30 Kasım 2009 Pazartesi

Huntelaar

En üst

Hollanda liginde ki süper istatistiklerinden bahsetmeye çok gerek yok bu adam için konuşurken. Çünkü orada ortalama bir golcü bile formunu bulduğu zaman potansiyelinin üzerinde oynayabilir. Alfonso Alves ve Mateja Kezman ilk aklıma gelen örnekleri bu durumun. Klaas-Jan Huntellaar’da bu durumun örneklerinden biri olma yolunda ilerliyordu.

Real Madrid’de forma şansı az bulan Huntelaar’ı Florentino Perez diğer Hollanda’lılar gibi göndermek istiyordu. Bir kaç Alman takımı için ismi geçse de Dzeko’yu alamayan Milan’ın yolunu tuttu Hollanda’lı sonunda. Zaten geldiği zamandan beri çok huzurlu değildi Madrid’de. Önce Şampiyonlar Ligi kadrosunda yer bulamadı, sonra da fazla forma şansı bulamadı.

Huntelaar2 Catania vs Milan

Fakat işler İtalya’da da çok yolunda gitmiyordu düne kadar. Çok fazla şans bulamayan Huntelaar, şans bulduğu maçlarda da çok etkili olamıyordu. Zaten saha içinde çok faydalı bir oyuncu olduğu söylenemez Huntelaar’ın. Onun işi sadece gol atmak. Fakat bu gol atma işini de yapamayınca rotasyonda Filippo Inzaghi’nin bile arkasında kalmıştı

Dün Catania deplasmanı Milan için oldukça önemliydi. Bu önemli deplasmanda 85. dakikaya 0-0 giren Milan’da son umut olarak Huntelaar’ı oyuna aldı Leonardo. İşte o Huntelaar uzutma dakikalarında 2 gol atarak takımına maçı kazandırdı. Milan’da bu galibiyet ve Juventus’un Sardinya adasından mağlup dönmesi ile 2. sıraya yükseldi.

Leonardo

Huntelaar çok fazla özellikleri olan bir futbolcu olmasa bile golcü kimliğiyle kulübede değil sahada görmek istediğim futbolculardan. Uzatmalarda attığı iki gol ile Serie A’da haftaya damga vuran futbolculardan biri oldu.

Barcelona 1 - 0 Real Madrid



Haftalardır merakla beklenen maç Barcelona'nın 1-0'lık galibiyetiyle sonuçlandı. Ronaldo-Messi ve Zlatan'ın durumları, oynayıp-oynamayacakları merakla bekleniyordu. Pep, Zlatan'ı yanında tutarak başladı maça. Madrid cephesinde ise Ronaldo sahadaydı. 2 aydır top oynamayan ve sadece 20 dakika Zurich karşısında maça çıkarak bu maça çıktı Portekizli yıldız. İstediklerini sahaya bir türlü yansıtamadı bu yüzden. Sakatlığı, temposunu oldukça etkilemiş doğal olarak. Real için maçın anahtarı doğal olarak Xabi-Lass ikilisinin performansları olacaktı. Özellikle ilk yarıda inanılmaz bir efor sarf ettiler Barca'nın pas kanallarını kesmek için. Arkadaşlarının da yardımlarıyla bu işte başarılı oldular. Kazanılan toplar hiç ayakta oyalanmadan Kaka önderliğinde ileriye hızla taşınınca pozisyonlara giren taraf Real Madrid oldu. Kaka'nın Ronaldo'ya çıkardığı ve Portekizli'nin kaçırdığı pozisyon maçın kırılma anıydı. Herkes gibi bende Kaka'nın oradan ayağının içiyle topu köşeye yuvarlamasını bekliyordum. Marcelo için bir şeyler yazmam gerekiyor içimde kalmasın şu maç sonucu. İlk 11 oyuncusu olduğunu düşünmüyorum Real Madrid'de. Zaman zaman iyi,harika dedirtecek performanslar sergileyebilir ama genel olarak nerede duracağını bilmeyen ve bugün Ramos'un golde yaptığı hatayı sıkça tekrarlayan bir adam Marcelo kendi kanadında. Bu takım için en fazla yedekler arasında alternatif olarak düşünülmesi gereken bir isim. Devre arası transfer döneminde o bölgeye bir takviye yapılacaktır, sene başından beri söylüyoruz. Gerçi bugün Messi'nin etkisiz hale getirilmesinde Arbeloa ile iyi iş çıkardı ama ileride topları ezmekten başka bir iş yapamadı. Real'in bu tarz bir sistemle oynayacağı maç sayısı da çok fazla değil sezon boyunca. Defansif olarak en etkili Marcelo performanslarından birisini izledik bugün.


İkinci yarıya iyi başlayan taraf ise Barca oldu. Xavi ve Iniesta'nın kendi kimliklerine bürünmesi topun kontrolünü Barca'ya geçirdi tamamen. Ibra'nın yedekler arasında olması maç öncesi Real cephesi adına olumlu bir tercihti. Ibra'nın sırtı dönük top alma-arkadan gelen oyunculara top indirme ve yüksek toplardaki hakimiyeti ilk yarı ayağa pas yapmakta tıkanan Barca için alternatif bir çözüm olabilirdi. Ibra'nın girişi golü de beraberinde getirdi. Maçın başında yaptığı 3 ortada kale arkasına topu gönderen Alves bu sefer Ibra'nın ayağını buldu. Golde dikkat edilmesi gerekn iki husus ise ; Ramos'un Ibra'yı izlemesi ve Ibra'nın yanında ceza sahasında bulunan diğer Barca'lının sürpriz bir isim olan Pique olması. Bir duran top dönüşü falan değildi pozisyon, Pique ile başlayan atak sonucu İspanyol savunmacı yerine dönmek yerine ileride kaldı ve büyük olasılıkla içeride tek olacak Ibra'nın Pepe'nin markajından kurtulmasına zemin hazırladı. Busquets'in yaptığı amatörce hata Pep'i çileden çıkarttığı gibi maçı izleyen Barca'lıları da çileden çıkartmıştır. Bu seviyede bir takımın oyuncusunun bu kadar basit bir kartla oyundan atılması akıl alır gibi değil.


