29 Aralık 2009 Salı
Karate Kid Dudek
21 Aralık 2009 Pazartesi
Harry, Harry Kewell
19 Aralık 2009 Cumartesi
Kupa Kalmadı
Katıldıkları bütün kupaları alan bir takım. Epik bir hikaye anlatır gibi anlatmak lazım artık. Barça şüphesiz Dünya Kulüpler Şampiyonasının da favorisiydi. Son dakikaya kadar geridelerdi ama. Baskıya rağmen ataklardan sonuç alamadılar, bu sefer olmayacak mı derken son dakikada Pedro çıktı, golünü attı. Maç uzadı. Shaktar’a da Süper Kupa’da uzatmada atıp Kupa getirmişti Pedro hatırlatalım.
Talih dönünce bir kere Estudiantes için yapacak bir şey kalmadı. Messi bitirdi işi uzatmada. Estudiantes’in kritik pozisyonları var son dakikada ama o kadar bekleyince pozisyonları yaratmak için futbol şansı da gülmüyor işte.
Barça varsa rekabet olmuyor.
Saldır JM
AC Milan (İtalya) | M.United (İngiltere) |
Stuttgart (Almanya) | Barcelona (İspanya) |
Olympiakos (Yunanistan) | Bordeaux (Fransa) |
Inter (İtalya) | Chelsea (İngiltere) |
B.Münih (Almanya) | Fiorentina (İtalya) |
CSKA Moskova (Rusya) | Sevilla (İspanya) |
Lyon (Fransa) | Real Madrid (İspanya) |
Porto (Portekiz) | Arsenal (İngiltere) |
18 Aralık 2009 Cuma
Galatasaray - Atletico Madrid
Kura öncesi Hamburg veya Bilbao'nun gelmesini çok istiyordum. Bana en büyük hayal kırıklıklarını yaşatan 2 takımdır bunlar. Burak Akdiş'in son dakikada kaçırdığı vuruş sonrası televizyonun önüne kendimi nasıl attığımı hala hatırlarım. Hamburg'dan bahsetmeye zaten gerek yok. Kura çekimini izleyemedim ama anında telefonla haber verdi arkadaşlar. Bu turu geçersek Everton-Sporting galibiyle oynayacağız. Zorlu bir yol bizi bekliyor Avrupa Ligi'nde.
17 Aralık 2009 Perşembe
500 # Xavi
Xavi, dün oynadığı Atlante maçıyla beraber Barcelona forması ile 500.maçına çıktı. 11 yaşında merhaba dediği Barca altyapısından yükselerek dünyanın en iyilerinden birisi arasına adını yazdırdı. Xavi'nin Barca formasını giydiği ilk maç 18 Ağustos 1998'de Mallorca ile oynanan İspanya Süper Kupası maçıydı. Çıktığı ilk maçın 16.dakikasında Barca kariyerinde ilk golüne imza attı. Maçı ise 2-1 kaybettiler Hector Cuper'in Mallorca'sına. Guardiola'nın ayrılmasıyla orta sahanın liderliği Xavi'ye devir oldu. 04-05 sezonunda ise 2.kaptan oluyordu. İstikrarın sözlük anlamının karşılığına adını yazabileceğimiz isimlerden birisi olan Xavi, ilk senesinde 17 lig maçı toplamda 26 kez Barca forması giydikten sonra sürekli arttırdı bu rakamı. 05-06 yılında geçirdiği sakatlıktan dolayı 5 ay sahalardan uzak kaldı, o sene sadece 22 kez formasına kavuşabildi. Kariyerinin en düşük rakamı bu oluyordu. Barca forması altında toplam 49 golde imzası var ayrıca Xavi'nin. 83 kez giydiği Milli takım formasıyla ise 8 gole imza attı.
Aydın Futbolu Bırakmış
14 Aralık 2009 Pazartesi
Melo?
