3 Haziran 2009 Çarşamba

Final Serisi : Los Angeles Lakers - Orlando Magic


NBA'in tatile girmesine çok az bir süre kaldı, önümüzde tadını çıkarabileceğimiz en fazla 7 maç var. Bunların nasıl gelişmelere açık olduğuna dair biraz beyin fırtınası yapalım:

Öncelikle Lakers, Houston serisinden beri formsuz ancak gitgide toparlamaya başladılar. Ayrıca istim üstündeki Denver'ı 4-2 ile geçtikleri için moralman üst seviyedeler. Orlando ise önceki turların finale inanılmaz formda geliyor. Philadelphia ve Boston karşısında tanınmayacak durumda olan takım Cleveland karşısında kendini buldu. İki sezondur 4 kısalı sistemi normal sezonda başarıyla oynayan Orlando, belki de bu zaman dilimi içindeki en formda olduğu dönemden geçiyor. İçerde Dwight Howard boyalı alanı domine ederken, geri kalan 4 kişi rakip potayı adeta üçlük bombardımanına tutuyor. Bu sistemin mükemmel bir şekilde işlemesindeki önemli bir sebep de, Cleveland'ın bu yapıya karşı eşleşmede yaşadığı sorunlardı. Lakers bu yönden çok daha avantajlı. Kısaca eşleşmelere bakarak bunu değerlendirelim.

Fisher - Alston: Bu ikili için aslında denecek tek bir şey var, atalarımız iyi söylemiş: Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş. Playoff'ların genelindeki en formsuz, en güven vermeyen 2 guard finalde karşı karşıya geliyor. İşin ilginç yanı basketbolda "Oyun kurucun kadar konuşursun" diye klasik bir deyiş vardır. Finaldeki iki takıma baktığımda da dikkatimi çeken şey, bu pozisyonun iki tarafın da en zayıf halkası olduğu. Açıkçası bana göre denk bir eşleşme, Alston-Fisher ikilisinden hangisi bulduğu boş üçlükleri daha iyi değerlendirirse, o takımına daha çok katkı sağlayacak. İki tarafın da ufak da olsa kullanabileceği avantajlar var. Alston, Fisher'ın yaşlı ayaklarının yavaşlığına karşı penetre edip ekstra sayılar bulabilir. Ancak öte yandan Fisher'ın sahadaki en tecrübeli iki oyuncudan biri olduğunu söylememiz gerek. Bu tecrübesini önceki turlarda göremedik ancak final baskısının altında ezilmeyeceğini biliyoruz en azından.


Lee-Kobe eşleşmesinde aslında söylemeye gerek yok ama burada Lee'nin avantajlı olduğunu düşünmeyen yoktur zannedersem. Tabii işin şakasını bir yana bırakırsak, Lee ve dolayısıyla Orlando'nun (Dwight Howard faktörü ile), Kobe'yi, Danthay Jones-Denver ikilisinden daha iyi savunacağını düşünüyorum. Kobe bence, en azından Denver serisindeki gibi her maç 40'lı sayıları zorlayamayacaktır. Üstelik Lee'nin çaylak olması bile bu fikrimi değiştirmiyor. Kendisi sanki 3-4 yıllık tecrübesi varmış gibi oynuyor. Tabii ki hücumda bazen hataları oluyor ancak işin savunma tarafında gerek ayaklarının çabukluğu gerek öngörüsü ile rakiplerinin önünde kalabiliyor. Bu, benim Lee'nin Kobe'yi yavaşlatacağını düşündüğüm anlamına gelmiyor. Yanlızca Denver serisi ile karşılaştırırsak, Kobe'nin daha sakin bir seri geçireceğini düşünüyorum. Ancak bahsettiğimiz adam NBA'in en iyi skoreri sonuçta, en sakin halinin bile neler yapabildiğini söylememe gerek yok. Orlando hücumunu ele alacak olursak, Kobe'nin zorlanmayacağı aşikar. Fakat, eğer Hidayet belli bölümlerde coşarsa, değişiklik olsun diye kısa süreler Kobe'yi Hidayet'in başına verebilirler diye düşünüyorum. Sonuçta Ariza da dahil olmak üzere, Lakers'ın en iyi savunmacısı bence Kobe'dir.


