27 Şubat 2010 Cumartesi

Kayserispor 1-2 Beşiktaş

Ligin en az gol yiyen iki takımının karşılaşması. Beşiktaş bu ünvana yakışır bir maç oynadı. Ekrem’i  de sayarsak kaleci hariç 8 defansif oyuncuyla çıktı Denizli’nin takımı sahaya. Makakula’nın golü hariç fazla da pozisyon vermedi Beşiktaş. Bunda Hakan Aslantaş’ın 1-2 ortası hariç kanatları kullanmayan Kayserispor’un mutlaka ki etkisi var. Israrla ortadan uzun toplarla araya atmaya çalıştı Kayserispor. Beşiktaş savunması da bu toplarda genelde dikkatliydi. Toraman’ın önliberoda oynaması ilginç, beklenmedik ama faydalı bir tercih oldu. Savunmada hatasız oynadı, hücuma bile katıldı. Ayrıca Cangele yerine oynayan Ömer Şişmanoğlu’na da etkili olma fırsatı vermedi. 

3 sezondur kaybedilen bir deplasman. Kazanılması halinde puanlar eşitlenecek. Beşiktaş için zor bir maç olacağı kesindi zaten. Tolunay hocaya 1 puan yetecek miydi bilmiyorum ama golü erken yiyince reaksiyon gösterdi. Defanstan Bayram’ı aldı ve Troisi oyuna girdi. Troisi’nin girmesi ile takımda yerler domino taşı gibi oynadı. Troisi ise maç boyunca pek etkili olamadı. Beşiktaş alan savunmasını iyi oynadı. Kayserispor’a hiç boş alan bırakmadı. Kayserispor’da ekstra işler yapmadı.

Kayserispor’un en az gol yiyen 2. takım olmasına şaşırdım. Savunmada oynayan oyuncular inanılmaz hatalar yaptılar. Aydın mesela 1-2 kere top kaybetti, aynı şekilde Serdar öyle. Ayaklarında ki topu rakiplere verdiler. Nesta değilsen biraz basit oynamak gerekir. Aydın’ın kaybettiklerinden biri gol oldu. Tello’nun çabası güzel golde ama Aydın ilk aldığından boşta ki arkadaşına hızlıca oynasa golü yemezlerdi. Yine bu golde sağ beke hücum özellikleri daha iyi olan Mehmet Eren geçmişti. Tam göremedim ama Ekrem’i tutması gereken oyuncu o. Ekrem ordaydı ama Mehmet Eren yoktu. Kayserispor kendi hatasının bedelini ödüyor. Oyuncularını köle gibi, ticari mal gibi kullanmaya çalıştıklarından dolayı Ali Turan’ı sezon ortasında kaybettiler. Savunmada Eren ve Toledo’da sakatmış, onların yokluğunda Ali Turan’da gidince vasat bir savunma haline gelmiş Kayserispor savunması. En azından bu maçta kötüydüler. Sadece kaybettikleri toplardan dolayı değil. Bobo bile 3-4 kere savunmanın arkasına sarktı ki Bobo çok süratli ya da teknik bir santrafor olmamasına rağmen. İleride iyi basan her takım zorlar gibi bu savunmayı.

Son paragraf maçın yıldızına. Ülkesinde şiddetli bir deprem oldu, ona rağmen çıktı harika oynadı. Maçın hemen başında golünü attı, sonra da taşı sıkıp suyunu çıkartırcasına topu kazandı ve Bobo’nun önüne nefis bırakarak 2. golün yaratıcısı oldu. Potansiyelinin tümünü ortaya koydu bu gece Tello. İstanbul BB maçı Beşiktaş’ın ligde ki kaderini ve kalan haftalarda ki amacını belirleyebilir. Sebebi ise bu galibiyet.

Son olarak geçmiş olsun Şili. Geçmiş olsun küçük Nobre, Nicolas.

26 Şubat 2010 Cuma

Galatasaray 1 - 2 Atletico Madrid



Aynı geçen sene Hamburg karşısında olduğu gibi Avrupa'ya çok hüzünlü bir şekilde veda etti Galatasaray. Oynanan oyun turu hak etmiştir, hak etmemiştir ayrı ama son dakikada yenen golle tura veda etmek acıyı daha fazla arttırıyor bünyede. İlk maçta 1 dakikada yaptığı iki hatayla maçın gidişine etki eden Caner, 2.maçta da 1 dakika içinde oyunun gidişini etkiledi. Penaltının verilmemesi tamamen saçmalıktır,-Platini'ye sormak gerek o asistan hakemleri oraya kalecilerin canı sıkılmasın diye mi koydun diye- orası ayrı o penaltı verilmiş olsaydı şu an Sporting Lizbon maçlarını düşünüyorduk. Caner'in ilk kartını anlayışla karşılasam bile, 2.hareketinin hiçbir açıklaması,hiçbir mantığı açıklaması yok. Amatörlük desem o bile değil, amatör maçlarda aynı hatayı o şekilde yapmazlar bu kadar kritik bir maçın-kritik bir dakikasında. Maçın Galatasaray adına en iyilerinden birisi diyecekken bu kadar sorumsuzca bir davranışın açıklaması olamaz.

Penaltı pozisyonu ve hakemleri bir kenara alırsak maçın en kritik anı Ayhan-Elano değişikliğiydi. Ayhan'ı çok seven birisi olmama rağmen bu seneki performansı futbolu unutmuş bir görüntü çiziyordu. Şimdi konuşmak işin kolayı da olsa ben o dakikada Barış tercihini bekliyordum Rijkaard'dan. Barış ise şu anki durumuyla Ayhan'dan daha mücadeleci-daha güçlü bir görüntüde, Barış'ın girmesi topa sahip olmamızı sağlamazdı zaten Sarp-Topal'la bu düzeyde bir rakibe karşı oynarken topa daha fazla sahip olmak çok çok zor ama daha fazla koşan, daha fazla rakibi yıpratan bir orta sahaya sahip olabilirdik. Hakemin kararları, 10 kişi kalmanın ardından çöken moralin üstüne Atletico adına maçın yıldızı Reyes'in pası Forlan'ın kendisini hatırlaması ile tur ellerimizden gitti. Geriye ise Eski açıkta yapılan harika koreografi kaldı.


Baros'u hatta Baros'u geçtim vasat bir forvetin bile çok işimize yaracağı bir süreçten geçtik. Arda'dan faydalanamayan, gereksiz yere en etkili silahını yıpratmak zorunda kalan bir Galatasaray var haftalardır yaşanan sakatlık sıkıntılarından dolayı. Arda'nın sol tarafta oynadığı oyun ve verdiği katkıları çok aradık hem Atletico hem lig maçlarında. Sol kanatta Arda gibi bir adam olmayınca ver Keita'ya kaç kişiyi geçebilecek diye izlemeye dönüşüyor olay. Bu maçta da Keita'ya yeterli önlem alınınca elde hücum adına hatırladığımız 2 pozisyon kaldı. Eldeki 3 hedeften 2'si gitti hatta bu sıkıntıdan dolayı. Önümüzde lig şampiyonluğu ve ne olursa olsun katılmak zorunda olduğumuz Şampiyonlar Ligi hedefi var. Sakatların dönüş haberleriyle beraber Tsl'yi izlemeye devam edeceğiz artık.