Radyo Rai 2’nin düzenlediği anketle seçilen ‘Bidone d’Oro’ yani Altın Bidon, Juventus’tan Felipe Melo seçilmiş. 18 bin civarında ki oyun 4200’ünü almış Melo ve Quaresma’yı az farkla geçmiş. Böylece 2004 – Legrottaglie’den sonra listeye giren ilk Juventus’lu oldu.
Quaresma geçen sene aldığı için sanırım sırasını savmış olabilir. Fakat Melo’nun almasını garipsedim. Her hafta Juventus maçı izleyebildiğimi söylemiyorum ama bidon seçilecek kadar kötü performans göstermedi izlediğim maçlarda.
Felipe Melo, Tabata sendromuna yakalanmış olabilir. Tabata kötü futbolcu değil ama Türkiye şartlarına göre yüksek bir bonserevisle geldi Beşiktaş’a. Aynı şekilde Juventus taraftarı da (ve İtalyan futbolseverler) 20 milyon eurodan fazla paraya transfer edildiği için benimseyememiş olabilir Melo’yu.
İlginç bir not daha var; Juve orta sahasında Tiago(3) ve Poulsen’de(8) listeye girmişler. Serie A’da ki en iyi orta saha diyemeyiz yani Juventus’un için.
13 Aralık 2009 Pazar
Borussia Mönchengladbach 5-3 Hannover 96
Sergio Ramos - Guti
12 Aralık 2009 Cumartesi
Antalyaspor 2 - 3 Galatasaray
-Üst üste gelen puan kayıplarından sonra bu maçın kazanılması takım için çok önemliydi. Rahat kazanılacak bir maçın yaratacağı etki yerine 2-0'dan geri gelerek kazanılan maç ise daha fazla ekstra motivasyon sağlayacaktır takıma.
10 Aralık 2009 Perşembe
Grupların Ardından
Önce yeni sistemle gelen takımlara bakmak istiyorum. En çok merak ettiğim konulardan biriydi bu. Play-Off’larda Şampiyon olan takımların eşleşmelerinden gelen takımlardan sadece Olympiacos gruplardan çıkmayı başardı. Zico’yu takımın başına getiren Olympiacos, Avrupa’da ki Pana karşısında ki ezikliğini atmış oldu. Zico’yu kovan CSKA ise Avrupada başarı için getirdiği Ramos’la yolları ilk 3 maç sonunda ayırdı ve yerine gelen Slutskiy 3 maçta 7 puanla takımı üst tura taşıdı.
Şampiyon olan takımların eşleşmelerinden gelen diğer takımlar şöyle : Maccabi Haifa, Zurich, APOEL, Debrecen.
Bu takımlardan Maccabi Haifa ve Debrecen sıfır puanla tamamladılar grupları. Macar ekibi Debrecen ilk kez Şampiyonlar Ligi gruplarında boy gösterdi. Maccabi Haifa ise en son 2002-03’te gruplarda mücadele etmiş ve 3. olmuş.
Zurich, zor bir grupta 4 puan aldı ve Oly’den sonra ki en başarılı takım oldu. Kıbrıs Rum Apoel ise 3 puan aldı, 2’si Atletico Madrid’den ve 1’i liderliği garantilemiş Chelsea deplasmanından.
Gruplardan sonra genelde konuşulan bir diğer konu ise süprizlerdir. Üst tura çıkamayan önemli takımlar Liverpool ve Juventus oldu. Liverpool 5 kez, Juventus ise 2 kez bu kupayı kazanmışlardı tarihlerinde. Yine tarihinde kupa kazanan Marsilya 3. oldu. Fakat önünde ki takımlar kupayı en çok kazanan iki takım olunca, bu durum çok süpriz olmadı.
Marsilya’dan bahsetmişken Fransızlar için başarılı geçtiğini söylemek gerek grupların. Lyon ve Bordeaux gruplarından çıktılar. Hatta Bordeaux görece zor bir grupta olmasına rağmen grupların en çok puan(16) toplayan takımı oldu.
Beşiktaş’tan grupların başında beklentimiz İnönü’de alınacak maksimum puan ile üst turu zorlaması ve Avrupa Ligine devam etmesiydi. Fakat İnönü’de alınan sıfır puan ile grup sonunculuğu geldi. İç sahada maç kazanamazsan Avrupa Ligine bile gidemezsin.
