30 Nisan 2009 Perşembe

One United 1-0 Arsenal

Son yılların klasikleşen CL yarı finallerindeki big four karşılaşmalarından birini daha yaşadık. Tabi hata telafisinin pek düzeltilme şansı olmadığı bu maç, tempo olarak Premier League'deki maçlara oranla daha vasattı. Bu maç gördük ki Alex Ferguson bu sefer dersine çok iyi çalışmış. Öncelikle deplasman golü yememeyi hedeflemiş ki bunda da başarılı oldu. Ligdeki Arsenal mağlubiyetinin sebebi olan orta sahayı dirençsiz bırakma yanlışına bu maç düşmedi. Dünyanın en iyi defans ortası ikilisi (Ferdinand ve Vidiç) United'da ki zaten bu bilinen bir gerçek, bugün onların önüne de Carrick, Anderson, Fletcher'ı ekleyerek Arsenal'in hızlı pas trafiğini engellemeyi rahatça başardı. Anderson'dan sıyrılan Fletcher ve Carrick'le boğuştu, es kaza onlardan da kurtulan Ferdinand ve Vidiç'e tosladı. Burda bir ek de Ferdinand'a açalım. Fletcher'ın orta sahada kaptırdığı bir top sonrası, kaptan olarak azarı oldukça yerindeydi. Takımını her koşulda toplayan bir adam Ferdinand ve üstün konsantrasyonuyla gerçekten geçit vermeyen bir yapısı var. Dün o pozisyon ve gelen fırçadan sonra Fletcher'ın ekstra çabası da verilen mesajın ne kadar etkili olduğunu gösterdi.

Fabregas ve Nasri'li orta sahaya Diaby desteği de gelse diğer tarafta ki üçlüye karşı koymaları imkansızdı ve gerçekleşmedi de zaten. Bu da tüm maçta insiyatifi United'a geçirdi. Wenger'in buna sahada verilecek cevabı pek yoktu, Song ortasahaya desteğe gelse de fizikman bariz şekilde farklı olan United oyuncularına karşılık Fabregas ve Nasri'nin top kayıplarını önlemeye çalışmaktan başka birşey de yapamadı, ki bana göre Arsenal tarafında maçın ikinci adamıdır. Birincisi elbette daha ilk yarıdan maçın 5-6 farklı olmasını önleyen Almunia. Daha ilk 30 dakikada istatistiklerde 6 Saves yazması zaten başlı başına bunun göstergesi.



Maçın başlamasıyla birlikte United kabus gibi çöktü Arsenal'in üzerine ki daha dakikalar 2'yi gösterirken 2 tane mutlak golü Almunia önledi. Sonrasında O'Shea çok da gecikmeden United adına golü bulurken, futbol ulemalarınca pek de beğenilmeyen bir bek olarak oyun zekasını ne kadar geliştirdiğini de tekrar gösterir gibiydi. O'Shea defansın ortasında başlayan mücadelesine bek olarak ve büyük maçlarda çok kritik gollere imza atan bir oyuncu olarak devam ediyor. Keza Rooney standart bir forvet ayağıyken şimdi üzerine makaleler yazılan yeni nesil orta saha oyuncusu olarak iki kanatta da görev yapıyor, keza Evra'ya defans için yaptığı yardımlara hiç değinmiyorum bile. Bu değişimler elbette Fergi'nin eseri. Birçok takımda belki hiç beğenilmeyecek Fletcher bile CL yarı finalinde rakibine kan kusturuyorsa, bunu gerçekleştiren adama saygı duymak lazım.
Bir gün önce Chelsea'nin sadece yarı sahada gerçekleştirebildiği savunma disiplinini United dün akşam tüm sahada gerçekleştirdi. Arsenal ve Wenger'in hem bu büyük fiziki üstünlüğe, hemde takım disiplinine karşı birşey yapması oldukça zordu. Bu maçı 1-0 bitirdikleri için Almunia'ya şükretmeliler. Dün ikinci maça avantajlı gitme isteğiyle hamleyi Fergi yaptı, Giggs'in oyuna girmesiyle birlikte Rooney kanat değiştirirken, diğer oyuna giren Berbatov'la Ronaldo da çift forvet olarak ileriye kaydı. Buna karşılık Wenger de ileriye Bendtner'i alsa da bu hamlesi hiç bir işe yaramadı. Wenger'in danimarkalı oyuncudaki ısrarı takımına gittikçe zarar veriyor. Bendtner dün aldığı bütün topları berbat etmeyi bir kez daha başardı. Tamam yaşı daha ufak ama hangisinin değil ki hele takımın tecrübeli oyuncusu Fabregas olunca, hadi onu da geçelim hiç mi ışık olmaz bir insanda, demek ki Wenger de oyuncu seçiminde yanılabiliyor.


Bir sonraki maç Arsenal elbette atak yapmak adına United'A açık alanlar bırakacaktır. Liverpool yada Chelsea'den farklı olarak United'ın dominant oyun yapısı iç saha deplasman çok da farketmiyor. Wenger'in bekleri oyuna sokma planını kendi evinde uygulamaya çalışacağı aşikar, tabi bu da Ronaldo ve Rooney'in daha kontrolsüz kalması demek. Arsenal'i yine oldukça zorlu bir maç bekliyor, öncelikli hedefi gol yememek olacak elbette ama tabi skor dezavantajına sahipken, United gibi bir takıma geride açık bırakmadan nasıl hücum edeceği de bir muamma, ki öncelikle Van Persie opsiyonundan faydalanmaya çalışacaklarını düşünüyorum. Zor ama çok keyifli bir maç bizi bekliyor olacak. Sonunda da United'ı finalde görmek arzumuz elbette.

Güle güle Altın kafa


1997 yılında neredeyse milyonda bir görülecek ASL hastalığına yakalanan Sedat BALKANLI'yı 12 yıllık mücadelesinin sonunda kaybettik. Doktorlar kendisine 2 yıl ömür biçerken o tıpkı sahada olduğu gibi hayatta da inatçı olduğunu kanıtlarcasına 12 yıl dayandı. Bir çok insanın kendisini sadece hastalıklı, yedi karanfil müziği ve duygu sömürüsü telegol vs tarzı programlarla tanıması da ayrı bir üzüntü kaynağı.
Herkes tarafından Fenerbahçe taraftarı olduğu bilinmesine rağmen Galatasaray formasıyla sahaya çıktığında kimse onu yadırgamadı, adam gibi adam olmanın farkı da bu olsa gerek.
Allah rahmet eylesin.