22 Şubat 2010 Pazartesi

Real Madrid 6 - 2 Villareal



Ronaldo geldiği günden beri başarılı performanslar ortaya koymuştu ama bugün oynadığı oyun-yaptıkları kendisinden tam anlamıyla beklenen performanstı. Açılışı kendisine has frikik gollerinden birisini yaptıktan sonra önce Higuain'e sonra Kaka'ya servis yaptı.Son olarak ise hakeminde yardımıyla diyebileceğimiz bir pozisyon sonrası takımına penaltı kazandırdı. Skor tabelasını değiştiren hareketleri bunlardı, bu işleri dışında topla her buluşmasında hayran bıraktırdı kendisine.Her hareketi neredeyse olumlu ,sonuca yönelikti Portekizli yıldızın. Bu sonuçla takibini sürdürdü Real. Hafta içinde yerine gelecek adaylar konuşulmaya başlanan Pellegrini ise eski takımına karşı aldığı bu sonuçla biraz rahatlamıştır. Lyon ile yapacakları rövanş sene sonu için kaderini belirleyecek Şilili hocanın. Ligin kaderini El Clasico çizecek nasıl olsa. Villareal, iki kez farkı bire indirmeye başarsa da dayanamadı Real karşısında. Real, Ronaldo önderliğinde istediği her an skoru değiştirdi. Villareal'in 2.golü yapılan pasların neticesinde oldukça güzel, izlenesi bir gol oldu.


Bu maçta Sergio Ramos'ta Real formasıyla 200.maçına çıkmış oldu. 2005 yılında 19 yaşında geldiği Madrid'de ilk zamanlar sergilediği performansla eleştirilerin hedefi olsa da artık kendisini çoktan ispat etmiş, bölgesinde akla ilk gelen isimlerden oldu. Birde gereksiz sertliğinden tamamen kurtulabilse kusuru kalmayacak. 150 La Liga maçı, 34 Şampiyonlar Ligi, 14'de kupa maçı oynadı 4 senede. 26 gole imza attı bu sürede.

Beşiktaş 1 - 1 Galatasaray


Akıllar Atletico maçındayken, puan kaybının mazur görülebileceği bir deplasmana çıktı Galatasaray. Kadıköy gibi olmasa da İnönü'de Galatasaray'ın galibiyet almakta zorlandığı bir deplasman. Atletico maçından farklı olarak Servet yerine Emre Güngör ve Sarp yerine Barış değişiklikleri ile çıktı Rijkaard. Barış, aynı M.Sarp'ın son haftalarda yaptığı gibi ceza sahasına yaptığı koşuda Elano'nun harika ortasıyla buluştu ama aynı yerine oyadığı Sarp gibi son harekete imzasını koyamadı. Özellikle ilk yarının son 10 dakikasında tam anlamıyla domine etti oyunu. Galatasaray'ın sağ kanadının başta Uğur sonra Keita'nın savunma yapmayı unutmuş biçimde oynaması Ekrem'in o kanattan tehlike yaratacak işler yapma fırsatını sundu. Fakat burada sahneye Galatasaray'ın stoperleri çıktı, bu baskıdan gol çıkartamadı siyah-beyazlılar. Uğur, perşembe akşamı sergilediği başarılı performanstan sonra bu akşam maç boyu kayıpları oynadı. Tüm gücü, aklı Atletico maçında kalmış gibiydi. Bunda yardım alamamasının da etkisi var tabi ama Ekrem bire bir kaldığı pozisyonların çoğunda hiçbir ekstra çaba sarf etmeden ekarte etti Uğur'u.

İlk yarının son 10 dakikasında yaşanan Beşiktaş baskısından sonra ikinci yarıda da bu tarz bir oyun bekliyordum Beşiktaş'tan. Sonuçta galibiyete daha fazla ihtiyacı olan takımdı bugün. Fakat tam tersi oldu. Pas yapan, daha bilinçli oynayan taraf Galatasaray oldu bu sürede Elano önderliğinde. 63.dakikada Jo oyuna girdiğinde Arda en sonunda kendi mevkisine geçti ve Galatasaray bir forvetle oynamanın nasıl bir şey olduğunu tekrardan hatırladı. Arda'nın sola geçmesi ve Jo'nun hücumda takımı rahatlatması Galatasaray'ın golünü de peşinden getirdi. Kaptan'ın attığı gol sonrası sakatlanarak sahayı terk edip yerini Gio'ya bırakması hücumda etkin olmaya başlayan Galatasaray'ı tekrar eski haline döndürdü. 81'de Rijkaard'ın Elano-Sarp değişikliği skoru tutmak için yaptığı bir hamle diyecekken 1 dakika sonra Santos'un yaptığı gereksiz faul Beşiktaş golünü getirdi. Leo Franco, 81 dakika oldukça başarılı bir şekilde koruduğu kalesinde yaptığı ilk hatada golü gördü. O hava topuna çıktıktan sonra Toraman'ı dağıtması lazımdı havada üstüne topu yere doğru yumruklaması hanesine eksiyi yazdırdı. Galatasaray, maç öncesi bir puandan mutlu olabilirdi ama 3 puana bu kadar yaklaşmışken alınan 1 puan üzmüştür büyük kesimi. 2 kritik maçı var Galatasaray'ın Sami Yen'de. Atletico Madrid ve Kasımpaşa maçlarından sonra dönmesi beklenen sakat oyuncuların gelişiyle birlikte Rijkaard ve ekibininin elleri rahatlayacaktır.

21 Şubat 2010 Pazar

Mallorca'nın Kalesi Düştü


Bu senenin en dikkat çekici takımlarından birisiydi Mallorca. Kendi evinde oynadığı 10 maçın hepsini kazanarak hanelerine 30 puan yazdırmışlardı bu geceye kadar. Tabi bu performanslarını gerçekleştirirken ligin tepe dörtlüsünden hiçbir takımla karşılaşmadıkları notunu da eklemek lazım. Bu iç saha performansına karşılık deplasmanda oynadıkları 12 maçtan sadece 1 galibiyet çıkartabildiler. Bu gece kendi evlerinde bu zamana kadar oynadıkları en ciddi rakiple karşılaştılar. Puan durumunda 1 puan geriden takip ettikleri Sevilla idi rakip. Maçın 5.dakikasında öne geçmelerine rağmen 3-1 mağlup olmaktan kurtulamamışlar.

İzlemediğim bir maç hakkında ayrı bir yazı yazmam normalde ama merak edip maç sonu kadrolara baktım-üstüne gollerin ve gol pozisyonlarının olduğu özeti izleyince ayrı bir postu hak ettiğini düşündüm. İlk dikkatimi çeken Negredo'nun kırmızı kart görmesi oldu. İspanyol golcü, 2 hafta önce Zaragoza maçında da kırmızı kartla oyun dışı kalmıştı. Gördüğü 2 kırmızı kartın gelişimini göremedim ama güzel bir istatistik değil Negredo için. 23.dakikada mükemmel bir asist yapmış bu arada Negredo, kendi sahasından çok soğukkanlı 2 çalım sonrası ince bir pasla görmüş Navas'ın koşu yolunu, Navas'ta fırsatçılığını konuşturmuş. Dragutunovic'in attığı şahane frikik golü gibi kaçırılmaması gereken hareketlerden birisi bana göre Negredo'nun asisti. Maçta 2 kırmızı kart daha çıkmış bu arada.

