28 Şubat 2009 Cumartesi
Şampiyonlar Ligi 2.Tur İlk Maçları
2.Turun en önemli maçı doğal olarak Inter-Manu maçıydı. Büyük çoğunluğun gözleri o maça kilitlenmişti. Maçın ilk yarısında bariz bir Manu üstünlüğü vardı. Net pozisyonlar bulan, Inter'e nefes aldırmayan bir oyun ortaya koydular. Mourinho'nun yüz ifadesinden anlaşılıyordu zaten ilk yarıda maçın gitmek üzere olduğu. Defansta Vidic'in yokluğunda Zlatan-Adriano ikilisinin ekmek çıkarabileceği konuşuluyordu ama ilk yarıda ciddi anlamda en ufak rahatsızlık veremediler Manu defansına. Muntari-Cambiasso ve Stankovic üçlüsünün ileride bulunana ikiliye yeterli desteği verememesi özellikle Zlatan'ı sürekli 2-3 Manu'lu oyuncuyla boğuşmak zorunda bıraktı. Inter'in bu sene en önemli 2.ismi Maicon'da gereken çıkışları Evra'nın karşısında yapamayınca Inter tam anlamıyla durdu. 2.yarıya Jose'nin soyunma odasında attığı fırçayla giren Inter istediği fırsatlara yaklaştı az da olsa. Kısa sürdü ama bu baskı. İtalya deplasmanından özellikle JM'nin takımından alınan 0-0'lık beraberlik Ferguson için güzel sonuç. Rövanş maçı için hiçbir şey kestirilemez ama bu iki dev söz konusu olduğunda. İbre Manu'dan gönlümüz Jose'den yana.
Real Madrid, Juande Ramos önderliğinde mükemmel bir çıkış yakalamışken Liverpool maçına da aynı ümitle bakıyordu ama sonuç istedikleri gibi olmadı. Geçici başkan Boluda 3-0'lardan falan bahsediyordu, büyük konuşmamak gerektiğini anlamıştır. Benitez, deplasmanda aldığı 1-0'lık galibiyetin rövanşında turu bırakmaz kolay kolay.
Porto,Vicente Calderon'u resmen dar etmiş Atletico'ya. Helton'un ikramı ve 2 gol atan Lisandro ile Hulk'un son vuruşlarda başarısız olmaları çok net bir skoru kaçırtmış Portekiz temsilcisine. Arsenal, penaltı golüyle Roma'yı 1-0 ile geçerken maçtan çok Gallas ve Toure'nin 2.devrenin başlangıç düdüğü çaldıktan sonra, soyunma odasından can havliyle sahaya çıkmaları konuşuldu.
2.Turda en net skoru Ribery önderliğinde Bayern aldı. Sporting'i 5-0 ile geçerek 2.maçı antreman havasına çevirdiler. Lyon, Barca karşısında kafa kafaya mücadele etmiş. Juninho, yine klasını konuşturmuş, sonlara doğru Lloris direnmeye çalışmış ama galibiyeti koruyamamışlar. Barca'nın atttığı beraberlik golü Nou Camp'a büyük umutlarla gitmesini engelliyor Lyon'un. Bu arada Barca'da ciddi bir form düşüklüğü olduğu göze çarpıyor. Zaten aldıkları sonuçlarla belli ediyorlar bunu.
Inter 0-0 Manchester Utd.
Real Madrid 0-1 Liverpool
Lyon 1-1 Barcelona
Atletico Madrid 2-2 Porto
Arsenal 1-0 Roma
Sporting 0-5 Bayern Münih
Chelsea 1-0 Juventus
Villarreal 1-1 Panathinaikos
24 Şubat 2009 Salı
Inter vs. Manu # 1
Şampiyonlar Ligi kuraları çekildiğinde akılda yer eden, öne çıkan eşleşme Inter-Manu eşleşmesiydi. Bunun en önemli sebebi başta Mourinho-Ferguson ikilisi tabi. Saha içinde Zlatan-Ronaldo faktörünü de unutmamak lazım tabi. Diğer eşleşmelerde alınan sonuçlar ne olursa olsun bu maçın arkasında kalacak. Star, bizi ilk kez şaşırtarak gecenin en güzel maçını yayınlamayı seçmiş. Kendilerinden beklenmeyecek bir davranış bu.
