30 Kasım 2008 Pazar

Kıtalararası Şampiyon


Ilk maçımızda Asya şampiyonu Japonya ekibi Miyagi MaX takımını 83-46 mağlup ettik.İkinci maçımızda Amerika şampiyonu British Colombia'yı 67-53 geçtik.Üçüncü ve son günde ilk önce Avustralya şampiyonu ve son şampiyon Perth Wheelcats'i 78-48 ile mağlup ettik.Finalde tekrar British takımı ile karşılatık ve 77-62 kazanarak namağlup şampiyon olduk.
Bu ülkedeki kendi branşında en büyük başarısını elde etti bu takım ama basın konuyu bir dipnot olarak geçiştirmeyi tercih etti, ediyor. Futboldaki anlamsız didişmelere sayfalar ayıran sözde "spor" sayfalarının da utancıdır bu durum.
Başta Sedat hoca olmak üzere ülkemize bu başarıyı getiren tüm sporcularımıza teşekkürler.

Yolun Sonu Görünüyor



Real Madrid, hafta içinin en çok konuşulan takımlarından birisiydi. Açıkladığı bütçe olsun, Calderon'un devre arasında 2 genç oyuncuyu transfer edicez demesi olsun yine gündemden hiç düşmedi. La Liga'nın açılış maçında Getafe karşısına çıktılar. Daha maçın başında 1-0 geriye düşmek yetmezmiş gibi Sneijder ve Torres'de sakatlanarak kenara gelmişler. İkinci yarının başında Getafe yine Albin ile skoru 2-0 taşıdı ve maçın sonunda 3-1 galip gelen taraf oldu. Real'in deplasman kabusu devam ediyor. Çok tanıdık bir görüntü bizim için Real'in deplasmanlarda aldığı sonuçlar. Son 3 deplasman maçında kayıp 8 puan. Bu sonuçla beraber Calderon'un önümüzdeki 5 maçı kazanın,parayı alın vaadi de suya düştü tabi. Haftaya rakip Sevilla. Schuster'in suyu kaynama noktasına geldi, kaderini Barca maçı belli edecek bu gidişle.

25 Kasım 2008 Salı

Knicks, tradeler ve değişen dengeler

Donnie Walsh Knicks'in başına geldi geleli fevkalede faydalı ve geleceğe dönük planlamalarla hareket etmeye devam ediyor. Göreve başladığı geçen sene "Ben kahraman değilim" diyerek işe başlamıştı, ama işler planladığı gibi giderse New york kentine bu adamın heykelini dikerler.

Geçtiğimiz Cuma günü beklenen ama bu kadar çabuk bitirileceği düşünülmeyen iki hareketle tüm NBA ile ilgili kaynaklarda günün konusu oldu. Önce büyük kontratlara sahip iki oyuncusu Jamal Crawford ve Zach Randolph'la işe başladı. Bu iki oyuncunun kontratlarının asıl önemi her ikisinin de 2011'de sona erecek olması, bu Knicks hamleleri adına çok büyük bir engeldi, ki bu konuya sonrasında değineceğim.
Önce takasları incelersek; Crawford Knicks'in yeni düzeninde takımın etkili elemanlarından biri olsa da vazgeçilmeyecek birisi değildi. Bu doğrultuda Donnie Walsh Indiana adına 98 draftında kendisinin seçtiği ve kendisine büyük saygı ve minnet duyan, kontratı çok uygun bir aday buldu Golden State'den Al Harrington. Oyuncu bundan yaklaşık 1 ay kadar önce Golden State coach'u Don Nelson'la kavga etmiş ve takasını talep etmişti. Tabi böyle bir problemli oyuncuya karşılık Jamal Crawford teklifini Golden State reddetmedi ve takas gerçekleşti.
Teknik açıdan bakılınca Knicks coach'u Mike D'Antoni hızlı ve atletik oyunu ve oyuncuları seven bir isim ve Harrington onun da saha içinde çok çok işine yarayacak bir isim. Hem 3 hem de 4 numaralı pozisyonlarda kullanabilecek olması da işin bir diğer cezbedici kısmı. Golden State açısından bu takası değerlendirecek olursak Monta Ellis gibi önemli eksiklerin olduğu bu dönemde özellikle net bir skorerin takımda bulunması kısa vadede takım adına çok gerekliydi. Özellikle batı'da takımların bir çoğu istikrar problemi yaşarken post season için gerekli bir takviyeydi. Ellis'in sakatlığında muhtemelen oyun kurucu olarak oynayacak Jamal ve takım da muhtemelen 4 kısa bir uzunla tekrar 2007'deki small ball günlerine geri dönecektir. Monta Ellis, Jamaal Crawford, Anthony Morrow, Stephen Jackson, Corey Maggette ve Biendris'le sağlam, hızlı ve batı play-off'ları için etkili bir takım yarattılar.