29 Nisan 2009 Çarşamba

Ryan Giggs


İngiltere Profesyonel Futbolcular Birliği (PFA) ülkede yılın futbolcusu ödülüne Manchester United'ın Galli yıldızı Ryan Giggs layık görüldü. Hakkı mıdır derseniz bu sezonki performansıyla aslında değil, ama Premier League tarihi boyunca forma giyen tek oyuncunun, bu ödülü almadan kariyerini bitirmesine kimsenin gönlü razı değil, bence bu senenin hakedeni Vidiç bile bu konuda ödülün Giggs'e verilmesinde sakınca görmemiştir. Yılın en iyi genç oyuncusu ise beklenildiği üzere Villa'lı Ashley Young oldu. Giggs, ayrıca 1991 yılında bu ödülü alan Mark Hughes'dan beri bunu başaran ilk Galli oyuncu oldu. Kendisini 13 yaşında City'nin elinden alan Alex Ferguson'a bu keşfi için ne kadar teşekkür etsek az.
.
PFA'nın yılın 11'i ise şöyle
.
Edwin Van der Sar (Manchester United)
Glen Johnson (Portsmouth)
Rio Ferdinand (Manchester United)
Nemanja Vidic (Manchester United)
Patrice Evra (Manchester United)
Ashley Young (Aston Villa)
Steven Gerrard (Liverpool)
Ryan Giggs (Manchester United)
Cristiano Ronaldo (Manchester United)
Nicolas Anelka (Chelsea)
Fernando Torres (Liverpool)

Barcelona 0-0 Chelsea



Maçtan önce Hiddink "Bu maç Liverpool deplasmanında oynadığımız gibi geriye yaslanarak oynamayacağız" demişti. Bir kez daha Hiddink bizleri kandırdı. 90 dakikalık mücadeleye bakınca fazlasıyla rutin bir durum meydana gelince de maçla ilgili aslında çok da fazla yazacak şey yok. Chelsea bu maçın hazırlığını daha önceki maçlarda yapmış ve dersine savunma anlamında iyi çalışmıştı. Barcelona'nın özellikle Messi ve Dani Alves'le geleceği koridoru, Ashley Cole'da cezalıyken Bosingwa,Malouda ve onlara yardımcı olarak Obi Mikel, Essien kademeye gelince bir anda neredeyse 4'lü bir kademe meydana geldi o alanda 30 metrelik alanda 4 bazen 5 savunmacı olunca eh tabi buradan pozisyon çıkarmak oldukça zordu, çıkmadı da son anlara kadar. Oyun sadece Abidal, Henry ve ortasahadaki Xavi, Iniesta ara paslarına kalınca da Barcelona adına sıkıntı başgösterdi. Burda belki "Pep" bir hamle yapabilirdi ama o da işleyen düzeni bozmak istemedi. Yığılmacı bir savunma uygulatan Hiddink'in de sonunda Nou Camp'ta dönecek gibiydi, biraz şansla birlikte döndü de.



Maç komple savunma yapan Chelsea'yle, sahada gedik arayan Barcelona hücumcuları arasında geçti. Chelsea'nin hücum planı (varmıydıki ?) neredeyse hiç işlemedi, gerçi buna rağmen özellikle Drogba çok net bir pozisyonu harcadı ki bu pozisyonda Chelsea'li 10 oyuncunun kendi sahasında olması maçın haleti ruhiyesini net anlatıyordur. Diğer tarafta ise Ballack'ın bile defansın ortasında yer aldığı savunma hattı, ortasahasıyla beraber neredeyse mükemmel işledi. Buna rağmen genlerinde iyi futbol ve hücum yatan Barcelona birkaç tane net pozisyon buldu. Tabi biz Barcelona maçlarından alışkanlıkla bol pozisyon bekliyoruz, ama bunun da CL yarı final maçı olduğunu unutmayalım, az pozisyon olacağı aşikardı ama onlarda bu sefer başarılı olamadılar. Eto'o ve sonlara doğru Hleb ve Krkiç'in kaçırdığı pozisyonlarda adaleti olmayan futbolun, adaleti olmadığını bir kez daha hatırlattı. Savunma, hücuma karşı akıllı adamlarla, biraz şansla, hakemin de güzel desteğiyle bir kez daha galip geldi.

Maçın hakemi de tüm maç boyu takdir haklarını Chelsea lehine kullandı. Ballack'a bir türlü kırmızı kartını gösteremedi, bir çok oyuncudan çok daha az itiraz eden Puyol'a kart vererek cezalı duruma düşürdü, bir çok pozisyonda kart bile verilebilecekken faul bile vermedi. Oynayanı değil, oynatmamayı düşüneni ödüllendirdi. Hele Henry'nin çekilerek indirildiği pozisyona penaltı verilmemesi gerçekten büyük ayıp. Burda hakemin Alman olmasının da etkili olduğunu düşünüyorum. Ballack'ın milli kahraman gibi görüldüğü bir ülkeden biri ona kırmızıyı çıkaramaz ve o penaltıyı da elbette veremez.

Haftaya Stamford Bridge'de Ashley Cole'un cezası bitip yerine döner, Obi Mikel yerine de Anelka gelir ve Chelsea düzenine geri döner. Tabi bu maçta olduğu gibi 10 kişi (+1hakem) oynayamayacakları için Barcelona'ya daha çok boş alan bırakacakları aşikar, bir kanadı 5 kişi kontrol edip Ballack'ı bile ön libero kıvamında oynatırsanız nasıl gol atacaksınız ? Bu durumda yenilecek bir gol karşısında turun zora girmesi demek, 0-0 Barcelona gibi gol bulmakta sıkıntı yaşamayan bir takım karşısında iyi bir sonuç sayılmaz. Diğer tarafta ise Barcelona'da Puyol cezalı ve Marquez sakatlandı, defansta Caceres falan oynarsa bu zorlu deplasmanda nasıl bir performans çıkarır orası belirsiz, bir de haftasonu El Clasico olduğunu düşünürsek Barcelonayı oldukça zorlu bir hafta bekliyor.

27 Nisan 2009 Pazartesi

Ersun Yanal istifa etti

Sene başında tam anlamıyla '0' dan kurulan bir takım. Neredeyse saha içinde bulunan tüm isimler değişiyor ve bu takımı bir anda şampiyon yapması bekleniliyor. Çok fazla şampiyonluk alışkanlığı olan bir takımda değil Ersun Yanal'ın yönettiği takım. Doğal olarak çok kolay olmuyor, buna rağmen uzun süre zirvede tuttu takımını ama belli bir süre sonra normal olan düşüş başlıyor ve şampiyonluk kaçıyor. Trabzonspor, mevcut kadrosunun üstüne takviye yaparak seneye Ersun Yanal'la devam etseydi daha başarılı sonuçlar gelecekti. Ellerinde bulunan oyuncular kaliteli ve yetenekli isimler 3-4 istisna hariç. Hatta çok uzağa değil, bugüne bakalım ; G.Ünal-U.Bulut ikilisinin yerine adam gibi bir forvetleri olsa şu an çok farklı bir yerde olabilirlerdi, o zaman Ersun Yanal omuzlarda olurdu büyük ihtimal. İstikrar, sistem vs... Bizim ülkemizde anlamları pek bilinmeyen şeyler. 2-3 sene bir takımın başında çalışan teknik adam çok büyük iş başarıyor bizim ülkemizde.

