30 Haziran 2008 Pazartesi
Siempre Con Nosotros
Ramos, dün gece Puerta'yı unutmadı maçtan sonra. ''Her zaman bizimlesin'' yazıyormuş t-shirtte. Turnuvada mükemmeldi Ramos, yaptığı bu jestle iyice kazındı turnuvaya.
Richard Jefferson Bucks'ta
Peki ne pahasına? NBA'de takaslar genelde her iki takımın gereksinimlerine göre yapılır malum, kimi takımı yapılandırmak, kimi ücret statüsünü düzenlemek, kimi uyumsuz oyuncudan kurtulmak adına bazen fedakarlıklar sergileyebilir ki burada düz mantıkla Nets oldukça kötü bir takas yapmış gibi gözüküyor. Nets'in bu işten karı nedir asıl soru işareti burası?
Nets'in bu takastaki asıl amacı ise konuşulanlara göre 2010 yazında LeBron James boşa çıkıp FA olacağı için o zamana kadar Salary Cap'ını boşaltmak, Bobby Simmons'ın sözleşmesi 2010'da sona eriyor bu da cap'ın fazlasıyla boşalması demek. Bu kısa vadede zayıf ama uzun vadeli düşünülen hamlelerini Nets'in LeBron için yaptığına dair birçok kişi tarafından söylemler yapılıyor. Geçen seneki Kidd takasından dolayı bu seneki draftta ilk turlarda iki seçim hakkı ve bir sonraki sene draftında gene ilk turda iki seçim yapma hakları var ve gözükene göre 2010 için lig tecrübesi edinmiş genç oyuncular ve FA'den LeBron James'i kaparak yepyeni bir takım kurmak amacındalar.
Takım başkanı Rod Thorn ve GM Kiki Vandeweghe hayatlarının en büyük kumarlarından birini oynuyorlar. Bakalım ne derece başarılı olacaklar.
NBA Draft 2008
NBA'de sezonun en beklenen günlerinden biri draft günüdür. Her takım geleceğini şekillendireceği kararları burda verirler. Geçmişte Portland'ın Michael Jordan'ı pas geçip Sam Bowie'yi seçmesi buna en güzel örnek olabilir. Bu senenin draftı da gene kritik bir kararla açıldı. Lotary şanslısı Chicago kimi seçecek? Sene içinde Michael Beasley iyi oyunuyla hep birinci sıra için adı geçen isimdi ama Derrick Rose'un sezon içinde devamlı artan grafiği takım yöneticilerinin fikrini değiştirdi ve neredeyse tüm Chicago şehrinin ortak kararıyla Bulls onu ilk sıradan seçti. Heat tabi ilk ikinin diğer adını Beasley'i kaptı. Listenin kalanı üst tarafta, 2. tur seçmelerini eklemedim. Avrupalı oyunculardan en yüksek sırayı İtalya'dan Danilo Gallinari aldı. Knicks kendisini 6.sıradan seçti. Umarım Knicks'in hengamesi içinde kaybolup gitmez. Bizim oyuncularımız da draft'ta kendine yer buldu. Portland'ın 2.tur 6.sıradan Ömer Aşığı seçerken ( ki sonrasında Bulls'a gönderildi), Semih Erden'de son şampiyon Boston'un kadrosuna katıldı.
Açıkcası Semih'ten pek umutlu değilim gidip gitmeme konusunda, ama böyle bir yapılanma içine girmiş Bulls'ta Ömer mutlaka şansını kullanmalı, sonuçta böylesine aç ve genç bir takım her zaman insanın karşısına çıkmıyor.