Inter maçında da 3 kırmızı kart, özellikle Inter'in ilk yarıda 9 kişi kalması damgasını vurdu. Chelsea maçından önce ne istemezsin diye sorsak Jose'ye bu maçta aşırı efor sarf edilmesini istemezdi herhalde. Her ne kadar Sampdoria rakibinin 9 kişi kalmasını değerlendiremese bile sağlam efor harcadı Inter doğal olarak. Kendi evinde yenilmeye en fazla yaklaştığı maçtı ama yine bileği bükülmedi 2002'den beri olduğu gibi.

18 Şubat 2010 Perşembe

Atletico Madrid vs Galatasaray'dan önce

Maç öncesinde en çok bahsedilen konu herhalde Leo Franco’nun Calderon’a dönmesi. Taraftar onu gördüğü için, Franco ise bir maç bile olsa Calderon’da oynayacağı için mutlu. 

Galatasaray’ın eksiklikleri biraz rahatlatıyor Atletico Madrid taraftarlarını, forvette ki eksiklerden bahsediliyor genelde fakat Rijkaard’ın daha değişik bir şeyler deneyeceğini sanıyorum. Rijkaard demişken Vicente Calderon’da ki geçmişi çok parlak sayılmaz. Barça’nın başındayken 1 galibiyet, 2 beraberlik, 2 mağlubiyet almış. Galatasaray’lılar ise Sanchez Flores’i geçen sene ki muazzam bir oyunla kazandıkları Benfica deplasmanından hatırlıyorlar genelde. 

Eşleşmenin başından beri beklenti :  Bol gollü, çok pozisyonlu iki maç. Ama Galatasaray’ın klişe tabirle Hedef Santrfosuz kalması Rijkaard’ın sistemini etkileyebilir, etkileyecek mi? Bakalım.


Atletico Madrid, Barcelona maçının havası ve moraliyle çıkacak bu maça. Flores’le geri dönen Reyes’in çok formda olduğunu söylemek lazım birde. Geldi gelecek derken transferin son günlerinde ancak alınabilien Salvio ise maç listesinde, ama çok büyük ihtimalle oynamaz, belki son 10-15 dakika.

Atletico Madrid’in maç listesi şöyle; Asenjo, De Gea - Valera, Antonio Lopez, Juanito, Ujfalusi, Alvaro Dominguez, Perea - Ignacio Camacho, Raul Garcia, Jurado, Paulo Assunçao, Salvio, Reyes, Simao, Ruben Perez - Forlan, Agüero.

Eğer bir süpriz gelişmezse kadro da şöyle olabilir. De Gea; Ujfalusi, Perea, A.Dominguez, Antonio Lopez; Raul Garcia, Assunçao; Reyes, Simao; Forlan, Agüero.

Galatasaray açısından kolay bir maç olmayacak. Etkileyici bir deplasman atmosferi, sakatlar, hafta sonu derbi derken sıkışık bir ara. Bu tip maçlarda, özellikle deplasmanda ya yemeyeceksin ya da atabildiğin kadar çok atacaksın. Galatasaray’ın neyi tercih edeceği maçın seyrini belirleyecek.

Rigobert Song



Reklam filmi için bu şekilde boyatmış saçları Song, haberlerde o şekilde yazıyor. En kısa zamanda çeksin reklam filmini, eski haline geri dönsün.

Şampiyonlar Ligi 2.Tur # 2




- Real Madrid, belalısı Lyon engelini yine aşamadı ilk maçta. Star'ın harika Şampiyonlar Ligi politikası sayesinde izleyemedik Salı maçlarını, netten izlediğim kısa özetlerle idare ettik. Makoun'un 47.dakikada attığı gol tüm gözleri 2.maça çevirtti Real'de. Şampiyonlar Ligi'nde 2.turu geçmeyi ve Lyon'u yenmeyi özlemiş olmalı Real Madrid'li taraftarlar. 2.maçta Marcelo ve Xabi Alonso cezalı oldukları için forma şansı bulamayacaklar. Bu kadar harcamanın üstüne Şl'de turun gelmesi gerekiyor, bakalım Lyon buna izin verecek mi ?

- Milan-Manchester maçında, Scholes'un destek ayağına çarpıp kale direğine giden pozisyona kadar Milan Ronaldinho ile gole kavuşmuş, üstüne gollük fırsatlarda bulmuş. Fakat o gol maç sonunun habercisi gibi olmuş. Büyük bir şans golü olmuş Manu adına Scholes ile kaydettikleri gol. Daha sonra sahneye çıkan Rooney 2 gol daha gönderdi Milan kalesine. Milan'ın 2.maça biraz daha umutlu çıkmasını Ronaldinho-Seedorf işbirliğinde Seedorf'un topuk golü sağlıyor.

- Bugünün maçları ise oldukça ilginçti. Porto-Arsenal mücadelesine Fabianski ve Porto'nun 2.golü damga vurdu. İlk golde topu içeri aldı Fabianski, 2.golde ise hadi topu eline aldın geri pasa sebep oldun ama sonra topu hakeme emanet etmesi tecrübeli bir kalecinin yapmayacağı bir işti. Porto'lu oyuncularda Henry döneminde baraj kurulmadan atılan gollerin bir benzerine Arsenal kalesine attılar. Güzel oldu.


- Bayern Münih-Fiorentina maçına da damgasını vuran isim hakem olmuş. Resim anlatıyor zaten durumu. Geçen sene Chelsea-Barca eşleşmesinden tanıdığımız Ovrebo bu maçında hakemiymiş. Olaysız maç yönetmeyi sevmiyor herhalde. Pazartesi gönlümüzden geçenler dedik sadece Porto avantajlı bir skorla 2.maçı bekliyor.

Milli Takım Yeni TD: Guus Hiddink


Uzun zamandır konuşuluyordu Milli takımın başına getirilmeye çalışıldığı. Bir ara Trapattoni ismi geçtikten sonra Federasyon takımın başına Hiddink'i getirdiğini açıkladı. Guus Hiddink'ten bahsetmeye çok fazla gerek yok. En basiti geçen sene rüya takım Barcelona'nın rüyalarını bitirmeye, alınan 6 kupanın 3 (Şl-Süper Kupa-Kıtalararası) tanesini almamalarına sebep olan isim olmaya çok fazla yaklaşmıştı. Jose - Ferguson - Capello gibi isimlerin zaten gelmeyeceklerini düşünürsek şu an dünya üzerinde getirilebilecek en iyi isimi Milli takımın başına getirdiler. Tutar, tutmaz yapılan bu hamle saha içerisinde-dışarısındaki etkilerden dolayı ama kağıt üstünde çok başarılı bir iştir federasyonun yaptığı.

