdiği Tekke’yi saymıyorum). Bu ilk hatasıydı ama gözleri kamaştıran Quaresma ve Guti bunu görmemizi biraz engelledi.
Schuster kendi istediği oyuncularla çalışmak istediği için mevcut yabancılara da hiç sıcak bakmadı. Hatta muhtemel olarak kendisinden önce alınan Hilbert’e de sıcak değildi ama alternatif sıkıntısı nedeniyle mecbur kullanmak zorunda kaldı. Kendisi gelmeden önce takımın en önemli 3 oyuncusu olan Ferrari, Bobo ve Ernst’i sindirdi. Ferrari, sisteme uygun değildi, sezon başında ‘kalemi kırıldı’. Bobo’ya ise sezon ortasına kadar zor dayandı. İddialara göre takımda kalması Demirören’in bastırmasıyla oldu. Son olarak ise Manuel Fernandes gelişi ile Ernst kızağa çekildi. Bugün de sahadan çıkan ilk o oldu, yerine Erhan Güven girdi. Çok iyi olmasa da Fink’i hiç kullanmadı, Holosko’yu hücumda en etkisiz kalacağı sol açığa koydu. Onları da sildi.
En son Toraman-Üzülmez muharebesinde yabancı oyuncularla toplantı yapıp, Üzülmez’in ipini çeken de Schuster oldu. Zaten olmayan yerli alternatif iyice kayboldu. Haklı veya haksız, Tekke’yi de kurban etmişti.
Bu dönemde tek suçlu ya da sorumlu Schuster değildi. Taraftarın da hataları oldu. Quaresma ve Guti göz kamaştırdı ve yalancı bir bahar yaşandı. Ama oynanan umut verici bir futbol vardı, onu da atlamamak lazım. Ama her geçen ay, futbol kalitesi daha da düştü. Diğer taraftan Schuster’i getirenler, düşünenler de sorumlu. Ligin durumunu Schuster’e anlatmaları gerekirdi.
Yıldız futbolcular başta olmak üzere tüm takım da sorumlu ayrıca. Quaresma, ittirmeyle oynayan bir futbolcu. Kendisini gereksiz zorlayarak önemli bir virajda sakatlandı. Diğer taraftan hırsı ve yeteneği tartışılmasa da taraftar şımarttıkça daha çok kendine oynamaya başladı. Bu gece gördüğü kırmızı kart hiç profesyonelce değildi ama o zaten hiç bir zaman profesyonel olmadı. Guti, ligin ciddiyetini bence anlayamadı. Hakemler çok fazla gereksiz diyaloğa girdi. Zaten aklı fikri hep Real Madrid’de, olması da çok normal. O da Schuster sayesinde, emekliliğini rahat geçirmek için geldi. Sertliği de gördükçe verimi her geçen gün azaldı.
Sonuç olarak Schuster’in yakın dönemde başarılı olma şansı zor gibi görünüyor. Bana göre bu takımın kurtuluşu, Türk, genç ve Beşiktaş’ta oynamak isteyen oyuncularla olur ama Schuster varken bu da biraz zor olur. Hocanın gitmesi de bir başka sıkıntı olur. O var diye gelen oyuncular huzursuz olur, yeni gelen hoca başka oyuncular ister falan… Bu sirkülasyonun sonu yok.
15 Şubat 2011 Salı
Delinho
Dün akşam saatlerinde, Beşiktaş resmi internet sitesinden İbrahim Üzülmez’in sözleşmesinin alacaklarını da vererek feshedildiği açıklandı.
10.5 senedir Beşiktaş’ta oynayan; Juanfran’ları, Seric’leri vs. yedek bırakan ve her sezon ortalama 25 maçta oynayan bir adam İbrahim Üzülmez. Futbol olarak geçtiğimiz 2 sezon hariç çok iyi oynadı diyemeyiz belki ama genelde sahanın en çalışkanı ve en hırslısı olurdu. Son yıllarda orta yapmayı öğrendi ama yavaş yavaş sürati ve kondüsyonunu da kaybetmeye başlamıştı. Keza olayın yaşandığı Ankaragücü maçında yenilen golde adamını kaçıran ve yetişemeyen Üzülmez’di. Belki yenilen gol sonrası morali bozulmuş olabilir, Toraman onun için maç içinde bir şey demiş olabilir… Yoksa herhangi bir insanın durup dururken birine saldırması normal değil. Tabii “terlik olayını” da hatırlarsak Toraman ve Üzülmez’in yıldızları pek barışık değil şüphesiz.
