Polonia Bytom-Wisla Krakow maçında sahaya sevimli bir yabancı konuk olmuş.Kaleci dışında pek ilgi gösteren yok.Maçı Wisla Krakow 2-1 kazanmış bilgi olarak verelim.
30 Mart 2008 Pazar
Tribün Kültürü ?
Tribünlere Oynamak
Deplasman'a gelmek
"El Turco" & Villarreal zirveye doğru
Bir paragraf'da temsilcimiz Nihat Kahveci için bugün gene güzel oyununu gollerle süsledi, özellikle attığı ikinci gol vuruş açısından oldukça zordu. Stat hoparlöründen "El Turcoooo" sesini duymak binlerce insanın bu şekilde kendisine tezahürat yapması gerçekten insanı mutlu ediyor. Umarım bu formunda devam eder Nihat, özellikle Euro 2008 de bu formuna çok ihtiyacımız olacak.
La Liga'da ikramlar devam ediyor.
Gün sonunda Barça artık 3. sırada. Bugün Real Betis'in cezası sebebiyle Madrid'e alınan sonra federasyonun son anda kendine gelmesiyle tekrar Ruíz de Lopera'a alınan maçta Barça kelimenin tam anlamıyla kendini yaktı ateşe attı. Kabul ediyorum Real Betis deplasmanları Barça açısından her zaman zorlu geçmiştir açıkcası ben maçın bu şekilde gelişmesini hiç beklemiyordum.Maç başında iki gol bulup da devreye girilecekken farkı daha açma imkanını arsızca harcamak da Barça gibi bir takımın büyük ayıplarından biri oldu bu maçta. Devreye girildiğinde herkes Barça'nın rahat kazanacağını düşünecekken Betis sanki neden evlerinin Barça'ya zor geldiğini göstermek için ikinci yarıya başladı.
Eto'o nun ikinci yarıdaki kaçırdığı net pozisyon da maçın kırılma anı oldu. Hemen ardından gelen golle Betis oyunun tamamen hakimi oldu. Bu arada Valdez 74.dk'da bir penaltı kurtarsada 76-78 de gelen gollere birşey yapamadı. Maç sonunda Rijkaard bu sonucun kabul edilemez olduğunu ve oyundan utandığını belirtmiş, takımın başında sanki başka biri varmış, kendisi dışarıdan birisiymiş gibi böyle açıklamalar da ne kadar mantıklı sorgulamak lazım. Kaptan'dan daha makul bir açıklama gelmiş " Oyunun ilk bölümünde ne kadar iyiysek ikinci bölümünde o kadar berbattık, bunun neden kaynaklandığını da açıklamak zor sadece şunu söyleyebilirim ki üzgünüm" demiş kaptan. Eh hiç değilse takımda bu duruma üzülen birisi var bu da bir gelişme sayılabilir.
10 dakikada gelen bu gollerle her ne kadar La Liga'da ikramların sonu gelmesede açıkcası Barça şampiyonluk umutlarını bir anlamda çöpe atmış oldu. Tamam kabul ediyorum Milito yoktu Puyol sakat bir şekilde oynadı ama yine de böyle bir 10 dakikayı Barça'da görmek biraz yazık oluyor.
29 Mart 2008 Cumartesi
Cristiano Ronaldo
Aslında resimin altına hiçbir şey yazmasak olur. Futbolu seven,takip eden her insanı büyüleyen işler yapıyor CR7. Performansı düşüşe geçmiyor bu insan evladının. Her maç üstüne bir şeyler katıyor , repertuarına yeni hareketler-goller katıyor. Sporting’den Manu’ya transfer olduğunda Sir Alex 7 numaralı formayı verdi. İlk zamanlar yetenekli ama bu kafayla giderse bir şey olmaz dedirtti çoğu insana. Quaresma vardır bu arkadaşın bir alt versiyonu. Quaresma’da Barca’ya gitti tutunamadı şimdi Porto’da takımın en büyük yıldızı belki yeni sezonda Real Madrid başta olmak üzere bir çok takımı peşinden koşturacak.Fakat bir türlü istenen gelişimi gösteremedi. Gelişim dediğimiz olay nedir ? Bu arkadaşlarda inanılmaz bir yetenek var, yok artık denilecek hareketleri bunlar gözleri kapalı yapabiliyorlar. İkisi de takım için oynamayı başaramıyorlar(dı). CR7, Ferguson’un elinde yetişti takım için oynamaya başlayınca 2 senedir taraflı-tarafsız herkesin alkışını alıyor. Quaresma’da kendini geliştirebilecek bir teknik adamla çalışınca CR7’den bir farkı kalmayacaktır bana kalırsa.