Bu ilk takas sonrası Donnie Walsh'ın gerçekten beceri gerektiren hamlesi geldi ve kulisler de bu haber üzerine çalkalandı. Donnie Walsh L.A Clippers'la anlaşma sağladı ve L.A Clippers'tan Cuttino Mobley ve Tim Thomas kadroya katılırken, Zach Randolph ve Mardy Collins, Clippers'a gönderildi. Knicks'e servet ederi bir kontrat ve hımbıllıktan başka hiçbirşey katmayan Zach Randolph ve onun devasa kontratından kurtulup Cuttino Mobley ve Tim Thomas gibi faydalı iki oyuncuyu katmak benim açımdan büyük bir yöneticilik başarıdır. Bunun fazla bir teknik detayı yok açıkcası Randolph'un Knicks' kattığı sadece kazık kontratı ve hımbıllığı ki takım için çok büyük bir eksiklik yaratmayacaktır. Tabi Clippers'ın da bu takasta planları faklı, sene başında Elton Brand yüzünden sarsılan takımda Camby, Kaman ve Randolph fazla gelecektir. 48 milyon dolarlık konrata sahip hımbıl Randolph kenarda oturmayacağına göre onlarda da asıl amaç yeni bir takasla takımda değişiklik yaratmak olacak ki bunun içinde en uygun ve büyük koz Chris Kaman.

Şimdi bu takasların teknik ve taktikten ziyade Knicks tarafındaki asıl amacını incelemeye alalım;
Knicks Jamal Crawford'ı Golden State'e yollayarak yaklaşık 30 milyon dolarlık bir tasarruf yaratmış oldu. Bu da hem 2 sene boyunca toplamda 20 milyon dolarlık bir tasarruf ve üçüncü senede LeBron yada free agent olacak diğer büyük oyunculara (Dwayne Wade, Chris Bosh, Dirk Nowitzki, Yao Ming ve Amare Stoudemire gibi) ayırılabilecek ekstra 1o milyon dolar demek. Keza aynı şekilde Zach Randolp'un takasıyla 3.sezonunda oyuncunun alacağı 17 milyon dolardan da kurtulmuş oluyor ki bu 2010 LeBron günlerinde Knicks'i maddi olarak birkaç adım öne taşıyor. Bir de 33 milyon dolarlık yürüyen hayal kırıklığı Eddy Curry'den kurtulurlarsa takım bir anda düze çıkacak. (Gerçi kimse istemiyor kendisini ama Donnie Walsh faktörüyle belki?)


Tabi o günlere hazırlanan sadece Knicks değil. "Burası senin evin gitme kal bu şehirde" kozunu oynayacak Cleveland Cavaliers, Joe Dumars ve Detroit Pistons, Mark Cuban ve Dallas Mavericks, kanka kontenjanından LeBron'u kafalamaya çalışacak Jay-Z ve New Jersey Nets şimdilik diğer adaylar. Gerçi LeBron Knicks'le ilgili tercihi sorulduğunda iyi bir Yankees taraftarı olduğunu belirterek zamanında yeşil ışık yakmıştı ki bu gelişmelerden sonra Knicks'e iyice sıcak bakacaktır. LeBron için önemli olan şampiyonluk yüzüğü ve bunun için Walsh'ın onun yanına star hatta all-star düzeyinde iyi bir oyuncu takviye etmesi şart. Dedikodu kazanlarında Knicks'in Chris Bosh'u da alma girişimleri olacağı söyleniyor ki şayet bu gerçekleşirse, Knicks taraftarları ve Newyork şehri çok çok çok uzun zaman sonra basketbol konusunda nihayet mutlu olabilirler.

Thanksgiving day



NBA bilindiği üzere sosyal servis ve sorumluluk projelerinde oldukça etkili bir yapılanma. Bu sene de "thanksgiving day"de (namı diğer şükran günü) bir çok takım faaliyetlerde bulunarak toplum için örnek teşkil ettiler. Minnesota Timberwolves takımından Kevin Ollie, Al Jefferson, Randy Foye, Rashad Mc Cants, Rodney Carney, Mike Miller ve Ryan Gomes bu anlamlı günde hizmette bulunmuş askerlere, emeklilere ve onların yakınlarına yemek hazırlayıp ikram ettiler. Burada oyunculara organizasyonun yada kendi takım yöneticilerinin bunu zoraki yaptırdığı düşünülse de oyuncular bunu tamamen istekleriyle yapıyorlar. Sevdikleri işi yapmaları, bunun sayesinde para kazanmaları dolayısıyla şükrediyor ve bu minneti başkalarıyla da paylaşıyorlar. Milyon dolarlar kazanan bu adamların aslında şımarıp gerçek dünyayla aralarındaki bağı kesmeleri aslında çok kolay ama birçoğu zor şartlarda yetişmiş bu oyuncular geçmişini ve nereden geldiğini kolay kolay unutmuyor. Bizde bu oyuncuların kazandıklarının 10 da 1'ini kazanıp da burnu kaf dağında olanları düşününce bu yapılan şükran ve minnet duymanın boyutu daha da çok anlaşılıyor sanırım.