Pellegrini, büyük olasılıkla Ronaldo'yu sakatlıktan yeni çıkmış olması ve kötü bir performans göstermesinden dolayı kenara aldı. Fakat 10 kişi kalmış Barca'nın üstüne giderken Marcelo veya Higuain değil Ronaldo'nun sahada kalması lazımdı. Real'in tıkandığı dakikalarda driplingleri her ne kadar başarısız olsa bile deneyen tek isim olarak göze çarpıyordu. Pellegrini'nin takımı Nou Camp'ta tarihin en iyi takımlarından birisine oynayabilecekleri en akıllı oyunu oynadı her şeye rağmen. Sene başından beri umut veren ilk Real performansı bana göre. Tabi bu maç için bu yazı üstüne tekrar Puyol,Puyol,Puyol demekte bir sakınca bulmuyorum

29 Kasım 2009 Pazar

Puyol


Açık ara maçın adamı oldu Puyol, El Clasico'da. Kendisini ölümüne topun önüne attığı 3 pozisyon var ki bir defans oyuncusunun yapacaklarının üst sınırıydı o pozisyonlar. Uzun zamandır gördüğüm en mükemmel stoper performansıydı. Maç boyunca sadece 1 kez sağ bekte Ronaldo ile bire bir yakalandığında geçildi onun haricinde duvar gibiydi Puyol. Barca'nın galibiyetinin 1 numaralı mimarı oldu Kaptan. Maçla ilgili daha ayrıntılı yazacağız ama bu maç için özel bir mesajın olması gerekirdi Puyol için.

26 Kasım 2009 Perşembe

Cristiano vs Messi



Clasico'ya doğru görseller hazırlanmaya devam ediliyor İspanyol basını tarafından. Bu sefer görseli hazırlayan As. Ronaldo ve Messi'yi karşılaştırmışlar hazırladıkları görselde. Başarıları-kazandıkları ödüller, kariyer istatistikleri ve biyografilerinin yanı sıra video görüntüleri ile desteklemişler. Neredeyse İspanyol gazetelerinin hepsinin internet sitesinde El Clasico'ya ilişkin bu tarz görseller var. Bir gün bizim gazetelerimizin internet sitelerinin derbi öncesi milleti gaza getirecek haberler yerine bu tarz emek gerektiren işler yaptıklarını görürüz umarım.

Tıklayın...


Bir diğer haber ise sanal ortamdan. Xavi ve Benzema bugün online olarak Fifa 10'da ilk provayı yapmışlar. Kurulan kameralarla birbirlerini görerek oynadıkları karşılaşmayı Ronaldo'nun 3 golüyle Benzema 3-0 kazanmış. Xavi ise Pazar akşamı çok daha iyi olacağını söylemiş mağlubiyetten sonra.

El Clasico'ya Doğru



Büyük maç Pazar akşamı oynanacak. O zamana kadar idare etmemiz için Marca yine harika bir sayfa hazırlamış bizlere. Daha önce Aguero, Ronaldo ve Kaka için bu tarz sayfalar hazırlamışlardı. Bu kez hazırladıkları sayfada Real ve Barca oyuncuları arasında seçim yaptırıyor bizlere. Seçim sonucunda oluşan karma takımı görünce Pazar akşamını beklemek çok daha zor olacağa benziyor.

Aşağıdaki resim benim seçimlerim sonucu oluşan takım.

Defans göbeğini Barca'dan oluşturdum, karar veremediğim iki mevki var. Sol bekte Maxwell ve Arbeloa seçimleri sunulmuş. Marcelo'yu koysalardı direk Maxwell'i işaretlerdim. Messi ve CR9 arasında ise gönül Cr9 dese de seçim yapmak zor olduğu için ikisini birden aldık takıma.


Sayfaya gitmek için; tıklayın..

We Can't Wait

23 Kasım 2009 Pazartesi

Kadro Dışı

Kadro dışı kalan futbolcu ne yapar?

Kadro dışı kalan futbolcu, bir çok kez şahit olduğumuz üzere takımla birlikte çalışmaz. Alışık olduğumuz söylemle kendisine tahsis edilen antrenör ile alt yapı tesislerinde falan çalışır.

Nerden çıktı bu peki?

Dün Kasımpaşa, Trabzonspor’u 3-1 mağlup etti. Zaten bileti kesilmek üzere olan Hugo Broos, bu maçla elveda dedi Trabzonspor’a. Başka bir haber daha geldi Trabzonspor camiasından.

Egemen, Song, Sylva, Gökhan Ünal ve Engin Baytar kadro dışı bırakılmıştı.

Bu akşam yapılan antrenman’da bu kadro dışı kalan futbolcular Mehmet Ali Yılmaz tesislerine gelip takımdan ayrı çalışmışlar.

Yönetim Kurulu ise bugün bu oyuncular ile ilgili şu açıklama yapılmış internet sitesinden;

‘’Bu arada yapılan değerlendirme sonucunda takıma katkıları açısından büyük beklenti içerisinde olduğumuz oyuncularımız Egemen Korkmaz, Rigobert Song, Tony Sylva, Gökhan Ünal ve Engin Baytar’ın sezon başından beri ve özellikle de son maçtaki formsuzlukları sebebiyle bir süre özel çalışmaları uygun görülmüştür. Bu oyuncularımızın eski performanslarını kazanarak yeniden takıma katkı sağlaması yönündeki beklentimiz sürmektedir. Alınan karar gereğince gündeme gelen kaptanlık konusu ve kadrodan ayrı çalışacak olan oyuncular hakkındaki nihai karar yeni göreve başlayacak olan teknik direktörün tasarrufuna bırakılacaktır.’’

Yani Ünal Karaman gelin oynayın derse, bu oyuncular sadece 1 gün kadro dışı kalmış olacaklar.

Sadri Şener’in aslında bu kararı bir anlık sinirle verdiği söyleniyor, yani bu oyuncuların kadro dışı olması çok uzun sürmeyebilir.

Aslında Trabzonspor’un bu sezon neden geçen sezondan kötü durumda olduğunun göstergesidir bu anlık verilen kararlar, bana göre.

Son 56 yılın en kötü Atletico Madrid’i



En son 1953-54 sezonunda lige bu kadar kötü başlamış Atletico… Lige 1 galibiyet, 2 beraberlik, 8 mağlubiyet ile başlamış takım. Bu sezon ise 1 galibiyet, 4 beraberlik ve 6 mağlubiyette.


