30 Haziran 2010 Çarşamba

David Silva Man.City'de


Valencia, David Villa'dan sonra diğer yıldızı Silva'yı Manchester City'ye gönderdi. 30-35 milyon euro arası bir bedele transferin bittiğini bildiriyor Marca. Dünya Kupasından sonra sağlık kontrolünden geçip, imzayı atacak İspanyol oyuncu. Zaten borçları dolayısıyla uzun zamandır beklenen bir olaydı iki yıldızın yuvadan uçması bu sene gönderdiler ikisini de. Barcelona veya Real Madrid'e transfer olmasını bekliyordum Silva'nın ama bundan sonra İngiltere semalarında izleyeceğiz kendisini. Valencia'nın bir diğer önemli isimi Mata içinde Barcelona dedikoduları dolaşıyor. Şu ana kadar gönderdiklerinin yanı sıra Soldado-Mehmet Topal-Ricardo Costa'yı da renklerine kattı Valencia.

2010 Güney Afrika : 2.Tur Maçları # 3



- 2.Tur maçları sona erdi. Gana'ya elenen Abd dışında gruplarını 1.olarak bitirip 2.tura çıkan tüm takımlar karşılarına gelen 2.leri eleyerek adlarını çeyrek finale yazdırmayı başardılar.

- Dünün maçlarında Brezilya ve Hollanda rakiplerini beklenenden kolay geçtiler. Gruplarda oynadığı oyunla büyük sempati toplayan Şili, Brezilya karşısında dayanamadı. Dunga'nın Brezilya'sı eskinin show yapan Brezilyaları ile kıyaslanıp eleştiriliyor ama gün geçtikçe Brezilyalı teknik adamın tam bir ''takım'' oluşturduğu gerçeği ortaya çıkıyor. İşin show -artislik yönüne kaçmadan, kendisini öne çıkarmaya çalışmadan oynayan disiplinli ve sonuca nasıl olsa ulaşacağını bilen ilk önce güvenliği elden bırakmayan bir Brezilya izliyoruz.

- Hollanda, Slovakya karşısında gol geç gelse zorlanabilirdi ama Robben faktörü devreye girdi. 1-0'dan sonra kısır bir mücadele vardı sahada, Vittek ile yakalanan pozisyon gol olsaydı Slovakların direnmek, Portakalları yıpratmak için ciddi şansları olacaktı. Ankaragücü'nün ilk maçtan önce bonservisini kaptığı Vittek turnuvayı 4 golle kapadı, Slovakların toplam gol sayısı ise 5 zaten.

- Bugün oynanan ilk maç Paraguay-Japonya maçı 2.turun en silik maçıydı. 120 dakikalık mücadelede risk almadı 2 takımda, bol top kayıplı-orta saha mücadelesi şeklinde geçti maç. Paraguay eğer bir sürpriz yapıp İspanya'yı saf dışı bırakmaz ise kupada en akılda kalıcı görüntüleri Larissa Riquelme ve cep telefonu olacak.


- İspanya'da Villa coşmaya, coşturmaya devam ediyor. Torres'in formsuzluğunda takımın gol yükünü çekiyor ve çekmeye de devam edecek görüntüde. 5 golün 4'ünde imzası var aynen Vittek örneğinde olduğu gibi. Ronaldo'nun Milli takım forması altında uzun zamandır yokları oynaması ve kulüp takımlarındaki hırsının yanına bile yaklaşamaması üzerinde durulması gereken bir durum.

- Ronaldo'nun elenmesiyle Nike'ın harika reklam filmi Write the Future iflas bayrağını çekti. Başrol oynayan tüm isimler teker teker veda ettiler kupaya.(Ribery-Drogba-Cannavaro-Rooney ve Ronaldo) Durumu kurtarmak için Robinho'lu bir reklam çıksa da Messi-Villa ikilisinin olduğu Adidas tarafı oldukça mutludur şu anda. Lanetli reklam olarak hatırlanabilir.

28 Haziran 2010 Pazartesi

Entourage



Yaz dizilerinin en güzeli, hatta benim için dizilerin en güzeli Entourage 7.sezonuyla ekranlara geri döndü. Geçen yazdan beri büyük sabırsızlıkla bekliyorduk kahramanlarımızın geri dönmesini, sonunda o gün geldi. Hala Entourage'den haberi olmayanlar varsa bu yazı kısa bir bilgilendirme yazısı olabilir.

Çocukluktan beri beraber olan 4 arkadaşın Holywood'da yaşadıkları maceraları ve onların renkli hayatlarını konu alıyor dizi. Grubun esas oğlanı görünümündeki Vincent Chase, Holywood'da başarı merdivenlerini yavaş yavaş tırmanmaya çalışan arada tökezleyen yıldız rolünde, birazda umursamaz bir tip olarak karşımıza çıkıyor. Kardeşi Johnny Drama ise bir zamanlar şöhreti yakalamış fakat daha sonradan unutulmuş tv oyuncumuz. Tekrardan şöhreti yakalamaya çalışıyor dizi boyunca. Grubun en akıllı elemanı Eric. E, dediğimiz gibi grubun işlerini çekip-çevirmeye çalışan isim. Diğer isimler kadar sempatik gelmiyor ama E olmasa halleri çok parlak değildi diğerlerinin. Grubun en keyif düşkünü, pek bir işe bulaşmayan hayattan en fazla keyif alan karakteri Turtle. İlk başlarda araba kullanmaktan, partileri organize etmekten başka bir iş yapmayan ve Vince'ın ünü ve parası sayesinde kız düşürmeye çalışan Turtle zaman geçtikçe kendisini ispatlamaya çalışmalarına girişiyor.

Olay bu dörtlünün etrafında dönüyor gibi gözükse de dizinin en efsane karakteri Vince'in menajerliğini yapan Ari Gold. Jeremy Piven'in canlandırdığı Ari Gold hakkında ayrı bir dizi yapılsa en az Entourage kadar izlenir herhalde. İnanılmaz bir hırsa ve oldukça büyük bir egoya sahip Ari Gold, menajerlik görevinin dışında bizim 4'lünün en yakın arkadaşı. En değer verdiği isim-müşterisi Vince. Vince'in başarılı olması için elinden geleni yapıyor. Diyalogları, verdiği tepkilerle kolay kolay anlatılacak bir karakter değil Ari Gold. Jeremy Piven hayat verdiği bu rolle 3 Emmy, 1 Golden Globe kazandı.


Dizinin en güzel ayrıntılarından biri konuk oyuncular. Her an bir ünlü çıkabilir ekranın bir köşesinden. Holywood'da geçen dizide Vince'in oynayacağı filmin yönetmenliğini James Cameron yapıyor ve oynuyor, parti için Jessica Alba'dan evinin anahtarını alınıyor, Ari Gold'un müşterisi Shyamalan ekrana geliyor bir anda. Yolda giderken veya partide başka bir ünlüye rast geliyorlar. En son Matt Damon, Bono ve Lebron James konuk oyuncu olarak katıldı 6.sezon finalinde. Şuradan bölüm bölüm diziye katılan konuk oyuncuların listesine bakabilirsiniz.

Dizide bol bol +18 diyebileceğimiz sahneler çıkabiliyor. İlk sezon hadi ne olacak vs. diye giderken 2.sezonla beraber çıkışa geçiyor ve bağımlı yapıyor izleyenleri. Bir yandan Entourage'in başlaması diğer yandan Entourage kadar olmasa da çerezlik yaz dizisi Hung'ın başlayacak olması ile düzgün bir şeyler izlemekten mahrum kalmamış olacağız.

2010 Güney Afrika : 2.Tur Maçları # 2



Hakem skandallarının damga vurduğu bir gün oldu 2.tur maçlarının 2.günü. İngiltere-Almanya maçı temposuz geçiyor derken bir anda Almanya skoru 2-0'a getirdi. Özellikle 2.goldeki Alman oyuncuların paslaşmaları ile ders olarak okutulacak bir gol ortaya çıktı. İngiltere'nin, Capello'nun takımının auttan gelen bir toptan gol yemeleri ise olmaması gereken bir olaydı. 1-0'dan sonra Almanya, dağıtacak demiştim ama İngiltere'nin attığı golden sonra bir anda Almanya ne oluyoruz moduna girdi. Eğer hakem %100 gözüken golü verseydi çok farklı bir maç izleyebilirdik çünkü yenilen gol Alman oyuncular üstünde kısa süreli bir şok etkisi yaratmıştı. İngiltere'nin en iyi oynadığı bölümde bu araya denk geldi zaten. Mesut-Muller-Podolski-Lahm'ın oyunları Almanya'yı galibiyete taşıdı 2.yarıda ve İngilizlerin gösterdiği en ufak bir direnç-hırs-istek yoktu Almanya'ya karşı 2.yarıda. Capello faktörüne çok güveniyordum ama bir işe yaramadı, İngiltere yine hayal kırıklığı yarattı. Rooney'de karavan bakmaya başlasın bu maçtan sonra.