Takımlarının bu tip projelerinin kendilerine düşen payı dahilinde Detroit Pistons oyuncuları Kwame Brown ve Jason Maxiell çocuk hizmetleri yetkilileriyle birlikte 125 aileyi tek tek gezerek hem hediye hem de gıda yardımında bulunmuş, hemde şükran günlerini kutlamışlar. Bir an düşününce küçük gibi gözüksede aslında ne kadar büyük bir mutluluk yaşatıyorlar insanlara. Hayranı olduğun, devamlı tv'de görüp de izlediğin oyuncular evine kadar gelip de seni ziyaret ediyorlar, o küçük kalplerin yaşadığı mutluluğu bir düşünün. Bu tip şeylerin belki gizlice yapılması gerektiğini düşünebilirsiniz, ama medyatik ve tanınmış kişilerin olayı kendi kişisel showlarına dönüştürmeden (bu bizde olabilir mi derseniz orası gerçekten muamma) bu tip faaliyetlerde görüntü vermeleri ve özendirmeleri çok güzel bir olay. Bizde de keşke bu tip şeyleri sıklıkla görebilsek, hatta sırf bu tip organizasyonlar için klüpte sorumlular olsa diyerek hayal etmeye devam edelim.

24 Kasım 2008 Pazartesi

La Liga'da 12.Haftanın ardından


İspanya Ligi ile uzun zamandır düzgün bir post atamıyordum bloga.12.hafta geride kalmışken son durumlara göz atalım. İlk önce Real'den başlamak gerekir. 2 Juve yenilgisi, ligde alınan Valladolid yenilgisi ve Kral Kupası'nda Real Union'a elenilmesi-Üstüne kazanılan maçlarda dahi iyi oyun ortaya konulmamaması Schuster'i bir anda topun ağzına getirdi. Ligde 17 gol yemiş Real Madrid. Geçen sene Zamora ödülünü alan Casillas için güzel bir sezon değil. Rakiplerinden Barca ve Sevilla'nın yediği toplam gol sayısını ağlarında görmüş Real. Bu hafta Huelva önünde çokta kolay olmayan ama sonuçta alınan 1-0'lık galibiyet Schuster'e nefes aldırdı. Calderon'da oyuncuları gaza getirmek için 5 maçın kazanılması halinde 120 bin euro prim vereceğini açıkladı. Geriye 4 maç kaldı. Bu kadar eleştirilmesine rağmen Real ligde Barca'nın sadece 3 puan gerisinde ve 2.sırada bulunuyor.

Üst üste 9 maçtır kazanan Barca bugün kendi evinde Getafe ile 1-1 berabere kaldı. Messi, bu maçta kadroda yoktu. Eksikliği ciddi biçimde etkiliyor Barca'yı. Ligde oldukça zorlu bir fikstüre giriyorlar. Sevilla deplasmanı ve Nou Camp'ta Valencia-Real Madrid karşılaşmaları var.Atletico'yu sene başında çok övdük ama alıştığımız görüntüler izlettirmeye devam ediyorlar bize. Şampiyonlar Ligi'nde iyi gitseler bile ligde aptalca puan kayıpları gelmeye devam ediyor. Bugün Numancia karşılaşmasının son dakikasında yedikleri golle 3 puanı bıraktılar. Ligde 6.sıradalar.


Atletico,konusunda yanıldık ama kadrosuna güvendiğim bir diğer takım Betis ciddi bir toparlanma sürecine girmiş gözüküyor. Ligde ilk galibiyeti 7.hafta almışlardı ondan sonra oynadıkları 4 lig maçından 3 galibiyet çıkardılar. İspanya Ligi'nde her an her sonuç çıkabilir orta sıralar ve alt sıralar arası puan farkı nerdeyse yok denecek kadar az olduğu,1-2 maçta tüm dengeler değişebildiği için ama bu şekilde ilerleyeceklerini düşünüyorum. 2 senedir yaşadıkları kötü günleri bu sene unutabilirler.Önümüzdeki haftalarda çok güzel maçlar bizi bekliyor İspanya'da.

20 Kasım 2008 Perşembe

18 Kasım 2008 Salı

Başımız sağolsun


Bu 2008 hakikaten lanet bir sene. Önce Alpaslan Abi'yi kaybettik, sonra Anıl ve bir de Karşıyaka'lı kardeşlerimizden bildiğimiz kadarıyla dünya tatlısı 21 yaşındaki Özgür'ü kaybettik. Banvit deplasmanı yolunda ne idüğü belirsiz bir petrol istasyonunda çıkan tartışmada pompalı tüfekle vurularak yaşamını yitirdi Özgür ve henüz 21'inde.. Olay ilk duyulduğunda basın durumu yine holigan teröristler dehşet saçtı, benzin istasyonu'nu yağmaladılar sonrasında nefsi müdafaa sonucu durum bu şeklinde lanse etse de olay çok geçmeden meydana çıktı. Karşıyaka taraftar dernekleri bu sezon olaylı bir deplasman olmaması için azami çaba sarfederken böyle bir olayın meydana gelmesi inanılmaz büyük bir talihsizlik oldu.