Ariza ile Hedo'nun kıyasıya mücadelesine sahne olacak eşleşmede ise, Hedo'nun üstünlük kurmasını eminim hepimiz normal karşılarız. Ancak onu savunacak olan Ariza'nın son derece atletik ve çabuk bir savunmacı olduğunu unutmamak gerek. Hedo'nun boy avantajı olsa da Ariza bu avantajı ayak çabukluğu ve atletik yetenekleri ile minimuma indirebilecek kapasitede. Hedo'nun defansta yapması gereken ise çok basit; Ariza'nın mümkün olduğunca az boş üçlük bulmasını sağlamak... Tabii bu iş kağıt üstünde göründüğü kadar kolay değil. Hedo, Kobe'ye veya Gasol'e yardıma gittikten sonra Ariza'nın boş üçlükler bulacağını söylemek pek kahinliğe girmez. Ariza hücumda kendi pozisyonunu kolay kolay yaratan bir oyuncu değil, o yüzden Hedo'yu çok yoracağını sanmıyorum. Ancak Orlando'nun Howard'dan sonra ikinci en önemli olan adamı olan Hedo'yu, Ariza'nın ne kadar iyi durduracağı serinin kaderini belirleyen unsurlardan biri olacaktır.

Geldik serinin bana göre en önemli eşleşmesine; uzun forvetler. Magic'in Cavaliers'ı deyim yerindeyse dağıtmasını sağlayan pozisyon. Bunun nedeni tabii ki daha önce belirttiğim gibi, Cavs'in bir 3 numara gibi oynayan Lewis'e karşı hücumda sayı bulamamasıydı. Ancak Lakers'a şöyle bir bakacak olursak, içerden Lewis'in üstünden skor üretimine çok iyi katkı verebilecek bir opsiyon olan Gasol'e sahipler. Magic'in bu 4 kısalı oyun sistemini cezalandırmanın en iyi yolu için anahtar ellerinde. Ayrıca eğer bu yöntem işe yaramazsa, bir başka alternatifleri daha var: Lamar Odom. Belki de NBA'de, Lewis gibi kısa 4 numaralara karşı en iyi çözümlerden biri kendisi. Üstelik sadece bu tip oyuncuları savunmakla kalmıyor, onlara karşı hücumda da üstünlük kuruyor. Uzun kolları ve post hareketlerini kullanarak boyalı alandan sayılar bulabilen bir isim Odom. Kendisi kenardan gelecektir ancak yine en az 30 dakika civarlarında almasını beklemeliyiz bu seride. Son olarak yeniden Gasol'e dönelim. Kendisi, uluslararası düzeyde oynadığı maçları düşünecek olursak Lewis'ten çok daha tecrübeli, ayrıca geçen sene kariyerine bir de NBA finali eklediğini unutmamak lazım. Bu tecrübenin üstüne ufak tefek İspanyol hinliklerini de eklemeyi unutmayalım. Kısacası bana göre Lakers'ın, Orlando sistemini alt üst edebilecek opsiyonları var ve bunları sonuna kadar kullanacaklardır. Cleveland'ı yıkan 4 şutörlü sistem, belki de Magic'in Lakers'a karşı en zayıf halkası bile olabilir... Burada tek birşey, kafamda bazı soru işaretlerinin oluşmasına neden oluyor: Odom'un oyunda olduğu dakikalarda, Bynum'ın yine formsuz ve kötü olacağını düşünürsek, Howard uzun süreler boyunca Gasol ile eşleşecektir. Bu tip bir eşleşmede İspanyol oyuncunun ne kadar yıpranacağı ve Howard'ın bu dönemde takımına ne kadar `itici güç` vereceği çok önemli olacaktır bana kalırsa. Orlando dezavantajlı gibi gözükse de, Odom'un sahada olduğu dakikalarda Howard'dan çok iyi katkı alırsa, durumu kurtarabilir.