10 # Işıl Alben

TBBL yarı final serisinde Fenerbahçe, Galatasaray'ı 3-1 eleyerek adını finale yazdırdı. Caferağa'da oynanan ve seride durumu 1-1'e getirme şansımızın bulunduğu maçta çok rahat oynadığımız 2 çeyreğin ardından aradaki farkı 2.çeyreğin son 30 saniyesinde erittirip maçı 2.yarı ile beraber vermiştik. Bugünde 2-2'ye getirip seriyi son maça taşıma şansımız varken 2.çeyrekte Işıl'ın sakatlığı ve yerli oyuncularımızın 24'te 0 isabetle oynamaları sonucu 3-1 ile elendik. Elenmekten daha üzücü olan Işıl Alben'in yere ters basıp, düştüğü pozisyonda ön çarpraz bağlarının kopması oldu. Işıl, dizindeki şişlik indikten 3-4 gün sonra ameliyat olup-sahalardan 3-4 ay uzak kalacakmış. Geçmiş olsun diyoruz, çok önemli biri isim bizim için. En kısa sürede parkelerde tekrar görmek için geri sayıma başladık bile.

Sabırsızlıkla takip ettik maçlarını livescore sitelerinden, kötü sonuçlar sonrası neler oluyor acaba diye düşündük ve bugün sezonu kapadık. Cumhurbaşkanlığı Kupası ve Eurocup Şampiyonluğu var bu sezondan elimizde kalan.

26 Nisan 2009 Pazar

Raul Gonzalez



Kaptan, hat-trick yaptı. Zorlu Sevilla deplasmanından takımının 3 puanla dönmesinde başrolü oynadı. El Clasico haftasına girdik, puan farkı ise 4. Barca'lılar puan farkı 7, Real tarafı ise 1 diyor. Hafta içi Barca'nın zorlu bir Chelsea maçı var. Mükemmel bir hafta bizi bekliyor.

Renato 1-0
Click Here for Video

RAUL 1-1
Click Here for Video

RAUL 1-2
Click Here for Video

RAUL 1-3
Click Here for Video

Capel 2-3
Click Here for Video

Marcelo 2-4
Click Here for Video

Valencia 2 - 2 Barcelona


Barca 1-0 getirince yok demiştim maç hakkında aslında o dakikaya kadar rakibine istediği gibi top oynatmayan Valencia için. Vale iyi dayanıyordu ama skor avantajını Barca'ya verdikten sonra aynı şekilde devam edebileceklerini çok tahmin etmiyordum. Fakat ilk önce sahneye Valdes daha sonra ise P.Hernandez çıktı. İlk yarının sonunda 2-1'li Valencia üstünlüğü vardı sahada. Valencia, bugün çok ciddi bir efor sarf etti aslında. Barca'ya karşı önde basmak,top çıkarmalarını engellemek için güzel bir fikir ama kaç takım heba oldu bu yolda. İleride rakibi rahatsız eden isimlerin hepsi aynı şekilde kendi görev bölgelerine de dönerek defansif sorumluluklarını tam anlamıyla yerlerine getirdiler. Özellikle maçın son 20 dakikası iyice oyundan düşmelerine sebep oldu bu kadar efor sarf etmeleri. Biraz diri kalabilseler, top tutabilseler 3.gol için net fırsatlar yakalayabilirlerdi. Defansta kapılan her top kafalarında kurdukları kontra yakalarız düşüncesinde, vur gitsin Villa ileride mantığında harcadılar. Barca, baskı kurdu ama bu baskı alıştığımız-net pozisyonlarla sonuçlanan baskılarından değildi. Valencia savunması bir an olsun ciddiliği elden bırakmadı ama son ana kadar oldukça iyi maç çıkaran Cesar'ın hatası Barca'ya golü getirdi.

Yarın Sevilla-R.Madrid maçı bugün oynayan 2 takımı yakından ilgilendirecek. Real'de özellikle Robben'in eksikliği çok hissedilecek gözler ise Higuain'de olacak. Defansın ortasında 10 maç ceza alan Pepe yerine özellikle R.Madrid forması altında bir hareketini göremediğimiz Metzelder'in olması zorlayacaktır. Muhtemel kadrolarda ; Lass-Gago ikilisinin göbekte yer alacağı Guti'nin ise yedek başlayacağı gözüküyor.

25 Nisan 2009 Cumartesi

#61#


NCAA'de oynarken geleceğin büyük şutörlerinden biri olacağına kesin gözle bakılan Chris Lofton'un yolu ülkemize düştüğünde şaşırmıştık biraz, ama çok da üzerinde durmamıştık. Bu hafta içinde basketbol federasyonunun kendisini Türk yapma girişiminde artık harekete geçeceğini öğrenmişti. Asıl ihtiyacımız bir tane daha 2 numara mı o tartışılırda, bu performansla federasyonun bu hamlesi pek tartışma yaşatmayacak gibi. Lofton önce Fenerbahçe Ülker'e 47 sayı atıp adından fazlasıyla söz ettirmişti, ama bugün kendini de aştı. Casa Ted Kolejliler maçında 21/28 toplam ve 17/22 üç sayı isabetiyle, rakip potaya tam 61 sayı bıraktı.

17/22 nedir ya Centerda oynayanlar yapamıyor bu yüzdeyi. Ohannes diyerek saygılarımı sunuyorum.

NBA Citizenship

Dünkü playoff mücadelesi öncesinde her sene efendice çıkıp topunu oynamış, takımına katkıda bulunmuş, NBA Care's çerçevesinde faydalı işler yapan oyunculara verilen J. Walter Kennedy Citizenship Ödülü bu sene Dikembe Mutombo'nun oldu. Mutombo bu ödülü ikinci kez kazandı, ilk ödülü 2000-01 sezonunda Philadelphia forması giyerken layık görülmüştü. Daha çok onore edilmek için verilen bu ödüle geçen maçta sakatlanarak kariyerine veda eden Mutombo'dan uygunu sanırım bulunamazdı.

Yılın 6. Adamı


Dallas'ın başarılı guard'ı Jason Terry bu sezonun en iyi 6.oyuncusu seçildi. Oynadığı 74 maçın 63.ünde oyuna sonradan giren oyuncu 19.6 sayı, 2.4 ribaunt ve 3.4 asist ortalamaları tutturdu. Toplam 605 puanın 576'sını alan 31 yaşındaki Terry, spor yazarları ve yayıncılar tarafından da 121 ilk sıra oyunun 111'ini aldı. Bu sene Ginobili'nin sakatlıklarla boğuşmasıyla zaten bu alanda rakipsizdi. İkinci sırayı Denver Nuggets'dan J.R Smith üçüncü sırayı da Knicks'den Nate Robinson elde etti. Terry bu ödülü alan 3. Dallas Mavericks oyuncusu oldu. 2003-2004 sezonunda Antawn Jamison ve 1987-88 sezonunda Roy Tarpley bu ödülü kazanmışlardı.