Cenazeye katılan Karagümrük'lü, Göztepe'li, Altay'lı, Buca'lı, Beşiktaş'lı, Galatasaray'lı, Bursa'lı, İzmirspor'lu, Eskişehir'li, Altınordu'lu tüm taraftarlar bu acı günde Karşıyaka'nın temsilcilerini yalnız bırakmadı.

İzmir'in iki yakasında, iki kardeşimizi toprağa verdik bugün...

:(

Bunca zaman hep bir ümit kovalandı, sonunda mucize oldu ve ilik bulundu hatta iki tane birden, ne de çok sevinmiştik, Anıl tekrar sağlığına kavuşacak diye. Dayan koca adam diye Karşı'nın pankartlarında hayat bulup tüm Türkiye'nin dualarını arkasına almıştı. Hayat bir kez de filmlerdeki gibi olsun yahu, bir kez mutlu sonla bitsin. Anıl kardeşimizi hastanede kaptığı (!!) enfeksiyon sonucu zatürre oldu ve hayata gözlerini yumdu. Elinden geleni, desteğini esirgemeyen tüm dostlara, koşa koşa hastaneye gelen tüm insanlara, arayıp annemizi teselli eden tüm arkadaşlara candan teşekkürler.

Bir kere de mutlu sonla bit be ... Başımız sağolsun

Sevmek

Futbol sadece futbol değil. Şu haleti ruhiye'yi futbolu ruhunda hissetmeyen birine nasıl açıklayabilirsin ki?

I am the first, second and third

Ballon d'Or ve FİFA Yılın Futbolcusu için geri sayım sürerken Ronaldo kendinden beklenen bir çıkış yapmış. Brezilya basınına konuşan Ronaldo'ya dünyanın en iyi üç oyuncusunu sormuşlar hepsine kendini söylemiş. Oyunu kadar gösterişi sevmesi ve narsistliği ile de kendinden söz ettiren birinden beklenmeyecek şey değil. Ha hakkı mıdır dersek geçen sezon ki performansıyla her iki ödülünde başkasına verilmesi haksızlık olur.

50 - A.C.F

Vakit darlığından, hayat zorluğundan bazı şeyleri paylaşamasak da bunu atlamak olmaz elbet.
Glasgow'un amatör takımlarından Queen's Park formasıyla (Queen'S park rangers değil)Stranraer karşısında sahaya çıkalı 50 koca yıl oldu. Elli yıla sığan tam 43 kupa, şövalyelik ünvanı ve Commander of British Empire.Kamyonetin arkasında elinde megafonla takımının maçına şehirde yaşayanları desteklemeye çağıran çılgın bir teknik direktörlükten, United imparatorluğunu kurmaya, futbolun felsefesini ve oyun stilini kökünden değiştiren birileri sayılsa adı ilk sıraya yazılacak isimdir Alex Chapman Ferguson. Otobiyografisini edinip okumanızı tavsiye ederim.

Schuster'in kaderi ?

Son günlerde özellikle Madrid basını tarafından kellesi istenen (gerçi yönetim de toplantılar düzenleyerek buna çanak tuttu ya neyse) Valladolid maçını kaybetmesi halinde kovulacağı söylenen Schuster ile alakalı Predrag Mijatovic bir basın toplantısı düzenleyerek hocasına sahip çıktı. Hocamızın arkasındayız mesajını defalarca yinelese de yine de bunun biraz da usulden söylendiği de bir gerçek. Real Madrid'de oynanan kötü futbol ve alınan sonuçlar ilk başta teknik direktörü vursa da bundan sonraki hedefin kim olacağı belli. Sene başında Cristiano Ronaldo histerisine kapılıp koca transfer sezonunu neredeyse boş geçince eldeki oyuncularda oluşabilecek bir aksilik Real'de sıkıntının başlamasına yol açacaktı ki bu beklenen de oldu zaten. Robinho'nun kaybı üstüne Robben'in geleneksel sakatlığı ve diğer bir kaç oyuncunun sakatlığının yanında bir de deplasmanlarda en çok ihtiyaç duyulan, top saklayıp sıkışan oyunların golcüsü Ruud V.N kaybedilince maçlar da peşpeşe kaybedilmeye ve her maçta zorlanılmaya başlandı. Mija'nın toplantısından çıkan sonuç hocamızın arkasındayız ve yönetim olarak güveniyoruz oldu (tabi ki ilk kriz yaratacak maça kadar) bence Barça maçına kadar kalabilirse ( ki Barça maçına kadar Sevilla, Valencia gibi takımlar olacak) derbide hüsran yaratacak bir sonuç alınırsa Schuster'i kimse kurtaramaz. Marca ve türevleri de boş durmuyor hani, hergün Schuster'in yerine bir aday geliyor Juan De Ramos, Mancini, Aragones ve Rijkaard (hadi inşallah) dönüp dolaşıp sayılan isimler.