Medyanın sevgilisi: Shaq
JM, Milano yollarında ?
Yeşil çimlerin üstüne dönmesini en çok dilediğim isim Jose Mourinho’nun Milano’ya geçip Inter ile görüşmelere başladığı haber sitelerine düştü. Gönül JM’yi Real Madrid’in başında görmek istiyor. JM’nin gideceği takıma Drogba’nın peşinden gideceğini tahmin etmek çok zor değil. İbrahimovic ve Drogba’lı bir hücum hattını izlemek çok zevkli olacaktır bizim için. Ayrıca JM’nin Inter’in başına geçmesi belki çok yetenekli olmasına rağmen gamsızlığı ile antipati toplayan Ibra’yı belki biraz adam eder İsveçli oyuncunun yeteneklerini takım için harcamasını görürüz. Bir an önce JM’nin bir takımın başına geçip Avrupa arenasında Abramovich ve kankası Avram Grant’ın takımıyla karşılaşmasını diliyoruz.
-Eğer işimin kolay olmasını isteseydim, Porto'da kalırdım.Uefa, Şampiyonlar Ligi kupası , Tanrı ve Tanrıdan sonra ben ...
28 Mart 2008 Cuma
NBA Stüdyo
Mart Çılgınlığı tam gaz devam
NCAAB`de Sweet 16 mücadeleleri dün yapılan maçlarla start aldı . Gecenin sonucu merakla beklenen maçından Xavier ilk yarısında farklı önde götürdüğü maçı biraz da şansının yardımıyla uzatmalara taşıdı ve uzatmalarda da maçı kazandı . Raymond`in uzatmanın son dakikasında attığı 2 , 3 sayılık basket ve West Virginia`nin kaçırdığı fauller sonucu belirledi. Xavier`in Elite 8`de ki rakibi ise 1 numaralı seri başı UCLA oldu . NCAAB tarihinde UNC ile birlikte en çok Final Four gören okul , Western Kentucky`i baştan sona önde götürdüğü karşılaşmada yenerken zorlanmadı.
27 Mart 2008 Perşembe
Spiker misin holigan mı?
Kimden bahsettiğim birçoğumuzun malumu, Osman Sakallıoğlu'ndan bahsediyorum.
Neden Avni Küpeli ekolünden geldiğini bir kez daha hatırlatan gaflarının yanısıra, artık sempatizanlıktan çıkıp direk taraflı anlatımıyla inanılmaz bir şekilde ifrit etmeye başladı seyredenleri. Dünkü TBL derbi maçında yanındaki yorumcu müsvettesi İhsan Bayülken ile resmen Fenerbahçe TV den anlatılıyormuşcasına maçı anlattılar. "Cüneyt Erden Allahtan pas gösterdi, yoksa 3 atış kullanacaktı" lafını ederken bir nebze olsun yüzü kızarmışmıdır acaba İhsan Bayülken'in , yada Fenerbahçe'nin attığı her baskette coşan Osman Sakallıoğlu Galatasaray'ın attığı basketlerde sessizce ne yazık ki edalarıyla " ve basket " demesini açıklayabilecek bir geçerli mantık varmıdır, yada maç sonu gergin ortamla alakalı bir tek kelime etmesi zor mu gelmiştir, dilini mi yutmuştur Osman Sakallıoğlu ? Okay Karacan ve Murat Kosova gibi işini severek yapan ve bilgili kişiler yerine böylesine hem taraflı hem de cahil kişilerin bu işe soyunması inanılmaz rahatsızlık veren birşey olmaya başladı. Rahmetli Kenan Onuk'un artık yönetmediği Okay Karacan'ın ayrıldığı bir yerde cahil cühela bir insandan bundan fazlasını da beklemek açıkcası biraz da bizim açımızdan hayalcilik. Kenan Onuk da fanatik bir Fenerbahçe'liydi ama hiç böyle bir rahatsızlık yaşattığını hatırlamıyorum herhangi bir spor dalı için, dünkü maçtan sonra o anlatımla kemikleri sızlamıştır. (Nur içinde yatsın)
NBA maçlarındaki komedi programını aratmayan cehalet kokan gaflarını, "sutudumayır" gibi garip telafuzlarını bünyemiz bir nebze kabul ediyor artık, ama cehaletini giderme ve kendini geliştirme yeteneği, niyeti yok bari NTVSpor gibi yeni kurulan bir kanalı bu duruma düşürmese.