İşin sonunda İngilizler (Liverpool), İtalyanlar(Juventus), İspanyollar (Atletico Madrid), Almanlar (Wolfsburg) ve Fransızlar (Marsilya) birer fire vermiş oldular. Rusya’dan CSKA, Portekiz’den Porto ve Yunanistan’dan Olympiacos ise üst düzey liglerin dışında ki liglerden üst tura çıkanlar.
Son 16’ya kalanlar : Manchester United, Chelsea, Arsenal, Barcelona, Real Madrid, Sevilla, Inter, Milan, Fiorentina, Bayern Munich, Stuttgart, Lyon, Bordeaux, CSKA Moscow, Porto, Olympiacos.
8 Aralık 2009 Salı
Fifa Yılın Futbolcusu 2009
3 Aralık 2009 Perşembe
Zlatan # 9
Dün gece Xerez maçına sonradan girdi Zlatan. Ben uykuya yenik düşmek üzereyken yine kendisine özgü hareketlerinden birisine imza atarak, uykuyu kaçırttı. Hakemin faul vermesine de büyük tepki gösterdi. Hakem doğru kararı verdi ama o ayağın o kadar havaya nasıl kaldırıyorsun diye sormak lazım Zlatan'a. Blogda Zlatan'la ilgili attığım postlardan birisinde bu tarz resimlerine yer vermiştim zaten, adam kariyerinin başından itibaren yapıyor bu hareketleri.
Kazanmak Zorunda Olmak
Cumartesi 21.45’te İtalya’da ki klasik rekabetlerden biri yaşanacak, Derby d’Italia. Ertesi gün ise dikkat çekici bir derbi daha var, Derby della Capitale.
İtalya derbisinin en önemli özelliği iki takımın da tarihinde ligden düşmemiş olmasıydı fakat Calciopoli ile bu durum tarih oldu. Yine de popülaritesi devam ediyor. Diğer taraftan Roma’lıların maçının ise tribünsel açıdan daha ateşli olması beklenebilir.
Kazanmak zorunda olmak, bahis aleminde sıkça kullanılır. Derbileri kazanmaya herkesin ihtiyacı vardır ama taraflardan biri genelde daha zor durumdadır ve kazanmak onlar için tek çıkıştır.
İtalya derbisinden başlarsak. Juventus, önce Fransa’da Bordeaux’ya sonra da Sardinya Adasında Cagliari’ye mağlup oldu böylece Torino’ya eli boş döndü. Şimdi önlerinde iki önemli maç var. İtalya Derbisi ve Şampiyonlar Liginde Bayern Munich maçı. İki maç da Torino Olimpico’da. Ligde oldukça geride kalan Juventus kazanmaktan başka çaresi olmayan taraf. Ya 3 puan alınır yola devam edilir ya da puan kaybedilir ve Ferrara eleştiriler altında Bayern maçına çıkar.
İtalya derbisi için kim kazanır anketi var gazetta’da. Ulaşmak için tıklayın.
Şu anki duruma bakarsak 54292 kişinin %84’ü Inter’in kazanacağını düşünüyor. Demek ki Juventus taraftarı henüz anketi keşfetmemiş.
Şimdiye kadar Serie A’da oynanan maçlarda 79-55 Juve üstünlüğü var, 45 maç berabere bitmiş. Ayrıca bu iki takım Serie tarihinin en çok gol atan iki takımı.
Başkentte ise kazanmak zorunda olan taraf kesinlikle Lazio. Roma için en iyi zamanını yaşıyor diyemeyiz ama Lazio kesinlikle en kötü zamanlarından birini yaşıyor. Ligde sadece ilk 2 hafta kazanmayı başarabilen Lazio o zamandan beridir galibiyet göremedi. ( Serie A’da 14 maç haftası geride kaldı )
Dün akşam UEFA Europa League’de Red Bull Salzburg’a 2-1 yenilerek kupada üst tura çıkma şanslarını da yitirdiler. Taraftarların hava alanında ki protestosunu Rocchi ‘deribiyi kazanacağız’ diyerek geçiştirmiş. Teknik direktör Ballardini için işlerin çok iyi gittiğini söyleyemeyiz. Açıkça görülüyor ki hafta sonunda alınacak bir mağlubiyet ile Lazio yeni hoca aramaya başlar.