24 Nisan 2009 Cuma

10 Maç


Futbol federasyonu'na bağlı rekabet komitesi Real Madrid'li Pepe'ye oynadıkları Getafe maçında Casquero'yu tekmelemesi ve Albin'e yumruk atmasından dolayı 10 maç ceza verdi. Real Madrid tarihinde bu büyüklükte bir ceza yok. Pepe için klüp karara itiraz edecekmiş. Bence çok gereksiz bir hamle olur. Bu kadar antipati toplayan bir hareketi önce teknik direktör Ramos " bilmeden yapmıştır, Casquero tam tekmesinin önünde duruyordu" mealiyle açıklamaya çalıştı. Şimdi de klübünün bu hamlesi geldi.

Hamdolsun

Kur masayı Madam Despina
Kirli beyaz muşamba örtüleri ser
Çek sediri asmanın altına
Yanında bir ince Müzeyyen abla
.
Yine mi güzeliz, yine mi çiçek?
Hamdolsun
Taze mi bitti topik
Canın sağolsun
Amanın yine mi güzeliz, yine mi çiçek?
Hamdolsun
Altınbaş kadehe yağ gibi dolsun

İstanbul Hatırası

Yerseniz

Real Madrid'in defans oyuncusu Pepe, Marca gazetesine yaptığı açıklamada hayatının en kötü günlerini geçirdiğini belirterek, "Olay anının görüntülerini tekrar izledim ve kendimi tanıyamadım. Bir anlık kontrolümü kaybetmişim ve çıldırmışım. Fakat ben öyle biri değilim. Futbola tekrar dönme arzum yok. Şu an yaşadıklarım benim için en kötü ceza. Tekrar futbola dönme şansım olmadığını görürsem, başka bir şey yapmayı düşünürüm" ifadesini kullandı.
Her gün bir avuç fındık iyi gelir, tabi yerseniz diye sloganı olan bir reklam vardı. Pepe'nin açıklamaları da biraz bu tatta olmuş. Vicdanen kendini suçlu hissettiğini, gerekirse futbolu bile bırakabileceğini söylemiş Pepe. Tabi bunun altında Marca'nın oyuncu üzerinde oluşan kamuoyu baskısını hafifletme çabası, verilecek cezanın olması gerekenden bu pişmanlık dolayısıyla daha düşük çıkması, tepkilerin önüne şimdiden geçme kaygısı gibi şeyler arayıp böyle düşünmeyin. Hergün bir avuç fındık gibi bu açıklama da yersen iyi gelir.

Roy Keane

Gecikmiş de olsak atlamayalım. Futbolunu en çok sevdiğimiz oyuncuların başında gelen Keano artık Ipswich Town'ın başında. Daha önce Championship'te başarılı sonuçlar alan Roy Keane, Sunderland macerasının ardından gene zorlu bir mücadeleye girecek. Sunderland kariyeri başlangıcı iyi, bitişi kötü olsa da Championship'te hedeflenen başarıyı elde edeceğine inanıyorum.

Ipswich Town küçük bir birleşmiş milletler klübü gibi, kadrosunda ispanyol, kanadalı, arjantinli, hollandalı, makedon oyuncular falan var. Hatta Dos Santos da eklendi bu güruha. Önceki teknik direktör klübün eski oyuncusu olan Magilton'dı, geçen sene hedefe çok az kala başaramasa da bu sene playoff'tan oldukça uzakta kalınca elbette yollar ayrıldı. Hedef elbette 1 yada 2 sene içerisinde Championship şampiyonluğu olacak. Umarım başarılı olur.

Haftasonu yayın akışı


24 Nisan Cuma

21.30 Hoffenheim - Hertha Berlin (KANAL 24)
21.30 O.Lyon - PSG (KANAL A)

25 Nisan Cumartesi

16.15 Sivasspor - Trabzonspor (LİG TV)
16.30 Bayern Munih - Schalke 04 (KANAL 24)
17.00 Hull City - Liverpool (SPORMAX)
18.00 Karabük - Adanaspor (D SPOR)
19.20 Birmingham - Preston (FUTBOL SMART)
19.30 Man. United - Tottenham (SPORMAX)
20.00 Fenerbahçe - Ankaragücü (LİG TV)
21.30 Fiorentina - Roma (NTVSPOR)
21.45 Heracles - PSV (FUTBOL SMART)
22.30 S.Lizbon - Amadora
23.00 Valencia - Barcelona (NTV)

26 Nisan Pazar

15.30 Ajax - AZ Alkmaar (FUTBOL SMART)
15.30 Arsenal - Middlesbrough (SPORMAX)
15.30 Boluspor - Giresunspor (D SPOR)
16.00 Milan - Palermo (NTVSPOR)
16.15 Eskişehirspor - Beşiktaş (LİG TV)
18.00 Blackburn - Wigan (SPORMAX)
18.00 Diyarbakırspor - Kasımpaşa (D SPOR)
18.00 Toulouse - Lorient (KANAL A)
20.00 Galatasaray - Ankaraspor (LİG TV)
20.00 Sevilla - Real Madrid (NTV)
21.15 Porto - Vitoria Setubal (SPORMAX)
21.30 Napoli - Inter (NTVSPOR)
22.00 Lille - Marsilya (KANAL A)
.
27 Nisan Pazartesi
.
21.45 Norwich City - Reading (FUTBOL SMART)
22.00 Newcastle - Portsmouth (SPORMAX)

23 Nisan 2009 Perşembe

Güle güle Afrika aslanı


Bu tatsız oldu.. "Mr.finger" lakaplı, kısa ismiyle Dikembe Mutombo, playoff'ta Trail Blazers'la yaptıkları maçta dizinden sakatlanarak kariyerine nokta koydu. Georgetown üniversitesinde geçtiğimiz günlerde kariyerine nokta koyan Alonzo Mourning'le birlikte başlayan Mutombo NBA'de 18 yıl boyunca mücadele etti. NBA tarihinin blok sıralamasında ikinci oyuncusu olma başarısını gösterdi. Geçen sene Denver maçında aldığı 22 ribaundla bir maçta en çok ribaund en yaşlı oyuncu oldu. Kendisi ile ilgili Afrika'da tam yaşında kayıt edilmediği için yaşının daha da büyük olduğu konuşulurdu ( ki ben de buna inananlardanım) bu yaşta hala NBA playoff larında blok kovalamak, ribaund yapmak cesaret ve özveri işidir. 10 Nisan'da yaptığı Golden State maçında ilk beş çıkıp da 10 sayı 15 ribaund ve 4 blokluk bir performans sergilemiştir ki bu adam "resmi" olarak 42 yaşını bitirmek üzere.