En iyi 11
Şampiyon İspanya # 2
Aragones, 2.yarıda Almanya’nın biraz bastırdığı dakikalarda yerinde oyuncu değişiklikleriyle Almanların ipini tamamen çekti. Her türlü gol pozisyonuna girdi İspanyollar, cömertçe fantazi yaparak harcadılar bu pozisyonları. Ballack’ın final uğursuzluğu yine devam ediyor, büyük bir kupa kaldıramayacak bu gidişle. Senna-Xavi ikilisi bu maça olduğu gibi turnuvaya da damgalarını vurdular. Hak ettikleri bir kupaydı bu. Dünyanın en iyi orta sahasına sahipler, neresinden bakarsak bakalım. Barcelona’dan pek haz etmesem de Xavi-Iniesta ve Puyol’un yeri ayrıdır, hayranlıkla izlerim bu 3 adamı her zaman. Fabregas-Xabi Alonso gibi adamlar yedek kaldı bu orta sahada. Maç sonunda Aragones’in havalara atılması, Ramos’un Puerta’yı anması oldukça güzel anlardı.Aragones ülkemize Avrupa Şampiyonu teknik adam olarak geliyor, İspanya ise Dünya kupası elemelerinde Avrupa Şampiyonu olarak rakibimiz olacak Bir turnuvayı daha geride bıraktık ve finalde turnuvanın geri kalanına yakışır bir son maç oldu..
29 Haziran 2008 Pazar
Finale Doğru : İspanya - Almanya
Turnuvanın son maçına geldik artık, aslında bu maç bizim için farklı heyecanlar taşıyabilirdi ama olmadı. İspanya ilk maçların ardından hep favorim diye bahsettiğim takım oldu, Almanya’nın ise çeyrek finalden çıkmasını beklemiyordum Portekiz karşısında. Fakat onlar hem Portekiz’i hem bizi eleyip isimlerini finale yazdırdılar. Maç öncesinde İspanya’da Villa kesin yokken Almanya’da ise Ballack’ın oynayıp-oynayamayacağı belli değil. İspanya’da Villa’nın olmaması takımı Rusya maçındaki gibi oynatmaya götürecektir Aragones’i. Fabregas’la orta sahayı 5’leyip topa istediği gibi hakim olacaktır İspanyollar. Rüya gibi bir orta sahaya sahipler ve bunu çok iyi kullanıyorlar. Formda oldukları zaman topu ancak onlar istediği zaman alabiliyor rakipler ayaklarından. 32 yaşındaki genç (!! )Senna’nın da süper bir turnuva geçirmesi rakip atakların başlamadan bitmesine sebep oluyor. Saha içinde en ilgi çekici karşılaşma Ramos vs. Podolski-Lahm arasında olacaktır. O kanatta olacak mücadelelerde gecenin en ilginç-güzel-sert hareketlerini göreceğimize inanıyorum. Podolski, 4 gole sahip Villa’nın yokluğunda krallık şansını ele geçirdi, 3 golü var bu turnuvada.
27 Haziran 2008 Cuma
Firma savaşları
Bir garip istatistik var Nike için, bugüne kadar Nike giyen takımlar 1960'dan beri oynanan avrupa şampiyonasını daha hiç kazanamamış. Buna en çok yaklaştıkları zaman Portekiz'in 2004'deki finali olmuş ki bizim gibi herşeyden nem kapan bir millet için üretici firma değiştirme sebebidir bu çok açık ve net, tüm paranoyak bünyeleri bu istatistikler ışığında, milli takım sorumlularını göreve çağırmaya, mail atmaya davet ediyorum. Devam edelim garipliklere turnuvanın güzel top oynayan, seyir zevki veren takımları da genelde hep Nike giyen takımlar oldu( Türkiye, Hırvatistan, Hollanda ve Rusya ). Oynadıkları maçlarda hep yüksek tempolu ve göze hoş gelen mücadeleler verdiler ama firma laneti tam burda devreye girdi ( paranoyaa ).
Nike bu turnuvada çeyrek finale tam beş takım çıkarmış. Bu tabi oranlara bakarsak gayet umut vericiydi Nike adına ama gene olmadı. Adidas iki takımla ( Almanya - İspanya ) çeyrek finale çıkabildi. Ama finalin adına bakıldığında bu iki Adidas giyen takım kupa için mücadele edecek. Oynanacak topunda Adidas Europass olduğu düşünülürse tabi durum firmalar bazında Adidas'ın gövde gösterisi haline geliyor.