Belarus maçının götürdükleri
Belarus maçının bize kazandırdığı nedir tam olarak bilemiyorum Ceyhun ve Mevlüt'ün ilk kez A Milli takım formasını giymelerini sayabiliriz ama götürdükleri daha çok oldu bu maçta. Her futbol maçında sakatlık olabilir,futbolun içinde olabilecek bir olay. Belarus’la maç yapmanın bana göre saçmalığı bir yana berbat bir zeminde oynandı top.Oyuncular topu sürerken sahadaki tümseklerden sürekli seken, havalanıyordu top. Kısacası patates tarlası gibi bir zeminde oynandı maç. Maçın 20.dakikasında sakatlanıp oyundan çıkan Hamit’in ayağında kırık tespit edilmiş bugün. Bundesliga ve Uefa’da yoluna emin adımlarla ilerleyen Bayern’de 6-7 hafta formasını giyemeyecek. Euro 2008’e yetişmek için çalışacağını söylemiş Hamit. İnsanın aklına iğrenç bir zeminde oynatılmaya mecbur bırakılmış bir maçta Euro 08 hayallerine büyük ölçüde veda etmiş Uğur Uçar geliyor. Belarus maçında sakatlanan bir diğer isim Arda Turan'dı.
Değeri Bilinmeyenler ! Henrik Nielsen
Değeri Bilinmeyenler ! Demir Hotiç
1993-1994 sezonunda Fenerbahçe Başkanı Güven Sazak ve yönetim kurulunun transfer histerisiyle takıma bir şekilde sızmış olan Demir Hotiç ( o dönem 26 oyuncu alınmıştır ) Türkiye'ye ilk geldiğinde gazete başlıkları " İnsanüstü kaslara sahip oyuncu Fenerbahçe'de " "Fener artık Demir gibi" başlıklarıyla çıkmıştır. Sezon başındaki bir TSYD maçında Galatasaray altıpasından vurduğu topu direğe nişanlayarak topun ortasahaya kadar gitmesine sebep olmuş ve nasıl bir oyuncu olduğunun ilk sinyallerini o maçta vermiştir. Fenerbahçe forması altında 7 maça çıkan kahkul saçlı, sırça bıyıklı Demir Hotiç ligteki tek golünü Karabükspor'a karşı yaklaşık 7-8 kişinin ıska geçmesi sonucu önüne düşen topa boş kaleye karşı abanmak suretiyle atmıştır.
Değeri Bilinmeyenler ! Adrian Knup
İspanya 1 - 0 İtalya
Değeri Bilinmeyenler ! Dominic İorfa
Tabi böyle bir seriye başlayıp da ilk sırayı İorfa'ya ayırmamak bu ülke topraklarında futbola yapılacak en büyük ayıplardan biri kanımca.