Tabi kendisine olan sevgim hem bu özverisi, hem de birçok oyuncunun hiç cesaret etmediği şeyleri yapmasıdır. Demokratik Kongo Cumhuriyetinde (AIDS vakasının en çok yaşandığı yer) sağlık ve eğitim sorunlarına çözüm bulmak amacıyla destekçilerinin Kofi Annan, Bill Clinton, Bono, George Bush, Al Gore gibi isimlerin olduğu Dikembe Mutombo Vakfını 1997'de kurdu, Kongo'ya gidip oradaki insanlara direk olarak yardım etmiştir. Geçen sene kazandığı tüm parayı da eğitim yapılanması için kullanması da cabası. Hala annesinin adına açılan hastane yoğun bir şekilde Aids mağdurlarına yardım için çalışmalarını sürdürüyor.

1,196 maç, 9.8 sayı, 10.3 ribaund ve 2.7 blok ortalamalarıyla biten bir kariyer, gerçekten göz kamaştırıcı. Tribünler ve biz onun o Finger Wag'ini çok özleyeceğiz.

Where Will Amazing Happen This Year?

Dikembe Mutombo

Sevdiğim tüm oyuncular yavaş yavaş kariyerlerini sonlandırıyorlar. Yaşlandığımı hissetmek şu anda içinde olduğum hissiyat olsa gerek.

22 Nisan 2009 Çarşamba

Yılın çaylağı

Normal sezon sonu ödülleri yavaş yavaş sahiplerini buluyor. Yılın savunmacısı ve koçundan sonra, yılın çaylağı ödülü de açıklandı. Yine beklenildiği üzere Chicago Bulls'un 1/250 şansla ilk sırayı alarak seçtiği Derrick Rose bu ödülün sahibi oldu. Rose, Michael Jordan ve Elton Brand'den sonra Bulls formasıyla bu ödülü kazanan üçüncü isim oldu. Çaylak oyuncu ilk sezonunda tutturduğu 16.8 lik sayı ve 6.3'lük assist ortalamasıyla şehire yeniden heyecan gelmesinde başrol oynadı. Normal sezondan sonraki playoff ilk maçında ise Boston'a karşı muazzam bir oyun ortaya koydu ve oynadığı ilk playoff maçında 36 sayı üreterek (Boston gibi savunma yapan bir rakibe karşı?) Kareem Abdul-Jabbar'la beraber ilk playoff maçında en çok sayı üreten oyuncu ünvanını paylaştı.


Chicago yöneticileri lottery'deki kuraların çekiminde pay sahibi olan herkes için dua ediyor olmalı. Gerçekten çok büyük bir şansla inanılmaz bir yeteneği kadrolarına kattılar.

Yılın koçu



Bir beklenen gelişme de bu kategoride yaşandı. Cleveland Cavaliers'in koçu Mike Brown NBA'de yılın koçu ödülüne layık görüldü. Brown, toplam 122 spor yazarı ve yayıncının oy verdiği oylamada 355 puan aldı, Houston'ın koçu Rick Adelman 151, Orlando'dan Stan van Gundy 150 ve Portland'dan Nate McMillan ise 127 puan alabildi.

Cleveland geçen sene 45 galibiyetle sezonu tamamlarken, bu sene bu sayıyı 66'ya çıkararak lig lideri olarak normal sezonu tamamlamıştı. Bunda tabi ki Mike Brown'ın katkısı yadsınamaz, ama takımın en büyük eksiği skorer bir oyun kurucu olarak Mo Williams'ın transferi sonrasında bu sezonki yükseliş zaten beklenen birşeydi. Bu ödül biraz en çok galibiyet alan takımın koçuna verilen bir ödül haline gelmeye başlasa da, Mike Brown'ın Cleveland'ı LeBron'un takımı halinden çıkardığı, süperstarını önce takım oyuncusu haline getirdiği ve uygulattığı stratejiyle Cleveland'ı NBA'deki en iyi savunma yapan takımı haline getirdiği için tebrik edip ödülü hakettiğini söylemek lazım.

Yılın savunmacısı

Beklenen oldu ve Dwight Howard yılın savunmacısı ödülüne layık görüldü. Normal sezonu ribaund (13.8) ve blok (2.9) kralı olarak tamamlayarak zaten bu ünvanı fazlasıyla haketmişti. Tarihte bunu başaran en genç oyuncu olarak yerini alan Howard aynı zamanda NBA'de hem blok hem ribaund kralı olan 5.isim.


Ayrıca komik bir insan da kendisi, ödül sonrası yaptığı açıklama aşağıda;

"Bu ödülü kazanan en genç oyuncu olmak benim için büyük bir onur. Koç Stan Van Gundy'nin üzerimde emeği büyük. Ancak savunma bir takım işidir. Jameer Nelson, Hidayet Türkoğlu ve Rashard Lewis başta olmak üzere diğer tüm takım arkadaşlarıma rakiplerin onları geçmesine izin verip bana blok yapma şansı doğurdukları için teşekkür ediyorum.''

Sevinç


Dün Casquero'nun kötü bir Panenka denemesi vardı. Kalede Casillas gibi bir kaleci varken daha doğru dürüst bir atış gelmeliydi. Ardından Real'in kaybolmak üzere olan umutlarını geri getiren maçı koparan adamdı Hiquain, şık ve düzgün vurdu varyeteye girmeden, öyle artislik yaparsan böyle olur dercesine. Gözleri dolu dolu sevinci görülmeye değerdi.