Eski yardımcıları ile aynı ülkede buluştular. Hollanda'nın başındayken Rijkaard-Neeskens ve Koeman'dan oluşan bir ekibi vardı, Avustralya'nın başındaysa yine Neeskens ile beraber çalışmış Hiddink. Rijkaard gibi popülaritesi oldukça fazla olan bir isimden sonra Hiddink'in gelmesi çok olumlu bir haber Türkiye futbolu için. Bugün Hiddink beni alın dese 2 dakika sonra önüne kontratlar konacak bir adam dev takımlar tarafından. Aldığı para konuşulur mu bilmiyorum ama Terim'e yapılanlar yapılmayacaktır Hiddink'e, yapılmasında zaten. Terim'e özgü bir kampanyaydı o, mecliste-gazetelerin ilk sayfasında falan tartışarak rahatladılar. Hiddink gibi bir isimi ikna etmek için çakıl taşı vermeyeceksin doğal olarak. Göreve resmen başladıktan-ilk kadro seçimini yaptıktan sonra çok sallanacaktır Hıncallar-Ahmetler tarafından ama bizler için güzel olacak Hiddink dönemi.

15 Şubat 2010 Pazartesi

Şampiyonlar Ligi 2.Tur



İlk maçların 2 tanesi yarın oynanacak Şampiyonlar Liginde. Yarın oynanacak maçların ikisininde hikayeleri var diyebiliriz aslında. Real Madrid, belalısı Lyon ile oynarken Benzema'da yeni takımının formasıyla kendisini parlatan takıma Lyon'a karşı mücadele edecek. Yarın oynanacak diğer karşılaşma ise Milan-M.United maçı. Burada ise yine Real eşleşmesinde olduğu gibi eski Manu'lu Beckham, Milan formasıyla tuttuğu ,taraftarı olduğu takıma karşı oynayacak.


Çarşamba günü oynanacak maçlar ise B.Münih-Fiorentina, Porto-Arsenal mücadeleleri. Tamamen gönlümden geçen ve ikinci maça avantajlı çıkmasını istediğim takımlar ise Real Madrid,Milan,Fiorentina ve Porto. Star'da mükemmel bir hamle yaparak Salı günü maç yayınlamama kararı almış şu an internet sitelerinin yayın akışında gözüktüğü kadarıyla. Çarşamba akşamı Porto-Arsenal maçını yayınlayacaklar.

Barca'da Sıkıntı Devam Ediyor



Dün gece Atletico Madrid'e 2-1 yenilerek yenilmezlik ünvanını kaybeden Barcelona'da sıkıntılar devam ediyor. Bugün resmi sitelerine bakarken sakatlar kervanına 2 isim daha eklendiği haberi geldi. Barca'da Xavi 2 hafta, Keita ise 3-4 hafta arası takımdan uzak kalacak sakatlık sebebiyle. Güzel haber ise Alves'ten geldi diyebiliriz; Brezilyalı oyuncu düz koşulara başladı ve sakatlandıktan sonra ilk kez antrenmana çıktı. Real cephesinde ise aşağıdaki karikatürde görüldüğü üzere puan farkının 2'ye inmesinin sevinci var.

14 Şubat 2010 Pazar

Roberto Soldado # 100



Roberto Soldado, sevdiğim forvet oyuncularındandır. İsmini söylemesi ise ayrı bir güzeldir bu adamın. Real Madrid kariyerinde aradığı fırsatları bir türlü bulamadı, kadroda düşünülmedi hiçbir zaman. Bugün oynanacak Getafe-Almeria maçında sahaya çıkarsa La Liga'da oynadığı 100.maç olacak forvet oyuncusunun. 2005 yılında 20 yaşındayken o zamanlar Luxemburgo yönetiminde olan Real Madrid formasını ilk kez ligin 8.haftasında Valencia'ya karşı giydi, oyuna sonradan girerek. İlk senesinde 11 maçta forma giydi Real Madrid'de ve 2 gol atabildi o zamanın genç yıldızı. Osasuna'da geçirdiği kira döneminde 30 lig maçında 11 gole imza attı ve tekrardan Real Madrid kapıları İspanyol golcü için açılmış oldu.

Real Madrid'e geri döndüğünde takımın başında Schuster vardı. Schuster sadece 5 kez forma şansı verdi ligde Soldado'ya, kariyerinin en kötü senesi olarak adlandırabilir geçirdiği o seneyi. 1 kez ilk 11'de çıkabildi o sene ligde. Doğal olarak ayrılık kaçınılmazdı ve Madrid'den çok uzaklaşmadan Madrid şehrinin bir diğer takımı, aralarındaki transfer ilişkileri sebebiyle Real'in pilot takımı olarak da adlandırabileceğimiz Getafe'ye 4 milyon euro karşılığında transfer oldu. İlk senesinde 34 maçta 13 gol bıraktı rakip ağlara. Ayrıca gösterdiği bu performansla Getafe tarihinde tanıdık bir isim olan Guiza'yı geride bıraktı. Bu sene ise oynadığı 19 maçta 11 gole imza attı.. Toplamda 99 maçta 37 golü var İspanya'da.


Soldado, adı uzun süredir piyasada olan bir oyuncu olmasına rağmen 24 yaşında. İspanya Milli takımı formasını Euro 2008 elemelerinde 2 kez giydi. Bu performansını sürdürürse Dünya Kupası için Torres ve Villa'nın ardından adı geçecek oyunculardan olacaktır hatta Getafe'de yaptığı gibi Guiza'nın önünü tıkayabilir. Del Bosque'nin elinde oldukça iyi alternatifler olacak. Soldado-Negredo-Llorente ve Guiza. Bakalım esas iki oğlanın arkasına kimleri seçecek yazın.

Ronaldo + Kaka


Real Madrid, Xerez deplasmanını 3-0'lık bir skorla geçti. Bozuk zeminden dolayı şikayetler vardı maç öncesi. Ronaldo'da biten cezasının ardından geri dönüyordu bu maçta Real adına. İkinci yarıda peş peşe gelen goller Real Madrid'i galibiyete taşıdı. Açılışı Arbeloa yaptı Real Madrid adına. Diğer iki golde ise Ronaldo-Kaka işbirliği vardı. Ronaldo'nun ilk golünde Kaka, Ronaldo'nun sevdiği toplardan birisini kafasına doğru gönderdi. Real'in 3, Ronaldo'nun 2.golünde ise Ronaldo ile beraber atağa çıktılar, Ronaldo'nun pası sonrası araya giren defans yüzünden dengesini kaybetti Kaka ama top kaleci Renan'a gitmeden önce harika bir şekilde topa kayıp, kontrolü altına aldı ardından ayağa kalkıp Ronaldo'ya asistini yaptı. Çok fazla dikkat çekmemiş bu asist ama oldukça hoşuma gitti benim, özellikle topu yatarak alması. Real'liler artık bu akşam oynanacak maçın sonucunu bekliyor puan farkının 2'de kalması için.