Sanchez Flores ise henüz galibiyetle tanışmış değil. Tabi Marbella maçlarını saymıyorum, o iki maçı kazanmıştı Atletico Madrid ama ağır siklet farkı var.



Athletic Bilbao deplasmanında mağlup olmaktan kurtulamayan Atletico, Vicente Calderon’da ki Real Madrid maçında ise son dakikalarda hareketlense de derbide yine mağlup olmuştu.

Eğer tribünde olduğu ve 1-1 berabere biten Mallorca maçını saymazsak ( ki hatırlarsak 9 kişi Mallorca 90. dakika da gol atıp maçı berabere bitirmişti ) Flores ligde yoluna 0/3 ile devam ediyor. Ama onu suçlamak zor. Çünkü elinde belki La Liga’nın en kötü defansı, kafası karışmış Kun Agüero ve hakkında yorum dahi yapmak istemediğim kadar dağınık bir orta saha var.

Özellikle böyle zor bir deplasman galibiyetine oldukça ihtiyaç duyulan bir durumdaydı Atletico ama son dakikada Pablo’nun yaptığırdığı saçma penaltı ile 1 puan dahi alınamadı maalesef.



Ligde önümüzde ki hafta Espanyol ile Vicente Calderon’da karşılşacak Atletico ve artık bu durumdan kurtulmak için yapılacak tek şey sadece ne şekilde olursa olsun kazanmak. Hatta Şampiyonlar Liginde hafta arası Kıbrıs adasından galibiyetle dönerse takım, büyük moral olur.

1953/54 LA LIGA

22 Kasım 2009 Pazar

Tottenham 9 - 1 Wigan

Wigan'ın içine San Marino kaçmış maç öncesi,yok sa böyle bir skoru almalarının başka bir açıklaması olamaz. Ekran görüntüsünü alıp, bloga koymaya hazırlanırken durum 8-1'di. O sırada bir tane daha sıkıştırmış Tottenham. Spurs'da bulduğunu atmış, insan biraz frene basar rakibe saygıdan. Futbol24 verileri doğruysa ve son gol 90+4'de geldiyse 8-1'lik maçı 4 dakika uzatan hakemi de ayrıca kutlamak lazım. Acımadın mı hiç adamlara ?

21 Kasım 2009 Cumartesi

19 Kasım 2009 Perşembe

2002'nin Tekrarı Olsun


Dünya Kupası'na katılan takımlar bu gece oynana maçlar sonunda belli oldu. Mısır-Cezayir maçı, Rusya'nın ilk maçın son anlarında yediği golle avantajını kaybedip 2.maçta elenmesi konuşulacak olaylardan. En fazla dikkat çeken ise Fransa-İrlanda eşleşmesinin 2.maçı oldu. 1-0'ın rövanşında karşı karşıya geldi iki takım. Keane'in golüyle uzatmalara giden maçın 103.dakikasında Henry'nin asisti geceye damgasını vurdu. Topu eliyle düzeltip, Gallas'a çıkartan Hnery takımını finallere taşırken belki çok önemli bir işe imza attığını düşünüyordu ama çok büyük bir sempati yitirmiş oldu futbolseverlerin gözünde.Domenech'in Fransa'sına zaten çok sıcak bakmıyorduk, şimdi tek isteğim 2002'de yaşadıkları hayal kırıklığını 2010'da tekrar yaşamaları. Gol atamadan geldikleri gibi gitmelerini bekliyorum kendi adıma.

Yazık ...


Salsa'nın ve Mali'nin bloglarından öğrendik bugün olan olayları resimleriyle-videosuyla. Cemal'in oynamaması gereken maçlarda Tufan'ın forması ile oynamasını kim akıl ettiyse tebrik ediyorum. Cemal Nalga, bizim takımın Lebron James'i falanda bizim mi haberimiz yok. Bir hazırlık maçında Cemal'i oynatmaya nasıl ihtiyaç duyabilirsiniz hemde bir klübün adını karalama, taraftarlarının yüzünü eğme pahasına. Zaten aldığı cezayı hazırlık maçlarında çekiyor-orası daha ilginç - sen adamı kalkıp başka isim altında oynatıyorsun. Bırakın cezası bitsin, o gün bu kararı verenler ne kazandıklarını, kimi kandırdıklarını düşünüyorlardı acaba. Maçtan hiçbir video-resim görüntüsünün bulunmayacağını falan düşündüler galiba bu skandala imza atanlar. Galatasaray adına kara bir leke olmuştur bu olay, yayında ve yapımda emeği geçenleri tekrar tekrar kutlamak gerek.

Adnan Polat'ta gerekli kutlamayı yapmış gözüküyor bu kişilere zaten.

18 Kasım 2009 Çarşamba

Geçmiş Olsun Kaptan

Bilgilendirme : Arda Turan

Futbolcumuz Arda Turan’ın burun akıntısı, ateş ve genel halsizlik şikayetleri ile başlayan sağlık sorunu için yapılmış olan testlerinin bugün çıkan sonuçlarında H1N1 test sonucunun pozitif olduğu saptanmıştır. Futbolcumuz konuyla ilgili detaylı olarak bilgilendirilmiş olup, başlanan tedavisine düzenli bir şekilde devam edilmektedir.

Sağlık durumu iyi olan ve istirahata alınan kaptanımızın, takımdan ayrı olarak, 23 Kasım Pazartesi gününe kadar özel tedavisine devam edilecektir.

Galatasaray Futbol A.Ş.

http://www.galatasaray.org/futbol/futbol_as/haber/5359.php

Çok fazla endişelenmemek gerek açıkcası ama insan tedirgin oluyor doğal olarak. Geçen hafta okulda arkadaşım çok kötüyüm beni revire götür diyince götürmüştük mecburen. Hastaneye sevk ettiler, domuz gribi teşhisi kondu hastanede. 1 hafta dinlen, evden dışarı çıkma vs. tarzı önerilerle atlattı arkadaşım gribi. Çok ayrıntılı bilgi sahibi değilim hastalık hakkında- yaşadığım bir olaydan örnek veriyorum,içimi rahatlatmak için belki- ama Kaptan'da atlatacaktır bir an önce bu hastalığı. Sporcu bünyesi böyle bir hastalığı daha rahat atlatacaktır. Bu aralar sporcuların domuz gribi olduğu haberlerine sıkça rastlıyoruz. En son Maliano yazmış blogunda.