Arjantin-Meksika maçını ise 2-0'dan sonra izlemeyi bıraktım. İnanılmaz bir ofsayt kararı üstüne moral olarak çöken Meksika defansının basit hatası sonucu maçın sonucu belli oldu. 1-0'a kadar uzaktan kaleyi deneyen, topa sahip olan ve Arjantin'e top yaptırmayan Meksika'nın tüm direnci yerle bir oldu. Rosetti ve yardımcısı pozisyonun açık ofsayt olduğunu bile bile golü verdiler, iptal edemediler golü. Arjantin, yine eleyebilirdi Meksika'yı ama bu kadar kolay, acısız bir eleme olmazdı Rosetti ve yardımcısının skandalı olmasaydı. En azından maçta zevk aldığım kısa bir an oldu. Heinze'nin kameraya kafa atması sahnesini kaçıranlar youtube'dan bulup izlesinler,harika bir andı.

27 Haziran 2010 Pazar

2010 Güney Afrika : 2.Tur Maçları # 1


- Uruguay-Güney Kore maçında tuttuğum taraf Uruguay tarafıydı. Sahneye çıkıp son söz söyleyen Luis Suarez oldu. Özellikle duru 1-1 olduktan sonra yaptığı yanlış son vuruş tercihleriyle şaşırtan Suarez, topu öyle bir yere vurdu ki çıkmazdı o top nitekim çıkmadı da. İkinci yarının başından itibaren anlamsız bir şekilde geride karşıladı Uruguay rakibini. Golü yiyene kadarda karşı sahada en ufak bir etkinlikleri olmadı. Resmen bağırarak gelen golü izledi takım ve kenar yönetim. 1-1'den sonra akılları başlarına geldi ve Suarez'in harika golüyle bir üst tura adlarını yazdırdılar. Kim yenilse, elense yazık oldu diyeceğimiz maçlardan birisiydi. İki takımda gruplardan beri oynadıkları futbolla bir üst turu görmeyi hak ediyordu.


- Günün 2.maçında açık bir favori yoktu ama benim gözümde Amerika daha ağır basan taraftı. Fakat 2006'da 2.tura çıkmayı başaran Gana, 4 sene sonra çeyrek finale adını yazdırıp bunu başaran 3.Afrika takımı oluyordu. 2006'da olduğu gibi Amerika bu turnuvada da son maçını Gana'ya karşı oynadı. 2006'da grubun son maçı yine 2-1'lik Gana üstünlüğü ile sonuçlanmıştı. Gyan'ın gücü, Appiah'ın uzatma dakikalarında yaptığı liderlik, Donovan yine gemiyi kurtarır mı diye beklemek ve hava topu mücadelesinde Kingson-Howard karşılaşması ile akıllarda yer eden bir maç olacak Abd-Gana maçı.

26 Haziran 2010 Cumartesi

Donovan'ın Golü Sonrası


Çok güzel bir videoya rast geldim Youtube'da gezerken. Cezayir karşısında Donovan'ın son dakika golüyle tur atlamış ve grup lideri olarak bir üst tura çıkmaya hak kazanmıştı Abd. Bu gol sırasında çeşitli yerlerde çekimler yapmış Robby Donoho ve harika bir klip ortaya çıkmış o anki duygulardan, gol sevinçlerinden. Bu video direk Euro 2008 maceramızı ve yaşadığımız gol sevinçlerini aklıma getirdi. Herhalde şu videodaki duyguları en iyi biz anlayabiliriz.

Videonun youtube linki için ; tıkla...

25 Haziran 2010 Cuma

Elano = Maicon veya Milito


Fotospor, yine efsanevi bir haberciliğe imza atmış. Inter, Elano'yu almak için Milito veya Maicon'u takasta kullanacakmış. Haberin en can alıcı kısımlarından birisi ise ''resmileşmesi halinde Galatasaray'ın kabul etmesi bekleniyor'' kısmı. Benitez'in bu iki oyuncuya sıcak bakmaması da gerçeklik katmış. Haberi duyurduğu söylenen footboolplaza adresine ulaşamadım Google'da aratınca. Nasıl bir kafada, nasıl bir hayal dünyasında yaşanıyor merak ediyorum bu haberleri yaparken.

2010 Güney Afrika : E-F Gruplarının Ardından



Hollanda, gruplardan rahat bir şekilde çıkmayı başardı 3 maçta aldığı 9 puanla. Asıl mücadele bu dakikadan sonra başlıyor onlar için. Gruptan çıktıktan sonra başarılı bir performans ortaya koyamayacaklarını düşünüyordum turnuva öncesi. Robben'in son Kamerun maçında geri dönüşü oldukça güzel bir haber Portakallar için. Bakalım var olan potansiyellerini ilerleyen turlarda tam anlamıyla yansıtabilecekler mi? Buraya kadar olan bölümde rakipleri sarsamadı Hollanda'yı. Grubun belirleyici takımı Danimarka olacaktı, ilk önce Kamerun'u saf dışı bıraktılar, son maçta ise Japonya ile 2.yi belirlemek için oynadılar. Hak eden taraf kazandı maç sonunda, Japonya 2.sırayı aldı. Honda'nın Danimarka karşısında attığı frikik golü ve özellikle yaptığı asist turnuva sonrası da tarafımdan hatırlanacak.


İtalya'nın kötü bir form durumu, eskiye göre vasat bir kadroyla buraya gelmesine rağmen adına yakışır şekilde gruptan 1.olarak çıkacağını tahmin ediyordum. Tek güvencem adlarının İtalya olmasıydı ama bu sefer fena yanılttılar beni. Saha içinde ciddi bir lider eksikliği vardı. Pirlo'nun sakatlığı da bu eksikliğin üstüne iyice tuz-biber oldu. Son şampiyon grubunu son sırada tamamlayarak ülkesinin yolunu tuttu 3 maç sonunda. Grubu lider bitiren takım Paraguay oldu. Zaten Güney Amerika takımlarından başarısız olan yok daha. Şili'de 6 puanla elenen ilk takım olmazsa hep beraber adlarını 2.tura yazdıracaklar. Ankaragücü, Vittek'in bonservisini aldığı için büyük mutluluk içerisindedir şu sıralar. 3 gole sahip Slovak oyuncu. Yeni Zelanda'nın puansız olarak ayrılacağını sanıyordum ama 3 maçta 3 beraberlik alarak veda ettiler turnuvaya.

24 Haziran 2010 Perşembe

Uğur Uçar Ankaragücü'nde


Beklenen açıklama buraya geldi ve Uğur Uçar Ankaragücü'ne transfer oldu. Linderoth'a yıllardır sabreden takım Uğur'a 1 sene sabredemedi. 1,5 sene ara ve geçirilen 3 ameliyatın ardından gösterdiği 1 senelik kötü performansın ardından Ankaragücü'ne 1.300.000 TL'ye gönderdi. Uğur'un vazgeçtiği parasına laf söylemiyorum zaten. Konya maçında masaya yumruğunu vuramayıp, Uğur'un Euro 2008 hayallerini, 3 numaralı formayla uzun yıllar sarı-kırmızı formayla top koşturma hayalini 1 senelik performansla çöpe attılar. Tanıdığım tüm Galatasaray'lılar için çok ayrı bir yeri vardı bu çocuğun.


Küçük Kaptan'dı bizim için, 3 numarayı da alınca tamamdır dedik. Nasıl olsa çok uzun süreler burada, çok izleme şansımız olacak. Fizyoterapistler eşliğinde salonda çalışsaydı, 1 sene daha bu takımda kalırdı belki, sistem o şekilde işliyor.

Helal olsun diyorum sadece. Yolu açık olsun Uğur'un...

2010 Güney Afrika : D Grubunun Ardından



En fazla yanıldığım grup D grubu oldu. Almanya ve Sırpların ilk ikide yer alıp bir üst tura adını yazdıracağını, Gana'nın ise şansının olmadığını yazmıştım. Gana, gruptan çıkmayı başardı son maçların ardından. Wimbledon'da oynanan tarihi Isner-Mahut maçının son bölümüne ?? kurban gitti 3.maçlar.

Almanya, harika bir açılış yaptıktan sonra oynadığı son 2 maçta soru işaretleri bırakarak gruptan çıktı. Mesut'un ilk maçtaki harika oyunu ve Gana maçında attığı harika gol 6 puanı getirdi Almanlar'a düz mantıkla bakarsak. Şu haliyle Almanya'nın en yaratıcı adamı Mesut Özil, Almanya için onun iyi oynaması çok önemli. Turnuvanın en büyük sürpriz adayı Sırbistan ilerleyerek sürpriz yapamazsak grubun dibine demir atarak sürpriz yaparız dediler. İnanılmaz bir potansiyele sahipler ama bir türlü sahaya yansımadı bu potansiyel. Turnuva bitse de, eve gitsek şeklinde takıldılar resmen. Mevcut kadroya yazık oldu, güzel bir oyun sergilemeye çalışsalar birazcık hırslı olsalar çok zevk veren bir takıma dönüşebilirlerdi.