All-Star 2010 Saturday Night



- 3'lük yarışmasını bir kenara ayırırsak boşu boşuna uykusuz kalınan bir gece oldu izleyenler için. Haier Shooting Stars yarışmasını Dirk-B.Hammon ve K.Smith'den oluşan Texas takımı kazandı. İlk turda oldukça kötü dereceler izlesek bile, finalde Texas 34 saniyede bitirdi işi. Skills Challenge'da ise Nash götürdü ödülü. Westbrook zaten sonradan dahil olmanın verdiği şaşkınlıkla ilk çıkan ve ilk elenen ben olurum dedi yaptığı 44 saniyelik derece ile. İlk turda Jennings, finalde ise Deron aynı istasyonda takıldılar ki Jennings çok iyi bir performans gösteriyordu takılana kadar. Nash, birinciliği garantiledikten sonra Deron'un son turnikesinde yaptığı blok denemesi gecenin en güzel anlarından birisiydi. O kadar sıkıcı geçti ki bütün gece şu ufacık hareket aklımda kalmış.


- 3'lük yarışması oldukça çekişmeli geçti. Gecenin en güzel anlarıydı. İlk turda Pierce ve Billups 17, çaylak Curry ise 18 yaptı. Bu üçlü finale adını yazdırırken, elenen 3'lü Frye-Gallinari ve son şampiyon Cook ise 15'le bitirdiler yarışmayı. Yanılmıyorsam Frye renkli topunda çizgiye bastığı için 2 puanı düşüldü. Finalde ilk sahne alan Pierce harika bir performansla 20'yi buldu. Billups 14, Curry ise 17'de kaldılar.

- Herkesin merakla beklediği smaç yarışması ise eziyete dönüştü. Herkesin gözü yarışma öncesi Shannon Brown üzerindeydi. Shannon Brown, yaptığı 2 smaçla da vasatı aşamadı. İlk denemesinde başaramadığı smaçı yapmaya çalışsa daha akıllıca bir hareket yapmış olurdu. İlk başarısız denemenin ardından vazgeçti hemen. 2.smacında ise Kobe'den yardım almasına rağmen oldukça düz bir smaça imza attı. Gerald Wallace, niye geldik, ne yapmamız gerekiyor burada diye etrafa bakınırken 2 smaç yapıp işgal ettiği süreyi doldurdu. Derozan, gecenin en etkileyici smacını yaptı ilk turda Weems ile beraber. Fakat finalde son smaçın da aynı dün gece yaptığı gibi gayet basit bir şekilde bitirince, en iyi smaçını son hakkında yapan Nate'e birinciliği vermiş oldu. Nate, 3.kez bu ödülü kazanan ilk isim olmuş. Seneye yine ünvanını korumak için yarışmacılar arasında olursa diyecek bir söz yok. Bu arada Amerikan rejisi harikaydı. 2 smaçı tekrarlarından izlettiler bize.


- Bu gece için uykusuz kalmayanlar, en doğru tercihi yapmış oldular. Kaçırılacak, arkadaşlar arasında muhabbeti dönecek en ufak bir atraksiyon yoktu gecede. Zaten All-Star'ın en önemli isimi Shaq yok piyasada, birde dün gece yaşanan eleme saçmalığı+bu gecenin bu şekilde geçmesi yarına dair umutlarımı azaltıyor.

13 Şubat 2010 Cumartesi

Demar Derozan vs. Eric Gordon


Nba'de All-Star hafta sonu başladı. Smaç yarışmasına katılacak son isim Rookies-Sophomeres maçının devre arasında yapılacak elemeyle belirlendi. Demar Derozan ve Eric Gordon sahnedeydi bu eleme için. Açık ara favorinin Derozan olduğu söyleniyordu ama yapılan 2'şer smaçtan sonra Eric Gordon'un smaç yarışmasına katılacak son isim olmaya hak kazanması lazımdı. İlk smaçlar için eşit yorumu yapsak bile 2.smaçları göz önüne alırsak Gordon ezdi Derozan'ı.

Yapılan oylama sonucunda %61 oyu alan Derozan kazandı elemeyi. Tam anlamıyla skandal bir sonuç oldu. Tabi bunda Nba.com'un oylama sayfasındaki rezaletinde etkisi olabilir. Yukardaki resimde görüldüğü üzere Derozan'ın isminin üstünde Gordon'un, Gordon'un isminin üstünde ise Derozan'ın resmini koymuş Nba.com. Son senelerde çıkan sonuçlar ve Nate Robinson faktöründen dolayı oldukça eleştiriliyordu, bu senede daha ilk günden heves kaçırdılar. Derozan yarın göstereceği performansla bu geceyi unutturur umarım.

12 Şubat 2010 Cuma

Copa del Rey finali

1265978758_0

Blogda ilk yazımda şöyle demişim; ‘’Hafta arası Copa Del Rey maçları vardı ve Madrid'in küçük bir ekibi olduğunu öğrendiğimiz Alcarcon, Real Madrid'i eledi bir şekilde. Tabi böyle süprizler ilk kez olmuyor, son kez de değil. Ayrıca geçen sezonun finalisti Athletic Bilbao'da elendi. Atletico Madrid için kazanılacak bir Copa Del Rey hem prestij olur, hem de ligde konuma bakılmaksızın en azından Avrupa Liginin kapısını açar. Barça ile eşleşmezse başka herhangi bir kupada iddiası olmayan Atletico Madrid'in önü açık diye düşünüyorum.’’

Dün gece oynanan yarı final maçında Atletico, Racing Santader’e yenilmesine rağmen finale çıkmayı başardı. Senede 1 kere olacak bir süpriz peşinde koşan Racing, Valera’nın kendi kalesine bir forvet edasıyla attığı golle öne geçse de amacına ulaşamadı.

Marbella, Huelva –mucizevi- ve Celta Vigo’dan sonra Racing Santander’i eledi finale gelirken Atletico Madrid. Sevilla’nın en kötü ihtimalle Avrupa Liginde olacağını düşünürsek, seneye en azından Avrupa Liginde mücadele etme kapısı da aralanmış oldu.

350514339_784807c28c

Son finalini küme düştüğü sezon Espanyol ile oynayıp kaybetmişti Atletico Madrid. Sevilla ise 2006-2007’de Getafe’yi yenerek kupayı almıştı –59 yıl sonra- . Aynı Getafe ertesi sezon Copa del Rey’de Valencia’ya yenilecek daha ve üst üste iki sezon final oynayıp Kupayı alamayacaklar. Getafe’yi bir tarafa bırakırsak Atletico Madrid sonuncusu 96 sezonunda – Bu sezon ligi de kazanarak duble yapmış Atletico - olmak üzere 9 kupa almış, Sevilla ise 4 kere kazanmış.

1265930325_1

Final 26 Mayıs. Bernabeu’da oynanması planlanıyordu. Fakat 22 Mayıs’ta Şampiyonlar Ligi finali oynanacağından ve aynı stadyumda aynı hafta içinde iki final oynanamayacağından? dolayı zaman ve mekanda kaymalar görülebilir. Diğer taraftan Kupa Finalinde, ülkelerinin Dünya Kupası kadrosunda bulunacak oyuncuların oynayamaması gibi bir durum daha çıktı ki resmen şenlik var. Ters bir durumda stadyum konusunda Atletico, Nou Camp derken Sevilla ise Mestella diyor. Bir şekilde çözülecektir.