Lazio ve Roma arasında Serie A’da oynanan maçlarda ise Roma’nın üstünlüğü var : 43-33. 54 maçta ise beraberlik bozulmamış ki ilginç bir istatistik.
Derbide en fazla oynayan oyuncu ise Francesco Totti. 27 kere Başkent derbisinde sahaya çıkmış. Hafta sonunda da sahada olabilir. Hala Lazio'da oynayan Sebastian Siviglia ise kısa bir dönem bile olsa Roma forması da giymişti.
Hafta sonunda ihtiyacı olanlar kazanabilecek mi? Ballardini ve Ferrara için zor maçlar. Bizim içinse güzel iki derbi ile keyifli bir hafta sonu.
30 Kasım 2009 Pazartesi
Huntelaar
Hollanda liginde ki süper istatistiklerinden bahsetmeye çok gerek yok bu adam için konuşurken. Çünkü orada ortalama bir golcü bile formunu bulduğu zaman potansiyelinin üzerinde oynayabilir. Alfonso Alves ve Mateja Kezman ilk aklıma gelen örnekleri bu durumun. Klaas-Jan Huntellaar’da bu durumun örneklerinden biri olma yolunda ilerliyordu.
Real Madrid’de forma şansı az bulan Huntelaar’ı Florentino Perez diğer Hollanda’lılar gibi göndermek istiyordu. Bir kaç Alman takımı için ismi geçse de Dzeko’yu alamayan Milan’ın yolunu tuttu Hollanda’lı sonunda. Zaten geldiği zamandan beri çok huzurlu değildi Madrid’de. Önce Şampiyonlar Ligi kadrosunda yer bulamadı, sonra da fazla forma şansı bulamadı.
Fakat işler İtalya’da da çok yolunda gitmiyordu düne kadar. Çok fazla şans bulamayan Huntelaar, şans bulduğu maçlarda da çok etkili olamıyordu. Zaten saha içinde çok faydalı bir oyuncu olduğu söylenemez Huntelaar’ın. Onun işi sadece gol atmak. Fakat bu gol atma işini de yapamayınca rotasyonda Filippo Inzaghi’nin bile arkasında kalmıştı
Dün Catania deplasmanı Milan için oldukça önemliydi. Bu önemli deplasmanda 85. dakikaya 0-0 giren Milan’da son umut olarak Huntelaar’ı oyuna aldı Leonardo. İşte o Huntelaar uzutma dakikalarında 2 gol atarak takımına maçı kazandırdı. Milan’da bu galibiyet ve Juventus’un Sardinya adasından mağlup dönmesi ile 2. sıraya yükseldi.
Huntelaar çok fazla özellikleri olan bir futbolcu olmasa bile golcü kimliğiyle kulübede değil sahada görmek istediğim futbolculardan. Uzatmalarda attığı iki gol ile Serie A’da haftaya damga vuran futbolculardan biri oldu.