Gana, 2006'dan sonra tekrar 2.tura adını yazdırmayı başardı. İlk 2 maçta aldıkları puanlar belki penaltılar sayesinde oldu ama kimse çıkmayı hak etmediler diyemez. Güney Afrika-Nijerya-Kamerun-Cezayir'in yanına adlarını yazdırmadılar ve üst tura çıkan tek Afrika takımı olacacaklar, Fildişi'nin şansının da çok az olduğunu göz önüne alırsak. Kewell ve Neill dolayısıyla sempatik gelen Avustralya, bize özellikle izlemeyi beklediğimiz Kewell'ı çok az izletti. Kewell, turnuvada sadece 24 dakika yer alabildi. İlk maçta sergiledikleri berbat performans elenmelerine ön ayak oldu.

2010 Güney Afrika : C Grubunun Ardından



İngilizler, gruba Easy demişlerdi ama bekledikleri gibi geçmedi ilk aşama. 1 galibiyet çıkartabildiler grupta ve 2.olarak çıkabildiler Amerika'nın arkasından. Amerika ve Cezayir karşısında tamamen hayal kırıklığı yaratan İngilizler, son maçta biraz silkindi sadece. 2.olmanın cezasını turnuvanın 2.turunda belkide en büyük kabuslarından birisiyle eşleşerek çekecekler. Almanya ile rakip oldular 2.turda. Lampard-Gerrard ikilisinin yıllardır beraber oynamaya alışmamaları, Rooney'nin ilk 3 maç göz önüne alındığında karavanda yaşamak istediğini göstermesi İngilizler için kötü haber. Turnuva öncesi de dediğim gibi hala en büyük silahları Capello ve ona güvenmekten başka yapacakları bir şey gözükmüyor şimdilik.

Abd, turnuvanın en dikkat çeken takımı olmayı başardı 3 maç sonunda. Gruptan çıkacaklarını bekliyordum ama bu kadar adlarından bahsettireceklerini beklemiyordum. Slovenya karşısında 2-0'dan dönmeleri hatta hakem yüzünden 3-2'yi kaçırmaları son maçta 90+1'de Donovan ile galibiyeti ve turu yakalamaları ile Euro 2008 Türkiye performansını akıllara getirdi. Hak ediyorlardı oynadıkları oyunla üst tura çıkmayı ve 1.olarak çıktılar bir anda önleri açıldı Amerikalıların.


Cezayir, 1 puanla ayrılıyor belki turnuvadan ama kaybettikleri 2 maçı da son anlarda kaybettiler. Güçleri yettiği sürece mücadele ettiler ve İngiltere'den puan almayı başardılar. Slovenya'nın 4.olmasını bekliyordum ama Donovan son anda sahneye çıkmasa gruptan çıkmalarına çok az kalmıştı. Turnuva öncesi çıkması beklenen 2 takım gruptan çıkmayı başardı C grubunda.

23 Haziran 2010 Çarşamba

2010 Güney Afrika : B Grubunun Ardından



Maradona'nın Arjantin'i gruptan rahat çıktı 3 maç sonunda. Maradona, takıma inanılmaz bir ruh katmış. Bu istek-motivasyon elemelerde neredeydi diye sormak gerek aslında. Çok açlar, çok hırslılar. Ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar ama iş ilerideki 3'lüde bitiyor. 3 maçta alınan 9 puanın ardından daha umutlu bakıyorlardır ilerleyen turlara. Benim için hala soru işareti Arjantin'in gideceği yer. Defans hatta bana hala güven vermiyor. Defanslarının çok sağlam durması gerekiyor ilerleyen turlarda, grupta gösterdikleri performansla istediklerini başarabileceklerini düşünmüyorum Arjantin'in. Çok zorlayan bir takım çıkmadı Arjantin savunmasını ama arada verdikleri sinyaller çok iç açıcı değil şimdilik defansif anlamda.

Gruptan 2.sırada çıkmasını beklediğim takım Nijerya idi. Son maçta kaçırdıklarıyla bu fırsatı kaçırdılar. Gerçi kırılma noktası bu maç kaçanlar değildi. Yunanistan önünde 1-0 öndeyken Sani Kaita futbol sahalarının en saçma kırmızı kartlarından birisini görerek dönüş biletinin bir ucundan tutmasını sağlamıştı takımının. 3 puan alacakları maçtan puansız ayrılmak zorunda kaldılar. 10 kişiyken de kazanabilirlerdi o maçta ama beceremediler son vuruşu hemde boş kaleye. Nijerya adına Enyeama'nın Arjantin ve Yunanistan maçı performansları akılda kalacaktır bu turnuvada.


Grubun 2.si Güney Kore oldu. 2006'da son maçla kaybetmişlerdi gruptan çıkma şansını bu turnuvada son maçta kazandılar. Güzel, disiplinli top oynuyorlar, maçları zevk veriyor ama.. Amadan sonra kalıyoruz. Üst düzey takımlarla baş edecek görüntüyü vermiyorlar bana. Gruptan çıkamazlar demiştim belki yine yanıltırlar Uruguay karşısında, hiç beklemesem bile.

Rehhagel'in Yunanistan'ı yine beklenmeyeni başaracaktı. Turnuvaya Kore karşısında berbat başladılar, Nijerya önünde Kaita'nın ikramını kırmadılar ama son maçta Arjantin engeline takıldılar. Açıkçası çıkmaları futbol adına büyük adaletsizlik olurdu, evlerine dönüyorlar. Kendilerinden başka elenmelerine üzülen olmamıştır.

2010 Güney Afrika : A Grubunun Ardından



Grup hakkında yazarken bu gruptan çıkması gereken takımın Uruguay olduğunu düşünüyordum. 3 maçta topladıkları 7 puanla bunu başardılar. Tüm takım Forlan'ın liderliğini kabul etmiş, yıldız forvette sahada ayak basmadık yer bırakmamaya çalışıyor. Defans hattının çok sağlam olduğunu biliyorduk bunu gruptaki 270 dakika boyunca gol yemeden gösterdiler. Benim için en büyük soru işareti orta sahasıydı Uruguay'ın. Hala emin değilim, bu takımı çok ileri taşıyabileceğinden. Fakat grup maçlarında oldukça iyi bir performans gösterdiler. Topu ileri uca aktarmada, ilerideki 3'lüye destek olmada hiç sırıtmadılar. Takım olarak sempati toplamayı başardılar. Bu performansla yolları 2.turda da açık gözüküyor.

Grubun ilk maçında sürpriz yaşamazlarsa Fransa ile çekişeceğini yazmışım Meksika'nın.İlk maçta sürprizi yaşadılar ama gruptan çıkmayı başardılar. Takımın en dikkat çeken ismi Gio oldu. Merakla beklediğimiz Ochoa'yı yine izleyemedik bu turnuvada, tercih edilmedi Aguirre tarafından. Çok parlak bir futbol sergileyemediler ama aciz bir Fransa ve ev sahibi olduğu için turnuvaya katılan G.Afrika sayesinde 2.tura çıktılar.


Domenech zaten bir hayal kırıklığı ama takım olarak Fransa'nın bu kadar aciz durumlara düşeceğini hiç beklemiyordum. Gruptan çıkamazlarsa sürpriz olmayacaktı, el yordamı ile geldikleri için çıkmamalarını istiyordum zaten. İrlanda'nın ahı çok sağlam tuttu, takım-ülke hepsi karıştı Fransa'da turnuva süresince. Gözler hala Zidane gibi bir isim arıyor Fransa'da. 2002'de gol atamadan elenmişlerdi, bu sefer o golü atma şansını buldular son maçta. Domenech ısrarını sürdüren ve bundan başarı bekleyen ekip nasıl bir kafada yaşıyordu turnuva öncesi merak ediyorum. Elemelerden zar zor çıkmışsın,hazırlık maçlarından gidişhattın belli ama hala Domenech. Bakalım nasıl toparlanacaklar bundan sonra? Blanc'ın işi dahada zorlaştı şu sürecin ardından.

G.Afrika, ev sahibi kontenjanından buralara geldi. Ev sahibi olarak daha ilk turdan elendiler ama en azından bir galibiyet aldılar kendi seyirciler önünde. Hatta gruptan çıkma heyecanını bile yaşadılar ama çok uzun sürmedi o heyecanları. Parreira'da Brezilya dışında yönettiği 4.takımla Dünya Kupasından galibiyet almayı başardı.