Kaptan'a geçmiş olsun diyoruz. Çok önemli bizim için her anlamda.

17 Kasım 2009 Salı

Kapanın elinde kalıyor : Bosman


Bosman kuralına artık herkes aşina. Sözleşmelerinin sonlarına doğru bonservissiz şekilde başka bir kulüple anlaşabiliyor futbolcular. Futbolcuların özgürlüğü ve banka hesapları açısından şüphesiz ki olumlu bir kural bu Bosman Kuralı. Aslında pek hak etmediği paraları bonservissiz geldikleri için alabilyor futbolcular. Özellikle alt yapıya yatırım yapan takımlar için oldukça olumsuz bir kural olduğu söylenir. Aslında gerçek dışı da değil.

Fakat bazen de futbolcular için can simidi olabiliyor Bosman Kuralı.

Şöyle ki yakın zamanda takımdan ayrılmak isteyen Pandev, Ledesma ve De Silvestri’yi satmaya yanaşmamıştı Lazio’nun mafya babası benzeri başkanı Claudio Lotito.
Daha sonra De Silvestri € 5.5 M‘ya Fiorentina’ya transfer oldu ve takımdan ayrılmayı başardı. Pandev ve Cristian Ledesma ise hala Lazio’dalar. Ve hiçbir maçta oynamadılar, kadro dışılar.
Pandev’in sözleşmesi bitiyor ve yaz döneminde kendisini isteyen Juventus yada Inter’den biriyle sözleşme imzalayıp cehennemden kurtulacak muhtemelen. 26 yaşında ki futbolcu belki de en değerli döneminde 1 sezon ara vermiş gibi olacak futbola.

Geçenlerde Serie A’da sözleşmesi biten futbolcuların listesi elime geçti. Pandev’in dışında en çok dikkat çeken isim : Patrick Vieira. 33 yaşında ki oyuncu bu sezon da şans bulmaya devam ediyor Inter’de. Ama geleceği belirsiz, bir ihtimal sözleşme yenilemezse Inter onunla, yoluna Fransa’da devam edebilir.

Milan’da ise Dida ve Favalli’nin sözleşmeleri bitiyor. Roma’da Max Tonetto ve Marco Casetti, Roma yeni sözleşme imzalamazsa serbest kalacaklar.

Listede dikkat çeken diğer isimler ise zaman zaman Türk takımlarının gündemlerine gelen Kroldrup ve Jorgensen. Özellikle basının Beşiktaş’a transfer ettiği bu futbolcular da eğer Fiorentina yeni sözleşme imzalamazsa serbest kalacaklar. Bu iki oyuncunun dışında Fiorentina’da Massimo Gobbi’de serbest kalacakmış. Gobbi, Prandelli’nin tuttuğu futbolculardan biri. Bu zaman kadar sözleşme yenilenmemesi ilginç.

Doğrusu listede ki bir çok futbolcu 30 yaş üzeri ve bir çoğu takımında çok fazla şans bulamıyor. Fakat Pandev konusunda Serie A’da yeşil sahada olmasa bile saha dışında büyük bir çekişme yaşanacağı kesin.

Serie A bir tarafa Bosman kuralı nedeniyle de son yıllarda genç oyuncular ile Avrupa’da ki kulüpler uzun anlaşmalar imzalıyorlar ve kontrat yenileme işini son dakikaya bırakmıyorlar Türkiye’de ki bir çok kulüp gibi. Tuncay, Marco Aurelio Fenerbahçe’nin yakın zamanda yaşadığı iki örnek. Keza Beşiktaş’ta Nobre ile son yılında anlaşmaya çalıştı ve kozları Nobre ve Figer’in eline bıraktı. Bir benzerini de bu sezon Bobo’da yaşayabilir Beşiktaş. Bir benzer tehlikeyi ise Galatasaray yaşıyor. Galatasaray taraftarınca çok sevilen hatta bir çok rakip taraftar tarafından da sempati ile bakılan Kewell’ın sözleşmesi bitiyor ama bir türlü yenilenmiş yada yenilenebilmiş değil.

Bosman Kuralı doğru veya yanlış. Ama transfer piyasasını arada bir hareketlendirdiği kesin.

Elime geçen listeyi düzenledim. Futbolcuların takımlarında ne kadar süre aldıklarını, yaşlarını ve pozisyonlarını ekledim. İtalyan futbolu ile ilgilenen varsa bu dosyaya ulaşmak için tıklasın.

16 Kasım 2009 Pazartesi

Antonio De Nigris



Enke'den hemen sonra De Nigris'de aramızdan ayrılmış. Bilgisayarı açar açmaz karşılaştığım ilk haberin bu olması çok kötü oldu. Tsl'nin kaliteli forvetlerinden birisiydi ayrıca Kadıköy'de sergilediği maskeli gol sevinciyle değişik bir renkti Meksikalı ligimiz için. Arkadaşlarım ve benim aramda De Nigris'in ayrı bir yeri vardı. Bir arkadaşımızın kendisini yakından tanıma fırsatı bulması da bir etkendi De Nigris'ten bahsetmemiz için. Halı saha muhabbetlerimizde adı sürekli geçerdi. Maskesiyle beraber aramızdan ayrıldı.


Türkiye'de sağlık sorunları ortaya çıkmış ama buna rağmen devam edip Larissa'da kariyerini sürdür. Sağlık sorunlarını bile bile futboldan kopmaması ise kendi hatası veya menajerleriyle ilgili bir durum. Sağlığını-hayatını riske etmesini engelleyebilecek birileri çıksaymış keşke.

15 Kasım 2009 Pazar

Beckham'ın Kuaförü


Beckham'ın değişik saç stillerine alışmıştık. Genelde ne yapsa kendisine yakıştırabilen bir adamdır ama bu sefer bayağı ilginç bir modele yöneltilmiş. Artık Victoria mı gaza getirdi, kuaförü kafası güzelken mi Beckham'ı bu hale getirdi bilmiyoruz. 2.resimde kara kara nasıl bu hale getirildiğini, ikna edildiğini düşünüyor Beck's büyük olasılıkla.