İlk maçta Jose'nin takımını bir adım daha önde görüyorum. Her yönüyle çok ilginç bir maç bizi bekliyor olacak. Çok tempolu, bir o kalede bir diğer kalede geçmeyecektir maç. İki teknik adamda bu maçta alınacak dezavantajlı bir skorun tur şansını çok zora düşüreceğini çok iyi biliyor. 21.45'te televizyon başındayız. Yürü JM,yürü Zlatan diyerek safımızı belli edelim maç öncesinde.
Bülent Korkmaz # 2
Bir gün gerçekleşeceğine kesin gözüyle beklenen buluşma Skibbe'nin gitmesinden sonra gerçekleşti. Büyük Kaptan yuvasına Florya'ya bu sefer teknik direktör olarak geri döndü. Kendisinden,başarılarla dolu kariyerinden bahsetmeye gerek yok zaten. Bülent Korkmaz'ın gelmesine bir yanım oldukça çok sevinirken bir yanım acaba diyor sürekli. Yine bir kriz dönemi, yine camianın efsanelerinden birisi kurtarıcı olarak getiriliyor. Yine harcanacak birisi daha mı sorusu kurcalıyor sürekli.
Kaptan'ın ayrılışı büyük yara bırakmıştı taraftarda, yanında olmayan yoktu. Daha sonra Gençlerbirliği-Galatasaray maçında yaşanan bir hadise var. Kırgınlık yarattı Kaptan'ın o hareketi. Anlık bir hareketi,tepkisi başkalarına olan kızgınlığını yanlış şekilde sergilemesinden dolayı çocukluk kahramanlarımdan birisini silemedim. Ben çocukken ileride Kral atıyordu, geride Kaptan geçit vermiyordu. Biz büyüdük, onlar hala aynı işi aynı ruhla yapıyorlardı. Kırdı bizi o hareket ama geri dönüşü olmayan,tamir edilemeyecek bir kırgınlık değil, olmamalı. Erciyes'i ligde tutmaya çalışırken, Fortis finalinde, Bursa-Gençler maceralarında sürekli başarılı olmasını istedim. Erciyes'in maçlarını takip ettim(k) Kaptan yine zoru başaracak diye. Son 2 deneyiminde başarısız oldu. Bu dönemde İngiltere'ye gidip kursa girdiği falan yazılmıştı, ne kadar doğru-gitti mi bilemiyorum. En azından biliyorum sahada amaçsızca gezinen isimlere yer vermez, taktikten sonra gerekli motivasyonu-gazı ne isim koyulursa onu verecek adamdır Kaptan. Saha kenarında yenilgiye isyan eden bir adam görecek herkes.
Uzun süredir konuşulan kaptanlık mevzusu(Arda'yı haklı bulmuşumdur bu konuda) gerçek Kaptan'ın gelmesiyle konuşulmamak üzere kaldırılacaktır tozlu raflara. Tek dileğim 1-2 kötü sonuçta ortaya atılmaması, uzun yıllar takımın başında kalması. Gerçi son dönemde bizim takımın başında kalmayı başarmak cidden zor iş. Perşembe akşamı Sami Yen'de olamayacağım için zaten içim acıyordu Kaptan'ın tekrar yuvaya dönüşünü kaçıracağımı bilmek daha fazla acıtıyor.
Skibbe gider
Kocaeli maçından sonra birşeyler yazmak için oturmuştum ama kendi evinde Sami Yen'de 5 yiyen bir takım hakkında yazlacak ne olabilir.Skibbe'nin iflasıydı dün gece yaşananlar. Sene başında 08/09 Galatasaray yazısı yazmıştım. Yanıldığımız kısımlarda olmuş. Meira'nın Song'u aratmayacağını düşünmüşüm pis patlamış o öngörümüz. Yazının aklımda kalan en önemli kısmı ise ; '' Şu an mevcut kadroda Galatasaray için kapalı kutu olan tek isim Skibbe. Elinde bulunan kadro Türkiye’nin en alternatifli-en yetenekli-en geniş kadrosu. Bu kadroyu doğru yönetmesi halinde Avrupa’da başarılı sonuçlar gelecektir.'' Alternatifli kadroyu sakatlık belası yüzünde çok istediği gibi kullanamadı belki ama geriye kalan oyuncu tercihlerinde-değişikliklerinde ciddi hataları vardı. Kocaeli maçında saha içinde yapılmayan müdahaleler, garip bir taktiksel anlayış..