4-4

Klişe bir başlık belki ama şunu artık kabul etmek lazım ki Premier League'in dört büyüklerinin arasındaki maçlar gerçekten her yönüyle mükemmel oluyor. Liverpool Chelsea'den sonra ikinci büyük maçını da 4'er gol atarak ama aynı zamanda 4'er gol yiyerek tamamladı. Bunca atılan gol, oynanan süper oyun ve elde hedeflerden geriye kalan kocaman bir hiç. Rafael Benitez ufak çaplı bir ispanyol dayanışmasından vazgeçmezse, vazgeçemediği oyuncuların yaptıkları hatalarla kendi başına çorap örmeye devam edecek. Arsenal bu sonuçla yenilmezlik serisini 19'a çıkardı. Arsene Wenger'in çocukları biraz daha olgunlaşıyor sanırım artık. Şu bir gerçek ki ilerleyen günlerde Nasri, Fabregas ve Arshavin'i bir arada izlemek keyifli olacak.
Maç klasik olarak Liverpool'un evinde oynadığı her maçta olduğu gibi atak üstüne ataklarla başladı. İlk 15 dakikada Fabianski 3 net golü önleyerek hem Arsenal'in direncini katladı, hemde Liverpool'un az da olsa oyundan düşmesini sağladı. İlk yarının sonlarına doğru Nasri ve Fabregas'ın ortaklığından Arshavin'e gelen top şık bir vuruşla ağlarla buluşunca Arsenal'in ilk ciddi atağı golle sonuçlandı. İkinci yarı başlayınca gördük ki Benitez yaptığı taktik değişikliklerle maçı geri alma uğraşındaydı. Arbeloa'nın kontrol ettiği alanlara Kuyt ve Torres de girince o bölge Liverpool için ciddi bir maden oldu. Maçta goller de aslında enteresandı, ilahi bir kuvvet böyle bir maça bol gol yaraşır demiş olacak ki savunmalardan hiç beklenmedik hatalar ardı ardına geliverdi. Önce Arsenal savunması iki kere topu sektirdi, top Kuyt'ın önünde kalıverdi, güzel bir ortayla Torres durumu eşitledi. Sonra yine bir seken top gene orta ve dokunan Benayoun'la Liverpool bir anda sokr avantajı sağlamış oldu. Arsenal'in az da olsa baskı kurduğu bir dakikada Arbeloa'nın kaptırdığı top ve Arshavin'in enfes şutu, hemen ardından da Aurelio'nun gelişigüzel vuruşunda gene Arshavin'in önüne gelen top ve gene güzel bir şut. Bu maç gösterdi ki böylesine üst düzey bir maçta en ufak bir hatanın bedeli bile çok pahalıya maloluyor. Uzatma dakikalarında bile pozisyon bulabilen takımlardan biri eğer bu maçı kaybetseydi, haksız bir skor olacaktı. Sanıyorum ilahi adalet burada devreye girdi.
İki büyük hoca. Tabi ki benim Arsene Wenger'e olan sevgim çok daha fazla, ama dün bir antrenörün oyuna nasıl etki edebileceğini, özellikle ikinci yarıda çok fazlasıyla gösterdiler. Benitez Arbeloa'nın alanına Kuyt, Torres ve zaman zaman Benayoun'u da götürerek rakibinin sol tarafını ciddi olarak dağıttı. Bunda tabi Premier League temposuna ayak uydurmakta güçlük çeken Arshavin'in biraz yalandan yardım çabasının da payı var. Bu hamle skora da yansıdı ve Liverpool o kanattan gelen ataklarla skor avantajı sağladı. Arsene Wenger ise buna karşılık sağa Walcott'u koyup Nasri'nin de yerini değiştirerek bir hamle yaptı. Bu hamle karşılığında sondaki galibiyet golüne imza attırdı. Wenger'in bebekleri yavaş yavaş büyüyor. Şu takımda bizdeki "abi" sıfatına uygun bir isim, yada Roy Keane gibi bir isim olmuş olsa Arsenal'in yeri çok daha farklı olurdu ya neyse.

Sayılı gün içinde iki büyük hedeften koptu Liverpool. Önce Chelsea onları en iddialı oldukları, turnuva takımı hüviyetinin en çok iş yaptığı yer olan CL'den eledi. Sonrasında ise belki de Liverpool taraftarının en çok istediği şey olan Premier League şampiyonluğu ise artık çok zora girdi. United'ın iki maçı eksik ve Liverpool onlardan sadece +5 averaj önde, ve geriden Chelsea geliyor. Benitez, Alex Ferguson'a karşı devamlı demeç verip "artık tehlikedeler", "bundan sonra onlar düşünsün" gibi şeylerle, rakibini strese sokup, yavaşlatmayı düşünüyordu ama işler umduğu gibi gitmedi. Rüya aleminden gerçeklere kısa bir süre içinde çok sert bir düşüş yaşadı Benitez. Artık United bir Premier League şampiyonluğu kazanmaya çok yakın.

Kasaplık & Takımı Yalnız Bırakmak


Pozisyon icabı kırmızı kart görmenin alakası yoktur tabi başlıkta dediğimiz yanlız bırakma olayıyla. Fakat Pepe'nin Getafe maçında yaptığı hareketlerin en ufak bir özürü yok. El Clasico'da nasıl oynamam diye uzun uzun düşünüp bunu Getafe maçında uyguladı Pepe. Salladığı 2.tekmenin Casquero'ya gelmemesi ciddi anlamda büyük şans. Daha sonra gazını alamayıp Albin'e bir yumruk yapıştırıyor. Hiç istenmeyecek görüntüler çıkabilirdi ortaya 2.tekme isabet etseydi. Kazanma hırsı vs. bir yere kadar tüm sempatimi götüren hareketler zincirine imza attı Pepe. Materezzi bile izleyip ben bile cesaret edemedim bu kadar açık açık bu hareketleri yapmaya demiştir.

Kalede Casillas-Buffon gibi adamlar varken Panenka penaltısı atmak Zidane değilseniz büyük cesaret tabi kolay olmuyor o iş. Bu arada sezonun teknik adamı Juande Ramos'tur İspanya'da. Barca mağlubiyeti hariç mağlubiyeti yok takımın başına geldiğinden beri. O dağılmış takıma kazanma alışkanlığı kazandırmak kolay, küçümsenecek bir iş değil. Perez'e ciddi bir işaret gönderiyor Juande. Zaten hafta içi Casillas'tan da güvenoyunu aldı, yola Juande ile devam edilmeli dedi Casillas.

20 Nisan 2009 Pazartesi

JM & Dunga

Brezilya teknik direktörü Dunga, Inter antremanını ziyaret etmiş. Figo ve Ibra ile bayağı samimi görüntüler vermiş.

Cannavaro Juve'ye ?

Sezon sonu Real Madrid'le sözleşmesi sona erecek Cannavaro'nun İtalya'ya geri döneceği tahmin ediliyordu. Gideceği takımın ise futbola başladığı Napoli olduğu tahmin ediliyordu hep. Bugün çıkan haberler ise Cannavaro'nun İtalya'ya döneceğini doğruluyor ama anlaştğı takımın Juventus olduğu. 1 senesi opsiyonlu 2 senelik bir sözleşme imzalanacakmış. Juventus'un küme düşürüldüğü sezon Zlatan,Emerson,Vieria gibi isimlerle beraber takımdan ayrılanlar kervanındaydı Cannavaro'da.

28 # Semih Kaya


Bugün oynanan sıkıcı maçın Galatasaray adına en dikkat çekici tarafıydı Semih Kaya. Tanınan, bilinen bir isimdi aslında zaten Semih. Hakkında Avrupa'dan talipler var diye haberler çıkmış, Adnan Polat tarafından Servet giderse Semih oynar dediği biri isimdi. Hamburg maçları öncesi Meira'nın satılmasıyla daha 90 dakika bile oynamadan adı sürekli geçmeye başladı. Fakat Kaptan'ın tercihi doğrultusunda Hamburg maçlarında forma şansı bulamamıştı. Bende o zamanlar ilk 11'de oynamasını çok istemiştim, işin biraz duygusal yönü ağır basınca.