2.Dubleden sonra


Rakı,meze ve sevdiğin dostlar.. Bir de yanında Müzeyyen abla olursa bir insan başka ne ister ki?

Başkent derbisi

Geciksem de atlamadan yazmak istedim. Haftasonu birçok evli futbolseverin en büyük keyfi ve derdidir maç yayınları, bir maç biter hemen ardından bir diğeri başlar, ekranda devamlı yeşil saha olunca tabi ki evde de mızıldanmalar da ufak ufak başlar. Bu haftasonu oynanan Lazio-Roma derbisi ise bu şikayetlerin dışında kalıp maçı seyreden herkesi içine çeken bir karşılaşma oldu. İtalya'da başkent derbisinin tadı her zaman bir başkadır, oyuncusundan tribününe herkes maçı fazlasıyla yaşar. Bu maçta da aynısı oldu. Maç öncesinde çıkan çatışmada 8 kişi gözaltına alınırken, tribünde de kapışma devam etti ama bu sefer oyuncular arasında çok fazla olay meydana gelmedi.
Roma çok çok uzun zamandır Lazio'nun puan olarak bu kadar gerisinde çıkmamıştı maça, genelde derbiye çıkarlarken ligin zirvesinde yada yakınında olurlardı. Kaptan Totti'nin Roma için ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu da bir kez daha gördük, fiziksel açıdan yeterli olmasa bile sahada durması bile Roma için çok büyük artı. Vucinic ve Totti gol için çok uğraşsalar da golü atmak sahada boğa gibi dolaşan Baptista'ya kısmet oldu.

Baptista maç içinde fiziki açıdan kendini en çok hissettiren adamıydı, diğerleriyle mücadelesinde ben buradayım diyordu her defasında ve kovaladığı golü de attı Spaletti'ye koştu, bu gole ihtiyacı olan ikilinin sarılmaları görülmeye değerdi gerçekten.Lazio tarafında ise Rocchi ve Zareta çok uğraştılar golü bulmak için, Zareta'nın bencilliği ise bu sefer başını ağrıttı çok pozisyon bulsalar da özellikle maçın son bölümünde beraberliği kurtaracak golü atamadılar. Kırmızı kartlarıyla, tribünleriyle ve sahadaki iyi futboluyla gerçekten güzel bir maç oldu.

D10's & Football



Yer İskoçya Glasgow;

Arjantin milli takımı Çarşamba günü oynayacağı dostluk maçı için çalışmalarını sürdürüyor. Futbolun tanrısı tekrar yeşil sahalarda.

16 Kasım 2008 Pazar

124 km



Zlatan, yine insanlık dışı işlere imza atmış Palermo maçında. Attığı 2 golle 3 puanı kazandırmış. İlk golüde harika ama 2.golde frikiği kullanmak için topun başına geçtikten sonra yine kendisinden uzun süre bahsettirecek bir vuruşa imza atmış. Vurduğu top barajda bulunan oyunculara gelse topla beraber kaleye girerdi veya Zlatan'a katil diyebilirdik. Topun ulaştığı son hız 124 km. Jose, boşuna dememiş Zlatan'a aşığız diye. Zlatan'a saha içinde zaman zaman gamsız davranışları sebebiyle gıcıktım ama 2 senedir attıkları-yaptıkları yüzünden hastası olan topluluğun içine girdim.

14 Kasım 2008 Cuma

Ayıp


Fortis kupasında bugün Kayseri ile oynanan maçta tribündeydik. Açıkcası meşale'nin ve stadın boş olacağını biliyorduk zaten, genelde zor günlerde taraftar takıma sahip çıkmaması ne yazık ki bilinen bir durum da bugün statta olan o protesto saçmalığı neyin nesiydi buna anlam vermek zor. Hafta sonunda derbi mücadelesini kaybetti diye taraftar tavır koymuş takıma yeni açık bomboştu, gelen taraftarlara da orada amigo kıvamındaki kişiler alkışlamayacaksınız, oturun vb şeyleri dikte etmeye çalışıyordu. Takım sahaya çıkınca tribünlerde sadece sessizlik hakimdi ve yaklaşık on dakika sessiz protesto yapıldı ki bu bana göre protesto değil bu takımı baltalamak, bunun benim literatürümde başka bir anlamı yok. Her takım zor günler geçirebilir, kötü maçlar yaşayabilir ama takımına desteği çekmek, yalnız bırakmak ?? Sonrasında ise Metin Oktay, Alpaslan Dikmen tezahüratı vs ile tribün kendine oynadı maç boyunca, takımı ateşleyecek arkalarında olduğunu hissettirecek tek bir tezahürat yapmadan, tabi takım da bu durumdan oldukça etkilendi. Sahaya çıkan genç oyuncuların bu tip birşeyden nasıl etkilenecekleri malum ki maç boyu Ferdi, Aydın yokları oynadılar, elleri ayakları birbirine dolandı maç boyu, keza diğerlerinin de top oynamak adına ne kadar zorlandıkları da ortadaydı. Rakip Kayseri, kendi evindesin ve kendi oyuncuna tavır yaparak onu zora sokmak ne kadar doğru bir davranış bilemiyorum. Ama bu yapılanın benim nezdimde sadece ayıp olduğunu söyleyebilirim.