26 Haziran 2008 Perşembe
Yarı Final : İspanya 3 - 0 Rusya
Rusya, İspanya’yı ilk maçtaki kadar zorlayamadan turnuvaya veda etti. Hollanda ve İsveç maçında gördüğümüz Rusya’dan eser yoktu bu maçta. Uzaktan çektikleri şutlar harici pozisyon bulamadılar. Arshavin ve Pavlyuchenko ikilisi maç boyunca İspanyolların arasında kaybolunca Rusya rakip savunmayı zorlayamadı bile. Villa’nın sakatlanıp çıkması Rusya karşısında çok fazla bir şey kaybettirmedi İspanyollara. Fabregas’ın girmesiyle orta sahada büyük etkinlik kurdular. Maç çok heyecanlı olmasa bile Xavi-Fabregas-Iniesta-Senna ve Silva’nın paslaşmalarını izlemek bile büyük zevkti. Torres’in saç baş yoldurması sonucunda Güiza’yı oyuna soktu Aragones. Xavi-Xabi Alonso değişikliği de aynı dakika içinde geldi ama bana göre erken kullandı haklarını. Fakat Güiza’nın skoru hemen 2-0 yapması yanlış mı doğru mu diye düşünmeye izin vermedi. Güiza hakkında sene içinde yazmıştık bloga, krallık yolunda golleri sıralarken bu patlamayı beklemiyordum. Fener forması giyeceği konuşuluyor. Tsl’de çok rahat iş yapacak bir adam bana göre.
Puyol-Ramos ikilisi de öndeki tayfaya ayak uydurup mükemmel top oynadılar. Ramos, ‘’0’’ hatayla bir sağ bekin nasıl oynaması gerektiğini tüm dünyaya gösterdi bu maçta. Hayran bıraktırdı kendisine. Çok sevdiğim bir isim arada dengesiz hareketleri olmasa parmakla gösterilecek adamlardan birisidir Ramos. Favori olarak gördüğüm İspanya finale çıktı buradan kupayı Almanlara kaptıracaklarını sanmıyorum ben. Bir maç kaldı artık bu güzel şölenin bitmesine. Geride bıraktığımız maçlara yakışır bir final olsun.
Villa finalde yokmuş diye yazıyor siteler. O mükemmel orta sahayı 90 dakika daha sahada izleyeceğiz Villa'nın sakatlığı sayesinde Aragones Güiza-Torres ikilisini beraber çıkartmaz ise sahaya.Huzur içinde yat
Yarı Final : TÜRKİYE 2 - 3 Almanya
25 Haziran 2008 Çarşamba
Allah utandırmasın
ALMANYA
Allah utandırmasın
Finale doğru
.
Neredeyse tüm Avrupa medyası bizim takımdan bu şekilde bahsediyor. Haksız da değiller, biz kötü seçimlerimizi, göz doldurmayan oyunumuzu biraz şansımızın yardımıyla da olsa yüreğimizle kapatan bir takımız. Bugün ülke tarihinin en büyük maçlarından birine çıkıyoruz ve tam bir turnuva takımına, bu tip maçların en deneyimli takımına karşı oynayacağız. Kadromuz yerle bir durumda, sakatlık ve cezalılardan dolayı sadece 14 kişi maç kadrosunda yer alacak. Yani olası bir vakit geçirme vs durumunda 3. oyuncu değişikliği hakkımızı kullanırsak kaleci Tolga turnuvadaki ilk maçında orta saha oyuncusu olarak mücadele edecek, şayet olursa da turnuvada yeni bir ilke imza atarız. Rakibimiz Almanya'da ise dert, sıkıntı falan yok herşey güllük gülistanlık, 23 oyuncu da fit ve oynamaya hazır durumda maçı bekliyorlar. Löw son basın toplantısında klasik Alman mantığıyla da olsa oldukça temkinli bir şekilde konuştu. Maçı çok ciddiye aldıkları belli oluyor. Tabi takımının gücünü de biliyor o da ayrı, açık konuşmak gerekirse bugüne kadar yarattığımız mucizevi hamlelerden daha iyisine ihtiyacımız olacak, malum Almanya bu tip turnuvaların deyim yerindeyse en kaşar takımı ve işimiz hiç kolay değil.
.