Bugün ilk kez Galatasaray formasını bir lig maçında sırtına geçirdi. Karşısında oynayan rakipleri ise İ.Akın ve Bebbe'ydi. İlk maçında herkesten geçer notu aldı genç oyuncu. Maç boyunca en ufak bir hatası olmadı, ikili mücadelelerde yıkılmadı hiç. Tek eksik yönü 1-2 hava topunda erken zıplayarak zamanlama hatası yapması ve istediği yere doğru uzaklaştıramaması oldu. Aslında eksik bir yön bile sayılmaz bu. İlk maç heyecanı içerisinde olabilir. Emre Güngör'ün yine sakatlanması günün en kötü haberi oldu. Çok çekti bu sene sakatlıklardan E.Güngör. Semih'in 11'de yer bulacağına inanıyorum bundan sonra, Emre Aşık'ın dönüşüyle beraber Hakan'da sol tarafa kendi yerine geçebilir. Bu hafta alınan sonuçlar ise ligi önümüzdeki haftalarda ilginç bir hale sokar,gidiş hat o yönde.

18 Nisan 2009 Cumartesi

Looking for Eric


Ken Loach'ın yeni filmi yakında Cannes'da gösterime girecek. Eğer Cantona'yı seviyor, ingiliz yönetmenlerin bana göre en görkemlisi Ken Loach'ı da beğeniyorsanız bu film hayatınızda kesinlikle silinemez bir yer edinecek. Bizim buralara ne zaman uğrar bilinmez ama haziran ayı içinde hiç değilse bir kaç iyi salon da gösterime girse keşke.

Trailer

17 Nisan 2009 Cuma

Marcelo'nun Tahminleri

As, Marcelo'nun eline fikstürü vermiş- doldur bakalım demişler. Tabi doğal olarak Marcelo şampiyon olarak Real'i göstermiş. Real'in kalan haftalarda puan kaybedeceği tek takım olarak Sevilla'yı göstermiş, beraberlik işaretleyerek. Barca'nın da Valencia ve Sevilla ile berabere kalacağını, Real'e yenileceğini ve son haftada Riazor'da Deportivo'ya 3 puan kaybedeceğini işaretlemiş. 91 puanla şampiyon olan taraf Real, Barca ise 89'da kalacak bu duruma göre. Biraz zorlamış gibi Marcelo şansını ama belli olmaz bakarız haklı çıkan taraf olur.

16 Nisan 2009 Perşembe

Cezalar


Galatasaray'a 1 maç seyircisiz 1 maç saha kapatma cezasi gelirken, Fenerbahçeli Lugano'ya 5, Semih ve kaleci Volkan Demirel'e 3'er maç ceza verildi. Yine Galatasaraylı futbolculardan Arda Turan'a 3, Emre Aşık ve Sabri'ye 2'şer maç ceza geldi.

Galatasaray Kulübü Başkanı Adnan Polat da 45 gün hak mahrumiyeti cezası aldı.

İşte PFDK'nın aldığı kararlar;

Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'nun 16.04.2009 tarih ve 69 sayılı toplantısında almış olduğu kararlar aşağıda belirtilmiştir.

1- GALATASARAY A.Ş.'nin 12.04.2009 tarihinde oynanan GALATASARAY - FENERBAHÇE Turkcell Süper Lig futbol müsabakasında, taraftarlarının neden olduğu çirkin ve kötü tezahürat eylemi nedeniyle ve bu eylemin aynı sezon içerisinde 4. kez gerçekleştirilmesinden dolayı takdiren 1 RESMİ MÜSABAKAYI KENDİ SAHASINDA SEYİRCİSİZ OYNAMA CEZASI ve 80.000.-TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına,

Aynı müsabakada GALATASARAY A.Ş.'nin taraftarlarının ve sporcularının neden olduğu saha olayları nedeniyle takdiren 1 MAÇ SAHA KAPAMA CEZASI ile cezalandırılmasına,

Seyircisiz oynama cezasının öncelikle infaz edilmesine,

Aynı müsabakadan sonra, GALATASARAY A.Ş. Başkanı ADNAN POLAT'ın Federasyonun saygınlığını zedeleyici isnat ve eylemlerinden dolayı sportmenliğe aykırı hareketi nedeniyle takdiren 45 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına,

Aynı müsabakada, GALATASARAY A.Ş. sporcusu ARDA TURAN'ın rakip takım oyuncusuna yönelik kural dışı hareketi nedeniyle takdiren 3 RESMİ MÜSABAKADAN MEN CEZASI ile cezalandırılmasına,

Aynı müsabakada, GALATASARAY A.Ş. sporcusu EMRE AŞIK'ın müsabakada görmüş olduğu kırmızı kartın ve cezai uygulamalarının kaldırılmasına ilişkin talebinin REDDİNE, anılan oyuncunun rakip takım oyuncusuna yönelik kural dışı hareketi nedeniyle takdiren 2 RESMİ MÜSABAKADAN MEN CEZASI ile cezalandırılmasına,

Aynı müsabakada, GALATASARAY A.Ş. sporcusu SABRİ SARIOĞLU'nun sportmenliğe aykırı hareketleri nedeniyle takdiren 2 RESMİ MÜSABAKADAN MEN CEZASI ile cezalandırılmasına,

2- FENERBAHÇE SPOR Kulübünün, 12.04.2009 tarihinde oynanan GALATASARAY - FENERBAHÇE Turkcell Süper Lig futbol müsabakasında akreditasyon kartı olmayan kişilerin soyunma odasında yer almasından dolayı talimatlara aykırılık nedeniyle takdiren 5.000.- TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına,

Aynı müsabakada, FENERBAHÇE SPOR Kulübünün, taraftarlarının ve sporcularının neden olduğu saha olayları nedeniyle takdiren 25.000.-TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına,

Aynı müsabakada, FENERBAHÇE SPOR Kulübünün, takım halinde sportmenliğe aykırı hareket nedeniyle takdiren 10.500.-TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına,

Cezaların içtimaı suretiyle FENERBAHÇE SPOR Kulübünün, neticeten ve takdiren 40.500.-TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına,

Aynı müsabakada, FENERBAHÇE SPOR Kulübü sporcusu DİEGO ALFREDO MORENO LUGANO'nun rakip takım oyuncusuna yönelik kural dışı hareketleri nedeniyle takdiren 5 RESMİ MÜSABAKADAN MEN CEZASI ile cezalandırılmasına,

Aynı müsabakada, FENERBAHÇE SPOR Kulübü sporcusu SEMİH ŞENTÜRK'ün rakip takım oyuncusuna yönelik kural dışı hareketi nedeniyle takdiren 3 RESMİ MÜSABAKADAN MEN CEZASI ile cezalandırılmasına,

Aynı müsabakada, FENERBAHÇE SPOR Kulübü sporcusu VOLKAN DEMİREL'in, rakip takım taraftarlarına yönelik sportmenliğe aykırı hareketleri nedeniyle takdiren 3 RESMİ MÜSABAKADAN MEN CEZASI ile cezalandırılmasına

diye devam eder gider ... İbret olur umarım diyeceğim de hiç umudum yok.