14 Kasım 2009 Cumartesi

Bosna Hersek'in 2010 Dünya Kupası şansı


Bosna Hersek kabul etmek gerekir ki elemelerde iyi bir performans sergiledi. Fakat biraz da bizim kötülüğümüz onların iyiliği oldu.
İspanya ve Türkiye karşısında galibiyet alamayan Bosna Hersek sadece Zenica'da bizimle berabere kaldı.
Fakat bu iki takım dışında ki her maçını kazanan Bosna Hersek, aslında bu tip elemelerde büyük takımları yenmek değil de kendinden zayıf takımlara puan vermemenin önemli olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.

Elemeler final gibidir. Bu tip elemelerde herkes gergin olur. Eleme rövanşlı olsa bile ufak tefek hatalar bir çok emeğe mal olabilir.
Rakip Portekiz'de dünya yıldızı Cristiano Ronaldo ve Chelsea'den Jose Bosingwa yoklar. Fakat buna rağmen hala çok güçlüler.

Portekiz elemelerde mükemmel bir performans göstermese bile Bosna Hersek'in de Türkiye ve İspanya karşısında galibiyet alamamış olması, Bosna'nın işinin çokta kolay olmadığını gösteriyor. Bana göre bir adım gerideler.

Bu kritik maçtan önce Fifa Edin Dzeko ile bir röportaj yapmış.
Dzeko bu maç için ''Portekiz şüphe yok ki favori, fakat bizimde şansımız var. Yapabileceğimiz her şeyi yapacağız.'' demiş.
Röportaj'da Milan sevgisinden de bahsetmeden duramayan Dzeko'nun röportajının tamamına ulaşmak için tıkayın.

13 Kasım 2009 Cuma

Buffon da dalya diyecek


Geçen sezon ki sakatlığından önce, bir çok futbolsever Buffon'un dünyanın en iyi kalecesi olduğu konusunda hemfikirdi. Fakat geçen sezon geçirdiği sakatlıkla birlikte yerini bir alt postta yer bulan Aziz Iker'e bırakmaya başladı yavaş yavaş doğrusu.

Casillas kadar genç yaşında olmasa bile yarın bir dalya da Buffon'dan gelebilir. Hollanda karşısında kalede olursa Gök Mavililer ile 100. maçına çıkmış olacak.

Rusya ile oynanan 98 Dünya Kupası Elemeleri maçında Pagliuca'nın yerine oyuna girmiş ve bu onun ilk maçı olmuş İtalya Milli Takım forması ile. Bu maçta daha sonradan takım arkadaşı olacağı Cannavaro'nun kendi kalesine attığı gol ile de ilk golünü yemiş Milli Takımda.

98 Dünya Kupasında İtalya Milli Takımının kadrosunda bulunsa da, 1. kaleci Pagliuca ve 2. kaleci Toldo'nun arkasında kalmış. 2000'de ki Avrupa Şampiyonasını da elinden yaşadığı sakatlık nedeniyle kaçıran Buffon İtalya Milli Takımı ile 4 büyük turnuvada oynadı.
2 Avrupa Şampiyonası - 2004, 2008
2 Dünya Kupası - 2002, 2006

İtalya'nın Dünya Futbol Tarihine hediye ettiği önemli kalecilerden biri olan Buffon, 2006'da İtalya ile Dünya Kupası Şampiyonu olarak bu muhteşem kariyerinde Milli Takım ile de bir büyük turnuvada kupa kazanmış oldu ve bu kupada kesinlikle Buffon aslan paylarından birine sahipti.

31 yaşında ki Buffon büyük ihtimalle en azından bir büyük turnuva daha görecek. İtalya Milli Takımı Güney Afrika'da 2010 Dünya Kupasında olacak ve bu büyük turnuvada eğer bir sakatlık olmazsa Buffon'dan formayı alabilecek bir kaleci yok gibi.

İtalya'da artı 100 yapan diğer oyuncular ise Fabio Cannavaro (130), Paolo Maldini (126) ve Dino Zoff (112).
Buffon, Dino Zoff'u geçecek kadar genç hala. İtalya Milli Takımda en çok forma giyen kaleci rekoru için yarın ki maç dahil 13 maç var önünde.

Buffon bu maç öncesinde Milli Takım kariyeri için şöyle demiş '' Milli takım benim için çok önemli. Eğer Milli Takıma çağrılmazsam bir gün, o zaman kariyerimi bitirmeye çok yakınım demektir'' .

Iker, 100 demek Üzere


Iker Casillas, yarın İspanya Milli Takımının Arjantin ile oynayacağı hazırlık maçında forma giyerse 100.kez Milli formayı giyme onuruna ulaşacak. 2000 yılında Jose Antonio Camacho yönetimindeki İspanya Milli takım formasını ilk kez giydi İsveç'e karşı. 19 yaşından 14 gün almıştı o maçta forma giyerken Iker.

Iker Casillas'ın haricinde İspanya'da 100 ve üstü maçta forma giymiş futbolcu sayısı sadece 2 şimdilik. Raul Gonzalez (102) ve Zubizarreta(126). Iker, kaleye geçtiği 99 maçta 55 golü kalesinde gördü. Iker için bir başka dalya deme şansıda Şampiyonlar Ligi'nde. Casillas'ın Şampiyonlar Ligi'nde çıktığı maç sayısı da 99 şu an.

Daha önce Milli Takımlar düzeyinde dalya demiş futbolcular için Fifa'nın hazırladığı pdf dosyası için ; tıklayın

Hangi maçlarda oynadıklarını görmek biraz daha rakam ve istatistik için ise; tıkla # 2

12 Kasım 2009 Perşembe

Bir başlangıç yazısı olarak Atletico Madrid


Öncelikle herkese merhaba demeliyim sanırım.

Bir Barça'lı ve bir Real Madrid'li aralarına birde Atletico Madrid sempatizanı birini istediler galiba. :)

Sadece Bahiskılavuzdan tanıdığım Nuri Abi ve sevgili Çağlar, bana Telif Hakkı'nda yazma fırsatı tanıdılar. Bende zevkle kabul ettim tabi, umarım kimseyi mahçup etmem.

Atletico Madrid sempatizanıyım dedim ama babadan bize kalan bir hatıra; Beşiktaş'lılığımız bakidir.(Adımız boşuna Feyyaz değil.)
Bir yandan Atletico Madrid, bir yandan Beşiktaş taraftarı olunca acıyla yoğurulan bir futbol aşkımız var. Fakat aşk acısız olmaz zaten bana göre.