Maç keyifsizdi, tabi böyle gergin başlayan bir maçta fazlasını da beklememek lazım, hakem ilk yarı penaltıyı vermedi ( bu sene penaltı attık mı? ) sonrasında Kayseri'nin yararlanamadığı çok pozisyon oldu. Özellikle Kadıköy'de show yapan Aghahowa bu maçta inanılmaz goller kaçırdı, sonrasında tribünden bize ofsayt gibi gözüken bir pozisyonda Galatasaray golü buldu, sonrasında Ragıp ve Sabri show vardı, kavga neden çıktı bilememekle birlikte olayın aktörleri Sabri ve Ragıp olunca çok da konu gerekmedi aşikar. Olan sadece maç bitiminde takımı tribüne götürmeye çalışan Arda'nın çabasına oldu.

12 Kasım 2008 Çarşamba

Wenger'in bebeleri

Arsene Wenger kabul etmek lazım ki dünya üzerindeki en farklı teknik adamlardan birisi. Özellikle genç oyuncuları bulup çıkartması ve yetiştirmesiyle hem övgü hem de gelmeyen başarı dolayısıyla yergi alıyor. Arsenal'in özellikle son yıllarında fazlaca genç oyuncu oynatması, yıldız oyuncu transferinden uzak kalması ve bunun üzerine kaçan şampiyonluklar Arsenal taraftarlarından bir kısmının tepkisini çekmeye başlasa da Wenger gene gençler üzerinden yürümeye devam ediyor. Benim merakım artık en düşük yaş ortalamalı takım ne zaman çıkacak olmaya başladı. Dün Carling Cup çeyrek finalinde çıkan takımın yaş ortalaması sadece 19 du. Takımda 16 yaşındaki Willshere ve Randall, 20 yaşındaki Simpson ( 2 gol attı ), Vito, Vela ve yeni berbat saç şekliyle Ramsey falan vardı.

Genç takım Wenger'i utandırmadı ve rakiplerini sürklase ettiler. Ligde gelen galibiyet ve genç takımla ( ki Arsenalde yaşlı kaç oyuncu var o da ayrı bir detay ) gelen Carling Cup galibiyeti Arsenal'in üzerinde toplanmaya başlayan bulutları şimdilik dağıttı.

Madrid'de sular ısınıyor

Dün gece oynanan Kral kupası 4. tur maçlarında kupa tarihinin en büyük süprizi gerçekleşti. Real Madrid 3.ligte mücadele eden ( 2B olarak geçer en alt profesyonel lig ) Real Union'a elenerek taraftarın ve Madrid medyasının isyanına sebep oldu. İlk maçta 3-2 yenildiklerinde herkes ( ki buna Union oyuncuları da dahil ) Santiago Bernabeu'da farklı galip gelip yola devam edeceklerini düşünüyordu ama olmadı. Kendi evinde 3. Lig takımından maçta 3 gol yiyince taraftarın da büyük tepkisini çektiler. Míchel Salgado, Cannavaro, Metzelder, Marcelo, Gago'nun bir arada oynadığı her maçta Real Madrid maçı kazanmak için neredeyse en az dört gol atmak zorunda kalıyor, inanılmaz derecede pozisyon veriyorlar rakiplerine ve illa ki birkaçı golle sonuçlanıyor. Lig maçında Malaga'ya karşı Hiquan'in süper performansıyla sonuca gitmişlerdi ama dün Raul 3 gol atmasına rağmen bu sefer tek başına yetemedi. Dün Dudek'in iyi denebilecek oyununa rağmen bu sonuç geldi. Yalnız kesin olan birşey var ki Real Madrid maçlarında maçı izleyen herkes mutlaka gole doyuyor.