Dönemin Fotospor gazetesinin Kara Tren İorfa manşetiyle çıkmasına sebep olan İorfa o dönem Türkiye'de moda olan Afrikalı oyuncu modasının etkisiyle Galatasaray'a transfer olmuştu. Tabi o dönem bizim için her Afrikalı oyuncu Weah'tı, biz hep onu bilmiştik, gelen oyuncu da onun gibi biridir diye herkeste büyük bir heyecan ve umut vardı. Mustafa Denizli döneminde takımda forma şansı bulan Dominic o dönem yaptığı hareketler ve tavırlarıyla tüm tribünlerin bir nevi neşe kaynağı olmuştur. Birçok efsanevi olayı meşhurdur bunlardan ilki transferinden sonraki ilk maçında kendisini çağıran tribünlere korkarak gitmemesidir. Ama unutulmaz olarak nitelendirilebilecekleri kısaca hatırlarsak ; Çok rüzgarlı bir havada kendi yaptığı orta'ya kafa vurmuşluğu vardır ki buna da birebir şahit olan biri olarak kendimi hep şanslı saymışımdır, Ali Sami Yen'de oynanan bir maçta kapalı tarafına bakan kulvarda sol çizgi üzerindeki topu sağ ayağının dışıyla sürüp kendisi topu çizginin dışından koşarak takip etmiş ve tüm tribün ahalisini şaşkınlıktan dondurmuş akabinde büyük tartışmalara sebep olmuştur. Ayrıca yine kapalı tribünün önünden atılan bir taç atışından kendisine pas geldiğinde topu ayağına dolaştırıp topuğuna çarptırarak taça geri yollamış ve tüm kapalı tribünün gülmekten yerlere yatmasına sebep olmuştur. Bu tribünden gelen gülmelere karşılık gülerek elini sallayarak selam vermiş, tüm tribünün komple imha olmasınada sebebiyet vermiştir.
Dominic'in aslında koşucu olduğu para kazanmak maksadıyla futbolcu olduğu rivayet edilmiştir uzun bir süre. Sezon sonunda Ersan Çelik ( O dönem fotospor Genel Yayın Yönetmeni ) İorfa'yı Mustafa Denizli'nin harcadığını bile iddia etmiştir. Garip bir ülkeyiz vesselam.
Galatasaray'da toplamda 8 maça çıkan İorfa'nın ekol olmasının en büyük nedenlerinden biriside " o bile büyük takımda oynayabiliyorsa bir gün neden ben de oynayamayayım" düşüncesinin o nesilde büyüyen her Galatasaray'lının beyninde yer etmesidir.
İorfa'nın kariyerinde Quenns Park Rangers, Cork City, Antwerp , Falkirk, Shrewsbury, Peterborough, Guangzhou, gibi takımlarda yer almaktadır.
Kendisinin menejerini buradan kutluyorum gerçekten muhteşem bir dehaymış.
Beckham'dan Dalya
26 Mart 2008 Çarşamba
MIP - Hedo
Güliver ve Boykins
25 Mart 2008 Salı
Miami Heat'in çöküşü
Ayrıca Miami'den bahsediyorken, bundan 4-5 ay önce sezonu kapayan Zozo'ya geçmiş olsun dileklerimizi de iletelim. Seni unutmayacaz Zo.
Eve dönüş
Daisuke Matsuzaka`nin Boston Red Sox formasıyla çıktığı ilk maçı izlemek için 10000 lerce Japon Tokyo Dome`a akın etti . Kahramanlarını görmek için stadı dolduran seyirciler ondan pek de iyi bir performans göremediler. İlk inningde Oakland vurucularına 2 sayı vermesine rağmen taraftarlarının da desteğiyle ayağa kalkmayı başaran Matsuzaka oyunda kaldığı bölümde Oakland`i kilitlemeyi başardı . 5 inning oyunda kalan Japon beyzbolcu bu bölümde 2 run verip 5 vurucuyu yürüttü , ayrıca 1 tane de homeruna izin verdi.
Bafra'da kanlı baskın ...
La TFF 1.Liga
Kartalspor çıktı sahneye sezona fırtına gibi girdiler. İlk 8 hafta yenilgi yüzü görmediler. "Eyvah 1 İstanbul takımı daha mı, yok artık" diye söylendik, son 10 maçta sadece 6 puan aldılar. Şimdi o Kartal ilk altıda kendine yer bulamayacak gibi.
"Sakaryaspor ve Tatangalar geliyorlar" diye sevindik, olmadık beraberlikler aldılar ve şu an çok daha rahat bir şekilde son 7 haftaya giriyor olabilirlerdi ama olmadı. Yine de liderliklerini sürdürüyorlar.
"Antalyaspor düştüğü gibi geri gelecek anlaşılan" dedik son 7 haftada 1 galibiyet 6 beraberlik aldılar, buna rağmen 49 puanla 2. sıradalar.
"Eskişehirspor geliyor, yıllar sonra özlemi bitirecekler, yakışır Avrupa'da ülkemizi başarıyla temsil etmiş, taraftarı olan bir takım" dedik son 3 maçta zar zor 1 puan alabildiler ve 4. sıraya kadar düştüler.