Açılış yazımı da Atletico Madrid'le yapmak istiyorum müsadenizle.


Daha önceleri kendi blogumda Javier Aguirre için ''Bitmez bu çile'' başlığı ile bir yazı yazmıştım ama ben yazıyı yazdıktan kısa süre sonra o çile bitti. Yerine ise eski Atletico Madrid kalecisi Abel Resino geldi. Resino geldiği zaman şu an kendi bıraktığından çok farklı bir takım almamıştı ama her geçen gün yükselen performansı ile Atletico Madrid, Valencia ve Villarreal'i arkasında bırakarak Şampiyonlar Liginde yer almayı başarmıştı.

Her ne kadar bu bütçe ile Atletico Madrid takımından şampiyonluk beklense bile La Liga'da son şampiyonluğun 1995-96 sezonunda olduğunu düşününce Atletico Madrid'in işinin çokta kolay olduğunu söyleyemeyiz.

Neyse diyorduk ki; Şampiyonlar Ligi... Evet bana göre takımın arka arkaya ikinci sezonunda yine Şampiyonlar Ligi'ne kalması çok olumluydu. Özellikle bu tip kupalara sürekli katılmayı bir gelenek haline getirmek gerekiyor. Bu hem prestijtir hem de Şampiyonlar Liginde yer almak tabi ki mali olarak ferahlatıcı bir etki yaratacaktır. Ayrıca taraftarın üst düzey bir kupada oynamaktan büyük bir keyif alması ise bunun cabası.

Abel Resino zoru başardı ve takımı Şampiyonlar Ligine sokmayı başardı. Fakat Atletico Madrid'in geçen sezon her hangi iki maçını izleyen biri, takımda önce takviye yapılması gereken yer olarak defansı gösterecektir. Ama yaz transfer döneminde Resino ve başkan Cerezo açıkça görüyoruz ki uyumuşlar. Bu defansa yapılmayan takviye de Atletico'nun 10 maçta 1 galibiyette kalmasının nedenlerinden biri. Şampiyonlar Liginde oynayacak takımın defansına yaptığı tek takviye ise Real Betis'ten Juanito idi.

Her ne kadar yönetim ve başkan Enrique Cerezo, Abel Resino'nun arkasında durduklarını söyleselerde Londra'da ki 4-0'lık mağlubiyetten sonra bu kararlarından döndüler. Yeni teknik direktör ise Valencia ile başarılı sayılabilecek bir performans gösteren Quique Flores... Flores, Atletico Madrid'e gelmeden önce ise Portekiz'de Benfica'nın başındaydı ama orada çok başarılı olduğunu söyleyemeyiz.

Doğrusu Flores ismi daha kariyerli bir teknik adam bekleyen beni çokta tatmin etmiş değil fakat yine de Flores'ten bazı beklentilerimiz var.


Flores'ten bir çok Atletico Madrid taraftarının öncelikli beklentisi daha az hata yapan ve daha agresif bir savunma. Real Madrid maçından sonra kendisinin de söylediği gibi takım defansta akıl almayacak hatalar yapıyor. Bunun çözülmesi transfer olmadan nasıl olacak bilmiyorum ama Ujfalusi'nin bekten tandeme geçmesi iyi bir adım olabilir belki de.
Takımın çok iyi fakat çokta verim vermeyen bir futbolcusu var : Reyes. Abel Resino zamanında maçların son 15-20 dakikasında şans bulabilen, aslında fazlasını çokta hak etmeyen Reyes, Flores ile daha farklı olabilir.

Flores gelir gelmez Reyes daha çok şans bulmaya başladı, hatta sezon başından beri hiç ilk 11'de sahaya çıkamayan Jose Reyes, Sanchez Flores ile derbiye ilk 11'de çıktı.Flores'in Benfica döneminde beraber çalıştığı Reyes; belli ki Flores'in sevdiği oyunculardan. Bu durumda kabiliyetli ama tembel bu adamdan verim alma şansı doğdu Atletico Madrid için ve inanıyorum ki kendini bulduğu dakika yeni bir transfer gibi olacaktır.

Ve ivedilikle beklediğimiz son değişim ise, kazanma alışkanlığı. Tabi Atletico Madrid takımının 10 maçta 1 galibiyette kalması ile takımın psikolojik olarak ta etkilendiği söylenebilir. Flores geldikten sonra ilk maçında (Yedek Kulübesinde değildi) Osasuna karşısında rakip 9 kişiyken 90. dakika da gol yiyip berabere kalınması ile takımda psikolojik olarak bir şeylerin yanlış olduğu da görülmüş oldu aslında. Bunu düzeltmek ise geçen sene ki gibi arka arkaya alınacak galibiyet serisine bakıyor büyük ihtimalle.

Hafta arası Copa Del Rey maçları vardı ve Madrid'in küçük bir ekibi olduğunu öğrendiğimiz Alcarcon, Real Madrid'i eledi bir şekilde. Tabi böyle süprizler ilk kez olmuyor, son kez de değil. Ayrıca geçen sezonun finalisti Athletic Bilbao'da elendi. Atletico Madrid için kazanılacak bir Copa Del Rey hem prestij olur, hem de ligde konuma bakılmaksızın en azından Avrupa Liginin kapısını açar. Barça ile eşleşmezse başka herhangi bir kupada iddiası olmayan Atletico Madrid'in önü açık diye düşünüyorum.

2-0'ın rövanşında hafta arasında Marbella'yı 6-0 yendi Atletico Madrid Vicente Calderon'da. Bu maçta Maxi 4 gol attı ve golleri yeni doğan kızı Alma ve eşi Gabriela'ya göndermiş. Diğer golleri Jurado ve Sinama-Pongolle attı. Birde Flores'le çıkışa geçmesini beklediğimiz Reyes asistleriyle göz doldurmuş.

Birde son haberler; Forlan 2 yıllık ve Jurado 3 yıllık kontrat imzalamışlar.

İspanya'dan Atletico Madrid'den kötü bir savunma görmek isteyen varsa ise maçın gollerine bir göz atsın. :)

Di Stefano-Maradona-Messi





Üç Arjantinli Marca'nın düzenlediği törende buluşmuşlar. Marca'nın La Liga'da yılın en iyi oyuncusuna verdiği ödül '' Trofeo Alfredo Di Stefano '' ödülünü bu sene Lionel Messi kazandı. Ödülün daha 2.senesi. Ödülün ilk kazananı ise geçen sene Raul olmuştu.