Tabi bu sonuç başkent ekibi için krize doğru büyük bir adım demek. Marca'ya göre maç sonunda statta durum toplantısı yapılmış ki bu Schuster için jilet kenarında yürümeye başladığının göstergesi. Hafta sonu Valladolid maçında alınacak ters bir sonuç Schuster'i bir anda kapının önüne koyabilir. Tabi bu takımın defansının iki senedir neden böyle olduğu, yaz dönemi boyunca Ronaldo peşinde koşulacağına neden savunmaya takviye yapılmadığını hatta transfer edilen Garay'ın neden bir seneliğine verildiğinin de konuşulması lazım ama tabi her kötü sonucun ilk etkileri kenar yönetimde gözüküyor. Schuster'i hafta sonu zor bir sınav bekliyor olacak.
Real Madrid: Dudek; Míchel Salgado, Cannavaro (Javi García, m.46), Metzelder, Marcelo; Gago, Sneijder, Van der Vaart; Drenthe (Bueno, m.60), Saviola (Higuaín, m.80) y Raúl.
Real Unión: Eduard; Larraínzar, Berruet, Iglesias, Gurrutxaga; Manu García, Behobide, Salcedo (Juan, m.62), Seguro (Eneko Romo, m.53), Aitor; y Abasolo (Goikoetxea, m.73).
.
0-1, m.14: Abasolo.
1-1, m.36: Raúl.
1-2, m.49: Salcedo.
2-2, m.51: Raúl.
3-2, m. 68: Bueno
4-2, m.86: Raúl
4-3, m.89: Eneko Romo

Yakıştı


Ivy'e olan sevgimiz malum. Philly'den gidişine zamanında üzülsek de o an için hem organizasyon hem de kendi adına doğru karardı. Gittiği takım tabi Denver olunca beklenen olmadı ve boşa geçen zamanın ardından çok daha iyi bir takas sonucu Detroit'e geçti. Yeni takımıyla ilk galibiyetini dün gece aldı Ivy ve 30 sayı 9 assist 7 ribaund'luk bir performans sergiledi.

Detroit rengi ve sertliği Denver mavisinden çok daha yakıştı.

11 Kasım 2008 Salı

Dön Artık


Uğur Uçar hakkında bir sürü haber çıktı. Dönüyor,futbol hayatı bitti vs.. diye. Daha önce blogda hakkında yazmıştım zaten. Her gün resmi sitede antreman raporuna bakıp, aynı yazıları görüyorduk. Almanya'ya gitmişti, yarın dizindeki vida ve telleri çıkartacaklarmış. İçten gelmese bile Uğur'dan ümidi kesenlerde var benim gibi dönüşünün muhteşem olacağını düşünenlerde. Bu sene olmasa bile seneye 3 numaralı formasıyla sağ kanattan yine akıl dolu asistlerini izleyeceğimize çok içten bir şekilde inanıyorum.

Sağlık Raporu: Uğur Uçar


Sporcumuz Uğur Uçar dün ve bugün Almanya’da iki ayrı doktora muayene oldu. Ameliyat sonrası rehabilitasyonun Almanya’da gerçekleştirilecek olması sebebiyle, Çarşamba günü (yarın) için Acıbadem Hastanesi’nde planlanan vida ve telleri çıkartma ameliyatının yarın Almanya’da yapılmasına karar verildi

9 Kasım 2008 Pazar

Higuain 4-3 Malaga


Real Madrid'de işler yolunda gitmiyor. Bugün 3 puanı hanesine yazdırmayı başardı ama boşa geçen bir transfer döneminin sonuçları ortaya çıkmaya bundan sonra çok daha ciddi şekilde başlayacak. Ruud-Robben ve De La Red'in sakatlıkları ciddi baş ağrıtan sonuçlar. Alınan iki Juve yenilgisi, Almeria beraberliği oynanan kötü oyun. Bugün Malaga karşısında Higuain'in üstün formu artacak olan tepkileri şimdilik susturdu diyebiliriz. Real Madrid 3 kez yenik duruma düştüğü karşılaşmayı Higuain'in 4 golüyle kazanmayı bildi. Schuster'in penaltıları Higuain'e kulandırtmaktan vazgeçmesi lazım bir an önce. Kullandığı son 3 penaltının 2 tanesinde kaleciler doğru köşeyi bulup,topa dokundular ama gole engel olamadılar. Son kullandığı penaltıda bu sefer Arnau kurtarmayı başardı. Penaltı atmak ayrı bir yetenektir,daha Higuain'de bu yetenek çok gelişmemiş.

Real'in en büyük -bir an önce çözülmesi gereken sorunu tabi ki savunması. Ligde bir şekilde ilerliyorlar ama Avrupa'da istenilen yere bu savunma anlayışla gelinmesi zorunda ötesinde.Savunma geçen seneden beri alarm veriyor zaten. Garay transferi vardı yaz sezonunda ama takıma seneye katılacak Arjantin'li genç savunma oyuncusu. Schuster'in Getafe'de oluşturduğu çok sağlam bir defans hattı vardı. 2 senedir Real'de Schuster ve takımın defansı yol geçen hanı gibi. Schuster geçen sezonbaşında Real'e geldiğinde bu tarz bir oyun anlayışıyla oynayacağını hiç düşünmemiştim. Geçen sezondan sonra bunu düzeltecek hamleleri yapabilirdi ama Calderon'la birlikte Ronaldo hakkında açıklama yapmaktan başka bir işe odaklanamadılar 3 ay boyunca. Casillas'da gününde değilse Real'in işi iyice zora giriyor. Futbolsever gözüyle bakarsak Real'in iç sahada oynadığı hiçbir maçı kaçırmamak gerekir. Her maç ayrı bir olay,ayrı bir heyecan yaşatıyorlar.