Barcelona 1 - 0 Real Madrid
Haftalardır merakla beklenen maç Barcelona'nın 1-0'lık galibiyetiyle sonuçlandı. Ronaldo-Messi ve Zlatan'ın durumları, oynayıp-oynamayacakları merakla bekleniyordu. Pep, Zlatan'ı yanında tutarak başladı maça. Madrid cephesinde ise Ronaldo sahadaydı. 2 aydır top oynamayan ve sadece 20 dakika Zurich karşısında maça çıkarak bu maça çıktı Portekizli yıldız. İstediklerini sahaya bir türlü yansıtamadı bu yüzden. Sakatlığı, temposunu oldukça etkilemiş doğal olarak. Real için maçın anahtarı doğal olarak Xabi-Lass ikilisinin performansları olacaktı. Özellikle ilk yarıda inanılmaz bir efor sarf ettiler Barca'nın pas kanallarını kesmek için. Arkadaşlarının da yardımlarıyla bu işte başarılı oldular. Kazanılan toplar hiç ayakta oyalanmadan Kaka önderliğinde ileriye hızla taşınınca pozisyonlara giren taraf Real Madrid oldu. Kaka'nın Ronaldo'ya çıkardığı ve Portekizli'nin kaçırdığı pozisyon maçın kırılma anıydı. Herkes gibi bende Kaka'nın oradan ayağının içiyle topu köşeye yuvarlamasını bekliyordum. Marcelo için bir şeyler yazmam gerekiyor içimde kalmasın şu maç sonucu. İlk 11 oyuncusu olduğunu düşünmüyorum Real Madrid'de. Zaman zaman iyi,harika dedirtecek performanslar sergileyebilir ama genel olarak nerede duracağını bilmeyen ve bugün Ramos'un golde yaptığı hatayı sıkça tekrarlayan bir adam Marcelo kendi kanadında. Bu takım için en fazla yedekler arasında alternatif olarak düşünülmesi gereken bir isim. Devre arası transfer döneminde o bölgeye bir takviye yapılacaktır, sene başından beri söylüyoruz. Gerçi bugün Messi'nin etkisiz hale getirilmesinde Arbeloa ile iyi iş çıkardı ama ileride topları ezmekten başka bir iş yapamadı. Real'in bu tarz bir sistemle oynayacağı maç sayısı da çok fazla değil sezon boyunca. Defansif olarak en etkili Marcelo performanslarından birisini izledik bugün.
29 Kasım 2009 Pazar
Puyol
Açık ara maçın adamı oldu Puyol, El Clasico'da. Kendisini ölümüne topun önüne attığı 3 pozisyon var ki bir defans oyuncusunun yapacaklarının üst sınırıydı o pozisyonlar. Uzun zamandır gördüğüm en mükemmel stoper performansıydı. Maç boyunca sadece 1 kez sağ bekte Ronaldo ile bire bir yakalandığında geçildi onun haricinde duvar gibiydi Puyol. Barca'nın galibiyetinin 1 numaralı mimarı oldu Kaptan. Maçla ilgili daha ayrıntılı yazacağız ama bu maç için özel bir mesajın olması gerekirdi Puyol için.
26 Kasım 2009 Perşembe
Cristiano vs Messi
Clasico'ya doğru görseller hazırlanmaya devam ediliyor İspanyol basını tarafından. Bu sefer görseli hazırlayan As. Ronaldo ve Messi'yi karşılaştırmışlar hazırladıkları görselde. Başarıları-kazandıkları ödüller, kariyer istatistikleri ve biyografilerinin yanı sıra video görüntüleri ile desteklemişler. Neredeyse İspanyol gazetelerinin hepsinin internet sitesinde El Clasico'ya ilişkin bu tarz görseller var. Bir gün bizim gazetelerimizin internet sitelerinin derbi öncesi milleti gaza getirecek haberler yerine bu tarz emek gerektiren işler yaptıklarını görürüz umarım.
El Clasico'ya Doğru
Büyük maç Pazar akşamı oynanacak. O zamana kadar idare etmemiz için Marca yine harika bir sayfa hazırlamış bizlere. Daha önce Aguero, Ronaldo ve Kaka için bu tarz sayfalar hazırlamışlardı. Bu kez hazırladıkları sayfada Real ve Barca oyuncuları arasında seçim yaptırıyor bizlere. Seçim sonucunda oluşan karma takımı görünce Pazar akşamını beklemek çok daha zor olacağa benziyor.
23 Kasım 2009 Pazartesi
Kadro Dışı
Kadro dışı kalan futbolcu ne yapar?
Kadro dışı kalan futbolcu, bir çok kez şahit olduğumuz üzere takımla birlikte çalışmaz. Alışık olduğumuz söylemle kendisine tahsis edilen antrenör ile alt yapı tesislerinde falan çalışır.