10 Kasım 2009 Salı

Real Madrid 1 - 0 Alcorcon



İnternet bağlantım maçı izlememe 60.dakika'da izin verdi. 60-80 arası Real'in ciddi hiçbir atağı, tehlikesi yok zaten. Taç atışlarında falan maç içinde atmadıkları deparı atan adamları gördüm sadece, sebepte tepki almamak için ama aldılar tepkiyi. Van Der Vaart'ın golünden sonra ise tekrar bağlanamadım net üzerinden yayına, Telekom veya sahip olduğum 1 mb'lik internet bağlantısı sağ olsun diyelim.

İlk 11'i ise yin yedek oyunculardan falarn kurulu değil Madrid'in.

Real Madrid: Dudek, Lass, Pepe, Albiol, Arbeloa, Diarra , Gago, Higuain, Kaka, Raul, Van Nistelrooy

4-0'ın rövanşı için Real'in acı bir intikam alacağı söyleniyordu, bende aynı görüşteydim açıkcası. Bahis siteleri bile over 2,5'a 1,20 tarzı oaranlar açıyordu. Dakika 80'e kadar Real aşamadı Alcorcon defansını ve kalecisini. 80'de Vaart'ın golüyle en azından Alcorcon'u yenemedik demezler. Copa Del Rey'den elendi bu sonuçla, hem de Alcorcon'a karşı ilk maçta tarihi bir hezimet yaşayarak.

Alcorcon'lu oyuncular ileride torunlarına anlatacakları bir hikayeye kavuştular böylece. Los Galacticos-2'yi toplamda 4-1'lik bir skorla geçtiler iki ayaklı turda. Ay sonu El Clasico var. Her ne kadar Perez, Pellegrini'nin arkasındayız dese bile kaderi o maç belirler diyorum ben. La Liga mücadelesinde Barca'nın ensesinde olsalar bile ŞL'de alınan sonuçlar, Alcorcon hezimeti ve takımın ağır abileri Raul-Guti ikilisi ile olan ilişkileri göze alınınca El Clasico Pellegrini'nin kaderi için çok büyük bir belirleyici olacak.

Robert Enke

Fenerbahçe-İstanbulspor maçıyla Türkiye kariyerine başlamış ve nokta koymuştu. Sonra devam etti kendi kariyerine, biz ise hayatımıza. Haberlerini duydukça o maç aklımıza geliyordu. 0-3'lük maçın ardından arkadaşlarımı nasıl kızdırdığım aklıma geliyor. Balili'de gol atmıştı o maçta, ertesi gün mahallede top oynarken her hareketimiz sonrası Balili diyerek kızdırıyorduk arkadaşlarımızı. Enke, yılın kalecisi seçildi, 1 maçta gönderildi diyorduk, haberini gördükçe anıyorduk bir anlamda. Artık kariyerine ve hayatına son noktayı koymuş.

Her ölüm üzücüdür, bu tarz adamların aramızdan ayrılması ise inandırıcı gelmiyor futbol aşığı bünyelere. Puerta'nın, Jarque'nin ve Foe'nin ayrılışlarında olduğu gibi. Sabah akşam futbolla yatıp-kalkıyoruz ve bu adamları izliyoruz sürekli. Bu adamlar hakkında yazılanları okuyarak zaman geçiriyoruz. Hafta sonu sahada göreceğimize inandığımız, maçlarını izleyeceğimize inandığımız adamlar bir anda gidiyorlar, aramızdan ayrılıyorlar işte.

Rey Mysterio Jr.&Real Madrid


Flash Tv ve efsane spikerleri sayesinde tanıştığımız isimlerden birisiydi Mysterio Jr. Ufacık boyu, çevikliği ve benim için adının okunuşu ile en ilgi çekici isimlerdendi. Real Madrid resmi sitesini gezerken denk geldim fotoğraflara. Şu dakikalarda Real Alcorcon karşısında 4-0'ın rövanşını almaya çalışıyor, maç sonrası yazarız sonuca göre bir şeyler.

9 Kasım 2009 Pazartesi

Lyon 5 - 5 Marsilya


80'de 4-2 olan maç son dakika golüyle 5-4 oluyor ve uzatma dakikalarında durum 5-5'e geliyor. Maçı izleyemedim ama inanılmaz bir şöleni kaçırmışım şu tabloya bakınca. Maç içinde geri dönüşler, son 10 dakika gelen 5 gol toplamda 10 gol. 10 gol atılan maçın Fransa Ligi maçı olması.

Acilen geniş özeti edinmek lazım bir yerlerden, kaliteli bir özet görüntüye ulaşan olursa yorum bölümüne bekleriz..

8 Kasım 2009 Pazar

150 Maç


Jose Mourinho, bugün Giuseppe Meazza'da Roma ile 1-1 berabere kaldıkları maç sonrası rekorunu yenilemeye devam etti. Porto-Chelsea ve Inter ile kendi evinde oynadığı 150.maçtan da sahadan yenilmeden ayrıldı. Kendi evinde yenilgi yüzü gördüğü son tarih 2002. Porto'nun başındayken Beira-Mar ile oynadıkları maçı 2-3 kaybetmiş Jose.

Özellikle Inter'in kendi evinde geriye düştüğü maçların canlı yayını varsa özellikle izlerim o maçları. Acaba Jose'nin serisi son bulacak mı diye ? Buna yaklaşan, bu maç son dedirtmek üzere olan takımlar oldu ama başarabilen çıkmadı daha. İlgiyle takip ediyoruz Jose'nin serisini.

Zlatan # 8


Zlatan'ın Mallorca maçında Pedro'ya yaptığı asist, Zlatan için attığımız postların arasına eklenmeyi hak etti. Yazılacak fazla bir şey kalmıyor bu adam için, her maç ilginç bir sürprizle selamlıyor bizleri. Benim için dünyanın en iyisidir, bu kadar özel hayranı olduğum başka bir isim yok çünkü. Barca'nın 2.golü de izlenmeli bu arada hani bir kaleci daha ne yapabilir o golde. Defans resmen izliyor, Barca hücumundaki herkes kaleyi deniyor Mallorca savunması izlerken.

