20 Şubat 2011 Pazar

Maç nasıl satılır?

e06842a7fc98b880f3ef9bc10525224d_k

Dakika : 63, Beşiktaş 2-1 önde. İnönü’de taraftarın havası semada. Fenerbahçe oyundan yavaş yavaş düşerken Matteo Ferrari, Diego Lugano’ya ceza sahası içinde tokadı basıyor. Kırmızı kartı görüyor. Daha önce iki sefer daha –ceza sahası- içinde Lugano’ya benzer penaltı girişimlerinde bulununca sonunda Cüneyt Çakır penaltıyı –haklı olarak- veriyor. Hücum oyuncuları da yorulan Beşiktaş için maç bitiyor…

17 Şubat 2011 Perşembe

Kiev’in gör dediği

S17205424

Türk takımlarının grupları geçtikten sonra ilk ciddi takım karşısında eridiği gibi bir teori ortaya atmıştım. Dinamo Kiev de teori için turnusol görevi görür demiştim.

Schuster Beşiktaş’ından umudun bittiği maç oldu. Geldiği zaman kendi oyuncularıyla çalışmak istedi ki bu çok doğaldır. Yabancı sınırı gibi bir kısıtlamaya da alışık olmadığından istediği kadroyu kuramadı. Bu maça sadece iki Türk oyuncu ile çıktı Beşiktaş (Hakan Arıkan ve İsmail Köybaşı). Marcio Nobre ve Marco Aurelio sadece kağıt üzerinde Türk oldukları için onları saymıyorum. Gerçi çok fazla Türk oyuncu alternatifi de yok. Schuster yerli oyuncuları tanımadığı için yerli oyuncu transferi yapamadı (Yönetimin getirdiği Tekke’yi saymıyorum). Bu ilk hatasıydı ama gözleri kamaştıran Quaresma ve Guti bunu görmemizi biraz engelledi.

Schuster kendi istediği oyuncularla çalışmak istediği için mevcut yabancılara da hiç sıcak bakmadı. Hatta muhtemel olarak kendisinden önce alınan Hilbert’e de sıcak değildi ama alternatif sıkıntısı nedeniyle mecbur kullanmak zorunda kaldı. Kendisi gelmeden önce takımın en önemli 3 oyuncusu olan Ferrari, Bobo ve Ernst’i sindirdi. Ferrari, sisteme uygun değildi, sezon başında ‘kalemi kırıldı’. Bobo’ya ise sezon ortasına kadar zor dayandı. İddialara göre takımda kalması Demirören’in bastırmasıyla oldu. Son olarak ise Manuel Fernandes gelişi ile Ernst kızağa çekildi. Bugün de sahadan çıkan ilk o oldu, yerine Erhan Güven girdi. Çok iyi olmasa da Fink’i hiç kullanmadı, Holosko’yu hücumda en etkisiz kalacağı sol açığa koydu. Onları da sildi.

En son Toraman-Üzülmez muharebesinde yabancı oyuncularla toplantı yapıp, Üzülmez’in ipini çeken de Schuster oldu. Zaten olmayan yerli alternatif iyice kayboldu. Haklı veya haksız, Tekke’yi de kurban etmişti.

Bu dönemde tek suçlu ya da sorumlu Schuster değildi. Taraftarın da hataları oldu. Quaresma ve Guti göz kamaştırdı ve yalancı bir bahar yaşandı. Ama oynanan umut verici bir futbol vardı, onu da atlamamak lazım. Ama her geçen ay, futbol kalitesi daha da düştü. Diğer taraftan Schuster’i getirenler, düşünenler de sorumlu. Ligin durumunu Schuster’e anlatmaları gerekirdi.

S172055440

Yıldız futbolcular başta olmak üzere tüm takım da sorumlu ayrıca. Quaresma, ittirmeyle oynayan bir futbolcu. Kendisini gereksiz zorlayarak önemli bir virajda sakatlandı. Diğer taraftan hırsı ve yeteneği tartışılmasa da taraftar şımarttıkça daha çok kendine oynamaya başladı. Bu gece gördüğü kırmızı kart hiç profesyonelce değildi ama o zaten hiç bir zaman profesyonel olmadı. Guti, ligin ciddiyetini bence anlayamadı. Hakemler çok fazla gereksiz diyaloğa girdi. Zaten aklı fikri hep Real Madrid’de, olması da çok normal. O da Schuster sayesinde, emekliliğini rahat geçirmek için geldi. Sertliği de gördükçe verimi her geçen gün azaldı.