Sırada Lakers'ın kanayan yarasıyla, NBA'in en formda pivotunun eşleşmesi var. Kanayan yara derken tabii ki Bynum'dan bahsediyorum. Ocak ayında, sakatlanmadan önceki Bynum olsa, belki de Howard'ın arkasında sağlam durmasını beklediğimi bile yazabilirdim. Ancak özellikle şu son 1 aya baktığımızda, Bynum'ın Howard'ı geçtim Dalembert'i bile tutabileceğinden şüpheliyim. Gerçi Bynum'ın çok sağlam durumda olsa da, bu kadar formda bir Howard'ı ne kadar durdurabileceği tartışılır. Howard çabukluk olarak ligdeki çoğu uzun forvetten bile önde iken, Bynum'ın ayaklarının ona yetişmesi çok zor gözüküyor. Ancak cüsse bakımından ele aldığımızda, Bynum'ın en azından Howard'ın arkasında biraz direnebileceğini düşünüyorum. Bu direnç Howard'ı potanın içine bıraktığı toplar yerine, sevdiği ancak başarılı olamadığı hookshot'ları denemeye zorlayabilir. Cleveland serisinde bunları çok nadir yapıp, daha çok potanın dibinden kolay sayılar bularak beni oldukça şaşırtmıştı kendisi. Bynum'ın fiziksel olarak Howard'la biraz olsun bile savaşması, Magic'e darbe vuracaktır. Zaten Howard'ı durdurmak gibi birşeyin sözkonusu olmadığını hepimiz biliyoruz, ben yanlızca efektifliğinin düşmesinden bahsediyorum.

Lakers-Nuggets serisi hakkındaki yazımda Bynum'ın kendini toparlaması durumunda etkili olacağından bahsetmiştim ama bunu beklemediğimi de eklemiştim. Bu sefer ise Bynum'ın toparlanmasını beklemediğim gibi, bunu başarsa bile hücumda etkili olabileceği bir senaryo yazamıyorum. Karşısında yılın savunmacısı varken ve bu savunmacı NBA'in en güçlü oyuncusuyken. Bunların yanına Final heyecanını da koyunca, gerçekten Bynum'dan umutlu olmak ne derece mantıklı bilmiyorum.

Yedekler kısmına da listelerle girelim. Lakers: Odom-Brown-Walton-Farmar-Vujacic ve belki uzunların Howard'a karşı büyük faul problemine girdikleri dönemlerde; Powell. En çok dakika alacaklar tabii ki Odom ve Walton olacaktır. Odom için uzun forvet kıyaslamasında zaten yazılması gerekenleri yazdım. Kendisi kritik anlarda güvenilecek bir el olmasa, finallerde elleri titreyecek olsa bile bol bol dakika alacaktır. Walton'ı Hidayet'i savunurken göreceğimizi düşünüyorum. Ayrıca Walton'ın üçgen hücumunda yaptığı asistler ile de takımına katkıda bulunabileceğini biliyoruz. Bu iki oyuncunun haricinde gerçek anlamda "önemli" dakikalar alacak 3. bir oyuncu çıkacağını sanmıyorum. Fisher'ın form düzeyinin yerlerde sürünmeye devam etmesi halinde, Farmar-Brown ikilisinden biri kalan dakikaları ondan alacaktır. Ancak NBA finallerinde Magic'i şaşırtacak bir performans sergileyeceğini sanmıyorum bu ikilinin.