Burada Kocaelispor'a ayrı bir parantez açmak lazım. Onlar son 8 haftada sadece 1 kere kaybettiler ve zirve için iddialarını ortaya koydular. Kentin Super Lig özlemini bitirme konusunda son derece kararlı görünüyorlar. Ezeli rakipleri Sakaryaspor'un 3 puan gerisinde 3. sırada yollarına devam ediyorlar.
Tıpkı İspanyada olduğu gibi bu 4 takım da birbirlerine şampiyonluğu "Allah aşkına sen al" diyorlar ama 4 takım da çok mütevazı olunca zirve iyice karışıyor. Son 7 hafta muhteşem mücadelelere sahne olacak, dileğimiz taraftarı olan takımların Super Lige "merhaba" demeleri..
24 Mart 2008 Pazartesi
Yorumsuz
Beckham hazır
Derbi'den Dallas'a hüzün düştü.
NBA'in Batı yakasında play-off hesapları karışmaya devam ediyor.Dün gece Golden State deplasmanda Lakers'ı devirirken diğer tarafta Teksas derbisinde Jason Kidd'i takasla kadrosuna dahil eden Mavericks sahasında Spurs'la oynadı.Dallas %50 galibiyet yüzdesini geçmiş takımlara karşı kaybetmeye devam ediyor daha önce Lakers, Boston ve dünkü maçta'da Spurs'a diş geçiremediler. Dünkü maçın önemli ayrıntılarından biri San Antonio takımının özellikle üç silahşörünün berbat yüzdelerle oynamasına rağmen ( takım olarak .330 FG yüzdesi ) maçı kazanması. Önceki maçta'da Boston gene .334 FG ile maç kazanmıştı, Dallas'ta işler pek iyi gitmiyor.
Dünkü maçın Dallas açısından bir başka kaybı All-Star Dirk Nowitzki'nin 3.period'da sakatlanarak oyunu terketmesiydi. Bu dallas açısından bir maçtan ötesinin kaybı anlamına geliyor, Captain Dirk'ün sakatlığının durumu oldukça kötü şu an itibariyle yapılan kontrollerde sezonu kapatmış gibi gözüküyor. Bu Dallas'ın ve Cuban'ın hayallerinin sona ermesi demek.
Şu an açıkcası Dallas batı konferansında her takımın eşleşmek isteyeceği bir rakip oldu bu sakatlıktan sonra, fakat onlar için artık play-off'a kalamama durumu bile sözkonusu. Dallas şu an (44-26) ile Batı'da 7.sırada yer alırken onu Golden State takip ediyor (43-26), Denver ise bu sakatlıktan sonra Play-Off için pusuya yatmış durumda onlarda 9.sırada (42-28) ile takibi sürdürüyorlar.
Premier Lig Heyecanı
Man Utd-Liverpool maçını izleyemesem de okuduğum kadarıyla çok fazla zorlanmadan sonuca gitmiş Manu. Zaten bu önceden tahmin edilen birşeydi ve Kırmızı Şeytanlar 76.000 taraftarının önünde daha ilk yarıda 10 kişi kalan Liverpool karşısında belki de düşündüğünden daha da kolay bir zafere ulaştılar. Kalan maçlarda ciddi bir fikstür avantajına sahip olan Manu'nun şampiyonluğa ulaşacağını tahmin etmek çok da zor değil açıkçası.
Liverpool ise hayal kırıklığı yaratmaya devam ediyor. Bu ligin en büyük takımlarından biri olan Liverpool her sene olduğu gibi bu sene de şampiyonluğa yaklaşamadı bile. Şampiyonlar Ligi başarıları taraftarı mutlu etse de Premier Ligin onlar için çok özel olduğunu unutmamak lazım. Bir an önce ciddi bir şampiyonluk adayı olacak kadro kurmaları ve o muhteşem taraftarlarını sevindirmeleri lazım. Sevindirmek dedik de, kırmızılıları sevindiren haberi West Ham United gönderdi. Goodison Park'ta Everton'dan 1 puan çaldı ve Liverpool ile ezeli rakibi arasındaki puan farkını 2 olarak belirledi. Aynı puanda olmaktan daha iyidir.