Nerden çıktı bu peki?
Dün Kasımpaşa, Trabzonspor’u 3-1 mağlup etti. Zaten bileti kesilmek üzere olan Hugo Broos, bu maçla elveda dedi Trabzonspor’a. Başka bir haber daha geldi Trabzonspor camiasından.
Egemen, Song, Sylva, Gökhan Ünal ve Engin Baytar kadro dışı bırakılmıştı.
Bu akşam yapılan antrenman’da bu kadro dışı kalan futbolcular Mehmet Ali Yılmaz tesislerine gelip takımdan ayrı çalışmışlar.
Yönetim Kurulu ise bugün bu oyuncular ile ilgili şu açıklama yapılmış internet sitesinden;
‘’Bu arada yapılan değerlendirme sonucunda takıma katkıları açısından büyük beklenti içerisinde olduğumuz oyuncularımız Egemen Korkmaz, Rigobert Song, Tony Sylva, Gökhan Ünal ve Engin Baytar’ın sezon başından beri ve özellikle de son maçtaki formsuzlukları sebebiyle bir süre özel çalışmaları uygun görülmüştür. Bu oyuncularımızın eski performanslarını kazanarak yeniden takıma katkı sağlaması yönündeki beklentimiz sürmektedir. Alınan karar gereğince gündeme gelen kaptanlık konusu ve kadrodan ayrı çalışacak olan oyuncular hakkındaki nihai karar yeni göreve başlayacak olan teknik direktörün tasarrufuna bırakılacaktır.’’
Yani Ünal Karaman gelin oynayın derse, bu oyuncular sadece 1 gün kadro dışı kalmış olacaklar.
Sadri Şener’in aslında bu kararı bir anlık sinirle verdiği söyleniyor, yani bu oyuncuların kadro dışı olması çok uzun sürmeyebilir.
Aslında Trabzonspor’un bu sezon neden geçen sezondan kötü durumda olduğunun göstergesidir bu anlık verilen kararlar, bana göre.
Son 56 yılın en kötü Atletico Madrid’i
Sanchez Flores ise henüz galibiyetle tanışmış değil. Tabi Marbella maçlarını saymıyorum, o iki maçı kazanmıştı Atletico Madrid ama ağır siklet farkı var.
Athletic Bilbao deplasmanında mağlup olmaktan kurtulamayan Atletico, Vicente Calderon’da ki Real Madrid maçında ise son dakikalarda hareketlense de derbide yine mağlup olmuştu.
Eğer tribünde olduğu ve 1-1 berabere biten Mallorca maçını saymazsak ( ki hatırlarsak 9 kişi Mallorca 90. dakika da gol atıp maçı berabere bitirmişti ) Flores ligde yoluna 0/3 ile devam ediyor. Ama onu suçlamak zor. Çünkü elinde belki La Liga’nın en kötü defansı, kafası karışmış Kun Agüero ve hakkında yorum dahi yapmak istemediğim kadar dağınık bir orta saha var.
Özellikle böyle zor bir deplasman galibiyetine oldukça ihtiyaç duyulan bir durumdaydı Atletico ama son dakikada Pablo’nun yaptığırdığı saçma penaltı ile 1 puan dahi alınamadı maalesef.
Ligde önümüzde ki hafta Espanyol ile Vicente Calderon’da karşılşacak Atletico ve artık bu durumdan kurtulmak için yapılacak tek şey sadece ne şekilde olursa olsun kazanmak. Hatta Şampiyonlar Liginde hafta arası Kıbrıs adasından galibiyetle dönerse takım, büyük moral olur.