İşin garibi Galatasaray Uefa'da yani Avrupa'da başarılı sonuçlar aldı.. Geçen sene Avrupa'da yerlerde sürünen takımı Benfica-Hertha-Bordeaux gibi zorlu deplasmanlardan geri getirdi. Sami Yen'de Olympiakos maçı ezici bir oyunla kazanıldı. A.Wien-Helsinborg facialarını geçen sene yaşamış bir takım ve taraftarlarna ŞL'den elenmeyi bile unutturmuştu oynanan karakterli futbol. Onun fişini çeken ise Türkiye'de sergilediği performans oldu. Burada oyuncuları lige,şampiyonluğa hatta seneye mutlaka alınması gereken Avrupa Kupası biletine ciddi motive edemediği gözüküyor.
Galatasaray'la-Türk basınıyla uyuşamadı. Kaybedilen puandan sonra yaptığı 1 puan iyidir açıklamasını kimse beklemiyordu, Almanya'da veya başka bir ülkede normal karşılanabilirdi ama bizde vizyonu küçük diye nitelendirildi.
Onu takımın başına getiren yönetim bile ilk günden sonra arkasında değildi. Sanki kendilerinden önceki yönetimin adamıymış gibi davranıldı. Yardımcılarının gönderilmesi A.Polat-A.Sezgin tarafından ortaya konulmuş net bir tavırdı yanlış bir harekette olsa. Bize 5 atarak tanıtmıştı kendisini, 5 yiyerek veda etti. Avrupa'da elde ettiği sonuçlar dışında iyi hatırlanması zor gözüküyor. Sene başında yola çıkılan hedeflere baktığımızda bugün durum kötü. Liderin 8 puan gerisinde bir takım. Türkiye Kupası'na çeyrek finalde veda. Şampiyonlar Ligi ön elemesinin geçilememesi. Elde kalan Uefa hedefi. Ligde köprünün altından çok sular belki ama Uefa. Perşembe akşamı herşey belli olacak.
22 Şubat 2009 Pazar
26 yıl ...
Maç içinde Keita'nın kırmızısı da gelince Iniesta'nın yokluğunda ortasahası aksayan evsahibinin işi iyice çıkmaza girdi, maçı tam anlamıyla zaten seyredemedik sağolsun NTVSpor dönüşümlü yayın yaparak iki maçın da keyfinin içine etti, hiç bir zevk alamadım maçlardan birinden birini tercih etseler yada hiç değilse birini NTV'ye kaydırsalar daha şık olurdu zannımca. Lütfen bunu bir daha yapmasınlar birinden birini seçsinler yada diğer maçı E2'ye bile atabilirler ama bu iyi bir çözüm değil.
İkinci yarı Espanyolun golü geldi, hemen ardından Barcelona çevirir diye beklerken Valdes'in klasik saçmasapan hatalarından biri geldi. Eski Barcelona'lı Dela Pena bu ikramı reddetmeyip değerlendirince durum iyice çıkmaza girdi. Valdes de yeni sözleşmesinde 8 milyon Euro istiyordu ki bu geceden sonra o parayı acilen unutsun. Sonrasında gelen Barça golü sadece sonuçsuz baskı veren yüklenme dakikalarının başlangıcı oldu. Guardiola'da Gudi değişikliğinde hatalıydı, ortasahaya adam koymak güzel ama bu Gudi olunca iş değişiyor takım o andan itibaren 9 kişiye düştü. Henry'i çıkarmak bi nebze de olsa anlaşılır ama Eto'o'nun çıkması büyük bir gaf oldu. Messi'de iki haftadır sessiz sedasız oynuyor ondaki düşüklüğün de takımı etkilediği bir gerçek. Sakatlanan Abidal tam sekiz hafta forma giyemeyecek ki yükselen form grafiğinde ortasaha'da büyük bir eksiklik yaratacak.
Lige istenildiği gibi bir heyecan geldi sonunda iki haftada kaybedilen 5 puan ve Ramos'la doludizgin gelen bir Real Madrid var.