Sonuç olarak Schuster’in yakın dönemde başarılı olma şansı zor gibi görünüyor. Bana göre bu takımın kurtuluşu, Türk, genç ve Beşiktaş’ta oynamak isteyen oyuncularla olur ama Schuster varken bu da biraz zor olur. Hocanın gitmesi de bir başka sıkıntı olur. O var diye gelen oyuncular huzursuz olur, yeni gelen hoca başka oyuncular ister falan… Bu sirkülasyonun sonu yok.

15 Şubat 2011 Salı

Delinho


Dün akşam saatlerinde, Beşiktaş resmi internet sitesinden İbrahim Üzülmez’in sözleşmesinin alacaklarını da vererek feshedildiği açıklandı.

10.5 senedir Beşiktaş’ta oynayan; Juanfran’ları, Seric’leri vs. yedek bırakan ve her sezon ortalama 25 maçta oynayan bir adam İbrahim Üzülmez. Futbol olarak geçtiğimiz 2 sezon hariç çok iyi oynadı diyemeyiz belki ama genelde sahanın en çalışkanı ve en hırslısı olurdu. Son yıllarda orta yapmayı öğrendi ama yavaş yavaş sürati ve kondüsyonunu da kaybetmeye başlamıştı. Keza olayın yaşandığı Ankaragücü maçında yenilen golde adamını kaçıran ve yetişemeyen Üzülmez’di. Belki yenilen gol sonrası morali bozulmuş olabilir, Toraman onun için maç içinde bir şey demiş olabilir… Yoksa herhangi bir insanın durup dururken birine saldırması normal değil. Tabii “terlik olayını” da hatırlarsak Toraman ve Üzülmez’in yıldızları pek barışık değil şüphesiz.

Resmi sitede “sportmenliğe aykırı davranış” denmiş. Zaten İbrahim hiç bir zaman sportmen bir futbolcu olmadı. Her pozisyonda hakeme itiraz eden, bir Süper Kupa finali maçında son dakikada Kezman’ı devirip kırmızı kart gören, “maalesef” tarihi Liverpool maçında "Ne oluyor?” demeye gelen Bobo’yu oldukça sert azarlayan hep İbrahim’di. Gerektiği zaman kendi arkadaşına da sert çıkmaktan çekinmeyen biriydi İbrahim. Zaten o yüzden Deliydi lakabı.

Kendisinin bugün 15:00’da basın toplantısı var. Eğer ortaya atılan “soyunma odasına girip Toraman’a yumruk attı” iddiası doğruysa yolu açık olsun. Büyük ihtimalle “futbola devam edeceğim” diyecek. Son yıllarda jübileye en yakın oyuncuydu Beşiktaş’ta. Ben onu hep Sergen’in “İbrahim orta açacaksa koşmuyordum” demesi ve “Orta yapabilsem Real Madrid’de oynardım” vecizesiyle hatırlarım. Başarısızlıkta genelde onun adı hep ortaya atılsa da bir kısım taraftar için önemli bir ikondu. Ben bir türlü sempati duyamadım ama hırsını her zaman takdir ettim. Keşke böyle bitmeseydi Delinho’nun hikayesi, en azından Beşiktaş için.

Güncelleme : Basın toplantısını gördükten sonra yazıya da bir iki not eklemek gerekir. Toplantıya yalnız katılsa İbrahim Üzülmez başka şeyler konuşacaktı ama bunu duyan başkan Demirören de toplantıya iştirak etmiş belli ki. Genelde de toplantıyı o yönetti. Üzülmez söylemek istediklerini net söyleyemedi. Alt metinden okuyabildiğimiz kadarıyla futbola devam etmek isteyen Deli'yi, başkan jübileni yapalım altyapıda antrenörlük yap diye ikna etmeye çalışmış. Kafası karışan Üzülmez'in toplantısı da bu yüzden sekteye uğradı. Ortaya amaçsız ve anlamsız bir basın toplantısı çıktı.