7 Kasım 2008 Cuma

Benfica 0 - 2 Galatasaray


İlk önce Olympiakos sonra Benfica. Son yıllarda Avrupa’da yaşanan hayal kırıklıklarının ardından bünyeye ilaç gibi gelen 2 galibiyet-harika futbol oynanan 180 dakika. Kewell’ın yokluğunda aklımda olan ilk isim Aydın olmuştu Antep maçı sonrası ama Aydın’da İstanbul’da kalan oyuncular arasındaydı. Sahaya Baros ve Ümit Karan ikilisiyle çıktı Skibbe. Baros’u sağ kanada yakın, Ümit’te tek forvet olarak sahadaydı. Çift forvet oynatmadı takımı sahada, kağıt üstünde olduğu gibi. İlk yarının ortalarında oyunun kontrolünü Benfica alır gibi oldu ama 35-40 metreden saçma sapan şut denemelerini geçelim,Suazo’nun net vuruşu haricinde pozisyon bulamadı maç boyunca. İkinci yarıda tamamen sahadan silinen Benfica ve istediği gibi top oynayan bir Galatasaray vardı. 3 puanı almak Galatasaray’ın hakkıydı zaten, sahda ortaya konulan oyundan sonra.

Bu maçta kötü oynadı diyebileceğimiz isim yok. Forma giyen herkes iyiydi hatta çok iyilerdi ama 3 isim hakkında özel birşeyler yazmam lazım. Emre Aşık-Arda Turan ve Ayhan. Emre Aşık, bu ülkenin gerçek anlamda en profesyonel futbolcusu. Çok yetenekli değil belki ama ne zaman forma şansı verirsen ver elinden gelen ne ise,terinin son damlasına kadar üstündeki formanın hakkını veriyor. Geçen sezon resmen kovularak Ankaraspor’a gönderildi ama ne gönderildiği zaman,ne geri geldiği zaman tek kelime etmedi. Yedek kaldığı sürelerde sesini çıkarmadı, formanın kendisine gelmesini bekledi hep. Meira’nın ön liberoya geçmesiyle oynadığı maçlarda hep iyiydi bugün oynadığı oyun hakkında söylenecek hiçbir söz yok zaten.

Her zaman Ayhan’ın Galatasaray için çok önemli-kilit bir adam olduğunu düşünmüşümdür. Galatasaray çift ön libero oynayacaksa Ayhan’ın yanına yazılacak adam düşünülmelidir bana göre. Bugün 1.sınıf bir futbol ortaya koydu. 15.dakikada sarı kart almasına rağmen sürekli bastı, rakip atakları kesti,takımı ileri çıkarttı. 2.golden önce verdiği pas ise mükemmeldi.Arda Turan hakkında söylenecek söz yok aslında. Onu izlemek çok büyük bir zevk.

Gruptan çıkıldı artık,liderlik için Kharkiv maçına bakılacak artık.Yavaştan derbi havasına girmeye başlayalım bu gecenin sonuyla beraber.

4 Kasım 2008 Salı

Ayıp

Şampiyon ...


Satılık ...

Hırsız ...


Yarışla alakalı olarak aslında öfkem hala geçmiş değil. Çok fazla da yazılacak şey yok aslında. Timo Glock'un kuru zemin lastikleriyle altı tur boyunca normal bir şekilde sürüp, pistin en kuru yerinde lastiklerden kaynaklı son turda Hamilton'a yol vermesi ( geçilmesi diyemeyeceğim ) resmen satmaktır. Glock'un yakın arkadaşı olan Hamilton'a yol verip şampiyon yapması rezilliğin doruk noktasıydı. Açıkcası McLaren son iki senedir o bildiğimiz sportmen yapısından ziyade daha çok böyle şeylerle gündeme geliyor. İngilizlerin düşen ilgisi ve Hamilton adına yaptıkları baskı, Bernie'nin Ferrari'yle sürtüşmesi düşünülünce istedikleri oldu sonunda. Hamilton'da işler riske girince her türlü ağlama, sızlama karalama kampanyasının sonucunu aldı. En genç kazanan oldu, şampiyon yazamıyorum keza emek hırsızlarına saygım yok.

Bir tarafta tüm bu olan bitene rağmen, yarış sonunda Toyota garajına kardeşini yollayarak dışarıda tepki görebileceklerini ve dikkatli davranmalarını söyleyen Massa (ki Toyota takımı farklı giyinip dışarı çıktı) diğer tarafta ise takım arkadaşının tebriğini bile zoraki kabul eden Hamilton .. Adam olmak nasıl birşey diye sorulsa en iyi örnek bu olur sanırım.