Bu arada Madrid derbisinin son 15 dakikası harikaydı, Ramos sağolsun olaya heyecan kattı. Sahneye Aziz Iker çıktı yine Aguero'nun şutu üstüne gelmiş bile olsa.

Haftaya Real kendi evinde Racing'i ağırlayacak, Barca ise Bilbao deplasmanında. El Clasico öncesi son maçlar, büyük heyecana çok az kaldı..

Video gözükmüyorsa youtube linli için ; tıkla...

6 Kasım 2009 Cuma

# 19 Harry Kewell


Transfer haberini telefonla almıştım ve açıkcası inanmamıştım kendi gözlerimle resmi sitede görene kadar. Açıklanana kadar adı geçmemişti Galatasaray ile beraber. Yönetimin ilk gizli transferlerinden birisiydi belki. Sakatlığı hep soru işareti yaratıyordu akıllarda, zaten geldiği ilk günler rahat bırakılmadı. Sürekli sağlığıyla ilgili haberler yapıldı Kewell'ın.

Kayserispor ile oynanan Süper Kupa maçıyla beraber gönüllerde taht kuracağının işaretini verdi. Sezonun açılış maçında Kayseri'ye attığı golün bir benzerini aynı Kayseri maçında olduğu gibi Hasan Şaş'ın servisi ile ağlara gönderiyordu Kewell. Turuncu formanın en fazla yakıştığı adamdı geçen sene. Sezon sonunda 35 maçta 13 gole imzasını koyuyordu zaten. Attığı gollerin çoğu vuruş tekniği, topa hareketlenme anı açısından derslik goller Kewell'ın. Bordeaux maçında attığı gol, Hamburg maçlarında stoperde görev yapmasıyla o artık Galatasaraylıların vazgeçemeyeceği bir adam haline geldi. Sahada olsun veya yedekte olsun ama Kewell olsun. 10'dan Hagi'den sonra bu kadar sevilen bir yabancı nadir geldi Galatasaray'a. Hagi'nin yerini dünya üzerinde hiç bir futbolcu tutamaz, çok ayrıydı 10'la yaşananlar, 10'un yaşattıkları. Bugün A.Polat'ın yanında oturduğunu görünce bile anlamsız bir biçimde gülümseyebiliyorum veya Türkiye'ye geldiğinde herhangi bir yayında röportaj veriyorsa o kanala saldırmama sebep oluyor benim ve büyük çoğunluk için Hagi. Fakat ''10' 'dan sonra bu adam kadar sevebildiğim, kabullenildiğim Mondragon'u sayabilirim kendi adıma. Yarın sınavım olmasına rağmen ben bu adam hakkında gecenin 4'ün de kafama göre bir şeyler yazıyorum.


Eskisi gibi değil Kewell yaşadığı sakatlıklardan dolayı. Fizik olarak istenen seviyeye çıkamıyor, belki çıkamayacak sol tarafta topla buluşup 2-3 kişiyi son sürat geçemeyecek ama saha içerisinde duruşu, profesyonelliği, sempatik tavırları ve bu fiziki dezavantajına rağmen oyun olarak verimliliği ile gidecek haberlerinin gerçek olma olasılığı düşünüldüğünde taraftarı en çok korkutan isimlerin başında geliyor. En önemlisi bu adam futbolu aklıyla oynuyor eksiğini bu şekilde kapatabiliyor. Duracağı yeri, koşu yapacağı yeri, topa vuracağı anı ezbere biliyor. Kewell'ın uzun lig-kupa-Uefa üçgeninde tam performansını sürekli sahaya yansıtamayacağı bir gerçek. Zaman zaman kaybolabiliyor oyun içerisinde. Fakat yedek kalmayı bugüne kadar sorun etmemiş ve skor anlamında takıma 1,5 sezondur oldukça ciddi katkısı olan bir isim Harry. Bugün attığı golü atacak isimleri parmakla gösteririz. Topu alışı, düzeltişi ve gol sonrası artık alıştığımız gülümsemesi. Transfermarkt verilerine bakarsak 19 maçta 9 gol, 4 asist ile oynuyor bu sene.

Kewell'ın sözleşmesi bu sene bitiyor ve maalesef daha yenilendiğine dair bir haber okumadık. Sözleşme imzalamak istediği, teklif edildiği yazılıyor ama ertesi gün talipleri var gidecek deniyor. Yönetim taraftarın sesini duysun bırakmasın bu adamı, yeni sözleşme haberini okumak istiyoruz resmi siteden. Sami Yen'de, Aslantepe'de onun şarkısı ile dakikalarca bağıralım yine.

5 Kasım 2009 Perşembe

Dinamo Bükreş 0 - 3 Galatasaray



Sezon ortasında Romanya'da bir hazırlık maçı oynadık. Maç hakkında yazabileceğimiz fazla ayrıntı yok o yüzden. Aldığımız 3 puanla beraber gruptan çıkmayı garantiledik geriye 2 maç kala. Panathinaikos ile oynayacağımız maç ise grubun liderini belirleyecek. Erken başladığımız Avrupa sezonunun ilk ayağını erken kapatıyoruz aldığımız sonuçlarla. Artık işin diğer ayağına hazırlanmamız gerekiyor. Kewell'ın golden önce topu alışını tekrar tekrar izlemek gerekiyor o hareketten sonra zaten alıştığımız ip gibi giden vuruşlarından birisini yaptı. M.Topal'ın attığı gol A.Polat'ın yanında oturan Hagi'ye selam verme amaçlıydı. Son anlarda istesek farkı arttırabileceğimiz bir maçtı ama maçın amacının kalmaması ve topu ayağına alan isimlerin kafalarında tamamen maçı bitirmeleri golleri getirmedi.

Maçta spikerin Nonda sekerek soyunma odasına gidiyor demesi yüreğimizi ağzımıza getirdi. Kongolunun sakatlanması Baros'un yokluğunda iyice zor duruma düşürecekti bizi. Aydın'a, hatta M.Güven'e verilen şans geçen sezon Sakarya'da oldukça iyi performans gösterdiği bilinen Özgürcan'a verilseydi en azından Nonda'yı da yedekleyebilecek maliyetsiz bir oyuncumuz olabilirdi. Tabi kamp, antrenman performanslarını bilmeden konuşuyoruz sadece istatistiklere bakarak ama insan bir acaba diyor düşününce.