Chelsea-Arsenal maçı büyük keyif veren bir maçtı. Gerçi benim gibi Arsenal sempatizanları için 73. dakikadan itibaren keyif yerini sinir ve öfkeye bıraktı. Arsenal kötü bir oyun sergiledi genel olarak, o muhteşem paslaşmaları ile yine de pozisyonlar buldu ancak Chelsea kadar etkili olmadığı bir gerçekti. Yine de Wenger'in gençleri vur kır parçala modunda tekmeye kafa uzatarak müthiş bir mücadele verdiler ve Sagna'nın kornerden gelen akıl dolu vuruşuyla öne de geçtiler. Ancak dakikalar 73'ü gösterirken çok net bir ofsaytı yan hakemin görememesiyle(!) maç 1-1'e geldi ve daha sonra da Drogba mavileri 2. sıraya uçurdu. Arsenal pasif bir oyun ortaya koyuyordu, yenilgi ile beraberlik arasında şampiyonluğa oynuyorsan bu maçta hiçbir fark yoktu. Ama maç 1-1 devam ederken bile tek forvet Adebayor'un savunma arasında kayboluşundan başka birşey izlemedik. Bu kadar kapalı ve pasif bir oyun sergilerseniz, yenilgi de kaçınılmaz olur. Ama yine de herkes muhteşem oynayarak mı kazanıyor futbolda? O yan hakemin bariz ofsayt olan pozisyonu nasıl olduysa görmemesi ile maç 1-1'e gelmese, Arsenal bu deplasmanda kesinlikle kaybetmezdi, mücadelesi ile puanlarla dönerdi.
Chelsea için kritik haftalar işte şimdi başlıyor. 5 puan gerideler ve fikstür avantajı Manu'dan yana. Puan kaybetme lüksleri yok, şampiyon olmak istiyorlarsa bir şekilde önümüzdeki ay oynanacak Manu maçına 2-3 puan geride olarak çıkmak ve o maçı almak zorundalar. Belki zor ama imkansız değil. Sonuçta burası Premier Lig, son sıradaki Derby dışında her takım her an bir sürprize imza atabilir ve ligin gidişatını değiştirebilir.
Son olarak kümede kalma yarışına bir göz atalım. Orada da müthiş bir mücadele devam ediyor. Artık düştü diye kabul ettiğimiz Derby County'nin ardından düşecek 2 takım için 7 aday var. Middlesbrough bu hafta Tuncay'ın attığı gol ile Derby'i 1-0 geçti ve 34 puanı buldu. Düşme hattının 8 puan üzerine çıktılar, artık nispeten daha rahatlar. Onların altındaki 7 takım ise ateşin içindeler adeta. Newcastle United, Wigan, Reading, Sunderland, Birmingham, Bolton ve Fulham. Bu 7 takımdan ikisi daha önümüzdeki sezon Championship'te mücadele verecekler. Bu hafta kazanan Newcastle aslında puan olarak diğerlerine göre daha rahat ancak iyi oynamayan ve güven vermeyen bir takım oldukları için bence tehlikle onlar için de henüz geçmiş değil. Haftanın en karlı takımlarından biri de Reading oldu. Evlerinde kendileri gibi düşmeme mücadelesi veren Birmingham'ı yenerek 31 puana ulaştılar ve Bolton, Fulham, Wigan gibi rakiplerinin puan kaybettiği haftada rahat bir nefes aldılar. Haftanın en büyük sürprizini ise kuşkusuz Sunderland yaptı. Kümede kalma mücadelesi veren Sunderland deplasmanda ligin kaliteli ekiplerinden, Uefa Kupasına katılma mücadelesi veren Aston Villa'yı 1-0 yendiler ve haftayı 3 puanla kapattılar. Diğer rakipleri ve bizler böyle bir skor beklemiyorduk hepimizi şaşırttılar.
Premier Lig heyecanı tüm hızıyla devam ediyor. Kalan 7 haftada hem zirvede hem de aşağıda müthiş bir mücadele bizi bekliyor, biz de onu..