Diğer taraftan Radikal'den Onur Salman'ın söylediği gibi bu toplantıyla Toraman da ateşe atıldı. Sütten çıkmış ak kaşık olmasa da madem böyle bir karar alınmış, keşke net şekilde arkasında durulabilseydi. Başkan'ın "bizi dünya takip ediyor" cümlesi de sıkmaya başladı. Bu noktadan sonra Toraman da sezon sonunda gönderilmeli. Eldeki genç oyuncular ve Hasan Ali, Cenk Tosun gibi futbolcularla yeni bir Beşiktaş yerli kadrosu kurulmalı.

5 Şubat 2011 Cumartesi

Uzun Bir Aradan Sonra...



- Uzun bir aradan sonra ilk yazısı geliyor blogun. Daha öncede böyle aralar vermiştik ama bu kadar değildi o aralar. Bilgisayar başında olmamakla alakası yok yazı yazmamanın, oluyor her insanın hayatında sorunlar işte üşeniyorsun, hallederiz nasıl olsa diyorsun sürekli erteliyorsun. Öyle bir ara işte. Yoksa takip ettiğimiz siteleri her gün takip ediyoruz yine. Yazmadıkça yazılanlar kötüleşiyor. Bu yazıda kötü bir yazı olacak büyük olasılıkla. Stres atma yeri burası bizim için,arada döküyoruz futbolla ilgili ne varsa içimizi. Bu yazıda dizilerden de bahsedebilirim biraz.

- Arada Kıbrıs'a gittim geldim. Yaşlanınca yerleşmeyi düşünebilirim oraya. Bet officeleri olsun, alkol fiyatları olsun. 90 Tl'ye bir dolap doldurdum,tıksırana kadar içmek için Türkiye'de o dolabı 300-400 Tl'ye falan anca kurardım. Tehlikeli yer ama. Köpek yarışı- at yarışı- bahis derken cepteki tüm paralar gidebilir. Bizim burada iddaa oynamaya benzemiyor.

- Futbola dönelim. Galatasaray çok kötü gidiyor. Yazılacak bir durum yok maalesef. Baştan aşağı değişmesi gereken bir yapı var ortada. Transferler yapıldı. Stancu-Culio yararlı olacaklar, belli oynadıkları oyunla gösterdiler kendilerini. Yekta transferi ise bana göre harika oldu. Uzun zaman sonra işe yarayacak bir yerli oyuncu aldık. Fakat işin acı tarafı bu transferleri yaptıran Hagi'nin durumu. Seneye kalacak mı belli değil bu takımda ama 5 milyon euro verip onun istediği adamı alıyoruz. 34.hafta bittiği anda kapının gösterilmeyeceği meçhul Hagi'ye. O zaman bu kadar masraf niye. Seneye yeni hoca ben bunları istemiyorum diyebilir. Resmen kaos var ortada.

- Başarısızlık geldi ben bu başarısızlık gelecekse Hagi'den gelmesine razıyım. En azından yeteneği-gücü yettiği boyutta savaşan bir takım görüyorum sahada. Gereksiz fantazilerinden kurtulsun Hagi yeter bana. Bu sezonun gidişi belli zaten. O, bu takımın altında kalan isim olmasın yeter.

- Neilll ön libero, Cana stoper oynamasın kısaca. Herkes yerine geçsin işte bundan sonra. Ayrıca Hakan Balta'nın oynadığı topu ben her türlü oynarım. İnanmayan bir halı saha maçımı izlemeye gelsin. Bu kadar ruhsuzluk olmaz. Adam her maç yediğimiz golleri izliyor resmen. Ben bu adam hakkında Türkiye'nin en iyi sol beki diyordum 1,5 sene önce. Kazandığı para yetti herhalde, ben koşmasam, adam kovalamasam bile ilk 11'im dedi bıraktı futbolu. Adaşım Çağlar, sakat olmasa keşke.

- Yenilgiyi kabullenmek, alıştık demek çok kötü. Üzülüyorsun, tıksırana kadar içiyorsun ama Galatasaray bu değil. Yine yenildik, vur kadehi demek yakışmıyor Galatasaray'a.