Hani kompleks olarak algılamayın ama haziran'ın 25'inde orda olmamız ayrı bir güzellik bizim açımızdan, birçok ülkenin desteği şu anda bizimle birlikte, İngiltere de birçok yazar madem biz yokuz o zaman oyunuyla, yaptıklarıyla ilgi çeken Türkiye'yi tutalım modundaydı turnuva başında, şu an bu destek ise artarak devam ediyor. Böylesine muhteşem geri dönüş ve aldığımız sonuçlarla birçok yerde insanların desteği bizimle birlikte. Sonuçta bu yaşanan bir peri masalı gibi ve birçok ülkede insanlar buna gıptayla bakıyorlar. Amerika'nın büyük kanallarından ESPN'deki Soccer programında 20 dakika bizim takım konuşuldu. Bu tip hikayeleri çok seven amerika'lılar bizi öve öve bitiremediler. Varmı daha ötesi ?
Bugün bu çocuklar için aslında baskının tavan yaptığı bir gün olacak. Malum Almanya'da yaşayan 4.5 milyon Türk var ( bizim elediğimiz Hırvatistan'ın 5 milyon olduğunu hatırlatalım ) ve bu maç diğer maçlardan bu yönüyle çok daha farklı. Bu maçı Almanya'da yaşayan tüm gurbetçilerimiz ayrı bir heyecanla seyredecek, 40 yıllık ezilmişliğin, horgörülmenin bir rövanşı olacak bir nebze bu maç, bunca zaman maçla hiç alakası olmayan insanların bile kalbi 90 dakika boyunca galibiyet için çarpacak. Bunca zaman klüplerimizin, milli takımımızın her daim evi gördükleri, cezalı olduğumuz her durumda ilk opsiyon olan, desteğini hiç esirgemeyen, hatta yeri geldiğinde Münih olimpiyat stadında 50 bin kişiyle takımı destekleyen bu insanlar bugün ekstradan bir sevinci hakediyorlar, maç sonunda üzülmezler umarım. Malum şayet aksi bir sonuç olur da yenilirsek biz kendi içimizde üzüntümüzü yaşayabilirken, orda kutlamalarla başbaşa kalmak da var.
Gary Lineker "Futbol 22 kişinin topun peşinde koştuğu ve sonunda Almanların kazandığı bir oyundur" demişti zamanında, bugün umuyorum ki diğer maçlarda yıktığımız ezberlere bir yenisini ekleriz. Hatta abartıp bu lafı kendimize de malederiz. Bugün işimiz gerçekten zor ama yenilsek de turnuva tarihine adımızı altın harflerle kazıyan bu çocuklara teşekkür etmek boynumuzun borcu olmalı.
Rigobert Song Trabzonspor'da
24 Haziran 2008 Salı
Allahın adını verdim elin kolun bir rahat dursun
İnancın; zafere ve ülkemin güzel insanlarına
sevgi çığlıkları attırması için bir kere daha...
Siz asilliğinizi, atalarımızın asil kanından almış Türk Gençleri'siniz;
her maçta, her sahada yenmeye çıkan sizsiniz..
Rakip kim olursa olsun,
Ülkemi coşturan yine sizsiniz...
Şehit kokar ülkemin taşı toprağı
Al kanla boyadık biz bu bayrağı
Yetmiş milyon tek yürekte birleşmiş
Gönlümüzde kuruldu onbir aslan otağı
Kırmızı beyazdır rengimiz Türk oğlu Türk'üz hepimiz
Sevgi dostluk var olsun
Türkiyem şad olsun
Bu maçta da, her maç gibi kazanmaya and olsun
"Ne mutlu Türk'üm diyene"
Bülent Uygun
Bu ne şimdi Bülent Uygun ha bu ne arkadaş?
Her hareketi vıcık vıcık yapmacıklık kokuyor ne menem insanmış bu adam kardeşim. Lig boyunca sattım, satmadım / şampiyonuz, şampiyon değiliz diye diye yedin bitirdin bizi, gözlerde devamlı yaşlar falan filan, eh lig bitti, transfer yok tabi eh gündemde de değil böyle garip garip şiircikler ortaya çıkıyor. Daha önce Yunanistan maçında söylenen besteyi şiir gibi yazıp da altına imzayı atmıştı, bunları nerelerden derledi, toparladı kimbilir. Bu sıcak havalarda hiç çekilmiyorsun valla be Bülent
Hoop yandan ..