Barcelona v Atletico Madrid La Liga V1ALetjJE0El

Diğer taraftan hafta sonu Vicente Calderon’da ki Barcelona maçından bahsetmezsek olmaz. Agüero’ya göre Barcelona’nın Dünya’nın en iyi takımı. Fakat yine Agüero’ya göre ‘’Atletico’nun da 3 puana ihtiyacı var ve kazanmak için oynayacağız’’.

3562599505_65b6589030

Son yılları bir tarafa bırakırsak Atletico Madrid, Barcelona’ya ters gelen bir takım. Yanılmıyorsam 3-4 yıl önce Atletico sezona 6 puanla başlar geyikleri yapılıyordu İspanya’da da. Fakat özellikle son yıllarda bu biraz değişti. 6-1’lik, 5-2’lik göze hoş görünmeyen skorlu ve sahada da yokları oynayan Atletico Madrid takımı gördük son yıllarda. Fakat kötü bir dönemde olmasına rağmen Atletico Madrid takımı yine de bu tip maçlarda rakiplerini 90 dakika içinde bir 15-20 dakika tempo yakalarsa oldukça zorluyor.

La Liga’da son iki sezondur Atletico Madrid’in Vicente Calderon’da Barcelona’yı yendiğini de hatırlamak gerekir.

1265984940_1

Saha içine bakarsak, Barcelona’da defansta sıkıntı olduğu yazılıp, çiziliyor. Daniel Alves, Abidal ve Chygrynsky benim bildiğim sakatlık sorunu olan oyuncular. Marquez ve Pique’de Getafe maçında kırmızı kart görmüştü. Elde kalanlar : Puyol, Milito ve Maxwell. 1 tane genç oyuncu takviyesi ile çıkacakmış Barcelona. Onlar için çok zor bir maç olacağı ortada. 

Calderon’da ki geleneğin bozulmaması için şartlar uygun.

Benitez 2.Gerrard'ı Buldu



Benitez baktı bu iş olmayacak, yeni transfer olarak Kaptan'dan bir tane daha bulup saflarına katmış. Gerrard'ın balmumu heykeli ile karşılaşma anından fotoğraflar bunlar. Londra'daki ünlü Madame Tussauds müzesinde yerini alacak bundan sonra. Tıklayarak müzenin sitesine gidip diğer bal mumu heykelleri görebilirsiniz.

Diğer resimler için ise, şuraya alalım.

11 Şubat 2010 Perşembe

Galatasaray 3 - 2 Antalyaspor



2-1'in rövanşında Ali Sami Yen'de turun geçileceğini düşünüyordum. Özellikle penaltının kazanılması sonrası bu düşüncem iyice pekişti ama anında cevap verdi Antalyaspor bu gole Necati ile. Adamını kaçırma, direğin boş bırakılması ve gelen gol. Biz halı sahada oynarken bile yakın direğe bir adam geçiyor, bizimkiler orayı önemsemiyor. Aykut'da uyarmıyor gördüğüm kadarıyla kimseyi. Zaten duran top savunması oldukça kötü olan bir takımsın oraya adam koyup önlem almamak nasıl bir hatadır,anlamıyorum. Antalyaspor'un direncini tekrar üst seviyeye çıkardı bu gol. İlk yarıda oldukça etkisiz olan Giovanni Dos Santos'un çıkıp Emre Çolak'ın oyuna girmesi Galatasaray'ı hücumda daha etkili hale getirdi. Zaten Keita formsuz, Arda stoperlerin arasında ne yapacağını bilemez bir halde iken üstüne Gio'nunda aldığı tüm topları tekrar bizim sahaya Caner'e doğru göndermesi hücumda büyük sekteye uğrattı takımı.

Rijkaard'ın Arda'nın stoperlerin arasında kalmasına izin vermemesi gerekiyor bundan sonraki maçlarda. Arda ne kadar yetenekli olursa olsun orada olması hem bizi hem Arda'yı çok olumsuz etkiliyor. Takımın topla beraber en fazla sorumluluk alan isimini kendi elimizle rakip stoperlerin kucağına atıyoruz, gereksiz yere yıpratıyoruz. Arda, oradan kurtulduktan sonra top almaya-vermeye başladı. Galatasaray'ın hücumda kendisini bulmasının en kilit anıydı Arda'nın istediği bölgelerde-özellikle sol kanatta-topla buluşması.

M.Sarp, bugün oldukça şaşırttı beni. Girdiği pozisyonlar kendisi açından güzel bir gelişme. Arkadan gelen sürpriz isim oldu pozisyonlarda ama aynı maç içinde 3-4 net pozisyonu harcayınca tepki çekti doğal olarak. Oralara kadar koşup, pozisyon bulması hoş ama bu kadar net topların birisini atan isim olması gerekiyordu. Necati'nin 2.golünde ise bana göre fizik gücüne güvenip ters taraftan Necati'nin pozisyonunu bozmaya çalıştı,Necati'nin de dengesiz yakalandığını görüp ama Necati'nin sağlam durması, en az Sarp kadar güçlü bir oyuncu olması bu planını yatırdı Mustafa'nın. Doğru olanı yapıp, kale ile Necati arasında yer alması gerekiyordu orada.

Gio ve Jo transferleri kadar yankı uyandırmayan Lucas Neill geldi,takıma girdi ve savunmanın idaresini eline aldı. Şu kısa sürede gösterdiği performansla keşke sene başında bu takıma katılsaydı dedirtti. Elano'da geldiği günden beri ilk kez bu kadar etkiledi beni. İyi performansları olmuştu ama bugün çok ayrıydı performansı. Devam ettirir umarım Atletico maçında ve ligde ihtiyacımız var Brezilyalıya.


Uğur Uçar'dan da bahsetmek istiyorum biraz. Denizli maçında çok eleştirildi adamını kaçırdı diye ama ofsayta ayak uydurmaya çalışıyordu orada. Kayseri maçı vs. yavaştan günah keçisi kıvamına getirildi. Sakatlanırken bıraktığımız Uğur yok işin o kısmı kabul, o sakatlıktan sonra kaldığı yerden devam edeceğini beklemiyorduk zaten. Keita ile hala bir uyum sağlayamadılar, Sabri ve Keita uyumu cidden harikaydı ve Uğur'dan da aynı uyum bekleniyor. Uğur ve Sabri çok ayrı oyuncular özellik olarak. Bugün ilk yarıda yaptığı 2-3 pas hatası dışında oldukça iyi bir performans sergiledi Uğur. Yaptığı bindirmeler, ortalar gayet başarılıydı. Yaşadığı o büyük sakatlıktan sonra futbola dönmesi bile ayrı bir hikayeyken yarım sezonda gösterdiği performansla acımasızca eleştirilmeye başlandı. Sabri, sakatlıktan döndükten sonra kaldığı performansı devam ettiremezse sağ bek transferi istenmeye başlanır zaten, bugünlerde konuşulanlar unutularak. Futbolcu robot çünkü, 2 maç kötü oynama hakkı yok oynarsa hemen yapıştır bu seviyenin futbolcusu değil diye etiketi.