Haftaya enteresan bir tablo olarak Barcelona Madrid'e ziyarete giderken başkent ekibi Real'de Barcelona'ya gidecek. Haftaya rakip takımları destekleme zamanı. Real'lilerin Atletico'yu Barça'lıların Espanyol'u desteklediği bir hafta her zaman denk gelmez.
R.I.P
Utah Jazz'ın sahibi Larry H. Miller şeker hastalığı yüzünden yoğun süren tedavi sürecine rağmen 64 yaşında hayata veda etti. 1985'ten beri Utah'ın sahibiydi ve klüp onun sayesinde oldukça iyi bir değişim geçirmişti. Bundan sonraki gelişmeler Utah adına oldukça sancılı olabilir, özellikle Salt Lake City'de kalıp kalmama konusu mutlaka gündeme gelecektir.
Severdim kendisini. Huzur içinde yatsın.
16 Şubat 2009 Pazartesi
All-Star's
All Star haftasonunun zirvesi dün gece oynandı ve biraz basketbol bilen herkesin beklediği gibi uzunu çok olan batı karması maçı oldukça farklı bir şekilde 146-119 kazanmayı bildi. US Airways Center'da takımların tanıtımındaki Shaq fırtınası eğlenceli bir gece olacağını gösteriyordu ama bu sene takımlar biraz daha ciddiyetle maçı oynadılar. Açıkcası bunun bir arası olsa keşke, ya tüm maç iyi hareketler ve eğlence olsa yada iddialı bir maç izletseler bize. Şu kadroların gerçekten ciddi ve motive bir şekilde yapacakları maçın muhteşemliğini tasvir bile edemiyorum.
Kadrolara bakacak olursak:
Doğu kadrosunda;
D.Wade
A.Iverson
D.Howard
L.James
K.Garnett
J.Johnson
D.Harris
P.Pierce
R.Allen
R.Lewis
D.Granger
M.Williams isimleri vardı.
Batı'da ise;
A.Stoudemire
T.Duncan
Yao Ming
K.Bryant
C.Paul
P.Gasol
S.O'Neal
D.Nowitzki
B.Roy
C.Billups
T.Parker
D.West
bu büyük show'da yerlerini almışlardı.
Doğu maça müthiş iyi başlarken, Batı da ise daha maça başlayamamanın sıkıntısı vardı. İlk dakikalar geçildiğinde bir ara fark 10'lara çıksada, batı kadrolardaki en büyük farkı devreye sokarak bir anda skoru dengeye getirdi. Tabi düşününce bir tarafta sadece Howard ve Garnett varken diğer tarafta Batı'da ise Amare, Duncan, Yao, Gasol ve Shaq olunca haliyle durum biraz kötü bir hal alıyor. Howard'ın kenara gelmesiyle Rashard Lewis Shaq'ı, Joe Johnson Amare'yi savunmaya çalışıyordu ki gerçekten bu durum oyuncular adına üzücüydü. İlk periodun sonunda yakaladıkları ivmeyle batı karması 34-27'lik skor avantajı sağladı İlk periodun kahramanı ise Kobe Bryant oldu. İkinci period ise karşılıklı hızlı ve akıcı bir şekilde oynandı, tabi doğu geleneksel kısa ve hızlı oyuncularının dış şutlarıyla ve içeri drive etmeleriyle sayı bulurken; batı daha kontrollü ve paslaşmaya dayalı oyunuyla sonuca gitti. Bu period ise Paul Pierce gene Kobe'ye karşı nazire yapmak istercesine ilk periodda onun gibi bir oyun sergiledi ve doğu'yu skorda tutan adam oldu ve period da 72-67 batı lehine sonuçlandı.
Doğu coachu Mike Brown 3.period başlangıcında ilginç bir karara imza atarak 5 kısayla oyuna devam edince takımının da bir anlamda maçı bitirmesine yardımcı oldu. Bu dönemde LeBron, Garnett yada Howard'dan hiç değilse bir tanesi sahada olmalıydı. Bu period'un yıldızı tartışmasız Shaquille O'neal oldu. Chris Paul'un yokluğunda bir ara guardlığa soyunması maçın en eğlenceli anlarıydı. Yaptığı mini crossover'ın ardından rakibinin bacak arasından verdiği pası potaya doğru inerek tekrar alıp smaç yapması muhteşemdi. Sonrasında rakibinden özür dilemeyi de ihmal etmedi tabi ki ( seviyoruz olm seni ). Bu period batı'nın 38-24 lük üstünlüğüyle geçilince son periodda doğu Marbury-Iverson'lı dönemki gibi bir geri dönüş beklese de o alev de kısa sürdü ve sonrasında tamamıyle formalite yaşandı.