19 Haziran 2010 Cumartesi

# 3 Uğur Uçar


Uğur Uçar'ın Ankaragücü'ne satışı için görüşmelere başlandığı resmi siteden duyuruldu dün. 2-3 gün içinde transfer biter büyük olasılıkla, resmi siteden bu tarz bir açıklama yapıldığına göre. Bunun hakkında bir şeyler yazmak gerek. Uğur, bildiğimiz gibi Kalli döneminde Konya maçına kadar harika bir performans ortaya koyuyordu. Ligde 22 maçın 21 tanesinde forma şansı buldu Uğur o dönem. Daha sonra federasyonun oynayacaksınız diye zorladığı Konya maçında Batista ile girdiği mücadeleden sonra dizi resmen parçalandı, hatta trafik kazalarında görülebilecek bir darbe aldığı söylendi. Uğur'un sahalara dönüşü ertesi sezon 34.haftada Sivasspor maçında oldu ve sadece 1 dakikalık bir dönüştü bu. Yani Uğur'un kariyerinde 1,5 sene boşa gitti. Federasyonun anlamsız ısrarı, yönetimin tavır koyamaması üstüne Uğur 21 yaşında sahalardan 1,5 sene uzak kaldı. 3 ameliyat geçirdi bu dönem. Tam futbolunu-kendini geliştireceği dönemde gencecik bir adam 1,5 sene koltuk değnekleri eşliğinde yürüdü.

Sakatlıktan dönüşüyle beraber büyük beklentiler vardı, bıraktığı yerden devam edeceği bekleniyordu. Küçük Kaptan'dı, 3 numaranın sahibiydi ve 3 numarayı çok uzun süre sarı-kırmızı forma altında taşıyacaktı Uğur. Bıraktığı yerden dönemedi, oldukça vasat bir performans sergiledi bu sezon. Zaman zaman sol bek oynatıldı Rijkaard tarafından. Uğur yerine başka bir isim daha doğrusu 1,5 senelik bir sakatlık yaşamamış bir isim bu performansı gösterse satılmasından rahatsız olmazdım açıkçası. Fakat Uğur'un en azından Linderoth kadar, Gökhan Zan kadar kredisi olmalı sarı-kırmızı forma altında.

17 Haziran 2010 Perşembe

2010 Güney Afrika : 6.Gün



- Turnuvanın şimdiye kadarki en büyük sürprizi İsviçre tarafından gerçekleştirildi. Son şampiyon, en büyük favori İspanya ilk maçında İsviçre'ye 1-0 mağlup oldu. Oynanan maçlardan sonra herkesin gözü İspanya'nın üzerindeydi. İsviçre'nin bu grupta Şili'nin arkasında kalıp elenmesini istiyordum ama İspanya galibiyetiyle önemli bir adım attılar gruptan çıkma adına.

- Del Bosque'nin Busquets ısrarını hala anlayabilmiş değilim. Hadi Guardiola, Barca'da birşeyler yaratmaya çalışıyor bu adamdan sonuçta alt yapıdan çıkmış bir isim ama milli takımda buna zaman yok. Xavi-Xabi Alonso ikilisini tamamlayacak adam kesinlikle Busquets değil. İlk yarıdaki sıfır yaratıcılığın sebeplerinden birisi Busquets'in ofansif anlamda herhangi bir katkı vermemesi olmuştur. Zaten Silva-Villa'nın kötü performansları, Inıesta'nın sakatlıktan yeni çıkmış hali disiplinli ve hatasız oynayan İsviçre savunması karşısında İspanya'nın sadece pas istatistiğinde fark yapmasını sağladı.

- İsviçre, oyunu çirkinleştirmeden İspanya karşısında yapabileceğinin en iyisini yaptı. Aradıkları fırsatı bulduklarında da cezayı kesmekten geri kalmadılar. Eren'in hem goldeki topu alışı hem kaçırdığı pozisyondaki klası ayrı bir alkışı hak ediyor. Casillas-Pique-Puyol-Capdevilla'yı o hallere sokmayı daha başaran olmamıştı.

- İspanya'da Navas'ın oyuna girişi, Ramos'un tek başına kullanmaya çalıştığı hareketlendirdi son 15 dakika. Navas oyuna girene kadar sağ kanatta Ramos'un önünde oynayan kimse yoktu. Sol tarafa kaydı hep Silva oyundan çıkana kadar. Xavi ve Inıesta'nın da sürekli solda oynaması İspanya için oyunun ağırlığını sol tarafa yığdı. İsviçre'nin savunması karşısında topu çıkartamadılar oradan. Maçın en heyecan verici anlarından birisi Xabi Alonso'nun şutuydu. Biz bile sallandık oturduğumuz yerde.


- Grubun diğer maçı ise Şili'nin 1-0'lık üstünlüğü ile bitti. İzleyemedim maçı ama yazılanlara göre oldukça güzel bir maçı kaçırmışım.

- Günün son maçında Uruguay, ev sahibi G.Afrika'yı 3-0'la rahat geçti. Forlan'ın golü defansa da çarpmanın etkisiyle uzaya gitti resmen. İlk izleyişte ağzı açık bıraktırıyor. İkinci yarıda Suarez önderliğinde saldırmaya devam etti Uruguay. Penaltı pozisyonunda darbeyi alan Suarez'in kendini yere bırakışı oldukça artistik bir şekilde oldu. Penaltı golü ve 10 kişi kalmaları zaten G.Afrika'nın umutlarını bitirdi. Turnuvada ilk maçlar sonucunda 25 gol olmuştu. 24 farklı futbolcudan gelmişti bu goller. İkinci maçların başlamasıyla beraber 2.golüne ulaşan ilk oyuncu Forlan oldu. Forlan, her geçen gün kendisini geliştirmeye devam ediyor. Belki çok fazla değer verilmiyor diğer yıldızların arasında, gündeme gelmiyor ama inanılmaz performanslar sergilemeye devam ediyor o. Yarın Meksika-Fransa maçı Meksika galibiyeti ile biterse tam istediğim gibi bir tablo ortaya çıkacak A Grubunda. Son maç Meksika-Uruguay el ele çıkıp, elle buraya gelenleri gönderirler.

Eren Derdiyok vs. Pique




Maç boyunca İsviçre'nin tüm ataklarında başrol oynayan Eren'in Pique'nin suratını çizdiği an. Pique ve İspanya için maçın en talihsiz anlarından birisiydi kesinlikle, Eren'in ayağı Pique'nin suratına çarpmasa Pique, Fernandez'den önce o topa ulaşabilirdi. Eren, golden sonrada boş durmadı. Tamamen kendi bireysel becerisiyle yarattığı pozisyonda tüm İspanya savunmasını pazara gönderdi, çok akıllı bir vuruş yaptı ama direk izin vermedi.

16 Haziran 2010 Çarşamba

2010 Güney Afrika : 5.Gün


- Turnuva öncesinde bu grup için Slovakya hakkında yazarken ilk maçta Yeni Zelanda'yı yenip, İtalya ve Paraguay'ın birbirini yemesini bekleyecekler demiştim. İstedikleri gerçekleşti diğer maçta ama kendi maçlarında fırsatı teptiler. 1-0'dan sonra bariz güç farkın olan takıma karşı bu kadar geriye çekilip, süreye oynarsan cezasına katlanmak zorunda kalıyorsun işte. Şimdi işleri çok zor. Belkide 1 dakika kala yedikleri gol onlar için erken veda anlamına gelecek. Geçen sene kiralık olarak Ankaragücü'nde top koşturan Vittek Slovakların tek golüne imza attı. Seneye de ligimizde olacakmış Slovak oyuncu, bonservisini almış Ankaragücü.

- Günün 2.maçı Ölüm Grubunun açılış maçıydı. Kalitenin artmasını bekliyorduk Fildişi-Portekiz maçında fakat onlarda turnuvanın genel gidişine ayak uydurdu şimdilik. Eriksson'un ilginç tercihleri Fildişini etkileyen faktörlerdendi diyebiliriz aslında. Her ne kadar orta sahaları iyi bir performans sergilese de, Zokora'nın stoper oynaması, bu takımda her türlü ihtiyaç duyulduğu belli olan Keita'ya sadece 10 dakika şans vermesi ile Brezilya ile oynayacakları 2.maç öncesi işleri zora soktu Eriksson.