Gomes Spurs'da
Akıl oyunları Part 1524
Samir Nasri Arsenal'de
Amerikan Milli takım üyeleri belli oldu.
Coach Mike Krzyzewski ( soyadı zorluğu dolayısıyla Coach K ) yönetiminde olacak takımın kadrosu şu isimlerden oluşuyor;
.
Carlos Boozer (Utah Jazz), Kobe Bryant (Los Angeles Lakers),Carmelo Anthony (Denver Nuggets), Chris Bosh (Toronto Raptors),Dwight Howard (Orlando Magic), Jason Kidd (Dallas Mavericks),Tayshaun Prince (Detroit Pistons), LeBron James (Cleveland Cavaliers) ,Chris Paul (New Orleans Hornets), Michael Redd (Milwaukee Bucks),Deron Williams (Utah Jazz), Dwyane Wade (Miami Heat).
Coach K Duke'da müthiş işler başarmış efsane bir isim ki daha önceden Lakers için adı geçiyordu. Tabi Phil Jackson gelene kadar, yardımcılıklarını Jim Boeheim (Syracuse Üni.), Mike D'Antoni (New York Knicks) ve Nate Mc Millan (Portland Trail Blazers) yapacak.
Yeni Dream Team hazırlık maçları kapsamında 31 Temmuz'da Türkiye'yle ve 1 gün sonra da Litvanya ile karşılaşacak. Sonrasında ise 3 Ağustos Rusya, 5 Ağustos Avustralya maçları var. Bu davetleri Amerika organize ediyor ve bizimle oynamaları da tabi ülke basketbolu açısından sevindirici bir haber, umarım iyi bir mücadele olur.
Her zaman benim gözümde Overrated olarak kalacak Carmelo Anthony " uluslararası maç deneyimimi güçlendirecek bir turnuva olacak o yüzden heyecanlıyım" gibi saçma sapan bir açıklama yaparken, "Flash" Dwyane Wade " Diğer takımların saygısını tekrar kazanacağız, bunu istiyoruz ve bunu yapacak yetenekteyiz" diye konuşmuş.
Takım oldukça güzel seçilmiş. Özellikle Jason Kidd'in takım üzerinde gizli liderlik yapacağı düşünülürse LeBron ve Kobe liderliğinde bu takım çok iyi işlere imza atacaktır. Daha önceki turnuvada sertliğe cevap veremedikleri için ve savunma konusunu önemsemedikleri için tüm dünyaya kötü bir imaj bırakmışlardı, sanırım onlar da bunun farkında olarak takıma show yönü düşük ama sağlam görev adamları almışlar. Keza bu yüzden de T-Mac, A.I gibi isimler kadroda yok, bu sefer bireysel oyunlarla sayı için zorlamak yerine takımı da oynatan süperstarları eklemişler kadrolarına. Bu takımın 2007 de Amerika Kıta Şampiyonası'nda namağlup şampiyonluğa ulaşarak olimpiyatlara katılma hakkı elde ettiğini belirtmek lazım. Bu kez işi gerçekten sıkı tutuyorlar. Ekstra olarak sadece Amare sakatlığından dolayı dinlenmek istediğini belirtmiş ve affını istemişti onu da not olarak düşelim.
Kalan maçların hakemleri
23 Haziran 2008 Pazartesi
Pay for your shoes
Bu sezon David Stern'ün başını en çok ağrıtan isimlerden biri yukardaki resmin sahibi olan hakem Tim Donaghy. Malum olduğu üzere NBA'deki bahis skandalları ortaya çıktığından beri David Stern uykusuz geceler geçiriyor. Şike skandallarına adı karışan Donaghy kendi yönettiği birçok maça bahis yaptığını itiraf edip, önemli kazançlar elde ettiğini belirtince ortalık feci karıştı. Donaghy hakemlikten men edilirken, kendisi hakkında kamu davası açıldı. Hapis cezası durumu hızlı bir şekilde belli olacak diye beklenirken NBA yönetimi bu durum üzerine oluşan masrafları ve Donaghy'nin elde ettiği geliri geri istedi. Bu da yaklaşık 1.4 milyon dolar tutuyor. NBA yönetimi ve Donaghy NY federal mahkemede anlaşmaya çalışacaklar.