Maçın son anlarının ilgi çeken tarafları Howard'ın uzak şut denemeleri ve basketi bulması, Joe Johnson'ın bir basket atma çabası ve Chris Paul'un iyi assistleri ve LeBron'un en sonunda panyadan çarptırıp smaç yapmasıydı.Tüm maç uğraştı ve sonunda bomboş bıraktılar ve başardı. Tek üzücü tarafı Atlanta'nın yıldız guardı Joe Johnson'ın sayı bulamamasıydı, felaket bir maç çıkardı ve 0 sayı 5 top kaybıyla maçı tamamladı. Maçı Doğu adına LeBron James 20 sayı, Wade ve Paul 18 sayı ile tamamlarken Batı'da ise Kobe 27, Amare 19, Shaq 17 sayıyla mücadele etti, Chris Paul ise maçı 14 assistle tamamladı.
Maç bittikten sonra herkesin beklediği asıl an geldi. MVP kim olacaktı, açıkcası burda biraz mutlu son devreye girdi. Sahada sadece 11 dakika süre alan Shaq acaip verimli olmasına rağmen daha iyi istatistikleri olan C.Paul'u geçerek Kobe Bryant'la birlikte MVP ödülünü paylaştı. 2000'li yılların muhteşem ikilisi onca edilen ağız dalaşından, neredeyse kavgaya varan tartışmalardan sonra tekrar Phil Jackson'la birlikte aynı forma altında mücadele ettiler. Eh tabi sonuçta istenilen şekilde batının kazandığı bir maç olunca herkesin mutlu olarak ayrılacağı bir ödül töreninden daha uygunu olamazdı.
Hollywood sonu işte böyle olur.
Shaq
15 Şubat 2009 Pazar
Raul Gonzalez Blanco
Raul, Di Stefano'nun rekorunu geçip Real Madrid tarihinin en fazla gol atan ismi olmayı başardı. Sporting Gijon maçında attığı gollerle gol sayısını 309'a çıkardı. Marca'da boş durmamış tabi. Raul'un golleriyle ilgili harika bir sayfa hazırlamış. Sayfayı ziyaret etmek için ; tıklayın...
Bu arada Real Madrid, ligde kazanmaya devam ediyor. Bugünde Sporting Gijon'u 4-0 ile geçtiler. Hollandalı forvet Huntelaar Madrid formasıyla ilk golüne bu maçta kaydetti. eknik direktör Juande Ramos, takımın başında sahaya çıktığı maçlarda sadece Barcelona'ya kaybetti. Bunun yanı sıra Schuster döneminde elini kolunu sallayanın rahatça gezdiği Madrid savunmasını toparlamış gözüküyor. Puan farkı 10. Barcelona, bu şekilde giderse puan farkının kapanması çok zor gözüküyor ama Ramos yerini sağlamlaştırabilir gelecek sene için. Bu performansına rağmen F.Perez'in gelmesiyle kendisine yol verileceği söyleniyor.
All-Star weekend
Detroit: Aaron Afflalo, Bill Laimbeer ve Katie Smith.
Los Angeles: Derek Fisher, Michael Cooper ve Lisa Leslie.
Phoenix: Leandro Barbosa, Dan Majerle ve Tangela Smith.
Tony Parker, San Antonio Spurs
Derrick Rose, Chicago Bulls
Mo Williams, Cleveland Cavaliers
Daequan Cook, Miami Heat
Danny Granger, Indiana Pacers
Jason Kapono, Toronto Raptors
Rashard Lewis, Orlando Magic
Roger Mason, San Antonio Spurs
Nate Robinson, New York Knicks
J.R. Smith, Denver Nuggets
Rudy Fernandez, Portland Trail Blazers
Shaq vs. Billups
All-Star haftasında adı yazılması gereken ilk isimdir çoğu kişi için Shaq. Hafta sonuna imza atmaya devam ediyor yine. Batı karmasının antremanları sırasında Billups'la beraber gözleri kapalı faul atmışlar. O anın görüntülerini izlemek için tıklayın...