- Kuzey Kore'nin averaj takımı olacağını bekliyordum turnuva öncesinde. Fakat bugün Brezilya karşısında sergiledikleri oyunla büyük bir alkışı hak ettiler. Biraz daha yetenekli olabilseler daha zor durumlara sokabilirlerdi Brezilya'yı, özellikle ilk yarıda. Brezilya'lı oyuncular nasıl olsa alırız kafasıyla maç çıkmışlardı, çok belliydi ilk yarıda oynadıkları temposuz-hırssız oyundan. Karşılarında her topu almaya çalışan sahanın her yerinde deli gibi basan bir takım buldular ve ilk yarıda en ufak bir tehlike yaratamadılar Kuzey Kore karşısında. Kaka'nın, Luis Fabiano'nun sıfırı oynaması Robinho'nun ilk yarıda istediği topları, istediği yerlerde alamaması takımın tüm yükünü Maicon'un üstüne bindirdi. İkinci yarıda Dunga'nın azarıyla çıktı Brezilya sahaya. O ilk yarıdaki ruhsuz oyunu arkalarında bırakmışlar, bir an önce skoru bulmak için uğraştılar. Santrayla beraber karşı sahaya yerleşti bu sefer Brezilya. Golde Maicon'un hala orta mı yaptığı şut mu çektiği belli olmayan bir vuruşta geldi. 2.gol öncesi ise Robinho'nun pası turnuvanın en güzel hareketlerinden birisi oldu şimdiden, Elano'da bu ikramı çevirmedi gelen topa tekte harika vurdu. Sonlara doğru ise Kuzey Kore maç boyunca mücadelesiyle hak ettiği golü buldu ve Brezilya'ya dikkat et mesajını verdi. Brezilya için maçın en iyi isimleri Maicon ve Bastos oldu.

- Dunga, yaratıcılıktan yoksun takımı için duaya başlasa iyi olur. Maicon ve Robinho durursa Brezilya'nın hücumunu durdurmak eskisi kadar zor olmaz. Bundan sonraki maçlarında çok yetenekli ve Kore'den daha sert bir orta saha hatları görecekler karşılarında. Bu maçta olduğu gibi rahat olamayacaklar. Kaka'nın, Fabiano'nun Kore savunması karşısında sinmiş durumlarını görünce Dunga'nın acilen yeni düşüncelere gitmesi gerekiyor.

15 Haziran 2010 Salı

2010 Güney Afrika : 4.Gün


- Maçları tam anlamıyla 90 dakika izleyemediğim için tek bir başlık altında toplamak gerekti bugün. Cumartesi'ye kadar böyle olacak büyük olasılıkla. Yine istenilen futbol kalitesinin sahaya yansıtılamadığı bir günü daha geride bıraktık. Tüm kupa mı bu şekil geçecek yoksa ilk maçların atlatılmasından sonra istenilen düzeye azda olsa yaklaşılacak mı merak içindeyim.

- Günün ilk maçında gözler Hollanda'nın üzerindeydi. Grubun favorisi ilk maçı kazaya uğramadan atlattı. Kendilerinden beklenen oyun yerine kontrollü bir oyun ortaya koydular. Aslında şansta biraz yanlarındaydı Portakalların. Ciddi anlamda zorlandıkları bir ilk yarının ardından 2.yarının hemen başında Danimarka'nın kendi kalesine attığı gol maçı Hollanda'ya getirdi. Danimarka, hücüm anlamında hiçbir varlık gösteremedi 2.yarı. İlk yarıda Bendtner ve Rommedahl ile zorlamışlardı Hollanda kalesini. Bunun üstüne Elia'nın oyuna girmesi Hollanda galibiyetini perçinledi.


-Grubun diğer maçı Kamerun-Japonya arasında oynandı. Kamerun, benim gruptaki 2.lik favorimdi. Açıkçası Japonya'ya fazla şans vermiyordum bu grupta ama ilk maçın ardından oldukça avantajlı bir duruma geçtiler grup 2.liği için. Kamerun oynadığı etkisiz ve kötü futbolun yanında Le Guen'in tercihleri ile de konuşulacaktır. Kameni-Emana-A.Song gibi takımın Eto'o'dan sonra en dikkat çeken isimlerini yedek başlattı Le Guen. Takım bir tek Eto'o'nun ayağına baktı maç boyunca. Bu oyunu 2.maçta tekrar sergilerlerse Danimarka karşısında da aynı sonucu alırlar.

- F grubunun açılış maçında son şampiyon İtalya, Paraguay karşısına çıktı. Diğer maçlara nispeten daha fazla futbol oynanan bir maç ortaya koydu iki takım. İtalya, maç boyunca Pepe ile atak geliştirmeye tehlikeli olmaya çalıştı. Iaquinta'nın sol taraftaki etkisizliği ve Paraguay stoperlerinin başarılı oyunları sayesinde çok etkili tehlikeler yaratamadılar Paraguay kalesinde. De Rossi yedirdiği goldeki hatasını beraberlik sayısını atarak affettirdi. Fakat yenilen golde yaptığı savunma ciddi anlamda amatörceydi ve onun klasındaki bir oyuncuya yakışmadı. Grubun diğer maçında Slovenya bugün Yeni Zelanda ile karşılaşacak ve rakiplerinin 1'er puanda kaldığı ilk maçlar sonunda avantajlı bir duruma geçmek için oldukça çabalayacaklardır.

- Ölüm grubunun ilk maçları da yarın oynanacak. Portekiz-Fildişi, Brezilya-K.Kore maçlarıyla özlediğimiz, en azından zevk veren futbola kavuşuruz umarım.

14 Haziran 2010 Pazartesi

Ricardo Quaresma Beşiktaş'ta


Ricardo Quaresma hakkında çok yazmışımdır. Inter'e transfer olduğunda büyük liglerden birisinde izleyebileceğimiz içinmutlu olmuştum. Portekiz'in son dönemde Ronaldo ile beraber çıkardığı diğer altın çocuk Quaresma. Yetenekleri hakkında konuşmaya gerek yok. Belki Ronaldo-Messi gibi isimlerle beraber adına en çok hayran videosu yapılan adamdır Quaresma, o videolara bakarak bu adamın sahip olduğu inanılmaz futbol yeteneğini anlayabiliriz.

Yetenek anlamında belkide Ronaldo'dan fazla bir eksiği yok ama bu yeteneğinin yanında takım için oynamayı becerememesi, bunu düzeltmek için çalışmaması en önemlisi belkide hırs anlamında çok ama çok büyük eksikleri var Quaresma'nın. Farkı oluşturan da bu oluyor zaten. Sadece yetenek üst düzey futbolda bir anlam ifade etmiyor. Bu yeteneği desteklemek gerekiyor mental olarakta. Birisi dünyanın en iyi 2 adamından birisi olarak gösterilirken, şimdi Afrika'da Portekiz'in geleceğini yazması beklenirken Quaresma düşüşe geçen kariyerini kurtarmak için Beşiktaş tarafından kendisine verilen şansı kullanmaya çalışacak veya çalışacak mı ?

Kariyerinde önemli fırsatlar yakalamasına rağmen bir türlü kendi ülkesi dışında başarıya ulaşamadı, beklentileri karşılayamadı. Sporting'de başlayan kariyerinde kendisini gösterdikten sonra Rijkaard'ın Barcelona'sına transfer oldu. Burada geçirdiği başarısız sezonun ardından tekrar başarılı olduğu topraklara bu sefer Porto forması ile dönüyordu. Geçirdiği 3 senede takımın en önemli isimi oldu. Bu ona büyük bir öz güven getiriyor belki. Bu durumu bildiği için kafası rahat oluyor ve saha içerisinde sınırlanmadığı için kendisinden beklenen oyunu sergiliyor Quaresma. Fakat elit takımlarda bu özgürlük ona verilmiyor ayrıca doğal olarak takımın tek yıldızı o olmuyor. O olmazsa ondan daha fazla değer verilen birileri oluyor takımda.


Benim kendisi hakkında patlama yapamamasına dair en önemli görüşüm , Ronaldo gibi başına Ferguson gibi bir adamla çalışma şansı konmamış bir isim olduğuydu. Fakat o Inter'e transfer olduğunda onu takıma isteyen adam kimdi diye bakarsak Jose Mourinho yanıtına ulaşıyoruz. Jose Mourinho gibi oyuncularından alabileceklerinin en fazlasını almayı başaran bir adamın yanında da yapamadı Portekizli yıldız.

Son zamanlarda bu kadar kıskandığım bir transfer olmamıştı açıkçası. Saha içerisinde çalım atma, artistik hareke yapma sevdasına disiplinden kopsa da sahip olduğu yeteneği izlemek çok büyük bir zevk. İnönü'de arkasına alacağı destekle kendisini bulabilir Quaresma. Ayrıca yine önemli bir teknik adamla çalışma şansına sahip oldu. Belkide uzun süre gelmeyeceğim dedikten sonra gelmesinde bir faktör olmuştur Bernd Schuster'in Beşiktaş'ın başında olması. Daha geçen sene Tabata'ya 8 milyon verilirken Barca-Porto-Inter-Chelsea kariyerine sahip 27 yaşında, uzun zamandır tam performans veremese de yetenek ve isim anlamında çok büyük bir isimi 7.3 milyona aldı Beşiktaş. Quaresma gibi bir isim için alınabilecek bir risk mi, cevap her türlü evet.