Celtics Fenway park'ta
Euro 2008 : Yarı Final
Geride 4 takım ve 3 maç kaldı artık. Biz bu 4 takımın içindeyiz ve turnuvanın en çok konuşulan takımıyız. Şu an Fatih Terim’in elinde 14 adam var sadece. Servet-Nihat-Arda-Tuncay-Emre Aşık. En kritik eksikler bizim için. Özellikle Servet dönemezse, stoperde Gökhan’ın yanında kim oynayacak merak ediyorum. Topal veya Hakan Balta alternatifleri var. Avrupa Şampiyonası yarı finalinde alışık olmadıkları mevkilerde, hem de çok kritik bir yerde oynayacaklar. Almanya favori doğal olarak üstüne bu kadar eksikte eklenince inanılmaz bir şansa sahip gözüküyorlar. Fakat rakip Türkiye ise bu maçın son düdüğü çalmadan hiçbir şeyin belli olmayacağını gösterdi bizim çocuklar. Çarşamba günü tarihi günlerimizden birisini daha yaşayacağız bakalım. İspanya-Rusya eşleşmesinde ise favorim İspanya. Güzel bir turnuvayı geride bırakıyoruz yavaş yavaş.
Çeyrek Final : İspanya 4 - 2 İtalya
Maç penaltılara kalınca klasik İspanya şanssızlığı tutacak ve elenecekler diye düşündüm ama Iker izin vermedi, takımını yarı finale taşıdı. Maçta top oynamaya çalışan taraf İspanya oldu hep. İtalyanlar hem topu Toni’ye aktaramadı, aktarmaya çalıştıklarında da Puyol sildi sahadan Toni’yi, top aldırmadı. İtalyanlar grup maçlarında görmediğimiz savunmalarını yaptılar. 2 kırmızı formanın çevresinde 7-8 beyaz formalı adam en ufak boş alan bırakmıyordu. İspanya’da bunu görünce bol bol top yaptı. Fandel’in ilk yarıda anlamadığım 2 tane kararı vardı 1 tanesinde İspanyolların penaltısı güme gitti, diğerinde ise Grosso bile faulü yaptığını kabullenip hareket dışarıda diye gösterirken Fandel devam dedi. En çok Grosso şaşırmıştır o karara herhalde.
22 Haziran 2008 Pazar
Çeyrek Final : Rusya 3 - 1 Hollanda
Rusya,Hollanda’yı dağıtarak yarı finale çıktı. Hollanda’nın Van Der Sar faktörü ile bu kadar rahat galibiyetler aldığını düşünüyordum. Van Der Sar her zaman maçın kritik anlarında sahneye çıkarak skorun Hollanda lehine dönmesine yardım etti ilk 2 maçta. Skor avantajını sağladıktan sonra dağıtıyordu Hollanda rakiplerini, futbol ziyafeti o zaman başlıyordu. Bu maçta da yine çok iyiydi kaledeki dev ama dayanamadı belli bir süre sonra. Çeyrek finallerden bahsederken Hiddink, acı bir sürpriz yapar mı acaba diye yazmıştık. Maçı alması değil, maçın farka gitmemesi sürpriz oldu. Hiddink, için benim yazabileceğim bir şey yok adamın kariyerinde her şey yazıyor zaten. Rusya, maçın başından sonuna kadar dağıttı Hollanda’yı. Zhirkov, 120 dakika boyunca dağıttı Hollanda’nın sağ tarafını. Arshavin’in de o taraftan gelmesi mahvetti Hollanda’nın o kanadını. Hollanda tarafında ise ayakta kalmaya çalışan tek adam Sneijder’di. Sürekli kaleyi denedi, Hollanda’da golü düşünen tek adam oldu. Geri kalan 10 adam hiçbir şey yapamadı, Rusya inanılmaz kilitledi Hollanda’nın pas kanallarını. Van Basten’in 3 oyuncu değişikliği hakkını erken kullanması oldukça şaşırtıcıydı.