15 Nisan 2009 Çarşamba

Hillsborough


İngiltere tarihinin Heysel'den sonraki en büyük faciasının üzerinden bugün tam 20 yıl geçti.

Video için;
Hillsborough Disaster

Bayern Münih 1-1 Barcelona


Maçın özeti bu iki arkadaş.
Biri turu geçemeyeceğini biliyor, diğeri bitse de gitsek tadında. Maç da öylece bitti gitti.
Keita'nın golündeki organizasyon okullarda ders niyetine gösterilir.

14 Nisan 2009 Salı

Bye bye Liverpool


Başlık bana ait değil, maçı seyreden herkes başlığı görünce direk neyi kastettiğimi anlayacaktır, onu değerlendirmeyi sona sakladım.

Son zamanlarda oynanan maçlar içinde tartışmasız en heyecanlı,en aksiyon dolu maçını izledik. Tek kelimeyle inanılmaz bir mücadele vardı sahada ve bir futbolsever olarak sahada olan her iki takıma da şükranlarımı sunuyorum. Haftasonu sözde dünya derbisinde oynanan oyunu gördükten sonra bu adamların işine saygısına bir kez daha hayran kaldım. İlk maç 1-3 sonuçlandıktan sonra ikinci maçta kontrollü bir oyun bekleyenler ilk yarım saat itibariyle donup kaldılar. İnanılmaz bir Liverpool vardı ve Chelsea sadece tutunmaya çalışıyordu ve skor da 2-0'dı. Rüzgar gibi geçen ilk yarının ardından Liverpool kendisine tur için yetecek skoru bulmaya bile birkaç kez yaklaştı fakat olmadı. İkinci yarı başlarken bu rüzgarla konuk takım turu alır gider diye düşünülürken bu sefer de tam tersi oldu. Chelsea Reina'nın ikramıyla 1-2'yi yakaladığında hem bir tarafta turu, bir tarafta da güvenini geri aldı. O dakikalardaki Pool'un paniklemesini iyi değerlendirip baskı kurdular. Drogba frikikte uyardı aldırmadılar, "1" dolarlık Alex skoru 2-2'ye muhteşem bir vuruşla taşıdı. Uğur Önver cehalet timsalisin.. Neyse bunu sonda yazacam .

Maçın son 15 dakikasına girilirken Lampard çok iyi araya girerek takımını öne geçirirken bir çok kişi tamam artık bu maç bitti diyordu. Ama gene beklenildiği gibi olmadı. Liverpool'a en azından 5-3'lük bir skor gerekiyordu ve bunu bulmaları için küçük çaplı bir mucize gerekiyordu. O da oldu, 81. dakikada Lucas'ın topu Essien'e çarpıp içeri girdiğinde berabere biter diyenler, iki dakika arayla bir kez daha heyecan fırtınasına kapıldılar. Kuyt defansın gafletinden yararlanıp skoru 4-3'e getirdiğinde bir gol Liverpool'a tekrar tur kapısını aralıyordu. İstanbul ruhu eğer bir gol daha gelseydi ciddi anlamda gerçeğe döner ve Liverpool gerçekten binbir gece masalları tadında bir son yaşardı ama Lampard bu gece benim dedi ve muazzam derecede şık bir gol attı.
Şu maçı seyrettiğim için şanslı hissediyorum kendimi, hele ki pazar günü yaşanan rezaletlerden sonra. Maçla ilgili tek üzüntüm ise Cech'in kalecilik vasıflarının gittikçe gerilemeye başladığının artık çok net belli olmasıydı. Geçirdiği tramvadan sonra kendini hiç toplamadığı gibi aksine son sürat geriye doğru gidiyor.


Tabi böyle bir maçta taktik savaşlarının konuşmaması beklenemezdi. İki usta antrenör takımlarını oyunda tutabilmek ve turu alabilmek uğruna çok iyi hamlelere imza attılar ve oyuna direk etki ettiler. İlk yarıdaki rüzgarı dindirmek adına Kalou'yu çıkartıp Anelka'yı alan Hiddink ne kadar isabetli karar verdiğini Anelka'nın direk assistiyle gösterdi. Mashcerano'yu çıkartıp Riera'yı alan Benitez de nazire yaptı ve Riera'da yaptığı ortayla bir assiste imzasını attı. Taktik elbette önemli ama şu maçta bu kazanma azmini, mücadele gücünü ve pes etmemeyi takımlarına aşılayan bu iki adama da teşekkür edelim.

Gelelim sana; Uğur Önver sen nasıl bir insansın arkadaşım? Böyle bir cehalet, anlatım özrünün tasviri mümkün değil. Bülent Ülgen'i kimse geçemez saçmalama konusunda diyordum ama bu gece bunu da yaşattın bize. İki karambol topuna organize pozisyonlar bunlar, maç içinde 154545 kere İstanbul ruhu lafı, organize penaltı derken ilk şoklarmış bunlar geç anladık.

Kuyyttttttttttttttttttttt çekkkkkkk diye karate filmlerinde gözüken bir tepkiyle televizyon karşısında irkildik ufaktan sonrasını madde madde yazayım aklıma geldiğince .. şaka değil gerçek bunlar
- Kalp atışlarımız hızlanıyor
- Drogba bir santrafor gibi
- Maç 2-0 ve bu sinsi bir skor
- Atış yapılırken baraj zıplasın diyor dikkat edin önemli bir detay derken goollll ( top auta çıkmış bu arada kale vuruşu kullanılıyor) ehuhe değilmiş, futbolun içinde böyle illüzyonlar da var
- 1 dolarlık Alex golü attı. Evet bin değil, milyonu yok sadece 1 dolar. Yanlış anlamayın Bosman kanunu gereği 1 dolar'a Chelsea Alex'i transfer etti. ( Çalışma izni olmadığı için Chelsea'nin anlaşmalı olarak PSV'ye verdiğini bilmiyor, hadi onu geçtim Bosman kanunu nedir?)
- Mişeyil Ballack bugün çok kötü sanırım hala Podolski'den yediği tokatın etkisinde ( burdaki Mişeyil tamamen spikerin haltı benle alakası yok)
- Babel'i yanına çağırdı Benitez, sanırım köşede biraz sohbet edecekler. ( N'Gog oyuna giriyor)
- Geçmiş olsun geçmiş olsun, bye bye Liverpool

Bu nedir be arkadaşım? Bize de yazık değil mi yahu? Maç sonunda star TV 0-212-478 07 87 numaradan aradım şikayet ettim. Telefonları susmamış Star Tv'nin müşteri temsilcileri bile sinirlenmiş artık bu duruma mutlaka ileteceğiz dediler, bakalım belki işe yarar.

Son cümle de ekşisözlükten gelsin konuyla alakalı...

"Sayesinde Bülent Karpat gözümde kaşgarlı Mahmut mertebesine ulaşmıştır"