Almanya 4 - 0 Avustralya


Turnuvada ilk kez 2'den fazla gol gördük Almanya sayesinde. Kısır bir turnuva olma yönünde ilerliyordu Almanya bu gidişe dur dedi. Attıkları 4 golün yanı sıra oynadıkları oyunla da sabah oynanan Slovenya-Cezayir maçının bütün yan etkilerini sildiler. Almanya'nın turnuva öncesi en büyük sorunu sakatlıklardı. Fakat ilk maçta sakatlanan bu isimlerin bir tanesinin bile adını anmalarına gerek kalmadı. Bu oyunlarını devam ettirirlerse sonuç ne olursa olsun maçları en çok izlenmek isteyen takım olacaklar.

Maçın gidişini değiştirebilecek pozisyon Avustralya'nın maçın başında yakaladığı ve 6 pastan kaçırdıkları pozisyondu. Belki o top kaleye girse daha dirençli bir Avusturalya izleyebilirdik. Defansta verdikleri geniş alanları Almanya affetmedi. Mesut Özil'in önderliğinde sağdan-soldan her taraftan geldiler Avusturalya kalesine. Her türlü organizasyonu denediler hücumda, tarihi bir fark kaçtı oyuncuların bonkörlüğünden.Avustralya defansının içler acısı hali hakkında yorum yapmak gereksiz. Lucas Neill, bizde oynarken de 2-3 kez net bir şekilde ofsaytı bozan isim olmuştu ama bugün her pozisyonda çizginin arkasında kaldı ve pozisyonların ofsayt olmasını engelledi. Kariyerinin en kötü maçlarından birisiydi belkide Neill'in. Avustralya'nın gruptaki geleceği adına Cahill'in kırmızı kartı da çok belirleyici olacaktır. Takımın en önemli isimini ilk maçta kaybettiler.

Gana 1 - 0 Sırbistan


Turnuva öncesi en büyük sürpriz adayı Sırbıstan'dı elinde bulundurduğu kadro sebebiyle, bu yüzden Sırpların ilk maçı büyük bir merakla bekleniyordu. İlk maçlarını benim grupta çok fazla şans vermediğim Gana ile oynadılar. Maça etkili başlar gibi gözüktüler ama Gana'nın fizik gücü, maçı kazanma hırsı karşısında yavaş yavaş sinmeye başladılar maçın geri kalanında. Kaybettikleri 3 puandan sonra işleri tamamen zora soktular. Bundan sonraki maçları Almanya ile olacak. Sırplar için ya tamam ya devam maçı olacak ki bu oyunlarıyla şansları fazla gözükmüyor. Teknik direktör Antiç, Sırpların en önemli kozlarından bir tanesi bakalım 2.maça kadar toparlayabilecek mi takımını.

Ivanovic ve Krasic kanadı maç boyunca tek olumlu hareket yapmadı. Ayew'de ilk yarıda bulduğu madeni çok iyi değerlendirdi ve kısır geçen ilk yarının tüm ataklarını Ivanovic-Krasic kanadı üzerinden geliştirdi Gana. Fifa tarafından maçın adamı A.Gyan seçildi ama benim gözümde maçın adamı sergilediği performansla Ayew oldu. Her pozisyonda dikine gitti, Ivanovic'i çok zor durumlarda bıraktı.

Sırplar bu maçı kazanabilirlerdi. Zigic'in, Krasic'in kaçırdıklarıyla ama hak etmeden, mücadele etmeden alınmış bir galibiyet olacaktı bu. Krasic-Pantelic-Zigic hatta orta sahanın beyni dediğimiz Stankovic bile oldukça kaçak dövüştüler Gana karşısında. Bunun sonucu her topu defans arkasına uzun atarak çare üretmeye çalıştılar ama başarılı olamadılar. Sırpların hücum gücünde en etkili olacakları yer arkalarındaki beklerle beraber kanatlar. Buldukları tehlikelerde kanat akınları üzerinden geldi. Maç boyunca 2 kez yapabildiler bunu. Sırplar adına tek olumlu gözüken duran top organizasyonlarıydı, bunlardan da skor çıkartamadılar zaten.

Gana, 2006'da olduğu gibi gruptan çıkmak adına büyük bir yol kat etti bu galibiyetle. 2.maçta işi bitirmek isteyeceklerdir son maç Almanya karşısında zorlanmaktansa.

13 Haziran 2010 Pazar

İngiltere 1-1 Abd



C Grubunun ilk maçında grubun ilk ikisini alacakları gözüyle bakan İngiltere ve Amerika karşılaştı. İngiltere, aynen Arjantin gibi hızlı başladı maça ve Kaptan Gerrard'ın attığı golle 1-0 öne geçti. Daha sonra sahneye ise İngilizlerin en büyük sorunu olan kaleci sorunu çıktı. Düzgün ve istikrarlı bir kaleciye bir türlü kavuşamadı İngilizler. Green, Dempsey'in zar zor kaleye giden topunu içeri aldı ve Amerika hiç beklemediği bir gole kavuştu. Dempsey'in golden önce peş peşe 2 kez Gerrard'ın başını döndürmesi ise ayrı güzellikteydi. Kenarda takım elbisesiyle oturan Beckham'ın yukarıdaki bakışı da o golün ardından geldi zaten. İngiltere, iyi bir başlangıç yapmadı turnuvaya. Bu oyunla önlerinin pek açık olmadığını başta Capello biliyordur zaten.


Orta sahada istedikleri hakimiyeti kazanamayınca, oyunun hücum tarafında da alternatif üretemediler. Ya Heskey'e şişirdiler onun topu sağa-sola indirmesini beklediler oda bu görevini sahada olduğu süre boyunca başarıyla gerçekleştirdi. Diğer alternatif ise Glen Johnson'ın harika performansı dolayısıyla sağ kanattan geliştirmeye çalıştıkları ataklardı. Sol kanattan gelemedi bile İngilizler Abd kalesine. Abd, ise Konfederasyon Kupası'nda sergiledikleri performansın sürpriz olmadığını gösteriyor. Bu şekilde devam ederlerse gruptan çıkacaklardır beklenildiği gibi. Defansta Onyewu, ileride Altidore oldukça başarılı bir performans gösterdiler maçın genelinde.

12 Haziran 2010 Cumartesi

Arjantin 1 - 0 Nijerya



Dünya Kupasında 90 dakika izlediğim ilk maç Arjantin-Nijerya karşılaşması oldu. Kupanın ilk 2 gününe damga vuran olay vuvuzela oldu. Saniye susmadan üflüyor abiler o garip alete. Güzel bir ses çıksa eyvallah diyeceğiz ama çıkan sesin nesinden hoşlanıyorlar anlamıyorum. Bunun yanında Ömer Üründül ve yorumları ile kupa zevki azalıyor sürekli. Aguero'nun ismini maç boyunca yanlış telaffuz ederek izleyenlerin sabrını zorladı. Arjantin, ilk 6 dakika özellikle golü bulana kadar mahvetti Nijerya'yı Messi önderliğinde. Kornerden gelen gol sonrası ortalık duruldu biraz. Messi'nin çabalarına kaldı Arjantin'in hücum organizasyonları. Messi, pozisyona girdi kaçırdı, Messi pozisyona soktu Arjantinliler kaçırdı maçın genelinde. Girdiklerini atsa Arjantin farklı bir skor ortaya çıkabilirdi. Burada Nijerya kalecisi Enyeama'nın performansını unutmamak gerek. Aslında farklı bir skorun gelmemesi Arjantin adına daha iyi oldu, böyle düşünmemin sebebi skorun etkisiyle aksaklıkların görülmemesi olurdu. Aynı Euro 2008'de Hollanda'nın aksaklıklarının skorların etkisiyle görülmemesi gibi.


Gözden kaçmaması gereken olay Nijerya'nın oldukça kötü oyununa rağmen Mascherano ve Veron üzerine binen Arjantin orta sahasını çok rahat geçmeleri oldu zaman zaman. Girdikleri pozisyonlarda sakinliklerini koruyabilseler, düzgün tercihleri yapabilseler büyük bir sürprize imza atabilirlerdi. Eli, yüzü biraz daha düzgün bir takım Arjantin'in bu halini affetmez. O kadroda boşa gider. Di Maria ve Gutierrez'den maç boyunca en ufak bir fayda sağlayamadı Arjantin. Orta saha sorunlu, kanatlar sorunlu. Kanatların bütün yükünü bu isimin üstüne yüklemek rakip takımları avantajlı bir hale getirmekten başka hiçbir işe yaramayacak Arjantin adına.

Grubun ilk maçında Güney Kore, Yunanistan'ı 2-0 ile geçip 3 puanı hanesine yazdırdı. Yapılan yorumlar Kore'nin 2.lik için en önemli aday olduğu yönünde. Ben Nijerya'yı bekliyorum hala 2.lik için. Yunanistan'da Euro2008 performansını sergileyecek gibi gözüküyor.