Galatasaray elindeki 1 kulvarı kaybetti. Hagi döneminde alınan kupadan sonra finale adımızı yazdırmayı başaramadık bu kupada. Her ne kadar şu sistemiyle ilgi çekici olmasa, angarya gibi gözükse de final heyecanını, kupa sevincini tekrar yaşamak isterdik. Önümüzde ilaç gibi gelebilecek bir ara var Atletico maçına kadar. Bu arayı iyi değerlendirip Calderon deplasmanından iyi bir sonuçla dönmek bu olumsuz olarak adlandırılan tabloyu değiştirir.

Tribünde açılan pankartlar harikaymış bu arada, yapanların-oraya asanların eline koluna sağlık.

10 Şubat 2010 Çarşamba

Barca'da Defans Sıkıntısı


Hafta sonu Atletico Madrid maçına çıkacak Barcelona'nın başı bu sıralar defans oyuncularının sakatlıkları ve cezalarıyla dertte. Geçen hafta Getafe maçında kırmızı kart gören Pique ve Marquez'in yanına sakat oyuncularda eklendi. Alves, Toure ve Abidal'ın sakatlıkları vardı zaten. Pep'e gelen son darbe ise Ukraynalı savunma oyuncusu Chygrynskiy'den(nasıl bir isimdir) geldi. Ukraynalı savunma oyuncusunun da 1 hafta sahalardan uzak kalacağı açıklandı. Elde kalan isimler şu an için Puyol-Milito ve Maxwell. Bakalım Calderon'da nasıl bir savunma kurgusu çıkartacak Pep.

8 Şubat 2010 Pazartesi

Terry'ye Destek


John Terry'nin yaşadığı skandal-Milli takım kaptanlığının Capello tarafından alınması sonrası Terry'e destek kendi taraftarından geldi.

5 Şubat 2010 Cuma

# 10 Gheorghe Hagi



2 Şubat Taçsız Kral'ın doğum günüydü. Onu izleme şerefine erişememiştim ama bir başka 10 numarayı, bir diğer 10 numarayı izleme fırsatını kaçırmadık. 5 Şubat diğer ''10'' numaranın doğum günü. Aynı Metin Oktay gibi 10 numaralı formasıyla efsanemiz oldu. Zaman zaman Hagi'yi özlediğimi fark ediyorum, 10'un videolarını izlerken saatleri geçiriyorum. Sırf o oynuyor diye internetten oynadığı gösteri maçını arayıp buldum. Çok farklı bir adamdı Hagi, inanılmaz bir futbolcuydu, büyük bir liderdi. Onu izlemiş olmak, fizik kurallarına aykırı gollerine sevinmiş olmak büyük bir şanstı.

Doğum günün kutlu olsun Hagi.

3 Şubat 2010 Çarşamba

Ağır Abiler



Real Madrid'in 4 kaptanı Raul-Casillas-Guti ve Sergio Ramos başkan F.Perez ve ekibiyle buluşup yemek yemişler . Prim miktarları konuşulmuş yemekte. Şampiyonlar Ligi'nin kazanılması halinde 575 bin, La Liga'nın kazanılması durumunda ise 350 bin euro prim kazanacak Real Madrid'li oyuncular.

2 Şubat 2010 Salı

2 Şubat 1936





Bugün Taçsız Kral'ın doğum günü. Aramızda olsaydı hep beraber 74.yaş gününü kutlayacaktık ''10'' un. Galatasaray taraftarı asla unutmayacak ''10'' u. Daha önce onun hakkında bir post atmıştık bloga, tekrar koyalım Büyük Galatasaraylı'nın kendi kaleminden yazdığı anılarını.

"Sarı-kırmızılı renklere küçükten beri hayrandım.Galatasaray İzmir'e geldiğinde okuldan kaçar, maça giderdim.Bence Galatasaraylılık din gibi,mezhep gibi yerleşmiş, köklü bir inançtır.Galatasaray'ı işte bunun için tercih eder ve Galatasaraylılığımla her zaman gurur duyarım."

"Fenerbahce 20 bin, adalet bir yıl için 10 bin lira transfer ücreti teklif ederken, ben Galatasaray ile yıllığına 8 bin liraya anlaşma yaptığım gün mutluluktan uçuyordum..."

"Sahaya çıkmadan önce Allah'a dua eder, sahaya en son çıkmayı uğur sayardım.Aut çizgisini geçerken daima sağ ayağımı atardım.Maça başlamadan önce arkadaşlarım kaleye şut atarken, ben dolanıp durur, oyun başlayıncaya kadar topa vurmazdım... Sakatlandığım zaman, secde ederek iki elim önde 'Allah'ım sen bacaklarımı koru' diye dua ederdim."

"Galatasaray'ın alt yapısında 18 tane metin vardı... Galatasaray'daki bu metin'lerin sayısı bana söylendiğinde önce inanmamıştım. futbol okulunun çeşitli kademelerinde bu metin ismi dikkat çekmiş ve onları biraraya getirmişler. sonra da bana haber verdiler,gittim hepsini kucakladım."

"Fenerbahce'ye attığım ağları yırtan golüm çok konuşulmuştu.Hikayesi ise şöyledir ;Fenerbahce ile oynayacağımız her maçın havası ayrı olurdu. 1959 yılının 10 haziran günü oynayacağımız milli lig'in ilk final maçının önemi çok büyüktü. futbol federasyonu bu kritik maça yugoslavya'dan hakem getirmişti. tansiyon yüksekti.Maçtan bir gece önce Çınar otelde yugoslav hakemin üç fenerbahçeli yöneticiyle birlikte yemek yediği görülünce, İstanbul'da kıyamet koptu. Galatasaray kulübünün telefonları ihbarlarla inliyordu:'maç Çınar otel'de masa başında satıldı...yugoslav hakem fenerbahce'yi galip getirmek için ne lazım gelirse yapacak!..' bunun üzerine Galatasaray kulübü hakemin değiştirilmesi için federasyona başvurdu. hakem şaşırmıştı. ve ağlayıp sızlamaya başlamıştı. 'ne olur galatasaraylılar'a söyleyin böyle bir sebepten dolayı memleketime dönemem maçı namuslu bir şekilde yöneteceğim.'

Yöneticilerimiz bir toplantı yaptı, hakemi kabul etti ve o yugoslav hakemle iki takım maça çıktı. 10 haziran 1959... dolmabahçe stadı yükünü almış, ezeli mücadeleyi bekliyor. sıcağa rağmen tribünler herzamanki gibi rengarenk... oyun hızlı başlamıştı. maçı mutlaka kazanmak istiyorduk. Çok hırslıydık... turgay uzun bir degaj yaptı. boş top, ceza sahasının üstüne süzülmüştü. topa kaleci Özcan arkoç ile birlikte yükseldik. Özcan topa uzanabilmek için adeta benim sırtıma tırmanmıştı.. Çok yükselmiş, bu sebepten de dengesini kaybetmişti. İkimiz birden yere düştük. Özcan anlayamadığım bir şekilde kıvranmaya başladı. o anda fenerbahce tribünleri benim Özcan'a vurduğumu zannederek küfretmeye başlamıştı. o çirkin tezahüratın ilk defa muhatabı oluyordum. Şaşırmıştım ve utanmıştım. suçlu olmamama rağmen utanmıştım. o sırada yanıma fenerbahçeli nazi erdem ve basri dirimlili geldiler. İkisi de çok sevdiğim arkadaşlarımdı...