14 Şubat 2009 Cumartesi
R.Betis 2 - 2 Barcelona
Ricardo'ların birisi ileride 3 puanı elinin tersiyle iterken kalede duran Ricardo ise o 3 puanı sonuna kadar savunup, unutulmayacak bir performansa imza attı. Tabi en sonunda Eto'o nun şutunda yapabileceği hiçbir şey kalmamıştı. Emana-S.Garcia-Oliveira üçlüsü çok sağlam bir üçlü olmuş Betis'in hücum hattında. Oliveira her zamanki dengesiz halinden biraz çıkıp, istikrarı yakalarsa can yakarlar. Betis, ligde hala rahat durumda değil. 5 puanlık bir fark var küme düşme hattıyla. Daha önceleri de yazdım bu takımın bu kadar diplerde olmasını anlayamıyorum veya çok güveniyorum bu kadroda bulunan bazı isimlere.
10 Şubat 2009 Salı
Batuhan & Özgürcan
Batuhan, devre arası transfer döneminde Eskişehirspor'a kiralandı. U-17 Avrupa Şampiyonası yarı final maçında Fransa ile Milli takımımızın oynadığı maç penaltılara kalmıştı. Topun gerisine Batuhan geldiğinde atacağı köşeyi kaleciye göstermişti eliyle. Tabi bu hareketten sonra penaltıyı kaçırarak komik duruma düşmüştü. O anın resimleri için şu linke bakabilirsiniz. Bu maçlarda dikkatimi çeken bir diğer özelliği ise sürekli arkadaşlarına bağırıp, istediği pası alamayınca isyan etme noktasına gelmesiydi. Bu turnuvadan daha önce Karadeniz Oyunları'nda izlemiştim Batuhan'ı. Emre Çolak'la beraber hayran olmuştum o turnuvada. Yaptığı bazı açıklamalar hala itici geliyor. İnanılmaz bir fiziği var yaşına göre ve sırf fizikten oluşmuyor Batuhan'ın futbolculuğu. Bunun yanında kendini geliştirirse ciddi bir tekniğe sahip olduğunu düşünüyorum. Daha önce okuduklarımızda bu yöndeydi. Eskişehir'e geldikten sonra oynadığı 3 maçta 4 gol attı. Ayrıca 2 veya 3 asisti var yanılmıyorsam. Youla ile beraber iyi bir ikili oldular. Eskişehir'in ligin zirvesinde olan takımlarla yapacağı maçlar canlı yayınlanacaktır. Batuhan'ın o maçlardaki performansına göre yorum yapabiliriz ama özetlerden ve kısa sürede elde ettiği istatistiklerden gördüğümüze göre iyi yolda gidiyor Batuhan. Basında okuduğumuz açıklamalarına biraz ara verip, tamamen futbola odaklanırsa ciddi bir yıldız olacaktır, büyük potansiyele sahip olduğu konusunda herkes hemfikir sayılır.
Yazının sonunda Özgürcan'dan bahsedelim. Özgürcan Özcan, Galatasaray'ın sürekli yetenek vaat eden genç yeteneği olarak gösterildi ama bir türlü beklenen çıkışı yapamadı. Kayserispor'a kiralandığı sene çok fazla oynama şansı bulamadı ama 3 gole imza attı Süper Lig’de. Daha sonra Antep'e gitti. İnönü'de ilk 11 çıktığı maçta harika bir oyun sergiledi ama daha sonra kadroya girmekte zorlandı, haber alamadık kendisinden. Oynatılmayacağı bir takıma kiralayarak genç bir oyuncunun pişmesini beklemek sonra bundan bir iş olmaz demek kolay tabi. Bu sene ise Bank Asya'ya Sakaryaspor'a kiralandı. Ligde zor durumda bulunana Sakarya'da 11 gole imza attı. Yıllardır kendisinden bahsedildiği için ismi eskidi, ama daha 20 yaşında Özgürcan. Sene sonunda Galatasaray'a dönerse Sakarya'da gösterdiği bu performansla Galatasaray'da bir şansı daha olacaktır Özgürcan'ın. Özgürcan'ın istatistikleri için, Tff sitesinde ki sayfa....