10 Haziran 2010 Perşembe

2010 Güney Afrika : H Grubu



H grubu, içinde İspanya'yı barındırması sebebiyle çok dikkatle ve zevkle izlenecek bir grup. Son Avrupa Şampiyonu İspanya son 2 yılda gücünden bir şey kaybetmeden hatta üstüne koyarak geliyor bu turnuvaya. Gruptaki rakipleri ise Şili-Honduras ve İsviçre.

Dünya Kupası tarihi boyunca yarı final görememiş bir takım İspanya ve kupanın en büyük favorisi olarak geliyorlar Afrika'ya. Grupları tam istedikleri gibi, rahatça geçeceklerdir. Asıl sorun ondan sonra başlayacaktır ilk önce psikolojik olarak. Bir diğer yönde Ölüm grubundan gelecek takımla belkide o gruptan çıkacak bana göre sürpriz sonuçlarla Brezilya ile erken final oynayacaklar daha 2.turda. Aragones yönetiminde Euro 2008'i herkesi kendilerine hayran bırakarak kazanan İspanya, Del Bosque yönetiminde elemelerde bizimde bulunduğumuz grubu rahat bir şekilde 1.tamamlayarak katılma hakkı kazandı. Ramos-Puyol-Pique, Xavi-Iniesta,Villa-Torres.. En kritik mevkilerde böyle ikililere sahipler ve geri kalan oyuncuların hiçbirisi yabana atılacak değiller tabi. Xabi Alonso, Fabregas,Silva diye gider bu liste. Benim özel gıcığı olduğum Busquets'i bu sınıflandırmaya koymuyorum. Oynadıkları oyunla rakiplerin başını döndüreceklerdir gruplarda. Benim turnuva için en büyük favorim İspanya olacak.

Grubun ikincilik için çekişecek takımlarından birisi İsviçre. Euro 2008'de bizim kurbanımız olan İsviçre, grubunu tek mağlubiyetle(Luksemburg) lider tamamlayarak buraya geldi. Gokhan Inler ve Eren Derdiyok en dikkat edilecek isimler İsviçre'de. Frei, Barnetta ve Behrami'de dikkat edilecek isimler. Takımın başında tecrübeli O.Hitzfeld bulunuyor. Tecrübe çok önemlidir ve Hitzfeld'de fazlasıyla var bu. Benim istediğim Şili'nin arkasında kalıp, turnuvaya veda etmeleri. Benim için çok sempatik bir takım değil İsviçre.


Şili ise Güney Amerika'da Brezilya'nın ardından 2.olarak buraya geldi. Zamorano-Salas ikilisiyle oldukça dikkat çekici bir takımdı. 98'den sonra ilk kez Dünya kupasına katılıyorlar. Hücum hattında dikkat edilmesi gereken isimlere sahipler. Bu sene Zaragoza'da oynayan Humberto Suazo en önemli isim Şili'de. İspanya La Liga tecrübeleri bulunan 2 isim, Mark Gonzalez-Matias Fernandez ve Udinese'de oynayan Alexis Sanchez dikkat edilmesi gereken isimler. Grupta ilk maçlarında Honduras'ı yenip, İspanya'nın alacağı İsviçre galibiyeti sonrası avantajlı bir duruma geçebilirler. 2.maçta alacakları 1 puan gruptan çıkartır Şili'yi. Bu gruptan çıkacak takımın Ölüm Grubundan gelecek 1.ile mücadele edebileceğini sanmıyorum gerçi.

Honduras ise çok fazla bilgi sahibi olmadığım bir takım. Takımın iki önemli yıldızı, Tottenham'lı Palacios ve Genoa'lı Suazo. Fakat ikisininde eğer oynayabilirlerse Şili maçında sakatlıktan yeni çıkmış bir halde olacaklar. Grupta şans vermiyorum Honduras'a.

Turnuvaya sayılı saatler kala, önümüzdeki 1 ayın eğlenceli olmasını diliyorum. Yarın açılış maçlarını kaçıracağım hatta turnuvanın ilk 1 haftası benim için çok sıkıntılı geçecek ama geri kalan bölümünden keyif alırız artık. Şampiyonda H veya G grubundan çıkar diye son tahminimi sışıtırmam lazım. Esas favorim İspanya, 2.sırada ise Brezilya var. Sürpriz beklediğim takım ise Sırbistan. Hayal kırıklığı adaylarım Hollanda ve Maradona'nın Arjantin'i.

2010 Güney Afrika : G Grubu



Her turnuvada bir ölüm grubu bulunur. Bu turnuvanın ölüm grubu sıfatını almaya hak kazanan grubu ise G grubu oldu. Brezilya, Portekiz, Fildişi üçlüsü birbirlerine girerken Kuzey Kore'de figüranlık görevini yerine getirecek.

Brezilya'dan başlayalım. Dunga yönetimindeki Brezilya kadrosu açıklandığı zaman eleştirilerden nasibini almıştı. Ronaldinho, Pato, Marcelo her ne kadar büyük sorun olsa da Adriano gibi isimlerin kadroda yer almayışı defansif özellikli futbolcuların kadronun büyük kısmında göze çarpması sonucu eleştiriler geldi. Belki Brezilya bu sefer oynadığı futbolla aşırı zevk vermeyecek ama Dunga'nın oynatmaya çalıştığı futbolla hedefe ilerlemeleri daha kolay olacak. Takımın en yaratıcı adamları Robinho ve Kaka. Robinho'nun anı anına uymadığı için en önemli isim Kaka oluyor Brezilya'da. Kaka'nın da sakatlık sorunu büyük bir işaret aslında. Takımın en önemli artıları bana göre, dünyanın en iyi kalecisine(J.Cesar), en iyi beklerine (Maicon-Alves) ve Lucio gibi bir stopere sahip olması. Grup maçlarında yıpranacaklardır ama çıkmayı başaracaklardır gruptan. 2.şampiyonluk adayım Brezilya.

2006'da ölüm grubuna düşmüştü Fildişi. Oynadıkları futbolla herkesin sempatisini kazanmışlardı, fakat tecrübesizliklerinin ve ileri uçtaki yanlış pas-şut tercihlerinin kurbanı olmuşlardı. Arjantin ve Hollanda karşısında 2-1'lik sonuçlarla mağlup olup gruptan çıkma şanslarını 2.maç sonunda kaybetmişlerdi. Yine ölüm grubunda bu sefer büyük şans veriliyor Afrikalılara. Fakat Drogba'nın sakatlığı onlar için büyük şanssızlık oldu. Japonya maçında kolu kırılan kaptan Drogba'nın, şu an için durumunun iyi olduğu ve yetiştirilmeye çalıştığı haberi çıktı en son. Oynayacak büyük olasılıkla. Orta saha ve forvette oldukça yetenekli, potansiyelli adamlara sahipler. Defansın sigortası Eboue olacak Fildişin'de. Orta sahada Yaya Toure ve Sevilla'nın iki tehlikeli ismi Romaric-Zokora ikilisi var. Özellikle Zokora başarılı bir sezonu geride bıraktı. Keita-Dindane-Gervinho-Kalou ve Drogba. Ölüm grubundan çıkmak için gerekli olan her şeye sahipler. 2006'daki gibi oynayıp elenirlerse çok yazık olur Fildişine.


Portekiz'in yıllardır en büyük sorunu bu turnuvada da başlarını ağrıtabilir. Orta saha ve defansa baktığımızda her zaman iyi diyeceğimiz kadrolara sahiplerdi ama istedikleri forvet bir türlü ortaya çıkmadı. En büyük silah tabi ki Ronaldo. Real'de harika bir sezon geçiren Ronaldo, bu turnuvada Portekiz için gereğinden fazla efor sarf edecektir. Nani'nin kadro dışı kalması sorun ama Simao, Danny gibi isimler telafi edecektir yokluğunu. Portekiz, güzel top oynamıyor ama kupa atmosferi farklıdır. Bu gruptan çıkmak çok önemli tabi ama 2.olarak çıkacak takımın İspanya ile karşılaşacak olması bu 3 takım arasındaki maçları iyice sertleştirecektir.

Grubun etkisiz elemanı olarak görülen Kuzey Kore hakkında yazılacak fazla şey yok. Kaleci yerine forvet oyuncusu getirmeleri ve Fifa'nın bunu kabul etmemesi dışında kupada haklarında konuşulacak fazla bir şey olmayacaktır.