Benim kasıtlı bir hareket yapmayacağımı benden iyi bilirlerdi.Ben onlarla konuşurken birden diz kapağıma bir tekme yedim.Acıyla tekmeyi vurana baktım.Bana vuran,kendine fenerbahce'de yer edinmeye çalışan Avni idi. o acıyla ben de Avni'ye bir yumruk attım.Yumruğu Avni'nin suratına indirince saha karıştı.Antrenörümüz George Dick, Eşfak Aykaç,Muzaffer Bozok ve menajerimiz Osman İncili beni olaylardan sıyırıp saha dışına götürmeye çalışıyorlardı. o kargaşa arasında yöneticimiz Muzaffer Bozok ile Osman İncili yugoslav hakeme kızıyorlardı. aradan iki üç dakika geçmiş, saha boşaltılmıştı. yugoslav hakem hışımla yanıma yalaştı ve saha dışını gösterdi.O güne kadar hiçbir hakemden bu kararı duymadığım için neye uğradığımı şaşırmıştım. Hırsımdan ağlıyordum.Sahadan çıkmadan önce gidip fenerbahçe tribünü önünde çakıldım.Ben gidince onlar da şaşırdı.Biraz önce o çirkin kelimeleri bana layık gören insanlardı onlar.Durdum.Bir baştan bir başa o triibünleri süzdüm. Sonra eğildim ve bana küfedenleri selamladım.

Ortalık sakinleşmişti.Ben soyunma odasına gitmeye kara verirken Suat,Turgay ve diğer arkadaşlarım kolumdan tutup 'Dur,hakem kararını değiştirdi galiba" dediler.

Oyun duralı 7 dakika olmuştu ve 7 dakikadan sonra yugoslav hakem beni sahadan atmaktan vazgeçmişti.Karar değişince fenerbahçeli futbolcular kahroldular.


Bundan sonra yüz binleri ağlatan tek golü ben atacaktım.37.dakikada ağları parçalayan bazukayı fenerbahce kalesine ben yolluyordum. Allahım rüya gibiydi sanki o an...

Nuri bir pas atmıştı,sola doğru kaçtım.Osman hızla üzerime geldi,onu atlatmak benim için zor olmadı.Aut çizgisine kadar gittim sol ayağımı çizgiye dayayıp topu kepçeledim.En büyük korkum Naci idi. Naci Erdem ekseri bu toplara çift dalardı.Fakat ondan da sıyrıldım.Evet, önümdeki topa çok dar açıdan vurmak zorundaydım.Bu bir an meselesiydi. bu kısa zaman içinde başımı kaldırdım ve kale içinde bir noktaya tüm kuvvetimle vurdum.Kaleci Özcan, köşeyi kapatmıştı.Buna rağmen top hızla kaleye girdi.İnanın topun baktığım noktadan dışarı çıktığını ve ağları parçaladığını sonradan öğrendim. golden sonra arkadaşlarımın sırtındaydım. tribünlerden 'cim bom bom..." sesleri yükseliyordu. halbuki hakem de dahil, golü dolmabahçe satdındaki kimse farketmemişti. hakem önce aut vermiş, sonra parçalanmış ağları görünce gole hükmetmişti. maçtan sonra fenerbahce'nin eski kaptanlarında fikret arıcan 'vallahi azizim bizim zamanımızda topa en iyi vuran adam Bekir'di...ama itiraf edeyim ki Metin daha iyi vuruyor...' diyordu . "


"Eşim ve ailesinin sürekli baskısındaydım. evliliğimin ilk günlerinde topu bırak diye diretmişlerdi. gülüp geçmiştim bu komik sözlere. ben nasıl aç susuz yaşardım ki? futbol benim dünyamdı. topu bırak emri yerine gelmeyince bu defa daha komedi bir teklifle karşılaştım ' Galatasaray'ı bırak İzmir'e dön...' diye diretiyorlardı. Galatasaray'ı bırakacağım ha? Allah korusun! Allah yazdıysa bozsun! Galatasaray benim dünyam, Galatasaray benim yuvam. nasıl bırakırım Galatasaray'ı? evet İzmir'i eşim kadar severim. ama benim bir de sevdiğim Galatasaray'ım var.

O aralar bizim rusya seyahatimiz vardı. eşim oya, kafasındaki acı planı İzmir' de uygulamaya koymuş. benim adımı ve imzamı kullanarak, beden terbiyesi genel müdürlüğüne bir mektup götürmüş...gazetecilere de 'metin Galatasaray'da satışa çıkarılmasını istedi ' demiş... aman yarabbim... böylesi görülmüş şey değildi. İzmir bölge müdürü mektubu almış ve 'peki efendim' demiş. 'mektubu hemen ankara'ya yolluyorum...'
bu mektubu ciddi zanneden galatasaraylıları bir telaş almış. ben rusya'da iken bir yardım kampanyası açılmış. amaç para toplayıp benim Galatasaray'da kalmamı sağlamak. bunu duyunca oya İzmir'den feryadı basmış ' metin 500 bin liraya bile Galatasaray'da kalmayacak '
haber bana ulaştırılınca, gazetecilere bir açıklama yapmak zorunda kaldım. ve şu mesajı ilettim :

'Galatasaray'da kalmaya ailece karar vereceğiz.İzmir'i, eşim oya kadar severim ama benim bir de yürekten bağlandığım Galatasaray'ım var.'
ama oya, topağacı'ndaki evi boşaltıp, eşyaları İzmir'e götürmüş. olacak iş mi? o eşyaların bir çoğunu evlenirken Galatasaraylı taraftarlar hediye etmişlerdi. ne derdim Galatasaraylı taraftarlara ben ?Rusya'da artık daralmaya başlamıştım. nihayet yeşilköy'e inmiştik. ama gözlerime inanamıyordum, İzmirsporlu yöneticiler beni kaçırmaya gelmişlerdi hem de bavul dolusu para ile. ama Galatasaraylılar da korumaya.

Meğer biz Rusya'dayken komuoyu ikiye bölünmüş, Oya mı kazanacak,ben mi? ben Galatasaray'ı seviyordum elbette benim dediğim olacaktı. ve rüçhan atlı'nın otomobiline biniyordum. Önce bizim eve gittik. kayınvaldem 'buraya galatasaraylılar giremez ' deyip kapıyı rüçhan ağabeyin yüzüne kapamıştı. hava elektriklenmmiş eşimle tartışmıştık, yüzüklerimizi atmıştık. bir basın toplantısı düzenleyerek 'ben parayı Galatasaray'a tercih etmem ' diyor ve Galatasaray'da kalıyordum.Avukatım Süha Özgermi Karşıyaka adliyesindeki üçüncü celsede boşanma işini bitirmişti bile...