Magic'e bakacak olursak: Pietrus-Reddick-Johson-Gortat. En çok dakikayı Pietrus'un alacağını şimdiden söyleyebiliriz. Hücumda inanılmaz formda olduğunu Cleveland'a karşı yakaladığı 14 sayı ortalamasından anlayabilirsiniz. Üstelik bunu %50'den yukarıda bir yüzdeyle yaptı. Pietrus oyundayken, onu tutacak Lakerslı'nın özellikle köşelerden boş üçlük bulmasını engellemesi gerekiyor. Ayrıca kendisini savunmada çok önemli bir görev bekliyor: Kobe'yi yavaşlatmak. Magic ona bu konuda çok güveniyor ancak benim bu eşleşme hakkında şüphelerim var. İstikrarsızlık konusunda kitap yazmış olan Pietrus, özellikle savunmada yaptığı çok kolay faullerle hep dikkatimi çekmiştir. Kendisiyle eşit ayak hızındaki oyunculara karşı üstünlük kursa da, az da olsa yavaş kaldığı eşleşmelerde faul problemine girdiğine defalarca şahit oldum. Ayrıca Kobe'ye karşı en az 4-5 maçını izledim ve aklımda Pietrus'un hemen her seferinde, savunmada başarısız olduğu kaldı. Johnson da bütün playoff'lar boyunca yaptığı gibi, Alston'dan arta kalan dakikalarda tecrübesi ve savunmadaki çabasıyla takımına enerji verecektir. Reddick'i yukarıda yazmış olsam da pek dakika almasını beklemiyorum. Gortat'nın ise her maç en az 15 dakika alması gerektiğine inanıyorum. Bu 15 dakikanın 5'inde Howard ile beraber rakibe sertliklerini göstermeleri Magic'in yararına olacaktır. Ancak Stan Van Gundy bu konuda görünüşe göre benden farklı düşünüyor.

Stan Van Gundy demişken, koçlara da değinelim. Dürüst olmam gerekirse, Van Gundy'i çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Özellikle maçların sonlarında çizdiği ve çizemediği oyunlarla beni defalarca hayalkırıklığına uğrattı. En son aklımda kalan LeBron'un son saniye üçlüğü ile kaybettikleri, serinin ikinci maçı. Sadece 1 saniye kalmışken ve son şutu LeBron'dan başkasının kullanmayacağı bu kadar aşikar iken, topu kenardan oyuna sokan MoWill'e baskı yapmanın mantığını kesinlikle anlamıyorum. Ona savunma yapan oyuncunun da LeBron'u kovalaması gerektiğine inanıyorum. Bu sadece bir örnek, ayrıca tecrübesinin de yetersiz olduğunu düşünüyorum, hele karşısında bir tecrübe abidesi, Phil Jackson duruyorken. Ondan da çok az bahsedecek olursam, kendisinin takımın eksiklerine mükemmel bir şekilde yama yapmasına ve rakibin gediklerini çok iyi analiz etmesine gerçekten hayranımdır. Ancak sevmediğim bir yanı vardır. Takımı kötü giderken genellikle benim inanmadığım bir yöntem uygular; mola almaz. Oyuncularının kendi kendilerine ayağa kalkmalarını ister. Dürüst olmam gerekirse, ben bunu anlamakta zorlanırım. Bir takım sahada "imdat" diye bağırıyorsa, kenardan müdahalenin şart olduğuna inanırım. O ise bu müdahaleyi nadiren yapar. Fakat Denver serisinde 2 kere oyuna bu şekilde müdahale ettiğini gördüğümü ve şaşırdığımı da belirtmem lazım.

Kısacası Lakers'ın tecrübesi ve Orlando'yu güçlü kılan sistemi bozabilecek kadro yapısı ile favori olduğunu düşünüyorum. Hele (mümkün gözükmese de) Bynum'ın toparlanması halinde, iyice favori konumuna geçeceklerdir.

1 yorum:

"ISKANDAR LENDERS" dedi ki...

İş Planlama, Ticari ve Kalkınma Finansmanı, Mülkler ve İpotekler, Borç Konsolidasyon Kredileri, Ticari Krediler, Özel krediler, Bireyler, şirketler ve kurumsal kuruluşlar için yıllık düşük faiz oranına sahip Konut Yeniden Finansman Kredileri gibi geniş bir yelpazede finansal hizmetler sunuyoruz. Genel Kredi programımızla aileniz için en iyisini alın ve hayallerinizdeki eve sahip olun. İlgilenen adayların bizimle iletişime geçmesi gerekir
Yalnızca WhatsApp: {+ 44} 7480 729811
Tel .... {+ 44} 7480 729811
E-posta: (iskandalestari.kreditpersatuan@gmail.com)