#76 Servet Çetin
Üstünüzdeki formanın hakkını verin denildikçe Servet taşıdığı formanın hakkını en fazla veren isim oluyordu. Transfer olduğu zaman tüm stad hep bir ağızdan Servet diye bağıracak denilse çoğu kişi inanmazdı. Servet,haftalar geçtikçe mevcut formunun üstüne koymaya-kendini geliştirmeye başladı ve bunu yapmaya devam ediyor. Servet’in hala zaafları var,eksik yanları kaliteli rakipler tarafından çok rahat değerlendirilebilir. Kısa alanda hızlı hareket edemiyor,bazen fiziğini aşırı kullanıp gereksiz yerlerde faul yapabiliyor ama mücadelesi ve iyi niyetiyle bunların hepsini unutturuyor. Servet böyle mücadele edip,formasını ıslattığı sürece Galatasaray taraftarının gönlünde büyük bir yer edinmeye devam edecektir. Bugün son dakikada attığı golle takımına 3 puan kazandıran golü atması haftalardır oynadığı mükemmel oyunun karşılığı oldu.
La Liga'da gene heyecan zamanı
Yenilenen Nou Camp..
23 Mart 2008 Pazar
11 Metrelik Bir Kaygı
Türkiye'de söz konusu futbol ise en çok konuşulan konulardan biridir penaltı. Düştü düşürüldü, içerde dışarda, hakemler hakkımızı yedi, 1235 haftadır penlatı atmadık vs.. diye sürüp gider. Peki nereden çıkmıştır bu penaltı vuruşu, tarihte ne gibi ilginç örnekleri varıdır. Şimdi onlara bir göz atalım.
1891 yılında İngiltere'nin iki köklü kulübü Stoke City ve Notts County arasında oynanan bir maçta, 1-0 Notts öndeyken son anlarda beraberliğe çok yaklaşır Stoke City. Ancak kaleye giden topu Notts County savunma oyuncusu Hendry eliyle çizgide keser ve beraberliği engeller. Stoke City ceza sahası içerisinde serbest vuruş kazanır ancak bütün rakip oyuncular kaleye doluşur ve top ağlarla buluşmaz. Maçı 1-0 Notts County kazanır. Daha sonra bu işin böyle olmayacağının anlaşılmasıyla, İrlanda Futbol Federasyonu tarafından ortaya 11 metrelik bir ceza atışı fikri atılır ve günümüze kadar gelen penaltı vuruşu ortaya çıkmış olur.
Ama Futbol işte bu, adaletsiz bir oyun. Birkaç hafta sonra yine bir Stoke City maçında tarihin ilk penaltısı çalınır. Maçın bitimine 1-2 dakika vardır ve 1-0 yenik durumda olan Stoke City için beraberlik ve tarihe geçme fırsatı gelmiştir. Ancak Aston Villa kalecisi bu karara sinirlenmiş ve topu sahanın dışına degaj ile göndermiştir. Topun bulunamaması ve uzatma dakikaları kavramının olmaması nedeniyle de Stoke City maçı yine 1-0 kaybetmiştir.
14 Eylül 1891 yılında Wolverhampton Wanderers - Accrington Stanley mücadelesinde hakem tekrar beyaz noktayı gösterir ve John Heath Wolves'un 5-0 kazandığı maçta bu penaltıyı ağlara göndererek tarihe geçer.
En ilginç penaltı ise tarihte başka eşi benzeri olmayan Ajax'lı Johan Cruyff'un pas ile kullanarak attığı penaltıdır. Şöyleki Cruyff topun başına geçer ve sol tarafa pas atar, geriden gelen arkadaşı bu pası alır ve tekrar içeri çevirir, Johan Cruyff topu boş kaleye gönderir. Bugün hala penaltının nizami olup olmadığını tartışanlar vardır. Bu penaltının bir benzerinin Arsenal'li Pires ve Henry denemişti, ancak başarısız olup büyük bir salaklığa imza atmışlardı. Maç rahat bir skorda olsa tamam ama 1-0 gibi güvenilir olmayan bir skorda giden maçta son derece gereksiz bir hareketti.
Son olarak ligimizden örneklerle bitirelim yazımızı. Türkiye ligi tarihinde kazanılan ilk penaltı vuruşu 1959 yılında Karagümrükspor-Vefaspor maçında verilmiş ancak bu penaltıyı kullanan Kadri Aytaç vuruştan yararlanamamıştır. İlk penaltı golünü ise 1959 yılında Beykoz karşısında Fenerbahçeli Lefter Küçükandonyadis atmıştır.