1953/54 LA LIGA
22 Kasım 2009 Pazar
Tottenham 9 - 1 Wigan
21 Kasım 2009 Cumartesi
19 Kasım 2009 Perşembe
2002'nin Tekrarı Olsun
Dünya Kupası'na katılan takımlar bu gece oynana maçlar sonunda belli oldu. Mısır-Cezayir maçı, Rusya'nın ilk maçın son anlarında yediği golle avantajını kaybedip 2.maçta elenmesi konuşulacak olaylardan. En fazla dikkat çeken ise Fransa-İrlanda eşleşmesinin 2.maçı oldu. 1-0'ın rövanşında karşı karşıya geldi iki takım. Keane'in golüyle uzatmalara giden maçın 103.dakikasında Henry'nin asisti geceye damgasını vurdu. Topu eliyle düzeltip, Gallas'a çıkartan Hnery takımını finallere taşırken belki çok önemli bir işe imza attığını düşünüyordu ama çok büyük bir sempati yitirmiş oldu futbolseverlerin gözünde.Domenech'in Fransa'sına zaten çok sıcak bakmıyorduk, şimdi tek isteğim 2002'de yaşadıkları hayal kırıklığını 2010'da tekrar yaşamaları. Gol atamadan geldikleri gibi gitmelerini bekliyorum kendi adıma.
Yazık ...
Salsa'nın ve Mali'nin bloglarından öğrendik bugün olan olayları resimleriyle-videosuyla. Cemal'in oynamaması gereken maçlarda Tufan'ın forması ile oynamasını kim akıl ettiyse tebrik ediyorum. Cemal Nalga, bizim takımın Lebron James'i falanda bizim mi haberimiz yok. Bir hazırlık maçında Cemal'i oynatmaya nasıl ihtiyaç duyabilirsiniz hemde bir klübün adını karalama, taraftarlarının yüzünü eğme pahasına. Zaten aldığı cezayı hazırlık maçlarında çekiyor-orası daha ilginç - sen adamı kalkıp başka isim altında oynatıyorsun. Bırakın cezası bitsin, o gün bu kararı verenler ne kazandıklarını, kimi kandırdıklarını düşünüyorlardı acaba. Maçtan hiçbir video-resim görüntüsünün bulunmayacağını falan düşündüler galiba bu skandala imza atanlar. Galatasaray adına kara bir leke olmuştur bu olay, yayında ve yapımda emeği geçenleri tekrar tekrar kutlamak gerek.
Adnan Polat'ta gerekli kutlamayı yapmış gözüküyor bu kişilere zaten.
18 Kasım 2009 Çarşamba
Geçmiş Olsun Kaptan
Futbolcumuz Arda Turan’ın burun akıntısı, ateş ve genel halsizlik şikayetleri ile başlayan sağlık sorunu için yapılmış olan testlerinin bugün çıkan sonuçlarında H1N1 test sonucunun pozitif olduğu saptanmıştır. Futbolcumuz konuyla ilgili detaylı olarak bilgilendirilmiş olup, başlanan tedavisine düzenli bir şekilde devam edilmektedir.
Sağlık durumu iyi olan ve istirahata alınan kaptanımızın, takımdan ayrı olarak, 23 Kasım Pazartesi gününe kadar özel tedavisine devam edilecektir.
Galatasaray Futbol A.Ş.
http://www.galatasaray.org/futbol/futbol_as/haber/5359.php
Çok fazla endişelenmemek gerek açıkcası ama insan tedirgin oluyor doğal olarak. Geçen hafta okulda arkadaşım çok kötüyüm beni revire götür diyince götürmüştük mecburen. Hastaneye sevk ettiler, domuz gribi teşhisi kondu hastanede. 1 hafta dinlen, evden dışarı çıkma vs. tarzı önerilerle atlattı arkadaşım gribi. Çok ayrıntılı bilgi sahibi değilim hastalık hakkında- yaşadığım bir olaydan örnek veriyorum,içimi rahatlatmak için belki- ama Kaptan'da atlatacaktır bir an önce bu hastalığı. Sporcu bünyesi böyle bir hastalığı daha rahat atlatacaktır. Bu aralar sporcuların domuz gribi olduğu haberlerine sıkça rastlıyoruz. En son Maliano yazmış blogunda.
Kaptan'a geçmiş olsun diyoruz. Çok önemli bizim için her anlamda.