Resmi sitede “sportmenliğe aykırı davranış” denmiş. Zaten İbrahim hiç bir zaman sportmen bir futbolcu olmadı. Her pozisyonda hakeme itiraz eden, bir Süper Kupa finali maçında son dakikada Kezman’ı devirip kırmızı kart gören, “maalesef” tarihi Liverpool maçında "Ne oluyor?” demeye gelen Bobo’yu oldukça sert azarlayan hep İbrahim’di. Gerektiği zaman kendi arkadaşına da sert çıkmaktan çekinmeyen biriydi İbrahim. Zaten o yüzden Deliydi lakabı.
Kendisinin bugün 15:00’da basın toplantısı var. Eğer ortaya atılan “soyunma odasına girip Toraman’a yumruk attı” iddiası doğruysa yolu açık olsun. Büyük ihtimalle “futbola devam edeceğim” diyecek. Son yıllarda jübileye en yakın oyuncuydu Beşiktaş’ta. Ben onu hep Sergen’in “İbrahim orta açacaksa koşmuyordum” demesi ve “Orta yapabilsem Real Madrid’de oynardım” vecizesiyle hatırlarım. Başarısızlıkta genelde onun adı hep ortaya atılsa da bir kısım taraftar için önemli bir ikondu. Ben bir türlü sempati duyamadım ama hırsını her zaman takdir ettim. Keşke böyle bitmeseydi Delinho’nun hikayesi, en azından Beşiktaş için.
Güncelleme : Basın toplantısını gördükten sonra yazıya da bir iki not eklemek gerekir. Toplantıya yalnız katılsa İbrahim Üzülmez başka şeyler konuşacaktı ama bunu duyan başkan Demirören de toplantıya iştirak etmiş belli ki. Genelde de toplantıyı o yönetti. Üzülmez söylemek istediklerini net söyleyemedi. Alt metinden okuyabildiğimiz kadarıyla futbola devam etmek isteyen Deli'yi, başkan jübileni yapalım altyapıda antrenörlük yap diye ikna etmeye çalışmış. Kafası karışan Üzülmez'in toplantısı da bu yüzden sekteye uğradı. Ortaya amaçsız ve anlamsız bir basın toplantısı çıktı.
Diğer taraftan Radikal'den Onur Salman'ın söylediği gibi bu toplantıyla Toraman da ateşe atıldı. Sütten çıkmış ak kaşık olmasa da madem böyle bir karar alınmış, keşke net şekilde arkasında durulabilseydi. Başkan'ın "bizi dünya takip ediyor" cümlesi de sıkmaya başladı. Bu noktadan sonra Toraman da sezon sonunda gönderilmeli. Eldeki genç oyuncular ve Hasan Ali, Cenk Tosun gibi futbolcularla yeni bir Beşiktaş yerli kadrosu kurulmalı.
5 Şubat 2011 Cumartesi
Uzun Bir Aradan Sonra...
- Uzun bir aradan sonra ilk yazısı geliyor blogun. Daha öncede böyle aralar vermiştik ama bu kadar değildi o aralar. Bilgisayar başında olmamakla alakası yok yazı yazmamanın, oluyor her insanın hayatında sorunlar işte üşeniyorsun, hallederiz nasıl olsa diyorsun sürekli erteliyorsun. Öyle bir ara işte. Yoksa takip ettiğimiz siteleri her gün takip ediyoruz yine. Yazmadıkça yazılanlar kötüleşiyor. Bu yazıda kötü bir yazı olacak büyük olasılıkla. Stres atma yeri burası bizim için,arada döküyoruz futbolla ilgili ne varsa içimizi. Bu yazıda dizilerden de bahsedebilirim biraz.