- Trabzonspor şampiyon olur diyordum geçen haftaya kadar ama durum iç açıcı gözükmüyor Trabzon'da. Rehavet oluştu herhalde. Beşiktaş ve Fener karşısında izlediğim Trabzon'un ilk yarı ile alakası yok resmen. Ümit Özat-Taraftar olayları, Rüya takım Beşiktaş'ın İbb yenilgisi vs. çok ilginç bir başlangıç yaptık 2.yarıya.

- Real Madrid'de de işler iyi gitmiyor. Lig gitti artık. Barca o puan farkını kapattırırsa mucize olur Real için. Real için 2 hedef kaldı. Kral Kupası ve Şampiyonlar Ligi. Nisan'da 3 günde 2 El Clasico var. İlginç olacak. Bunun dışında gelecek sezon başında 2 El Clasico daha izleyeceğiz Süper Kupa finalinde. Kral Kupası finali sonrası Jose'nin ayrılış haberlerini okuyabiliriz her yerde. Transfer yapmam diye tutturan Valdano'dur tek suçlu benim gözümde Real cephesinde. Adebayor'u aldın ama resmen Jose'yi yalvartıp o transferi gerçekleştirdin. Koskoca Real'in sezona 2 forvetle başlaması zaten hataydı Higuain gitti, sakatlandı onun üstüne 1 ay beklendi transfer için sırf ego çatışmasından dolayı. Sonuç ligde yarıştan kopan bir Real.

- Benzema'nın Guiza'ya benzemesi ise ayrı bir olay. Fransa'nın en büyük yıldız adayı bildiğin Guiza oldu Real'de. Gelecek sezon Real'den ayrılması hem kendi adına hem Real adına çok güzel olacak. Benzema gitsin, Llorente gelsin. Llorente olmadı Tevez veya Lisandro olsun. Hayaller güzeldir...

- İşin geyiği Real, Barca'yı geçmeyi bir yana bıraktım rekabet etmek istiyorsa gelecek sezon sol bek-2 orta saha- kanat- forvet transferi yapması lazım. Yani pamuk eller cebe durumu. İlk 11 şu an bir şekilde iyi gözükebilir ama alternatifi yok o ilk 11'in. Marcelo-Arbeleo sol beki idare edemez, Khedira ilk 11 olmamalı bu takımda. Perez yine harcayacak parayı. Yoksa Xavi-Iniesta-Puyol'un futbolu bırakmasını bekleyecek.

- Torres Chelsea'ye, Carroll-Suarez Lpool'a transfer oldu. Bayağı yaygara koptu bu transferler için. Chelsea, Torres için bana göre normal para ödedi ama Carroll için ödenen parayı akıl-mantık sınırlarına sığdıramıyorum ben. Transfer döneminin en odun takımı olarak Tottenham'ı seçtim kendi adıma. İspanya'da üst düzey forvet kim varsa transfer teklifi yapıp hayır cevabı aldılar.

- Tv dünyasına -dizilere geçelim biraz. Spartacus : Gods of Arena sağlam başladı. Spartacus olmadan olmaz diyenlere işte böyle olur dediler resmen yayınladıkları 2 bölümle beraber. İlk sezondaki hızlarını kaybetmeden devam ediyorlar. Batiatus, Lucretia kaldıkları yerden devam ediyorlar. Doctore-Gannicus ve çömez Crixus'da renk katıyor diziye. Dexter'ın Lila'sı Jamie Murray'de gerçek rolünü bulmuş bu dizide. Spoiler vermeyelim, izleyin görün.

- İngiltere'de uzun zamandır yayınlanan ama Abd versiyonu daha yeni başlayan Shameless efsane bir dizi olabilir bu tempoda giderse benim için. Bölümler inanılmaz bir hızla geçiyor, konu harika. Hayatımın son 2-3 senelik kısmını o dizide bulduğum için bu kadar güzel gelmiş olabilir bana. Yine sansür yiye yiye bizim ekranlarımızda yayınlanacakmış ama netten indirin izleyin pişman olmazsınız.

- Başka bir İngiliz dizisi olan Misfits'i de tavsiye ediyorum bu arada. Kısa zamanda hakkında bir yazı yazacağım zaten. Süper kahramanlar, özel güçler diyip sıçıp batıran Heroes'a hiçbir yönüyle benzemiyor. Ben olsam bende bunu yapardım dedirtiyor hatta. İzleyin, pişman olmazsınız. Zaten ilk sezonu 6 bölüm sürüyor.