Roberto Soldado Valencia'da


Villa'yı Barcelonaya gönderen Valencia, Villa'dan boşalan yeri kağıt üstünde bakıldığı zaman İspanya sınırları içerisinde yapabilecekleri en mantıklı transfer hamlesiyle doldurmaya çalışacak gelecek sene. Roberto Soldado, Getafe'ye ödenen 10 milyon karşılığı kendisini 4 yıllığına Valencia'lı yapan imzayı attı ve bugün taraftarın önüne çıktı. 25 yaşındaki forvet oyuncusu geçen sene Getafe formasıyla ligde oynadığı 26 maçta 16, kupada ise 6 maçta 4 gol attı. Ligin ortalarında sakatlanıp, sezon sonunda geri dönebilmişti. Bu sakatlık olmasa Milli takım kadrosuna çağrılan isimlerden birisi olabilirdi. Real Madrid'de bir türlü bulamadığı forma şansından sonra tekrar üst seviyede kendini gösterme fırsatı çıktı Soldado'nun önüne.

Blogda daha önce yazdığım Soldado yazısı, Roberto Soldado # 100

2010 Güney Afrika : F Grubu



Son şampiyon, bu turnuvada F grubunda yer alıyor. Rakipleri ise Paraguay, Yeni Zelanda ve Slovakya. 2006'nın şampiyonuna turnuva öncesi şans tanınmıyor ama İtalya her zaman tehlike arz eden bir takım olmuştur. Eğer kendilerine gelmezlerse 2 tane sağlam potansiyele sahip olan takım onları al aşağı etmek için bekliyorlar.

Lippi önderliğindeki İtalya için en büyük yara Pirlo'dan geldi. Top İtalyanların ayağındayken Pirlo'nun eksikliğini çok arayacaklar turnuvada. Bu görev için düşünülen ilk isim Montolivo olacaktır. Sağlam ve sert bir orta saha hattı var İtalyanların her zaman olduğu gibi. Başta De Rossi olmak üzere ki umarım Real'e olan transfer dedikoduları doğrudur bu adamın. 1 tane uzaktan, jeneriklik gol bekliyorum De Rossi'den. Forvette, Gilardino-Qagliarella-Pazzini ve Iaquinta 4'lüsüne sahipler. Turnuva öncesi az şans verilmesi form durumlarıyla alakalı olabilir ama İtalya yabana atılacak bir takım değil. Grupta kendisini göstermek isteyen 2 ekip var fakat favori gözüktükleri grubu 1.sırada tamamlayacaklarını düşünüyorum.

Paraguay, eleme grubunu Brezilya ve Şili'nin arkasında 3.tamamlayarak buraya geldi. Lider Brezilya ile puan farkı sadece 1'di bu arada. Takımın en önemli isimleri forvet hattında. Cardozo, Nelson Valdez ve ismini söylemesi güzel topçulardan Roque Santa Cruz. Gruba baktığımızda 2.lik için en önemli aday olarak gözüküyorlar ama Slovakya tehlikesini es geçmemeleri lazım.


Slovakya, Tsl'den izlediğimiz oyuncularla dikkat çekiyor ilk aşamada. Holosko, Vittek-Sapara üçlüsü Slovakya adına ter dökecekler turnuvada. Adı transfer döneminde manşetlerden inmeyen Stoch, Napoli'den tanıdığımız Hamsik gibi isimlerle hızlı bir takım görünümünde Slovaklar. Slovakya adıyla katıldıkları ilk Dünya Kupası olacak bu turnuva. İlk maçlarında Yeni Zelanda'dan 3 puanı alıp diğer maçta Paraguay ve İtalya'nın birbirini yemesini isteyecekler.

Yeni Zelanda ise grubun en zayıf takımı görüntüsünde. Herhangi bir bilgim yok, grubun ve turnuvanın rengi olmaya çalışacaklardır oynayacakları 3 maçta. Katıldıkları tek turnuva 82 İspanya. Brezilya, Sovyetler ve İskoçya'dan 3 maçta yedikleri 12 gol ile gruba ve turnuvaya veda etmişler. Bu sefer benzer bir görüntünün olacağını sanmıyorum ama 0 puanla kapatabilirler yine gruplarını.


8 Haziran 2010 Salı

2010 Güney Afrika : E Grubu



Hollanda-Kamerun-Japonya ve Danimarka'nın oluşturduğu E grubuna geldik. Oynadıkları futbol yüzünden 2008'de çoğu kişinin favorisi olan Hollanda bu grupta da favori. Peşlerinden en sağlam görünen takım Kamerun şu aşamada.

Hollanda, elemelerde 8 maçta 24 puan toplayarak kupa biletini kazanmıştı. Oldukça kolay bir gruptu tabi bunu göz önüne almak lazım. Son günlerde kulakları tamamen Robben üzerinden gelecek haberdeydi. Bekledikleri kadar kötü bir haber gelmedi yıldız oyuncudan ve kupada faydalanabilecekler. Euro 2008'de oynadıkları oyunla zevk vermişlerdi ama işin skorların altında yatan bir Van Der Sar gerçeği vardı o turnuvada. Kritik anlarda skoru Hollanda lehinde tutan adam Van Der Sar'dı. Rusya karşısında ise dağılarak veda etmişlerdi turnuvaya. Yine harika bir hücum hattının yanında başlarına bela açabilecek bir savunmaya sahipler. Robben, Sneijder ikilisi altın sezonlarını geçirdiler bu sene ve takımın en önemli ayakları olacaklar hiç şüphesiz. Kuyt, Persie, Van der Vaart gibi isimlerde yardımcı olacaklardır bu ikiliye. Hazırlık maçlarında bol gollü galibiyetler aldılar. Macaristan'a 6, Gana'ya 4 tane attılar. Ben Hollanda maçlarını izlerken zevk alacağımızı biliyorum ama kupa için çok fazla şans vermiyorum Portakallara.

Kamerun ise Eto'o önderliğinde grubun 2.favorisi bana göre. Gerçi bu aralar Eto'o ile bazı sorunları var. Eto'o nun Milla ile atışması oldukça gereksiz bir zamanda gerçekleşti Kamerun adına. Takımın başında Fransız Paul Le Guen bulunuyor, her transfer dönemi teknik adam arayan takımlarımıza yakıştırılır Le Guen. Kamerun, her mevkide dikkat edilecek isimlere sahip. İleri uçta Eto'o-Webo, orta sahada Makoun-Emana, defansta Ekotto-Bassong ve kalede Kameni. Grubun en güçlüsü olarak gözüken Hollanda ile son maçta karşılaşacak olmaları da kendileri adına bir avantaj.


Danimarka, grubun belirleyici takımı olacak bana göre. İlk maçında Hollanda, ikinci maçında ise Kamerun ile oynayacak. Eğer Japonya bir sürprize imza atmazsa 2.maçlar sonunda grubun ilk ikisi belli olur. Danimarka'nın bana göre en büyük sorunu ileri uçta. Bendtner ve J.D.Tomasson var ileri ucunda Danimarka'nın. Özellikle Bendtner, Arsenal'de gösterdiği performansla saç-baş yolduran bir isim. Takımın gol yükünü çekmesi bekleniyor. Kanatlarda tecrübeli Rommedahl ve Jorgensen'de tehlike yaratacak isimler. Rommedahl, yıllar önce Psv-Galatasaray maçında gösterdiği performanstan beri çok sempatik gelir bana. Orta sahayı yönlendirme işi Poulsen'e düşecek, hırçın Danimarkalı'nın bu turnuvayı vukuatsız geçeceğini sanmıyorum.

İngiltere karşısında 2 golü kendi kalelerine atmaları, İngiltere karşısında 1 golü rakip-1 golü kendi kalesine atan Tanaka'nın Fildişi maçında Drogba'yı sakatlaması sonucu adlarından çok bahsettirdi Japonlar daha turnuva başlamadan. Kendi evlerinde düzenledikleri turnuva dışında aldıkları 2 galibiyet dışında Dünya Kupasında galibiyet yüzü göremediler. Takımın en önemli isimleri Nakamura ve Cska'lı Honda olacak Japonya adına turnuvada.

Higuain 2016'ya kadar Real'de


Real Madrid'in gösterdiği performansa oranla hak ettiği değeri göremeyen oyuncusu Gonzalo Higuain, Real ile olan sözleşmesini 2016 yılına kadar uzattı. Bir ara İngiltere'den teklif aldığı ve sözleşmesi düzeltilmezse ayrılabileceği dedikoduları çıkmıştı Arjantinli golcü için. Daha 22 yaşında ve geldiği günden bugüne her sene kendisini geliştirdi. Son 2 senede Real adına 53 gol kaydetti. Bu performansa Maradona'da kayıtsız kalamadı ve Higuain'i milli takım kadrosuna almaya başladı. Aslında daha önce alınması lazımdı ama Maradona işte. Higuain'in Real performansında gözüken tek eksiklik ise bazı büyük maçlarda istediği gibi kendisini gösterememesi. Bu sorunu da Jose ile beraber aşıp, yeteneklerini geliştirmeye devam edecektir. Belki bu sene hak ettiği ilgiyi görür.